« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

01 Oca

2018

Mümtaz Turhan’ın Hayatı Eserleri ve Sosyolojisi

01 Ocak 1970

Mümtaz Turhan 1908 yılında dünyaya geldi. istanbul Üniversitesi Edebiyat FakültesiFelsefe Bölümüne girdikten sonra 1928 yılında devlet bursuyla eğitim için Almanya’yagitti. Berlin ve Frankfurt Üniversitelerinde yüksek öğrenim yaptı. 1935yılında Frankfurt Üniversitesinde Psikoloji doktorasını tamamladı.1936 yılında katıldığı istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tecrübi PsikolojiÇalışmaları kürsüsünde akademik faaliyetlerini sürdürdü. 1944 yılında CambridgeÜniversitesinde sunduğu bir araştırma ile ikinci doktorasını aldı. Tecrübi PsikolojiKürsüsü başkanı ve Tecrübi Psikoloji Enstitüsü müdürlüğü görevlerinde bulundu.1969 yılında vefat etti.Mümtaz Turhan

Mümtaz Turhan’ın Bilimsel Yaklaşımları ve Sosyolojiye Katkıları

Mümtaz Turhan, psikoloji, sosyal psikoloji ve sosyal antropolojiye ait kavram, kuramve yaklaşımlardan yola çıkarak Türk toplumunun geçirdiği tarihî, toplumsal vekültürel süreci anlamaya çalışan bir bilim adamıdır. O ileri sürdüğü, tartıştığı konularve düşünceler etrafında Türk sosyolojisine ciddi katkılar sağlamıştır. MümtazTurhan “Kültür Değişmeleri” adlı eseri ile Türk tarihinin çeşitli dönemlerini “serbest”ve “zorunlu kültür değişmeleri” kavramları ekseninde değerlendirmeye çalışmış ve sosyal psikolojinin verilerini tarihe uygulamıştır. Onun bu çalışması Türksosyolojisinde saha çalışmaları ve köy monografileri yapılmasında teşvik edici veyol gösterici rol oynamıştır.O, Batılılaşma, kalkınma, millet, millî kültür ve demokrasi konularında Türktoplumu için özgün fikirler üretmiştir. Bu çerçevede bilim ve bilim zihniyetini temelölçü olarak almıştır. Türk toplumunun geçirdiği tarihî safhalar ve büyük dönüşümlerianlamak ve çözmek için yegâne yol göstericinin bilim olduğu inancındadır.Mümtaz Turhan ülkemizde teknik konularda bile duygular ve basmakalıp düşüncekırıntılarının baskın olduğundan şikâyet etmektedir. O, bütün alanlarda biliminve bilimsel zihniyetin hâkim olmasını istemektedir, dönemi içerisinde bununkavgasını vermiş ve yol gösterici olmuştur.Mümtaz Turhan’ın bilim ve teknolojiye dayanarak toplum kurumlarını yenileştirmeyeçalışması ve aydın halk bütünlüğünü sağlayarak millî kültürün kurulması-na çalışması bakımından Ziya Gökalp çizgisinin devamı olduğu kabul edilmektedir(Özakpınar, 2000a: 211). Bunun yanında kültür değişmesini sahada yaptığı çalışmalarla sürdürmesi bakımından da “Meslek-i içtimaî” akımına dâhil (Ülken,1966: 761) eden fikir adamları da bulunmaktadır.

