« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

06 Şub

2008

Milliyetçilik ülkeyi soydurmamak değil mi?

Yiğit BULUT 06 Şubat 2008

Son günlerde kamuoyunda çok ilginç tartışmalara şahit olmaya başladık. Herkes birbirine girdi. TUSİAD, laiklik konusunda "çok sert şekilde" yerini belli etti ve hükümet ile türban konusundaki destekçisi MHP'yi hedef aldı. Hükümet, "hem TÜSİAD'ı", hem muhalefeti hem de "olmamalı" diyen herkesi "eleştiri" oklarına boğdu. Meydanlarda "hükümeti" ip atacak kadar ileri örneklemeler ile eleştiren MHP, bu sefer TUSİAD'a döndü ve işi "milliyetçilikleri sadece akçeli işlerde" diyecek kadar sert bir noktaya vardı. "Bir vatandaş olarak" soralım; kim haklı? Algıladıklarımı maddeler halinde ele almak istiyorum;

1- TÜSİAD'ın "laiklik konusundaki tespitlerine", gizli ajanda uyarısına ve "Cumhuriyeti koruma yolunda" her türlü açıklamayı yaparız tavrına sonuna kadar katılıyorum.

2- TÜSİAD'ın AB yolundan kopmakla ilgili cümlesine sonuna kadar karşıyım. Türban yolunda atılan "var olan yapıyı zedeleyebilecek adımlar" ne kadar tehlikeliyse; bana göre "olmayan AB adına yapılan düzenlemeler" de en az o kadar tehlikeli.

3- Devlet Bahçeli'nin "Türk milliyetçiliğini" koruma adına yaptığı açıklamaları paylaşıyorum ama "başkalarını milliyetçi olmamakla" suçlayan Bahçeli'nin, hükümet olduğu dönemde "Avrupa ve Amerika'nın" isteği ile Derviş'in 15 yasasına neden "en fazla milletvekiline sahip" olmasına rağmen, destek olduğunu anlayabilmiş değilim. Yine aynı dönemde "Telekom'u satmayalım" diyen Enis Öksüz'ü, Derviş istiyor diye neden "yediğini" de unutamadım.

4- Hükümetin "genç kızlara okuma hakkı" demesine tarafım ama "AB" maskesi altında "var olan yapıyı bozma teşebbüsleri" gibi; "girilen yolu suiistimal" etmesine karşıyım. Bu noktada TÜSİAD'ın "gizli gündemleri var" eleştirisine daha yakınım.

Sevgili dostlar, bu "gürültü" içinde gerçek olan bir gerçek var; laiklik ve Cumhuriyet kavramlarını "aşındırmak isteyenler" kızlarımıza okul hakkı örtüsü altında yola çıkmışlar, yolları bir noktada onlarla ortak olanlar "bilerek veya saflık içinde" onlara destek oluyorlar ve olan yine bu ülkeye oluyor! "Bütün bu efendilere" sesleniyorum; aşağıdaki gerçeklere bir bakın ve "ülkeyi birileri yerken" nasıl olup da "milliyetçi" olduğunuzu bize bir anlatın!

1- Bir ülke dünya üzerindeki en yüksek nominal faizi ödüyor ve düşen kurla birlikte "içeriden-dışarıdan" bozulan dolarlar; "yıllık yüzde 35-42" dolar bazında getiri sağlıyorsa,

2- Sıcak paranın sağladığı getiri, bir ülkenin "vatandaşına harcanması gereken sağlık, eğitim, savunma, yatırım" harcamalarından kesilerek "aktarılıyorsa",

3- Konsolide bütçe rakamlarının neredeyse yarısı "sıcakçılara" sunuluyorsa,

4- Sıcak para "finansal sonuçları" değiştiriyor, ama arkasında "makro dengeler" tarihte görülmemiş bir "bozulma" gösteriyorsa,

5- "Reel sektör" kuruluşları, bankaları, telekom şirketleri, limanları, yer altı kaynakları kontrolsüz bir "özelleştirme" politikasıyla "yabancıların kontrolüne" geçiyorsa,

6- Sıcak paranın yarattığı sonuçlar "makro ekonomik bozuklukların" orta ve uzun vadeli "enkazın" sorgulanmasını engelliyorsa,

7- "Daha önce yaratılan finansal kriz" döneminde gönderilen "sıcakçıların Derviş'inin" kurduğu sistemde "dolar kurunun kontrolü" dışarıdan gelen "para" eline geçmiş ve "kura basarak" kârını katlama şansını "elde etmişse", o ülke artık "kontrol alına" alınmış ve "halkın her sektörde çalışarak" yarattığı "katma değer" sıcak para tarafından "finansal pozisyonlar" aracılığıyla transfer edilebilir hale gelmiş demektir...

Son söz: Sıcak para, ülkenin iliğini-kemiğini 57. Hükümet ve sonrası kurulan yapı içinde, o günden bugüne kadar, tam tabiriyle "emiyor". Bunu görmeyenler veya "aracı" olanlar, "gizli ajandalarını" uygulamaya çalışıyorlar... Ve en kötüsü yaptıklarını eleştirenlere de "milliyetçilik" dersi veriyorlar! Ben size gördüğümü söyleyeyim; ülkemiz "maddi-manevi" her alanda yıpranıyor ve bu yıpranma yakında "rendelenmeye" dönüşecek!

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,06 M - Bugn : 11237

ulkucudunya@ulkucudunya.com