« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

27 Kas

2023

Seçmenler çıldırmış olmalı

Bahadır Kaynak 01 Ocak 1970

Başlık seksenli yılların sevimli bir filmine gönderme. Günümüzde çıldırmış gibi gözüken, seçmenler.

Geçen hafta dünyanın iki ayrı ucunda yapılan seçimler birçok kişi için hayret uyandırıcı sonuçlarla kapandı. Arjantin’de dünyanın en eksantrik siyasetçilerinden birisinin, Javier Milei’nin zaferinin şokunu atlatamadan Hollanda’da Wilders’in partisinin seçimleri ilk sırada kapattığı haberini aldık. ‘Dünya nereye gidiyor?’ sorusunun ağırlığı memleketimizin dertlerini bile bir süreliğine geride bıraktırdı.


Ekonomik rahatlama sağlanamayınca…
Seçim sırasıyla gidersek, futbol ve meraklıları için tango dışında aslında pek radarımıza girmeyen Arjantin’in durumuyla başlayabiliriz.

1929 Büyük Buhranı’na kadar dünyanın en müreffeh toplumları arasında bulunan Arjantinliler, 20’inci yüzyılda kalkınma yarışında geriye düştü. Küresel ticaret ağlarının giderek dışına itilen ülke, neredeyse koca bir yüzyılı popülizm ve kemer sıkmaya dayalı istikrar politikası seçenekleri arasında yalpa vurarak geçirdi. Bir yanda filmlere, müzikallere konu alan Peronizm ve onun türevleri, diğer yanda da bu politikalardan dehşete kapılan orta sınıflar ve muhafazakâr askerlerin çekişmesiyle geçen Soğuk Savaş, Arjantin’in dönemin en çalkantılı ülkelerinden birisine dönüşmesine sebep oldu.

Aynı bizim gibi seksenli yıllardan itibaren dünyaya açılan ve o dönemin liberal reçetelerini dertlere deva ederek kabul eden Arjantinliler, kısa soluklu ferahlama süreçlerinin ardından yine aynı bizim gibi kendilerini ekonomik çalkantıların ortasında buldu. 2001 bizde olduğu gibi Arjantin’de de kriz yılıydı. Türkiye’de nispeten daha düşük siyasi gerilimlerle geçirilen ağır fakirleşme süreci dünyanın öte ucundaki aksimizde sokak gösterilerine ve yağmalara yol açtı. Son 20 yıl da yine kemer sıkma politikalarıyla ona tepki olarak gelişen popülist politikaların ‘gel git‘iyle geçti. Hesapsız, sürdürülemez politikalardan şikâyet eden ‘sorumlu iktisatçılar’ da devasa IMF destek paketlerine rağmen sorunlara çare bulamadı. Orta sınıfın zayıfladığı, fakirliğin yaygınlaştığı ülke iflas tehdidiyle finansal piyasalardan dışlandı. Günü kurtarmak için uygulanan politikalarla Arjantin dünya enflasyon liginde şampiyonluğu ele geçirip sefalet endeksinde ilk sıralara tırmandı.


İşte bu koşullarda bir türlü istenen ekonomik rahatlamayı sağlayamayan merkez solun adayı Massa karşısında anarko-kapitalist Milei muazzam bir zafer kazandı.

Trump sağduyunun sesi gibi kalıyor
İçinde bulunulan zorluklar için ağır vergileri, kamunun üzerindeki ağır yükü işaret eden yeni başkanın radikal çözüm önerileri var. Arjantin pesosunu tedavülden kaldırıp, hatta merkez bankasını da kapatıp ABD dolarını kullanmayı öneriyor.

Şimdilik Ekvador gibi daha küçük ülkelerde denenen bu yöntemin Arjantin için uygun bir çözüm olduğuna ikna olan iktisatçı pek yok. Ancak Milei iki senelik bir geçiş döneminde bunu yapacağına inanıyor. Elinde elektrikli testere ile yaptığı şov ise kamu harcamalarında yapmayı planladığı kesintilere işaret ediyor. Böylece vergi yükünü düşürüp ekonomik rahatlama sağlamayı hedefliyor. Bakanlık sayısını azaltacağını gösterirken yaptığı gösteri de benzer bir politikaya işaret ediyor.


Milei’nin bazı şovları eğlenceli bir çocuksulukta görünse bile bazen korkutucu hale gelebilen bir tarafı da var. Arjantin’in sorunlarını tartışırken bütün kötülüklerden ‘sol‘u sorumlu tutması bir örnek. Bunu söylerken karşısındaki siyasi akımı bir rakip gibi değil, müzakere edilmesi mümkün olmayan bir düşman olarak tanımlaması düşündürücü. Bizim siyasi kültürümüzden de alışık olduğumuz belli grupların şeytanlaştırılması açıkça sorunlu bir yaklaşım. Üstelik Milei bunu siyasi yelpazenin yarısını kaplayan, köklü bir siyasi gelenek için yapıyor. Kendi pozisyonunu tartışılmaz doğru olarak kabul edip karşısındaki kitleye küfürler yağdırıyor. Ana tema olarak yabancısı olmasak da Milei’nin kullandığı üslup Türkiye’de siyasetin içine düştüğü çukuru da aşan bir dibe işaret ediyor.