Kültür Değişmeler

iMümtaz Turhan’ın “Kültür Değişmeleri” adlı eserikendi alanında ülkemizde yapılan ilk ve bugüniçin klasikleşmiş bir çalışmadır. Kültür de-ğişmeleri bir boyutuyla kültür, medeniyet, teknoloji,değişme ve kültür değişmelerine ilişkinkavram ve teorilerin yer aldığı bir el kitabı özelliği taşır. Diğer ve daha önemli yanıyla da kültürdeğişmesi çerçevesinde Türk toplumunun tarihîgelişim sürecini ve o günkü toplumsal yapısınıanlamaya çalışır.Kültür Değişmeleri, henüz köyden kente hızlıgöç hareketinin ortaya çıkmamış bulunduğubir zaman diliminde hazırlanmıştır. Bu bakım- dan hızlı kentleşmenin yaratacağı muhtemel problemlere dikkat çeken ve bunuönlemenin yollarını arayan bir çaba olması bakımından da önemlidir. Mümtaz Turhan Barlett’in “Psikoloji ve ilkel Kültür” adlı kitabından yola çıkarakkültür değişmelerinin niteliğini tartışır. Ona göre, kültür değişmeleri esas olarakya “iktibaslar” (alıntı) veya çeşitli kültürlerin birbiriyle teması ve karışması sonucundameydana gelir. Kültür değişmesinin ilk merhalesini oluşturan alıntılar, birtoplumda yenilikçiler denilen şahıslarla bunların etrafında toplanan küçük bir grubundışarıdan veya başka bir kültürden aktardıkları unsurları kendi vatandaşlarınakabul ettirmeleri, toplum içinde yaymalarıyla başlar (Turhan, 1972: 21).Bir medeniyet ve toplum içerisinde meydana gelen bir yeniliğin, bir değişmenin,bir unsurun çevreye yayılmasını (diffusion) araştırmanın önemini belirtmekiçin Sorokin şu karşılaşmayı yapmaktadır: “Canlı bir bedendeki kan dolaşımını bilmekfizyoloji için ne ise, kültür değişmelerine ait olayların bilinmesi sosyoloji içinodur (Turhan, 1972: 25).Mümtaz Turhan’a göre kültür değişmelerinin araştırılmasını zaruri kılan şeymemleketimizin iki buçuk asra yakın zamandan beri büyük bir kültür değişmesiyaşamakta olduğu gerçeğidir. Bu zaman içerisinde kültür değişmelerinin hangi safhayavardığını, onun bize neler kazandırıp, neler kaybettirdiğini, hangi konuda vene dereceye kadar başarılı olduğumuzu, nerelerde, neden ve nasıl bocaladığımızı,bunların sebeplerini, onları dünyanın diğer kısımlarında meydana gelen değişmelerinsonuçlarıyla karşılaştırmak ülkemizin gelecek yıllardaki gelişmesi bakımındanelzemdir (Turhan, 1972: 33-34).Mümtaz Turhan Kültür Değişmeleri adlı eserinde E. Sapir, E. B. Tylor, C. Wissler,Thurnwald, Maclver, Malinowski, Maslow, A. Kroeber ve Levy-Bruhl’un kültürtanımlarını aktardıktan sonra kendi tanımını vermektedir. Ona göre kültür; “Birtoplumun sahip olduğu maddi ve manevi değerlerden oluşan öyle bir bütündür kitoplum içinde mevcut her çeşit bilgiyi, ilgileri, alışkanlıkları, değer ölçülerini, geneldavranış, görüş ve zihniyet ile her çeşit davranış şekillerini içine alır. Bütünbunlar birlikte, o toplum mensuplarının çoğunda ortak olan ve onu diğer toplumlardanayırt eden özel bir hayat tarzı sağlar (Turhan, 1972: 55- 56). Söz konusueserde kültür değişmeleri ile ilgili birçok tanım ve teoriye yer vermekle birlikteMümtaz Turhan, o güne kadar kadar yapılanların en iyisi olduğunu düşündüğüMalinowski’nin tanımını esas almıştır. Ona göre: “Kültür değişmesi, bir toplumunmevcut düzenini, toplumsal, maddi ve manevi medeniyetini bir tipten başka bir tipedönüştüren bir süreçtir. Böylece kültür değişmesi, her toplumun siyasi yapısında,idari kurumlarında ve toprağa yerleşme ve iskân tarzında, inanç ve kanaatlerinde,bilgi sisteminde, eğitiminde, kanunlarında, maddi araç ve gereçlerinde, bunların kullanılmasında, toplumsal iktisadın dayandığı üretim maddelerinin sarfedilmesindemeydana gelen değişmeleri içine alır (Turhan, 1972: 58).Mümtaz Turhan’da öne çıkan kavramlar serbest, zorunlu