BEDİR GAZVESİ
01 Ocak 1970
Hz. Peygamber île Mekkeli müşrikler arasındaki ilk savaş (2/624).
Bedir, Medine'nin 160 km. kadar gü¬neybatısında. Kızıldeniz sahiline 30 km. uzaklıkta, Medine-Mekke yolunun Suri¬ye kervan yoluyla birleştiği yerde bulu¬nan küçük bir kasaba idi. Halkı ise bu¬rada konaklayan kervanlardan hizmet¬leri karşılığında aldıkları parayla ve hay¬vancılıkla geçinen bedevilerdi. Ayrıca ka-sabada her yıl zilkade ayının başından itibaren sekiz gün devam eden büyük bir panayır kurulurdu. Bedir Hz. Peygam¬ber'in Mekkeli müşriklerle olan müca¬delelerinde önemli bir yer işgal eder.
Hicretin 2. yılında (624) Kureyşliler'-den birçok kimsenin katıldığı büyük bir ticaret kervanı Ebû Süfyân idaresinde Suriye'ye gitti. Hz. Peygamber bunu ha¬ber alınca ashabını topladı; kervandaki malların çokluğunu, buna karşılık mu¬hafız sayısının azlığını onlara anlatarak bu kervanı Mekke'ye dönerken uğraya¬cağı Bedir'de ele geçirebileceklerini söy¬ledi ve kendilerini sefere davet etti. Hz. Peygamber Medine'den hareketinden on gün önce Talha b. Ubeydullah ile Saîd b. Zeyd'i kervan hakkında bilgi toplamak üzere görevlendirdi; ancak onlar Medi¬ne'ye Bedir Savaşı'nın yapıldığı gün dö¬nebildiler. Kervanın dönüş haberini baş¬ka bir kaynaktan öğrenen Hz. Peygam¬ber, 12 Ramazan'da[110] yerine Abdullah b. Ümmü Mektûm'u bıraka¬rak Medine'den hareket etti (daha sonra Ebü Lübâbe'yi vekil tayin edip Ravhâ'-dan Medine'ye geri göndermiştir). San-caktarlık görevine Mus'ab b. Umeyr, Hz. Ali ve Sa'd b. Muâz'ın tayin edildiği İs¬lâm ordusunun sayısı, yetmiş dördü mu¬hacir, geri kalanı ensardan olmak üzere 305 idi. Orduda yetmiş deve ve iki de at bulunuyordu. Çeşitli vazife ve maze¬retleri sebebiyle muhacirlerden üç, en¬sardan beş kişi izinli sayılmış, daha son¬ra onlara da bu gazveye katılanlar gibi ganimetten pay verilmiştir.
Suriye'den dönmekte olan Ebû Süfyân Hicaz'a yaklaştığı sırada Hz. Peygam-ber'in baskın yapacağını haber aldı ve Kureyşliler'den yardım istemek üzere Damdam b. Amr el-Gıfârî'yi Maan'dan Mekke'ye gönderdi; kendisi de kerva¬nın pusuya düşmemesi için Bedir'den uzak olan ve nadiren kullanılan sahil yo-lunu takip etti. Ebû Süfyân'dan gelen haber üzerine Kureyş kabilesinin hemen bütün kollarından toplanan 1000 kişi Ebû Cehil kumandasında Mekke'den yo¬la çıktı. Müşrik ordusunda 700 deve, 100 de at vardı. Kureyşliler Cuhfe'ye geldiklerinde Ebû Süfyân'ın habercisinden kervanın kurtulduğunu öğrenmelerine ve içlerinden bazılarının savaşa gerek kalmadığını söyleyerek geri dönmelerine rağmen hazırladıkları ordunun büyüklü¬ğünü ve gücünü müstümanlara göster¬mek için yollarına devam ettiler. Öte yan¬dan Bedir yakınında ordusuyla konakla¬yan Hz. Peygamber, kervan hakkında bilgi toplamak üzere Zübeyr b. Avvâm, Hz. Ali ve Sa'd b. Ebû Vakkâs'ı Bedir ku¬yularına gönderdi. 0 sırada Hz. Peygam¬ber ve ashabı Kureyş ordusunun Mek¬ke'den çıkıp Bedir'e geldiğini henüz bil¬miyorlardı; Kur'ân-ı Kerîm de iki ordu¬nun Bedir'e geldiklerinde birbirlerinden habersiz olduklarını ifade etmektedir[111]. Zübeyr ile arkadaşları, Bedir'e yakın bir yerde konaklayan Ku-reyşliler'in Bedir Kuyusu'na su almak için gönderdikleri kölelerden ikisini yaka¬layıp Hz. Peygamber'in bulunduğu yere getirdiler. Bu kölelerin sorguya çekil-' mesi sırasında, Kureyş ordusu için her gün kesilen deve sayısından, düşman ordusunun 1000 kişi civarında olduğu tahmin edildi. Hz. Peygamber'in esirlerin ifadelerini tahkik için keşfe gönderdiği Ammâr b. Yâsir ile Abdullah b. Mes'ûd, sabaha karşı Kureyş karargâhında bü¬yük bir karışıklığın hâkim olduğu habe¬rini getirdiler. Çünkü Kureyşliler, karar¬gâha dönen diğer kölelerden müslü-manlann Bedir civarında bulunduğunu haber alınca büyük bir heyecana kapıl¬mışlar ve baskına uğramamak için ted¬bir almaya başlamışlardı. Fakat o geçe yağan şiddetli yağmur her iki tarafa da hareket imkânı vermedi.
