13 Mehmetçik ABD silahıyla şehid edildi!
İbrahim KARAGÜL 17 Ekim 2007
Evet öyle!.. Türkiye'yi yasa boğan katliamda hayatını kaybeden gencecik insanlarımız ABD silahlarıyla şehid edildi. Hadi bana; “hayır öyle değil” desin biri!. ABD silahlarıyla öldürülmediler, desin!
Başlık tahrik edici görünebilir. Türkiye'nin dört köşesinde yaşanan acıyı istismar gibi algılanabilir. Bu yaklaşıma kızanlar olabilir. ABD karşıtlığı olarak niteleyenler olabilir. ABD'nin kendisinden çok onu korumayı meslek geçim ve yaşam kaynağı görenler gocunabilir. Umurumda bile değil!
Bazı şeyleri konuşurken cümleleri yeniden kurmanın, kelimeleri ve kavramları değiştirmenin zamanı geldi. “Dar anlamda terör” olan bir şeyi ABD ile bağlantılandırıp uluslararası bir siyasi hesaba dönüştürmek ne kadar doğru olur? İşte tam da bu sırada bunu yapmanın zamanı. Şu an en doğru olan bu.
Kuzey Irak'ta ve Türkiye'nin Güneydoğu'sunda bir büyük hesap yapılıyor ey Türkiye!
Bu ülkenin yarınını belirleyecek bir hesap. Bölgenin siyasi haritasını şekillendirecek bir hesap.
AB'nin yönlendirici olduğu, ABD'nin 'oyun kurucu' olduğu bir hesap.
Türkiye'nin kurban olduğu bir hesap. PKK gibi örgütlerin ve kişilerin piyon olduğu bir hesap…
İşti Türkiye, kurban pozisyonuna sokulan ülke, bunun bedelini ödüyor şimdi. Ödetiyorlar…
O 13 asker, onlardan önce ve sonra hayatlarını kaybedenler, tabutlara sarılıp ağlayan anneler, sessiz gözyaşı döken babalar, öfkelerini esirgemeyenler, “bu neyin savaşı” diye soru sorabilenler işte bu büyük hesabın kurbanları onlar...
Ne kadarını biliyorlar? Bu hesabın ne kadarını biliyorlar?
Özgürlükler, adalet, kültürel haklar, insanca yaşama hakkı, eşitlik ve insanın onurlu yaşaması için gereken bütün değerlerle, bu değerler için verilen mücadeleyle o büyük hesabı birbirine karıştırmayın!
Böyle yaparsanız yazık olur! Bu coğrafyada yaşayan herkese yazık olur.
Ama artık gizlenecek, saklanacak kamufle edilecek bir şey kalmadı.
Bir ülke.. Türkiye'nin en büyük müttefiki olan bir ülke… Şu an her alanda Türkiye üzerinden en çok etkin olan, en çok taraftarı olan, medyadan sivil toplum örgütlerine kadar bir çok şeyi uzaktan yönetebilen bir ülke…
Adeta tapınılan bir ülke! Çocuklarımızı kurban ediyoruz ona! Evlatlarımızın kanını akıtıyoruz onun için. Sanki adaklar adıyoruz, kurbanlar kesiyoruz!
O ülkenin silahlarıyla ölüyorlar o dağlarda. O ülkenin verdiği veya trafiğini yönettiği tüfeklerle, havanlarla, mayınlarla hayatlarını kaybediyorlar.
O ülkeden gelen Glock'larla şehirlerimizde insanlar ölüyor, suikastler düzenleniyor.
O ülkenin kontrolündeki karanlık şirket/örgütlerin kontrolünde bombalar, patlayıcılar sokuluyor bu topraklara. Diyarbakır'da patlıyor, İstanbul/Ankara ya da İzmir'de patlatılıyor.
Irak'ta “kaybolan” yüz binlerce silah Türkiye'nin dağlarına aktarılıyor. “Silahlar dağlara bombalar şehirlere” gönderiliyor. C-3'ler ve C-4'ler yüzlerce kiloluk kargolar halinde şehirlere naklediliyor.
İsrail'den Kuzey Irak'a nakledilen füzeler kimlerin kontrolünde geliyorsa bu silahlar ve bombalar da Türkiye'ye onların kontrolünde geliyor.
Çirkin mi çirkin, kirli mi kirli, kanlı mı kanlı bir trafik bu. Zavallı ülkemin insanları, çocukları, Gabar dağlarında da ölüyor, İstanbul'da da.
Bu Türkiye'ye açılmış topyekun bir savaştır! Bildiğiniz anlamda terör değildir. Sadece PKK değildir. Düşük yoğunluklu bir savaş da değildir. Bu, Türkiye'nin kendisine açılmış bir savaştır.
Bu savaşı başlatanlar Çanakkale'de, Sina'da, Kanal'da, Irak'ta bir asır önce savaştıklarımızdan başkası değildir. Bu, o zamandan beri devam eden bir büyük hesaptır!
İşte bunun için zavallı çocuklarımız o dağlarda ABD silahlarından çıkan kurşunlarla şehid oluyor!
Böyle değil diyen çıksın ortaya!