kültür değişmeleri vealıntıdır. Serbest kültür değişmesinden, bir toplumsal grup veya toplumun, yabancıbir kültüre sahip grup veya toplumla temasa geldiği zaman hiçbir iç ve dış baskıaltında bulunmaksızın belirli unsurlar veya o kültürün belirli bir kısmını alıp benimsemesisonucunda yapısında meydana gelen değişmeler kastedilmektedir. Mümtaz Turhan’a görekültür; “Bir toplumun sahipolduğu maddi ve manevideğerlerden oluşan öyle birbütündür ki, toplum içindemevcut her çeşit bilgiyi,ilgileri, alışkanlıkları, değerölçülerini, genel davranış,görüş ve zihniyet ile herçeşit davranış şekilleriniiçine alır. Bütün bunlarbirlikte, o toplummensuplarının çoğundaortak olan ve onu diğertoplumlardan ayırt eden özelbir hayat tarzı sağlar. Zorunlu kültür değişmesi, farklı kültürlere sahip iki toplumsal grup veya toplumdanbiri kendi kültürünü veya belirli bazı unsurlarını kabul etmesi için diğerinebaskı yapar veya idari bir nüfuz ve iktidara sahip bir zümre yabancı bir kültürüveya bunun bazı unsurlarını kendi toplumuna zorla kabul ettirmeye çalışırsa sonuçtameydana gelen değişmelerdir. Alıntı kavramı ile bir grup veya topluluğun başka kültürlerden belirli unsurlarıaynen alması anlatılmaktadır (Turhan, 1972: 61).Bir kültür diğer bir kültürden alıntı yaptığı zaman aldığı unsurlar ister birer cisim,ister örf ve adet olsun, bunları daima değiştirir, kendisine uydurur. Her fikir,kurum veya adet, onu alan toplum tarafından kendi kültür çevresi içine yerleştirilmek,ona intibak ettirilmek suretiyle dönüştürülmek zorundadır. Bu dönüştürmeesnasında her cisim veya düşüncenin şekli, fonksiyonu, özellikleri ve özü değiştirilmekte,adeta yeniden icat edilmektedir (Turhan, 1972: 336).Mümtaz Turhan serbest ve zorunlu kültür değişmeleri kavramları eksenindeTürk toplumununu tarihî sürecini üç kısma ayırarak ele alır. Bunların ilki toplumdaherhangi değişme meydana getiremeyen ve bazı unsurlarının alındığı safha ilebunların bilinçli bir şekilde aktarıldığı serbest değişmeler devri; yani ondokuzuncuyüzyıla kadar olan dönem. ikinci safha ise onun geçiş devri olarak nitelediği Üçüncü Selim zamanıdır.Üçüncü safha ise kapsamlı ve köklü kültür değişmelerinin ancak zorunlu bir şekildemeydana getirilebileceği düşüncesinin belirmeye başladığı devirdir. MümtazTurhan bu devri ikinci Mahmud’la başlatmakta ve çeşitli kısımlara ayırmaktadır.Ona göre bu safhalar şunlardır: ilk safha ikinci Mahmud’dan Tanzimat Fermanı’nın ilanına kadar olan dönem, ikinci safha Tanzimattan 1876’ya yani BirinciMeşrutiyet’in ve Kanunu Esasi’nin (anayasa) ilanına kadar, üçüncü safha 1876’dan1908’e yani II. Meşrutiyet’in ilanı ve yürürlükten kaldırılmış bulunan Kanunu Esasi’nintekrar yürürlüğe konulmasını sağlayan devrime kadar ve son safha ise 1923’ten o güne kadar olan dönemdir (Turhan, 1972: 191- 192).Mümtaz Turhan’ın Kültür Değişmeleri adlı eserinin köy araştırmalarına ayrılankısmı uzun bir saha çalışmasına ve gözlemlere dayanmaktadır. Bu araştırmalarağırlıklı olarak Erzurum ile Kars arasındaki köylerde gerçekleştirilmiştir. 1936-1942ve 1948 senelerinin yaz tatillerinde 6-10 hafta olmak üzere araştırma yaklaşık olarakbir seneyi bulmuştur (Turhan, 1972: 82- 83).Mümtaz Turhan bu köylerdeki sosyal tabakalaşma ve sosyal sınışar, aile yapı-ları, göç, köydeki sosyal ve kültürel değişmeler, cemaat yapıları ile şahsi gözlemve kullandığı yöntemlerden de söz eder. Köyde kültür değişmelerini incelediği kı-sımda da değişme üzerinde etkili olan unsurlar, maddi ve manevi kültürde meydanagelen değişmeler, köylülerin reddettikleri ve benimsedikleri kültür unsurlarınınneler olduğu ve bunun sebepleri üzerinde durur (Turhan, 1972: 82- 152).

