Her cinayetin altından neden ABD silahı çıkar
İbrahim KARAGÜL 09 Ekim 2007
Beşağaç köyünde 12 kişi PKK tarafından katledildi. Jirki aşireti mensubuydular. PKK'ya karşıydılar. DTP'ye oy vermemişlerdi. Oruçluydular… İşten eve dönüp iftarlarını açacaklardı. Araçları durduruldu, vahşi şekilde kurşuna dizildiler. Hepsi Kürt'tü.
Aradan kaç gün geçti! Bolu Dağ komando birliğine mensup 14 asker pusuya düşürülüp şehit edildi. Hani İsrail Genelkurmay Başkanı'nın “biz de eğitim için asker gönderelim” dediği yerden. Anadolu'nun dört köşesinden gelen gencecik insanlardı. Siyasetin, karmaşık hesapların; bölgesel satrancın, ihanete varan senaryoların, müttefik/dost ilişkilerinin dışında, kendilerine verilen göveri yerine getiren, memleket kurtarmak için hayatını ortaya koyan ana kuzularıydı.
İki katliam arasında biz ne yaptık? ABD ve Bağdat yönetimiyle terörle mücadele anlaşması için görüşmeler yaptık. Irak Dışişleri Bakanı'yla Ankara'da çetin müzakereler sonunda bir anlaşma bile imzaladık. Dostumuz ABD, Mesut Barzani üzerinden anlaşmayı kuşa çevirdi, resmen sabote etti, Türkiye'nin bütün hesaplarını altüst etti. Artık anlaşmanın bir anlamı kalmadı.
Tıpkı aynı “Terörle Mücadele Koordinasyonu” meselesinden bir yıl boyunca aldatıldığımız/oyalandığımız gibi. Şimdi bir süre de bu anlaşmayla oyalanmamız isteniyor. Ama ölümler devam ediyor. ABD yönlendiriyor, Barzani koruyor, PKK öldürüyor.
Yakından bakalım. İddiaları değil, herkesin paylaştığı gerçekleri sıralayalım. Sonra oturup birlikte karar verelim. Bu nasıl bir oyun beraber görelim:
Bir hafta içinde 30 civarından asker/sivil öldürülüyor! Siviller de özel seçilmiş askerler de... Saldırıları PKK yapıyor. Ama sivil katliamı üslenmiyor. Neden? Bakıyor, kamuoyu tepkiliyse, amacına ulaşamamışsa üslenmiyor. İşine yarayacaksa üsleniyor. Bizin “aymazlar” da PKK üslenmeyince her zamanki Türkiye'ye özgü paranoyak öngörüler(i)ini kısık sesle dillendirmeye başlıyor.
Birkaç yıldır, Türkiye'de işlenen cinayetlerin hemen hepsinde ABD silahları kullanıldı. Danıştay saldırısında, Hrant Dink cinayetinde, Rahip Santoro cinayetinde Amerikan silahları kullanıldı. PKK Amerikan silahlarıyla öldürüyor.
Ya, Türkiye'nin bir çok bölgesinde patlayan bombalar? Ya, patlamayan yüzlerce kiloluk bombalar? Ya depolanan patlayıcılar? Hepsi K. Irak'tan geldi, geliyor, gelmeye de devam edecek? PKK mı üretti bu bombaları? K. Irak yönetimi mi? Irak mı? Hayır! Müttefiklerimiz üretti. Anadolu'nun bir çok yerine sevkıyatını da onlar yapıyor? Şehirlerimizi, kasabalarımızı, limanlarımızı yollarımızı bu sevkıyat için kullanıyor. Yeri gelince patlatılacak bombalar için kullanıyor. Onlar müttefiklerimiz? Ne talihsizlik!!
Her saldırının her cinayetin bir şekilde ABD ile bir bağlantısı çıkmıyor mu ortaya? Sebebi şu ya da bu! Sonuç ne sonuç! Bu ülkenin insanları, askerleri, Türkü-Kürtü kim olursa olsun artık ABD silahlarıyla ölüyor. Bu en önemli gerçek değil mi?
Washington'ın Irak'a gönderdiği 125 bin 163 tabancadan, şu meşhur Glock'lardan kaçı Türkiye'de bilen var mı? Sadece 2006'da 13 bin 180 Glock kaybolmuş! Yine sadece 2004-2005 arası Irak'ta 190 bin silah kaybolmuş! Bunlardan 50 bin civarı Glock tabancalar. O kadar masum bir ifade ki bu, kaybolmuş! Büyük kısmı Türkiye'ye getirilmiş. Şimdi bu silahlar cinayetlerde kullanılıyor. Hangi ellerden kimlerin ellerine ulaştırıldığını cinayetlerle görebiliyoruz.
Bu bir kaçakçılık hikayesi değil. K. Irak'ı füze üssüne dönüştürenler, PKK'yı silahlandırıp Türkiye'ye saldırtanlar, PJAK'ı kurup İran'a saldırtanlar, K. Irak'tan Türkiye'ye C-3 ve C-4 sevkıyatları yapanlar ve Glock'ları Türkiye'ye yönlendirenler aynı güçler. Bu siyasi bir hesap. Bu hesap, PKK ile varmak istenen hesabı tamamlayan bir hesap…
Şimdi;
Patlayan bombaları, patlamayan bombaları, patlayacak olan bombaları düşünelim. PKK saldırılarını, Anadolu içlerine doğru yaymayı planladıkları istikrarsızlığı düşünelim. Bu istikrarsızlık ve acının arkasında hep aynı güçlerin çıkmasının tesadüf olup olmayacağını düşünelim.
Bu sırada; Irak'taki ABD güçlerinin kullandığın yakıtın yüzde yirmi beşinin Habur'dan gittiğini, lojistik desteğin yüzde elliden fazlasının İncirlik'ten sağlandığını, işgal için giden savaş gemilerinin Türk limanlarında ikmal yaptığını, Türkiye'nin ABD'den milyarlarca dolarlık daha silah almayı planladığını düşünelim…
Ne garip bur durum. Tehdit oradan geliyor, besleyen dostlarımız. Üzerine gitmemizi engelleyen dostlarımız. Yüzyıllarca birlikte yaşadığımız insanlarla bizi karşı karşıya getiren dostlarımız.
Üç gün sonra bayram. Küskünlerin barıştığı, düşmanlıkların sona erdiği gün. Bayram'da bile öldürecek hale geldiysek, kaybettiklerimizi yeniden kazanmamız çok zor olacak. Beşağaç köyünde ölenlerin, Şırnak'ta şehit olanların ailelerine söyleyecek sözü olan var mı?