« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

11 Mar

2013

Galip Erdem Ağabeyimiz…

Oğuz Çetinoğlu 01 Ocak 1970

Atalarımız; 'Mârifet iltifata tâbidir.' Derlerdi. Bu sözün iki anlamı vardır: Birincisi; mârifetlere iltifat edilmeli ki, mârifeti sergileyen için teşekkür yerine geçsin. Ve daha fazla teşekküre mazhar olabilmek için yeni mârifetler sergileme iştiyakı oluşsun. İkincisi; iltifat edilen mârifetleri sergileyenlerin sayısı artsın. Çünkü insanoğlu, takdir edilmek ister, takdir edilenleri gördükçe, onlar gibi olmaya çalışır.
Ülkemize ve insanımıza hizmet edenlere; hayatta iken iltifatlarımızı esirgemez isek, ebedî âleme intikal ettiklerinde de saygı ile anma görevimizi yerine getirirsek, yeni idealistlerin yetişmesine katkıda bulunmuş oluruz.
Bu yıl; Galip Erdem Ağabeyimiz'in ebedî âleme intikal edişinin 13. yıldönümüdür.
1960-1980 yılları arasında Ankara Türk Ocağı'na devam edenlerin, Üniversiteliler Kültür Kulübü üyelerinin, Türk Milliyetçilerinin ve Ülkücü gençlerin sevgili ağabeyi Galip Erdem Ankara'da, 12 Mart 1997 tarihinde Gazi Hastanesi'nde tedavi görmekte iken 67 yaşında Hakk'ın rahmetine kavuştu. Doğumu: Rize'nin Fındıklı ilçesi, 10 Mart 1930.
O'nu bizzat göremeyenler, yazılarından tanıyıp sevmişler, saygı ile bağlanmışlardır. Fındıklı, 1954 yılına kadar Artvin iline bağlı, eski adı Viçe olan, 10 bin nüfuslu şirin bir ilçedir. Galip Erdem, Fındıklı'da Ofluoğlu adı ile bilinen bir ailedendir. Babası, nahiye müdürlüklerinde bulunmuş Râsim Bey, annesi Pehlivanoğullarından Zekiye Hanımdır. Galip Erdem, ailenin tek çocuğudur.
İlkokulu Fındıklı 11 Mart İlkokulunda bitiren Galip Erdem, babasının memuriyeti dolayısıyla, ortaokulu Bitlis ve Siirt gibi illerde tamamladı. Babası Erzurum Narman nahiye müdürlüğüne tâyin edilince, Galip Erdem de Erzurum'da lise tahsiline başladı ve 1949 yılında liseyi pekiyi derece ile bitirdi. İlk yazısı Beşsanat Dergisi'nde, Bayrak adlı ilk şiiri de 1948 yılında yayınlandı.
8 Kasım 1951'de başlayan yedek subaylık görevi, 31 Ekim 1952'de teğmen rütbesiyle sona erdi. 27 Nisan 1953'te PTT Genel Müdürlüğü Ankara Yenişehir Şubesinde ilk olarak memuriyete adımını attı. 7 Temmuz 1954 tarihinde memuriyetten istifa eden Galip Erdem, Maliye Bakanlığı Millî Emlâk Genel Müdürlüğünde tekrar memuriyete başladı. 6 Ocak 1955 tarihinde bu görevinden ayrıldı. 7 Temmuz 1956 târihinde İETT idaresinde tâkip memuru olarak işe başladı. Ertesi yıl bu görevinden de ayrıldı ve GİMA T.A.Ş'ye girdi. Burada sigortalı olarak 476 gün çalıştı. Bu arada Ankara Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu.
6-7 Eylül 1955 olayları sebebiyle, Topkapı-Çapa dolmuşunda iken gereksiz ve sebepsiz yere içindekilerle birlikte Emniyet Müdürlüğüne götürüldü. 45 gün Selimiye Kışlasında gözaltında tutuldu ve daha sonra suçsuz olduğu anlaşılarak serbest bırakıldı. Gözaltında bulundurulduğu zaman içerisinde 54 kilodan 39 kiloya düştü.
23 Kasım 1959'da Bayındırlık Bakanlığında Tevfik İleri'nin müşavirliği görevine başladı. Bu görevi uzun sürmedi. 1 Ağustos 1961 tarihinden itibâren önce Tercüman Gazetesi'nde, Tercüman imzasıyla fıkra yazarlığına başladı, kısa bir süre sonra Gökhan Evliyaoğlu ve Hâmi Tezkan'ın yayınlamakta olduğu Son Havadis Gazetesi'ne, 1 Ocak 1962 tarihinde aynı kişilerin satın aldığı Yeni İstanbul Gazetesi'nde, fıkra yazarlığına devam etti. 1963 yılında, İzmir'de avukat İhsan Koloğlu'nun yanında avukatlık stajını tamamladı.