Garplılaşmanın (Batılılaşmanın) Neresindeyiz?

Mümtaz Turhan, Türk toplumunun yeni bir yaşayış tarzına geçerken toplumsal, iktisadimeselelerde öncülük yapacak birinci sınıf bilim adamları ile uzmanlara vebunları yetiştirecek, bilim kuruluşlarına ihtiyaç olduğu kanaatindedir. Bütün bukuruluşları hazırlamadan ve mensuplarını yetiştirmeden ne yeni, modern bir hayat tarzı oluşturmaya ne de onu yaşatmaya imkân yoktur. Zihniyette değişiklik yapmadandavranışlarda devamlı ve hakiki bir yenilik sağlanamaz.Mümtaz Turhan’a göre, Batı medeniyetinin ana unsurları bilim, teknik, insanhaklarını teminat altına alan hukuk ve hürriyettir. Hakiki Batılılık ise bu prensiplerebağlılıktır (Turhan, 1980: 47).Mümtaz Turhan Batılılaşmadan kendi tanımıyla “bir millet veya toplumun kendiörf ve adetleri, gelenekleri içinde tarımsal, teknolojik, siyasi, eğitim, sanat ve di-ğer toplumsal faaliyet ve sahaları kapsayan genel bir kültür oluşumunu” kastetmektedir.Bu da Batıdan herşeyden önce bilim ve teknikle, bilim zihniyetini almaklagerçekleşecektir. Onun için farklı kesim ve anlayışların aralarındaki çatışmanoktalarını da yaratan kavramları kullanarak garplılaşma, muasırlaşma veya modernleşme,ister ilerleme denilmesinin hiçbir önemi yoktur (Turhan, 1980: 67).Bütün dava, daima taklitçi bir aşamada kalmadan ve toplumsal çözülmeye uğ-ramadan yaratıcı bir sentezle kendimize has özgün bir kültür meydana getirmektir.Bu da ancak Batıdan alacağımız unsurlarla, kendimizden katacağımız değerlerinuyumu ile mümkün olacaktır (Turhan, 1980: 26).Mümtaz Turhan bu konuda şunları söylemektedir: “Batı medeniyeti bilime, bilimzihniyetine ve bunların meydana getirdiği teknikle hak ve hürriyet prensiplerinedayanan kurumlardan oluşmuş bir düzendir. Bu sistemin esasının oluşturan kurumlarabütün gerekleri, fonksiyonları, mana ve ruhu ile sahip olmadıkça Batılılaşmadanbahsetmenin hiçbir değeri yoktur” (Turhan, 1980: 53).Mümtaz Turhan ülkemizin Batılılaşma sürecindeki yanlışları şu şekilde sıralamaktadır: “Biz insanımızın genel mesleki, teknik bilgisini artırmadan, ona yeni maharetlerkazandırmadan, yeteneklerini geliştirmeden ve dünya görüşünü, zihniyetinibilimsel ilkelere göre değiştirmeden, yani ona ilim zihniyetini aşılamadan sadecefabrikalar, geniş caddeler açmak, parklar, barajlar, limanlar yaptırmadan, lüksotomobiller, tarım araçları, radyolar, buzdolapları vs. almak ve Batılı kanunlar, nizamlarvazetmek suretiyle Batılılaşacağımızı zannetmişiz. 150 seneden beri hep bukanaat ve bu batıl itikatle hareket etmekteyiz” (Turhan, 1980: 69).Mümtaz Turhan bütün bunların gerçekleştirilememiş olmasını ülkenin kötü yönetilmişolması, sermayesizlik, halkın cehaleti, tecrübeli iş adamı yokluğu gibi sebeplerleaçıklandığından söz etmektedir. Ona göre, iyi bir yönetime ve gerçek aydınlara sahip olan memleketlerde halkın cehaleti, o memleketin ilerlemesine, zenginleşmesinemani olmamıştır. Tecrübeli iş adamı yokluğu ise yukarıda ileri sürülensebepler arasında belki en ciddi ve makul olanıdır (Turhan, 1980: 76).

