« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

20 Şub

2017

Referandumdan sonra yine birlikte yaşamayacak mıyız?

Servet Avcı 01 Ocak 1970

12 Nisan 2017 referandum sonuçları:

Toplam sandık: 164.310

Açılan sandık: 164.310

Toplam seçmen: 58.266.349

Geçerli oy: 53.742.234

Başkanlık sistemine 'Evet' diyenler: Yüzde 52.3

Terörizmi ve kaosu savunup Başkanlık sistemine 'Hayır' diyenler: Yüzde 47.7

Ya da tam tersi olsun...

Başkanlık sistemine 'Evet' diyenler: Yüzde 46.4

Terörizmi ve kaosu savunup Başkanlık sistemine 'Hayır' diyenler: Yüzde 53.6

***

Memleketin yarısını 'terörist, terörist sevici, teröriste teslim olmuş veya oyununa gelmiş' gören kafa referandumdan sonra ne yapacak? Nüfusunun yüzde 50'si 'ihanet potansiyeli' taşıyan bir ülke nasıl yönetilir?

İnsan dehşete düşüyor... Kazanma uğruna başvurulan bu dil nasıl bir dildir? Bu kadar sorumluluktan uzak, farklı düşüneni düşman gibi görmeye hazır, kendi taraftarını bloke etmek için siyasî rekabeti kamplaşmaya taşımaya yeminli bir üslup bu ülkeye kötülükten başka ne verebilir?

'Hayır'ı savunan hiçbir Genel Başkan'dan veya o ayardaki siyasî öncüden şimdiye kadar 'Evet' oyu verecek olanlarla ilgili en küçük derecede de olsa incitici, suçlayıcı, aşağılayıcı bir kelime duymadık... Tam tersine bütün ifadeler, kucaklayıcı, toparlayıcı, saygınlık içeren cinsten...

Bir de 'Evet'i savunan siyasetçilerin diline bakın... Korku, dehşet ve kaos pazarlanarak halk çaresizce kabule zorlanıyor... Bunu daha önce 12 Eylülcülerin 1982 referandumunda görmüştük... Sonrasında ise siyasî yasakların kaldırılmasıyla ilgili referandumda, Turgut Özal'ın dilinde... 1987'deki 'Hayır' kampanyasının başındaki Özal, "Yasaklar kalkarsa Türkiye eski anarşi ve yokluk günlerine döner" propagandası yapıyordu...

Daha geçen Kasım ayında, yani anayasa değişiklikleri Meclis'ten geçmeden çok çok önce Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı Binali Yıldırım "Esas Başkanlık sistemi olmazsa Türkiye bölünür" dememiş miydi?

Taktik aynı... Artık eskisi kadar duble yoldan, köprüden, trenden ve mağduriyetten bahsetmek yerine, daha çok terörden ve kaostan bahsediyorlar... Bütün kampanya neredeyse bu temel üzerine inşa edilmiş... Dikkat edilirse 'kampanya ortağı' da aynı dili kullanıyor...

Bu dil, bir arada yaşamaktan başka çaresi olmayan, seçimlerden sonra da bir arada yaşayacak olan insanların arasına çok ağır bir fitne sokuyor... Zaten fazla problemli bir coğrafyanın kıyısında millî birliğini korumaktan başka önceliği olmaması gereken bir toplumda, farklı düşünenlerin arasına kalınca duvarlar örüyor... Referandum kazanma uğruna girişilen bu ucuz dil, referandum kazanmaya yetmeyebilir ama milletin geleceğinden birçok şeyi heba etmeye yetebilir...

***

'Hayır' diyenler içinde 'Evet' diyenleri 'vatana ihanet'le suçlayanlar var mıdır? Vardır ama bunu yapanlar hem yönetici pozisyonunda değildir ve hem de son derece istisnadır... Oysa tam tersi bir durum neredeyse tüm siyasî yöneticiler için bir genelleme niteliğine kavuşmuştur...

Seçimler kazanılır, kaybedilir... Sonra hayat devam eder... Bugün kendi ağızlarıyla ifade ettikleri gerçek terör örgütleriyle dün masalara oturanların, bugün ikna etmek zorunda kaldıkları halkı o terör örgütleriyle korkutmaya çalışmaları gerçekten çok trajikomik bir durum...

Başarıya ulaşmak için bunu 'son yöntem' olarak denemeye kalkışıyor olabilirler... Keşke bu yöntemin sonunda sadece kendileri kaybedecek olsalar... Oysa bütün bir ülkenin geleceğini, insanların 'bir arada yaşama iradesi'ni ateşe sürüyor bu dil...

Üstelik bu dil ve içerik, savunana zarar da veriyor... Kendisinden kopmaya hazır veya tereddütlü seçmeni, 'karşıdaki düşman'la korkutarak, onu tekrar eski mevzisine döndürmeye yarayan 'kutuplaştırıcı siyaset' bugüne kadar fayda sağlamış olabilir ama bugün de aynı 'kazanç' aynı oranda mümkün değil...

'Evet' diyecek olanlar da, 'Hayır' diyecek olanlar da bizim kardeşlerimiz, akrabalarımız, aynı soydan geldiklerimiz, ev sahibimiz, patronumuz, öğretmenimiz, kalfamız, manavımız, avukatımız, simitçimiz, zabıtamız, öğrencimiz...

'Karşı taraf'ı düşman gibi göstermeye yarayan çok çirkin ve ülkenin geleceği için risk taşıyan propaganda yöntemi, uygulayıcıların başına sandıkta belâ olabilir...

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,03 M - Bugn : 18183

ulkucudunya@ulkucudunya.com