Yeni başkanın seçime giderken vadettiklerini ne ölçüde yapabileceğini göreceğiz. Şimdilik piyasalar bu uçuk yaklaşımı çok soğuk karşılamışa benzemiyor. Siyaset meydanında söylenen yüksek perde sözlerin iş uygulamaya gelince daha bir itidalle götürüleceğine inanç var gibi. Neticede on yıllardır düştüğü çukurda debelenen ülke daha ne kadar kötüye gidebilir şeklinde iyimser bir yaklaşıma sahip olabilirler.

Milei’nin dış politikada geçen sene seçimi kıl payı kaybeden eski Brezilya lideri Bolsonaro ile yakınlığı gözden kaçmıyor. Lula’nın yeni dönemi sona erdiğinde bu iki sıradışı siyasetçinin beraber çalışmak istediği açık. Sadece sol siyasete düşmanlıkları değil aynı zamanda hoyrat üslupları da bu iki figürü kendilerine göre iyi bir tandem yapıyor ama Milei’nin çılgınlık yarışında ağır bastığı muhakkak.

Milei’nin ABD’de 2024 Kasım’ında gerçekleşecek seçimlerinde ise Trump’u destekleyeceği anlaşılıyor. Bir zamanlar dinlerken bize gözlerimizi ovuşturtan Trump bile Milei zaferinden sonra sağduyunun sesi gibi kalıyor. Açıkçası ben de bir sene sonraki seçimin Milei’nin gönlüne göre bir sonuçla biteceğini tahmin ediyorum. Böylece Amerika kıtasının bir ucundan öbür ucuna yeni tip şovmen siyasetçilerin iktidarını görmüş olacağız.

Şakaya vurulabilecek gibi değil
Haftanın ikinci seçimi ise yine dikkat çekici bir sonuçla bitmekle beraber ilki gibi şakaya vurulabilecek gibi değil. Uzun süredir yabancı düşmanı ve bilhassa İslamofobik görüşleriyle öne çıkan Wilders ve partisi Hollanda’daki seçimden net bir zaferle ayrıldı. Henüz hükümet kurup kuramayacakları belli değil ama Avrupa’da yükselen aşırı sağın yeni bir eşiği geçtiğini göstermesi açısından endişe verici bir gelişme. Seçim sandıkları daha kapanmadan Türk adayın kazandığına dair asparagas haberlere karşı Türkiye’ye hiç sıcak bakmayan Wilders ezici bir zaferle sandıktan ayrılıyor.

Milei’nin çılgın halleriyle karşılaştırınca Wilders görüntüsüyle de fikirleriyle de daha ürkütücü. Türkiye’deki muhalif seçmen Wilders’in doğrudan Erdoğan’ı ve destekçilerini hedeflemesiyle rahatlıyor olabilir ama bu yanlış bir yaklaşım. Avrupa’da yükselen aşırı sağ Türkiye’de iktidar değişse bile baş ağrıtmaya devam edecek. Kıtanın içe kapanma sürecinin, hemen yanı başında ona büyük ölçüde entegre olmuş, ekonomik gelişimini de büyük ölçüde buraya bağlamış ülkemizi etkilememesi düşünülemez. Zaten AB’ye tam üyelik sürecini artık pek kimse ciddiye almıyor ama vize sorunları, emek hareketliliği, Gümrük Birliği’ne verilecek şekil gibi daha derinlemesine entegrasyon gerektiren politikalar ancak aklı selim muhataplar ile yürütülebilir. Wilders ve benzerleri iktidarda olmasa bile onların varlığının mevcut hükümetler üzerinde yaratacağı baskı pek hayırlı sonuçlar doğurmaz.

Neden kazanıyorlar?
Son olarak böylesi uçuk politikacıların neden şimdilerde halkın teveccühünü kazandığı üzerine de bir şeyler söyleyelim.

Trump’un, Bolsonaro’nun, Milei’nin, Wilders’in ve Doğu Avrupa’daki benzerlerinin söyledikleri birçok kişinin tüylerini diken diken edebiliyor. Ancak bu politikacılar, kitlelerin mevcut gidişata yönelik memnuniyetsizliğinin ve siyaset kurumunun beklentilerine cevap vermekte yetersizliğinin bir sonucu. Kimi zaman akıldışı sözlere ve tavırlara verilen destek gibi görünen bu siyasi eğilim, seçmen açısından genel bir protesto gibi düşünülebilir. Ana akım siyasi hareketlerin giderek çözümün değil sorunun bir parçası haline gelmesi kitlenin tercihlerinde daha uçlara savrulmasına yol açabiliyor.

Arjantin örneğinde de Hollanda’da da bu tercihlerin hem kendi toplumları hem de muhataplar açısında iyi bir sonuç üreteceğini düşünmüyorum. Ama sonuçta bu seçimlerden ders çıkarması gereken kendini daha ‘sorumlu’ gören siyasetçiler ve siyasi partiler var. “Seçmenler çıldırmış olmalı” demektense, onları bu tercihlere iten meselelere kafa yormak, önümüzdeki dönemin ödevi olmalı.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,22 M - Bugn : 8160

ulkucudunya@ulkucudunya.com