İlk Eğitim ve Batılılaşma

Mümtaz Turhan ilköğretimin ve okuma yazmanın Türk toplumunda yaygınlaştırılmasıgerektiği kanaatinde olmasına rağmen neredeyse eğitime yönelik bütün yatı-rımların sadece bu alanda yapılmasını eleştirmektedir. Batılılaşmayı, kalkınmayı,ilk eğitime ve okuma yazma oranına bağlayan akım mensupları Mümtaz Turhan’ınen fazla eleştirdiği kesimi oluşturmaktadır. Ona göre bu tabaka “eğitim” denildiğindeilk eğitimi anlayan kimselerdir. Bu kesimin zihninde bu kanaatin doğmasındaiki önemli sebep rol oynamaktadır; 1. Bütün çağdaş toplumların aynı zamanda yüzde yüze yakın bir oranda okuryazar,geri kalmış memleketlerin halkının da ümmi (cahil, okuma yazma bilmeyen)olmaları.2. Geri kalışımızın sebebinin, halkın bilhassa köylünün cahil olmasında aranmasıdır (Turhan, 1980: 82). Mümtaz Turhan’ın ünlü bir sosyal antropoloğun cümleleri ile bu görüşlerinidestekler: “ilkel bir topluluğu medenileştirmek gayesiyle sadece okuma yazma öğ-retirseniz, okuma yazma bilen ilkel bir topluluk elde etmiş olursunuz”. Milletlerarasında kültür ve medeniyet farklarını doğuran, onların halk tabakaları değil, aydın zümrelerdir. Gerçekte Türk halkıyla diğer medeni milletlerin halk tabakalarıarasında bilgi bakımından büyük bir fark bulunmamasına karşılık, Türk aydınlarıyla(bazı istisnalara rağmen) Batı aydınları arasında uçurumlar kadar derin farklarvardır. Türkiye’nin geri kalışının sebebi, halkının cehaleti değil, aydınlarının gereknicelik, gerek nitelik bakımından yetersiz oluşudur (Turhan, 1980: 86- 87).Mümtaz Turhan dünyada alet ve makineleri, fennî metodları, verimli çalışma ilkelerinive ülkeleri en iyi bir şekilde yönetme tarzlarını bulan, keşif veya icat eden,mükemmelleştirenlerin aydınlar olduğunu ifade eder. Onun için bir memleketingeriliğinden halkını sorumlu tutmak kadar gülünç ve abes bir şey olamaz (Turhan,1980: 85- 86).

Batılılaşma Hareketi ve Millî Eğitim

Mümtaz Turhan iki yüz yıldır süren batılılaşma hareketinin beklenilen başarıyı sağ-layamamasının aydınlar arasında meydana getirdiği aşağılık duygusu üzerinde durur.Korku ve hayranlığın yarattığı bu aşağılık duygusunun tesiriyle Batı medeniyetiningerçek değerlerini, onu diğer medeniyetlerden ayırt eden, ona özelliğini verenunsurları görmeye, bunları almaya çalışacak yerde, Batı’yı şekil ve kıyafetinde,yaşayış tarzında, toplumsal teşkilatında sathi bir şekilde kopya etmeye başlamamızdan bahseder. Bunu engellemenin yegâne yolu da Mümtaz Turhan’a göre Türkeğitim sistemi, kendi kendine yeter, yani memleketin muhtaç olduğu birinci sınıfilim ve teknik adamlarını yetiştirebilir bir hale gelinceye kadar Avrupa ve Amerika’yayüksek öğrenim için öğrenci göndermekten ve Araştırma Enstitüleri açmaktangeçmektedir (Turhan, 1980: 95- 107).Avrupa’ya öğrenci gönderme fikri ve uygulaması esasen Batılılaşma tarihinintümünde vardır. Mümtaz Turhana göre geçmiş yıllardaki uygulamaların aksaklıkve hataları şunlardır: Batı’yı tanımamak, hedefi doğru tayin edememek, plan veprogramsızlık ve yanlış öğrenci seçimi (Turhan, 1980: 107- 108).

