« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

11 Ara

2023

Gönül adamı

Ahmet Selim 01 Ocak 1970

Herkesin gönlü bir yere kadar. Müstesnalara rastlamak kolay değil. Milyonlarca yıldan bu yana akıp gelen ve bir noktadan sonra da ebediyete karışacak olan hayatın içinde bir zerredir bizim ömrümüz.

Ha 60 yıl, ha 6 saniye; bu dünya ile sınırlarsak kendi varlığımızı… Böyle bir soyutlamada görünenin ne anlamı olabilir ki? Ölüm her şeyin sonu demek olsaydı, başlayışların da anlamı kalmazdı.

Elbette ki öyle değil. Yaradılışımızın da yaşayışımızın da hikmeti var. O hikmete bağlı tekâmül nasibimizi aramak ve bulmak için bu dünyadayız. Buluşmuşsak, hayat bize göre artık bir ebediyet yolculuğudur. Dünya bu yolculuğun bir menzilidir. O güzel hadis-i şerifte bildirildiği gibi bir gün ölüm de ölecek. Cennet, ilahî rızaya kavuşma yurdudur; cehennem ise hasret ateşi…

Ölçüler var; fakat ölçüleri uygulama ölçüleri de var. Bu şu demek: İslam, her durumda yaşanır; yoksullukta, esarette, gurbette, sıkıntıda, aklınıza hangi menfî durum geliyorsa hepsinde. Ama İslam gaflette yaşanmaz, gafletle yaşanmaz.

Nefsle mücadele etmek burada önem kazanır. “Kendinle barışık olmak” tabiri kullanılıyor. Tabir güzel de, izaha muhtaç: Nefsinle mi barışıksın, (ruhunla) gönlünle mi?

Bir yaygın tabir daha var: “Herkes kendi hayatını yaşar.” Bu da izaha muhtaç: Asliyetini ve şahsiyetini kaybedenin yaşadığı hayat kendinin midir?

İkisini birleştirin: Nefsiyle barışık olan, kendi hayatını yaşayamaz; maddî ifratlarla yabancılaşır, hür sevgilerin hür düşüncelerin anası olan ruh ve gönül zenginliğinden uzaklaşır.

Madde aslen mezmum (kötülenmiş) değildir. Hemen hatırlatmış olayım… Maddecilik, maddeye değer vermek değil, onu murdar etmektir.

Doğrular, nefse ağır gelse de ruha hoşnutluk verir. Yanlışlar, nefse hoş gelse de ruha kasvet verir. Nefsiniz galip ise, yani gafletteyseniz; ruhun hoşnutluğunu da kasvetini de, hür aklın ışığında iradenize yön verici bir şuurla idrak edemezsiniz. Nefs sizi, kendi hoşlandığı şeylere meylettirir.

Bu mücadele “siyah-beyaz” kesinliği içinde cereyan etmez. Ne gönül (kalp) devreden çıkar temelli, ne de nefs. Mağlup da olsa, nefs hep fırsat kollayıcıdır ve “yeni imtihanlar oluşturma” özelliğini daima muhafaza eder.

Baştaki sözüm bunu ifade içindir: “Herkesin gönlü bir yere kadar, müstesnalara rastlamak kolay değil.”

Basitleştireyim…

Gönülle sevgiyle yürüyoruz; iyi, hoş. Bir noktaya varmışken, bir değerlendirme problemi çıkıyor karşımıza… (Nefsimiz pusuda!) Mesela, bir hata yaptığımızı kabullenmemiz gerekebilir; yahut, pek sevmediğimiz birini haklı bulmak durumunda kalabiliriz; şartlarımızı zorlayıcı bir fedakârlık ve yardım zarureti doğabilir… Derecesine ve mahiyetine göre bu gibi noktalarda bocalamaya başlayabiliriz. Misaller çok, buraya sığmaz.

Varlıkla imtihan edilmek, yoklukla imtihan edilmekten daha ağırdır, daha incedir, daha şümullüdür. “Varlık”tan kastım, hem maddî hem manevî varlıktır. “Mecbur muyum?” Değilsin. Zaten her şeyde mecburiyet arama tavrın dolayısıyla hatalısın! Bazen, gözlerin yaşarmaması bile hatadır, kusurdur… Gönül adamlığı bu demektir.

Hepimiz öyle olamayız da, olmalıyız da. İfadeyi şöyle vazedeyim: Hepimiz gönül adamlığının kemale bakan veçhesine aşina olmalıyız. Bu dünyada aradığımız nasip, o aşinalık kurulmadan (“bulunamaz ki” değil) tanınamaz ki. Ayrıca o aşinalık şöyle bir güzelliği ve kolaylığı beraberinde getirir: Bir gönül adamını sevgiyle düşünün, onun gönlüne düşersiniz. Gönül adamlığı formel bir muayyeniyet değil. Şu anlattığımı ben hayatım boyunca yaşadım. Bu bir mistifikasyon da değil; hatta değişik açılı bir yorumla rasyonalite bile sayabilirsiniz! Tekrarlayalım: Bir gönül adamını gönlünüzün coşkusuyla düşünün, gönlüne düşersiniz. Sözün kifayetsiz kaldığı yerde en uygunu da budur. Asıl mühimi; kifayetsiz olduğu yerde sözü zorlamak, bir çeşit gönül kusurudur. Çünkü söz planındaki gücümün ancak cüz’î bir kısmını kullandığımı bile bile, ille de kırık dökük bir şeyler söyleme çabasına girersem; bunu kendim için yaptığımın ve gönül planından şüpheye düştüğümün düşünülmesinden çekinirim. Şu söylediğimi herkes anlar mı, yoksa “edebiyat!” deyip geçer mi? Her söz herkes için değildir. Konumuz, “gönül adamı”nın hakikati ve gönül adamlığına aşina olma hassasiyeti.

… Yunus ne diyor: “Yolum vardır bu erkândan içeri.” Mevlana tamamlıyor: “Ya izin ver sözlerim bildiğince yol alsın / Ya da bırak susayım, her şey gönlüme kalsın.” Sevginin yolu bu erkândan içeri; gönül, hal diliyle de konuşur.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,27 M - Bugn : 26332

ulkucudunya@ulkucudunya.com