« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

26 Haz

2008

Bakın ABD’de neler oldu...

Süheyl BATUM 26 Haziran 2008

11 Eylül saldırıları, ABD’de çok önemli gelişmelere yol açtı. Siyasal alandakilerin yanı sıra hukuksal gelişmeler, Kongre’nin, terörle mücadele için Başkan’ı görevlendirmesi ve Adalet Bakanlığı’nın El Kaide ile bağlantılı olduğu iddia edilen Afganistan’daki kişilerin yargılanması için “Düşman Muharipler Hakkında Mahkemeler (CSRT)” adıyla özel mahkemeler oluşturması ile başladı.

Bu mahkemelerin kararlarına karşı, itiraz mercii olarak, ancak Washington DC Bölge Mahkemesi’nin önüne gidilebiliyordu.

İşte bu noktada, Afganistan’da yakalanıp, ünlü Guantanamo üssüne gönderilenlerin açtığı iki dava, ABD Yüksek Mahkemesi’nin önüne kadar gelip 2004’te iki kararla sonuçlandı. Hamdi v. Rumsfeld davasında, Federal Yüksek Mahkeme, “Guantanamo üssünde tutuklu bulunanların, tutukluluk süresi, tutukluluk durumu ve tutukluluk nedenleri hakkında mahkemelere başvurma hakkı bulunmamasının hukuka ve ABD Anayasası’na uygun olmadığına” karar verdi.

Yargıçlardan Sandra Day O’Connor diğer yargıçların görüşlerini de yansıtan kararında şu ilkelere yer veriyordu: “Amerikan ulusunun hukuk devletine bağlılığının, terör ve şiddetle test edildiği durumlarda dahi, dışarıda savunduğumuz ve uğruna savaş verdiğimiz ilke ve esaslara bağlılığımızı korumak zorundayız. (...) Savaşta bile olsa, bir ülke, vatandaşlarının hakları konusunda, Başkanlarına açık çek vermez.” Rasul v. Bush davasında ise hükümet, Guantanamo’daki kişilerin, savaş suçlusu sayılmadıklarını ve tutukluluk durumlarına karşı itirazda bulunamayacaklarını ileri sürüyordu. Ancak Yüksek Mahkeme, 6’ya 3 ile, “terorist oldukları iddiası ile Guantanamo üssüne götürülen ve orada tutuklu bulunanların, kendi durumları ile ilgili mahkeme kararlarına karşı, Federal Yüksek Mahkeme’ye başvuru haklarının bulunduğuna” karar verdi.

ABD Başkanı ve hükümeti bu kararlara büyük tepki gösterdi ve 2005’te Meclis, “Guantanamo üsünde tutuklu bulunanların, tutukluluk süreleri ve koşulları hakkında şikâyette bulunmalarını engelleyen” ve bu kişilerin “kişi güvenliği ilkesinden yararlanamayacaklarını öngören”, “Detainee Treatment Act” başlıklı yasayı çıkarttı.

Federal Yüksek Mahkeme, buna Hamdan v. Rumsfeld kararı (29 Haziran 2006) ile karşılık verdi. Mahkeme, 5’e karşı 4 oyla, “güçler ayrılığı ilkesi nedeniyle Kongre’nin de Başkan’ın da Yüksek Mahkeme’nin yetkilerini ortadan kaldıramayacağına ve uluslararası hukuka aykırı olarak, kişi güvenliği ilkesini ortadan kaldıracak bir askeri mahkeme kurmak yetkilerinin bulunmadığına” karar verdi. Ardından Meclis çoğunluğu yeni bir girişimle 2006’da, “düşman mu-hariplere kişi güvenliği (habeas corpus) ilkesinin ve güvencelerinin uygulanamayacağını” belirten Askeri Ceza yasasını (Military Condition Act) çıkarttı.

Ve nihayet 12. 06. 2008’de Boumediene v. Bush kararında, Yüksek Mahkeme, “1) Guantanamo’da ABD’nin egemenlik yetkisi kullandığına, bu nedenle hükümetin orada olanlardan sorumlu olmadığı yönündeki itirazın dikkate alınmayacağına; 2) 1679 tarihli Magna Carta’dan başlayarak, kişi güvenliği (habeas corpus) ilkesini uzun uzun inceleyerek, Anayasa’da (Madde I., bent 9, paragraf 2) güvence altına alınan bu hakkın bir yasa ile ortadan kaldırılamayacağına;

3) ve güçler ayrılığı ilkesi nedeniyle, Meclis’in ve Başkan’ın böyle bir yetkiyi kullanma haklarının bulunmadığına” karar verdi.

Gördüğünüz gibi, ABD’de de yetkilerinin sınırsız olduğunu zanneden siyasetçiler var. Bizdekine benzer tepkiler gösterebiliyorlar. Onlar da mahkeme kararlarını engellemek için yasalar yapmaya çalışıyorlar.

Orada da, iktidara bağlı gazeteler, gazeteciler ya da aydınlar(!) bu engellemelere destek çıkabiliyor. Ama yine de hukuk kurumları bunları aşmanın yollarını buluyor. Şimdi neden siyasetçiler ve iktidar yandaşları, yargıya kızar, onunla uğraşırlar, anladınız değil mi?

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,04 M - Bugn : 29586

ulkucudunya@ulkucudunya.com