Türkiye’nin Kalkınmasında Köyün Yeri ve Rolü

Mümtaz Turhan köy meselesini sanayileşme ve göç süreci ile birlikte ortaya çıkabilecekproblemleri de kapsayan, aynı zamanda ülkenin kalkınma ve gelişmesininyanında insani ve kültürel bir sorun olarak ele almaktadır.Mümtaz Turhan köylerin küçük ve sayıca çok olmasının getirdiği zorluklardanve Türkiye’nin gerçeklerinden yola çıkarak bu konudaki projesini kitaplaştırmıştır.Buna göre “Kültür ve Sanayi Merkezleri” adını verdiği kuruluşlar Türkiye’nin herbölgesinde, her kırk köyün bulunduğu alanın ortasında kurulmalıdır. Bu merkez- Mümtaz Turhan’a göre, Türkhalkıyla diğer medenimilletlerin halk tabakalarıarasında bilgi bakımındanbüyük bir farkınbulunmamasına karşılık,Türk aydınlarıyla Batıaydınları arasındauçurumlar kadar derinfarklar vardır. Türkiye’ningeri kalışının sebebi,halkının cehaleti değil,aydınlarının gerek nicelik,gerek nitelik bakımındanyetersiz oluşudur.lerinin ilk gayesi köylüyü ancak büyük şehirlerde bulunabilen medeniyet ve kültüreserleriyle temasa getirmek, sonra da bunları zamanla benimseyerek, kendisinemal edebilecek şekilde yetişmesine yardım etmektir. Bu merkezlerde yatılı vegündüz olarak altı sınışı bir veya iki bölge okulu, ortaokul, kütüphane, tiyatro veyasinema, hastane olacaktır. Mahallî ihtiyaçları karşılayacak tamir atölyesi, dökümhaneve bir sanayi kolu bulunacaktır. Bu birimlerin amacı ham maddeleriucuz ve verimli bir şekilde işlemek ve millî sanayinin bir kolunu teşkil edebilmektir.Sanayileşmenin sonucunda ortaya çıkacak olan toplumsal değişmeleri ve sarsıntıları frenlemek, kontrol altına almak da (Turhan, 1980: 127-204) bu projeninidiğer amacıdır.

Toprak Reformu ve Köy Kalkınması

Toprak Reformunun tek çare olarak ileri sürüldüğü dönem içerisinde Mümtaz Turhanbu konuda ayrıntılı bir kitap yazarak konuyu çeşitli yönleriyle ele almıştır. Bunagöre, öncelikle köy ve köy toplumu hakkında araştırmalar yapmak, toprak reformununsonuçlarını objektif şekilde tespit etmek, toprak reformunun yapılacağıbölgelerin toplumsal yapılarını dikkate almak, tarım üretimini hesaba katmak, toprakreformunu tarım politikası ile birlikte düşünmek gibi konular üzerinde durur.Toprak reformunun devlete yükleyeceği mali külfet, ekonomiye katkısı ve kültüreilişkin faktörlerin de araştırılmasının gerektiğinden bahseder (Turhan, 1980: 137).Mümtaz Turhan bu eserinde toprak reformu gibi ekonomik, teknik, toplumsalve kültürel boyutları olan bir meselenin bilimsel çalışmalarla değerlendirilmesi gerektiğini savunmaktadır.