17 Ramazan[112] Cuma sa¬bahı her iki ordu erken saatlerde Be¬dir'e doğru yola çıktı[113]. Hz. Pey-gamber Bedir kuyularına Kureyşliler'den daha önce ulaştı ve Habbâb b. Erefin tavsiyesi üzerine, düşmanın geliş istika¬metine göre kendilerine en yakın kuyu¬yu bırakarak diğerlerini kumla kapat¬tırdı. Fakat daha sonra Hz. Peygamber müşriklerin açık bırakılan kuyudan su almalarına izin vermiştir. Savaştan önce Hz. Peygamber, Câhiliye devrinde de el¬çilik görevini yürüten Adî kabilesinden Hz. Ömer'i Kureyşliler'e göndererek sa¬vaş yapılmadan Mekke'ye dönmelerini teklif etti. Fakat Kureyşliler savaşmak¬ta ısrar ettiler. Eski Arap âdetine gö¬re savaşı kızıştırıp başlatmak üzere Ku¬reyşliler'den Esved b. Abdülesed el-Mah-zûmî, müslümanlardan da Hz. Hamza meydana çıktılar. Hamza hasmını öldür¬dü. Bunun üzerine Kureyşliler'den Utbe, kardeşi Şeybe ve oğlu Velîd, İslâm or¬dusundan da Ubeyde b. Haris, Hamza ve Ali meydana çıktılar. Hamza ile Ali hasımlarını öldürdükten sonra, ağır ya¬ralanan ve daha sonra aldığı yaralardan dolayı şehid düşen Ubeyde'nin yardımına gidip Utbe'yi öldürdüler. Savaş mübâ-rezelerin sonuçlanmasından sonra baş¬ladı ve ikindiye doğru müslümanlarm kesin zaferiyle sona erdi. Başta İslâm'ın ve Hz. Peygamber'in en büyük düşmanı Ebû Cehil olmak üzere yetmiş müşrik öldürüldü, yetmiş kişi de esir alındı. Bu¬na karşılık muslümanlar sadece on dört şehid verdiler. Hz. Peygamber şehidle-rin namazını kılarak onları defnettirdi; Kureyş'in ölülerini de gömdürdü. Müs-lümanların bu savaşta meleklerin yar¬dımıyla desteklendiği Kur'ân-ı Kerîm'de açıkça ifade edilmektedir[114]. Buna mu¬kabil İslâmiyet'e karşı ısrarlı bir direniş gösteren Kureyşliler'in de Allah tarafın¬dan cezalandırıldığı anlaşılmaktadır. Ni¬tekim Duhân süresinde yer alan "batşe-i kübrâ" (44/16], yani "şiddetli yakalayış" tabiriyle Bedir Savaşı'nın kastedildiği mü-fessirlerin çoğu tarafından kabul edil-mektedir[115]. Bu etki¬leyici ikaz Kureyş mensuplarının, müs-lümanlara karşı takip ettikleri siyasete olan güvenlerini sarsacak ve İslâm'a yak¬laşmalarına vesile olacaktır.
Esirlere karşı iyi davranıimasını em¬reden Hz. Peygamber onlardan sadece ikisini, Ukbe b. Ebû Muayt ile Nadr b. Hârîs'i, vaktiyle müslümanlara yaptıkla¬rı işkenceye karşılık ölüme mahkûm et¬ti; diğer esirlere yapılacak muamele hu¬susunda da ashabın görüşünü aldı. Hz. Ömer ve Sa'd b. Muâz gibi bazı sahâbf-ler bunların en yakın akrabaları tarafın¬dan öldürülmesini, Hz. Ebû Bekir ise fid¬ye karşılığında serbest bırakılmalarını teklif etti. Hz. Peygamber ikinci teklifi benimseyerek esirlerin malî durumları¬na göre 1000-4000 dirhem arasında pa¬ra ödemelerini şart koştu. Bazı esirlerin karşılıksız olarak, okuma yazma bilenlerin ise on müslümana okuma yazma öğretmeleri şartıyla serbest bırakılmaları kararlaştırıldı. Taksim sırasında ih¬tilâfa düşülmemesi için bütün ganimet¬ler bir araya toplanarak savaşa katılan¬lar arasında eşit şekilde bölüştürüldü. Hz. Peygamber, Zeyd b. Harise ile Ab¬dullah b. Revâha'yı zaferi haber vermek üzere Medine'ye gönderdi, kendisi de ramazan sonu veya şevval başında ordu¬suyla birlikte Medine'ye döndü. Savaşı kaybettiklerini büyük bir üzüntüyle ha¬ber alan Mekkeliler Ebû Cehil'in yerine başkanlığa getirdikleri Ebû Süfyân ile birlikte müslümanlardan intikam almak için yemin ettiler.
Hz. Peygamber'in askerî dehasını, stra¬teji ve taktik kabiliyetini gösteren Bedir Gazvesi. İslâm cemaatinin başta Medi¬ne olmak üzere bütün Arap yarımada¬sında büyük bir İtibar kazanmasını sağ¬lamış, böylece Hz. Peygamber İslâmiyet'i tebliğ için daha geniş imkânlara sahip olmuştur. Ehl-i Bedir ise günahlarının Allah tarafından bağışlandığı müjdesiyle bahtiyar olmuşlardır.