Altın, 120 milyar dolar, 73 bin ölü..
İbrahim KARAGÜL 03 Ekim 2007
Bu gün bir kaç konu hakkında kısa sayılabilecek notlar aktarmak istiyorum: Dolardan kaçış, altına hücum: Amerikan Doları'nın dünya genelinde değer kaybetmesi, global hakimiyetini yitirmeye başlaması, mortgage sorununa bağlı olarak finans krizinin etkisinin yayılması, ABD ve İngiltere'de emlak fiyatlarının düşüşe geçişi, bu ülkelerin banka batışlarını önlemek için milyarlarca dolarlık parayı bankalara aktarması hep söylenen küresel sistemik kırılma, daha büyük kriz endişelerinin işareti gibi.
Dünya dolardan kaçarken euroya talep artıyor. Ama daha önemlisi dünya dolardan kaçarak altına, gümüşe ve madenlere yöneliyor. Altın fiyatının şu an gerçek değerinden özellikle daha düşük tutulduğunu, süreç böyle ilerlerse 12 ay içinde bin dolara yükselebileceğini hatta bu rakama yıl sonuna kadar ulaşılabileceğini daha önce aktarmıştım.
Petrol, altın, gümüş ve maden paranın önüne geçiyor. Ancak burada yazmak istediğim asıl konu bu değil. Dünya cuzzamlıdan kaçar gibi dolardan kaçarken ABD'nin en yakın müttefiki de aynı yolu izliyor ve bugüne kadar kendini ayakta tutan en büyük finansörünü yapayalnız bırakıyor. Hem de rahatsız edici biçimde.
Aktaracağım haber, ABD ile İsrail arasındaki ilişkinin niteliğini ortaya koyması açısından ibret verici. Daha doğrusu kimin kime bağımlı olduğunu, ABD'yi aslında hangi güçlerin yönettiğini göstermesi açısından önemli.
İsrail, ABD'den, kendisine yapılacak yardımın dolar olarak değil, euro olarak ödenmesini istedi. Dolar-euro paritesinin 1.4'lere yükselmesi, Tel Aviv yönetiminin de dolardan kaçmasına neden oldu. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Levni'nin talebini duyurarak, müttefiklerini bu durumdan mağdur etmeyeceklerini açıkladı. “İsrail hangi para kuru üzerinden isterse yardımları o kurdan vereceğiz. Bu bizim ulusal öncelik listemizin başında. İsrail, doların düşüşünün faturasını ödememeli” dedi.
Levni'nin bu talebinin gerekçesi şu: Hızla değer kaybeden dolar artık küresel kur olmaktan çıkıyor. O zaman aynı tesbiti ABD yönetimi de kabul ediyor demektir. Doların hegemonik gücünün çöktüğünün en önemli işaretidir bu.
120 milyar dolarlık cinayet piyasası
Blackwater. Bir güvenlik şirketi. ABD Başkan yardımcısı Cheney'nin yakınlarına mensup. Dünyadaki en önemli paralı asker şirketlerinden biri. En son Irak'ta 20 sivili katletti. Ardından kirli işleri ortaya dökülmeye başladı. Öyle ki, PKK'ya verilen Amerikan silahlarının bu şirket/örgüt üzerinden verildiği iddiaları hâlâ tartışılıyor. Yüzlercesinden biri sadece. Bu şirketler Irak'taki işgalin en önemli gücünü oluşturuyor. Katliamlar yapıyor, infazlar yapıyor, iç savaşlar çıkarıyor, zenginlikleri yağmalıyor, Ebu Gureyb'de olduğu gibi işkenceler yapıyor, hapishaneler ve esir kampları işletiyor. Sadece Irak'ta değil, Türkiye dahil dünyanın bir çok ülkesinde gizli-kirli işler yürütüyorlar. Savaş bölgelerindeki kimyasal silah atıklarını temizliyorlar. Tabii petrol kuyularını, patronları, şirketleri de koruyorlar. Bunları yaparken hiçbir hukuku sorumlulukları yok.
Nijerya'da petrol şirketlerini koruyup yerel halkla savaşıyorlar. Afganistan'da Hamid Karzai'nin kukla hükümetini ayakta tutuyorlar. Yeryüzünde “sorun” olan her ülkede yerlerini alıyorlar. Bugün itibariyle 50 ülkede faaliyet gösteriyorlar. Bu piyasanın toplam değeri 120 milyar dolar. Böyle bir global endüstri var. Güç ve kandan beslenen bir endüstri bu.
Bu tür şirketlerin tarihinin Birinci Körfez Savaşı sonrası başladığı söylenir. Ama bence çok eski. Bir örnek vereyim: Vinell diye bir paralı asker şirketi/örgütü var. Şu an Irak'ta çalışanlardan. Bu şirket/örgüt 1979'da S.Arabistan'daki ayaklanmayı bastıran paralı askerleri istihdam ediyordu. Yani Suudilerden aldıkları milyonlarca dolar karşılığında ayaklanmayı bastırdılar. Kâbe'yi topa tuttular, korkunç vahşet işlediler. Kiralık katil şirketleri her tarafa yayılıyor, orduların rolünü ellerinden alıyor. Savaş hukukunun dışına çıkan bir güç yapılanması var. Tabii ki hepimiz için tehdit içeriyor.
73 bin ABD askeri öldü
Birinci Körfez Savaşı (1991) ve sonrasında Amerikan ordusunun toplam kaybının 73 bin olduğu açıklandı. Körfez Savaşı gazilerinin oluşturduğu birliğin açıklaması şöyle: Cepheye giderek ölenlerin sayısı: 17 bin 847. Cepheye gitmeden ya da sonradan ölenler 55 bin 999. Toplam yaralı ve sakat sayısı 1 milyon 212 bin 995. Bu veriler Mayıs 2007'de açıklandı. İlginç bir sonuç var: Verilere göre ABD'nin Körfez Savaşı'ndaki kaybı, Vietnam Savaşı'ndan daha fazla… Bu savaşta 250 binden fazla Iraklı hayatını kaybetti. Savaş sonrası ambargoda ise bir milyon kişi öldü. Ardından İkinci Irak Savaşı başladı. Son istatistik: 1 milyon 200 bin kişinin öldüğü yönünde. Biz bunu soykırım olarak niteledik. Amerika'nın Müslümanlara uyguladığı soykırım! Peki bugünler de nelerle uğraşıyoruz? ABD İran'a saldıracak mı? Zbigniew Brzezinsky, Pazar günü CNN'deki söyleşisinde ABD'nin İran'a saldırıya hazırlandığını söyledi. Bu tezini daha önce de birkaç kez dile getirmişti. Ona göre, Bush ve Cheney, İran'a saldırı için ortamı ısıtıyor, hazırlıyor. Şu anki ortam, Irak savaşının hemen öncesindeki şartlara benziyor.