Halk Eğitimi ve Millî Eğitim

Toplumsal ve millî eğitim bir toplumun, bağımsızlığını, barış ve sükûn içinde yaşamasını temin eden, topluluk hayatını düzene koyan değerleri, değer ölçülerinive sistemlerini genç nesillere aşılaması, benimsetmesi ve yetiştirmesi şeklinde tanımlanır. Toplumun bu tarz ideallere, kalıcı değerlere sahip olması gerekir (Turhan,1980: 251- 252).Ahlak eğitiminin küçük yaşlarda verilen bir din ve estetik eğitimi ile birlikte elealınmasının gerektiğinden söz eden Mümtaz Turhan bunun sınırlarını ve tarzını iyitayin edebilmek için din hakkında açık ve objektif bir fikrimizin olması ve önyargılardan kurtulmamız gerektiği kanaatindedir. Din hakkında bize en açık ve objektifbilgiyi din tarihi, etnoloji, sosyal antropoloji ve sosyoloji vermektedir (Turhan,1980: 263- 264).irade ve Karakter eğitimi ile demokrasi eğitiminden de söz eden Mümtaz Turhandemokrasinin otoriter yapıların aksine kişilere sorumluluk ve görev şuuru gibibir iç disiplini de vermekte olduğununu üzerinde durur. Ona göre demokrasi bireğitim meselesidir (Turhan, 1980: 276).Üniversite Problemi“Üniversite Problemi” adlı 1967 yılında hazırladığı kitabında Mümtaz Turhan Üniversitelerinana fonksiyonlarını şu şekilde sıralar: 1. Bilim adamı, araştırmacı yetiştirmekve bilimsel araştırmalarda bulunmak, 2. Üniversite de dâhil olmak üzere bütün eğitimkademeleri için eğitim elemanı yetiştirmek. 3. Kaliteli yönetici ve iş adamı yetiştirmekBir toplumda eğer üniversite bu fonksiyonlarını üzerine alıp belirli bir seviyedeifa edemiyorsa, fayda yerine zarar verir. Gerçek bir üniversitenin yokluğu birülkenin kalkınmasına, ilerlemesine mani olabilir, fakat seviyesi düşük bir üniversi-7. Ünite – Mümtaz Turhan ve Cemil Meriç 139Toplumsal ve milli eğitim birtoplumun, bağımsızlığını,barış ve sükûn içindeyaşamasını temin eden,topluluk hayatını düzenekoyan değerleri, değerölçülerini ve sistemlerinigenç nesillere aşılaması,benimsetmesi ve bütünbunları gerçekleştiripkendilerinde yaşatma azimve iradesini uyandıracak birtarzda onları yetiştirmesişeklinde tanımlanır.Toplumun bu tarz ideallere,kalıcı değerlere sahip olmasıgerekir.te memleketi muhakkak mahva götürür. Ülkede yeterli sayıda yüksek kaliteli bilimadamı yetiştirdikten sonra ancak diğer tedbirlere, üniversite bünyesindeki aksaklıklar doğuran şartların ıslahına geçilebilir (Turhan, 1980: 377- 378).Atatürk ilkeleri ve KalkınmaMümtaz Turhan’ın “Atatürk ilkeleri ve Kalkınma” adlı 1965 yılında yayınlanmışolan kitabı Atatürk inkılâplarını tahlil eden ve farklı kesimler tarafından nasıl elealındığını tartışan bir çalışmadır.Mümtaz Turhan’a göre, Batı ülkelerinin milliyetçiliğinin beş asır süren bir seyrisöz konusudur. Türkiye’de ise millî kültür henüz zayıf, gevşek, yalnız bir unsur halindedir.Bu bakımdan Türkiye’nin ana ve hayati davası millet olma ve millî bir kültüreulaşma davasıdır. iktisadi kalkınma bu ana davanın küçük bir parçasıdır. (Turhan,1980: 410- 413).Türkiyenin tarihi ve toplumsal süreci takip edildiği zaman Atatürk inkılâpları-nın gayesinin çağdaş medeniyet seviyesinde bir millet olma ve millî kültüre kavuşmadanbaşka bir şey olmadığı da anlaşılır. Batı’nın