« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

29 Kas

2006

PAPA VE MİSYONU

ALİ BULAÇ 01 Ocak 1970

Herkes kendi zaviyesinden bir yorum yapıyor. Bu arada komplo teorilerinin bini bir para. Papa'nın gelişinin Türkiye'yi ilgilendiren bir yönü olduğu gibi, hem genel olarak Hıristiyanlığın dünyadaki mevcut durumunu, hem de Katolik Kilisesi'ni ilgilendiren yönü de var. Bugün ikincisi üzerinde durmaya çalışacağız.

Şu hususun altını çizmekte fayda var: 16. Benedict'in seleflerinden farklı bir papa olduğu muhakkak. Sadece fikirlerinde veya teolojiyi yorumlama biçiminde değil, üslubunda ve tarzında da diğerlerinden farklı. Çok iyi eğitim almış biri; Alman oluşunun kararlılığını -belki de cesaretini demek lazım- üzerinde taşıyor; Kilise için çizdiği hedefleri gerçekleştirme konusunda berrak fikirlere sahip. Belli ki yapacağı şeyler üzerinde uzun uzadıya düşünmüş. Batı'da ve genel olarak dünyada gelişen konjonktürün kendi lehine işlemekte olduğu kanaatini taşıyor; öyle olmasa da şartları kendi lehine çevirmek için elinden geleni yapabilecek kadar kararlı. İki önemli hedefinin olduğunu söylemek mümkün, bu iki hedef görev sırasında asli misyonunu teşkil etmektedir:

1) Öncelikle Avrupa'yı tekrar Hıristiyan özüyle buluşturmak, yeni Avrupa'nın -eğer yaşama kabiliyeti olursa AB'nin- iç bütünlüğünü Hıristiyanlık temelinde gerçekleştirmek. Papa konuşmalarında şu hususların altını çizmektedir: a) Avrupa Tanrı inancıyla bağını koparmış bulunmaktadır; yüksek düzeyde ekonomik, teknolojik ve maddi güce sahipse de bir uygarlığın Tanrı'ya aldırışsız olarak yaşaması mümkün değildir. b) Avrupa ahlaki açıdan -özellikle sınır tanımaz cinsel özgürlük kullanımıyla- çözülme aşamasına gelmiş, aile derin bir sarsıntı geçirmiştir; kontrolsüz cinsellik ve aile zafiyetinin toplumsal hayatı mümkün olmaktan çıkardığının en önemli göstergesi, Avrupa'nın kendi nüfusunu üretemez hale gelmiş olmasıdır. İsviçre gibi ülkeler artık "doğurmayı unutmuş toplumlar" olarak anılmaktadır. c) Genel olarak Batı derin bir nihilizm içine sürüklenmiştir; Batı dünyaya nihilizmden başka bir şey sunamamaktadır. Söz konusu kaygıları bugün Avrupa'nın en önemli düşünürlerinden olan Jürgen Habermas'ın da paylaştığını biliyoruz. Habermas, Batı laikliğinin -buna sekülerlik demek daha doğru- çökmüş bir proje olduğunu söylemektedir. Laikliğin felsefi temeli 19. yüzyıl pozitivizmiydi, pozitivizm çöktü ve artık değer üretemiyor. Batı yerine neyi ikame edecek? Temel soru budur!

2) Papa'nın ikinci hedefi: Papa, bütün dünyada, özellikle ezilen milyarlarca yoksul, dışlanmış ve mağdur insanın artık Hıristiyanlığa umut bağlamadığını düşünmektedir. Kitleler nezdinde Hıristiyanlık büyük itibar kaybına uğruyor. Milyarlarca doların dolaşımda olduğu misyonerlik faaliyetine rağmen dikkate değer bir gelişme kaydedilmiyor. Papa'nın gözlemlerine göre, dünya nüfusunun yüzde 80'inde Hıristiyanlık güç ve itibar kaybediyor; İslamiyet gibi Hıristiyanlık baskı altında değil, her türlü mali ve diplomatik desteğe sahip, buna rağmen yayılma gösteremiyor.

Mevcut durum Vatikan için de söz konusu. Katolikler bile artık Katolik Kilisesi'ni eskisi kadar umursamıyor, büyük bir bölümü "nominal Hıristiyan" durumda, bu dinin gündelik hayat üzerinde belirgin bir etkisi kalmamış; kiliseler müdavim bulmakta zorluk çekiyor, kiliseler birçok yerde boş kaldıklarından satışa çıkarılıyor. Belki de artık Katolik Kilisesi iddia edildiği gibi 1 milyar değil, 700 milyon müntesibi olan bir kilise durumuna düşmüş bulunuyor.

Buna mukabil Müslümanlık yayılmakta, küreselleşmenin dayatmaları karşısında savunmasız kalan milyonlarca insan İslam'a umut bağlamaktadır. Pek de uzak olmayan bir gelecekte Latin Amerika halklarının umut bağladığı sosyalizm ve özgürlükçü teolojinin İslam'ın itiraz edip vaat ettikleriyle buluşması mümkündür. Bugünden bunun dip dalga hükmündeki belirtilerini hissetmek mümkün. Papa, "güçlü bir hamle" yaparak bu gidişi durdurmak

Yusuf Yılmaz ARAÇ

13 May 2024

Yarın, Başyazı, 5 Ağustos 1965, Sayı 120. İdeolojinin önemi Türkiye’nin siyasi yapısında ideoloji gittikçe önemli bir unsur haline geliyor.

Halim Kaya

13 May 2024

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,88 M - Bugn : 5098

ulkucudunya@ulkucudunya.com