mevcut haline bakıp milliyetçiliğin modası geçmiş bir fikir olarak görülmesi de bu cehaletin eseridir. Atatürk ilkelerindenmilliyetçilik çıkarılacak olursa bu sistem çöker. Zira modern bir milletolamayan, millî bir kültüre erişemeyen bir toplumda artık diğer ilkelerin gerçekleşmesineimkân kalmaz. Türkiyenin ana davası, bir an evvel bir millet olma ve millîkültüre kavuşma davasıdır (Turhan, 1980: 414- 416).Millî Kültür ve HalkçılıkMümtaz Turhan’a göre tarihî, toplumsal yapı ve şartların sonucu olarak ülkemizdebirbirinden farklı iki kültür bulunmaktadır. fiehirlerde, bilhassa büyük şehirlerdeyaşayan insanların ve aydınların da katıldığı ve temsil ettiği “şehir” veya “aydın kültürü”,diğeri de küçük kasaba ve şehirlerin de dâhil olduğu geniş halk kitlelerininve köylünün temsil ettiği “halk kültürü”dür. Bu iki kültür arasındaki derin farklararağmen her iki topluluğun temsil ettiği kültürler arasında ortak bağlar vardır. Bunlardil, din, tarih bilinci, ortak bir toprağa ve devlete sahip olma, bazı örf ve adetler,geleneklerdir. Ancak bu bağlar Batı ülkelerindeki kadar güçlü değildir. Batı’dahalk kültürüyle aydın tabakanın kültürü arasında esaslı bir fark yoktur (Turhan,1980: 417- 418).Millet bünyesine ve millî bir kültüre kavuşamamış bir toplumda demokrasiyigerçekleştirmek güçtür. Milliyetçilik, halkçılık ve cumhuriyetçilik, başka bir ifadeile millet olma, millî bir kültüre ve demokratik bir idareye kavuşma cehd veya ilkeleribirbirinden ayrılmaz bir bütün teşkil eder (Turhan, 1980: 423).Mümtaz Turhan’a Göre Türkiye’de BilimMümtaz Turhan bilimin bir yöntemden ziyade bir zihniyet meselesi olduğu düşüncesindedir.Herhangi bir konu, olgu veya olay hakkında gözlem yapmak, gerçeklerebağlı kalmak ve nesnel olmak bilim adamının temel hareket noktasıdır (Turhan,1980: 474).Mümtaz Turhan bilimin ve bilimsel düşüncenin devlet ve toplum hayatında enönemli unsur olduğunu sürekli vurgulamaktadır. Bilimin olmadığı yerde bilgi kı-rıntıları, kanaatler, batıl itikatlar, hurafeler bilim sayılmakta, bu yüzden insanlar ithamve hatta mahkûm edilmektedir. Aynı şekilde bilim adamının yerini, sözde bilimadamı, uzmanın yerini diplomalı memur almaktadır. Mümtaz Turhan’a göre, Atatürk ve Cumhuriyet devrimlerinin tek ve gerçek manası,dünyanın gidişine ayak uydurabilmek ve tekrar geri kalmamak için bazı doğ-malara, kurallara saplanmamak, fikri hareketlilik, toplumsal dinamizmi sağlamakve korumaktır (Turhan, 1980: 428- 439).Bugün bilim ve teknik, tarihin hiçbir devrinde görülmeyen bir süratle gelişipilerlerken bizim buna hala seyirci kalmamız, günü kurtarma kaygısıyla gözlerimizikapayıp faaliyetlerimizi başka taraşara çevirerek kendimizi oyalamamız, bir felaketdoğurabilir. iki asra yakın bir zamandan beri göremediğimiz bu gerçeği hiç olmazsaşimdi kabul edip bir an evvel çok sayıda bilim adamı yetiştirmeye, bilim kurumlarını kuvvetlendirmeye çalışmalıyız. Çünkü bizim için biricik kurtuluş yolu budur(Turhan, 1980: 53).

M. Metin KAPLAN

15 Nis 2024

14 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Halim Kaya

11 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,74 M - Bugn : 14591

ulkucudunya@ulkucudunya.com