Makaleleri, 10 Mart 1965 târihinden itibâren Zafer Gazetesi'nde yer aldı. Bir müddet sonra aynı çalışmaya Babıâlide Sabah Gazetesi'nde devam etti. 1.7.1966 târihinde Millî Eğitim Bakanlığı Devlet Kitapları Müdürlüğüne müşâvir oldu. 2 Mart 1969'da, Bizim Anadolu Gazetesi'nde tekrar fıkra yazarlığına başladı ve 1974 yılında Orta Doğu, 1977 yılında Hergün gazetelerinde devam etti.
Galip Erdem, daha sonra Başbakanlık Plân ve Prensipler Dairesinde danışman olarak görev aldı. 31 Aralık 1969'dan, istifaen ayrıldığı 30.06.1973 tarihine kadar, danışmanlık görevine devam etti.
1.2.1974'te Ortadoğu Gazetesi'nde tekrar fıkra yazarlığına başladı. 10.9.1975'te Başbakanlık Müşâviri oldu. 22.7.1981 târihinde Turizm ve Tanıtma Bakanlığında Genel Müdürlük Müşâvirliğine nakledildi ve 24.2.1982'de yirmi yıl üzerinden emekli oldu, Ankara'da avukatlık yapmaya başladı. Avukatlıktaki çalışmaları altı yıl devam etti. Mamak'ta görülen ünlü MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Dâvâsı'nın avukatlığını üstlendi.
1987'de MERAY'da (Merzifon Yağlı Tohumlar A.Ş) yönetim kurulu üyeliği, Konya Şeker Fabrikası'nda denetçilik görevinde bulundu. 1987 yılında Sosyal Güvenlik Eğitim Vakfı Başkanlığı vazifesini üstlendi. İktidar değişikliği sebebiyle bu görevinden ayrılmak mecburiyetinde bırakıldı. 15.8.1989'da Namık Kemal Zeybek'in Kültür Bakanlığı döneminde Kültür Bakanlığı APK Başkanlığına APK uzmanı olarak tâyin edildi. Daha sonra üçlü kararname ile 17 Ağustos 1990 tarihinde Bakanlık Müşâvirliğine getirildi. İktidar değişikliği sebebiyle Kültür Bakanlığı'na Fikri Sağlar getirilince, müşavirlikten alınıp aynı bakanlıkta tekrar APK uzmanlığına tâyin edildi.
Bu görevde iken 10.3.1995 tarihinde yaş haddinden emekli oldu. Böylece 26 yıl beş ay hizmeti dolayısıyla birinci derecenin dördüncü kademesinden emekliliğe hak kazandı.
1966'da evlenen ve 1974'de boşanan Galip Erdem'in 1969 doğumlu Bilge Erdem adında bir kızı vardır.
Emekli olduktan sonra Hac farizasını edâ eden Galip Erdem, 1950 yılında Karakedi Mizah Mecmuası'nı yayınlamıştı. 1958-1960 yıllarında Türk Ocakları Merkez Heyetinin yayın organı Türk Yurdu Dergisi'nin Genel Yayın Müdürlüğü görevinde bulundu. Ölçü (1960), Düşünen Adam (1962), Babıâlide Sabah (1965), Zafer (1966), Bizim Anadolu (1969), Devlet (1969), Töre (1971), Bozkurt (1974), Ocak (1971), Yeni Sözcü (1981), Bakış (1981) dergilerinde köşe yazıları, fıkralar ve makaleler yazdı.
Galip Erdem'in yayınlanmış eserleri şunlardır: Ülkücünün Çilesi: (1975), Sosyalizm ve Milliyetçilik Üzerine Mektuplar: (1975), Suçlamalar: (2 cilt 1975-1976), Mektuplar: (1984)
Galip Erdem'in kitap haline gelmemiş yüzlerce yazısı bulunmaktadır. Bu makalelerinden bir kısmı; 2008 yılında, O'nun rahle-i tedrisinden feyz alan İbrahim Metin tarafından 'Türk Kimdir - Türkçülük Nedir' adı ile kitaplaştırıldı. Töre Devlet Yayınları'nın 1 numaralı sunumu olan kitap, okuyanda özel olarak hazırlanmış intibaı uyandırmakta, toplama makalelerden oluşturulduğu hissedilmemektedir.
Galip Erdem yazılarında pek çok takma ad da kullanmıştır: 'Bilge Erdem', 'Elif Bilge', 'Murat Bilge', 'İlteriş Metin', 'Mehmet Râsim', 'Aptalî'... bu müstear isimlerden bâzılarıdır. Ayrıca yayınlanmamış altmışa yakın şiiri mevcuttur.
Galip Erdem, sevgi ve gönül adamı idi. Ülkücü hareket içerisinde fikir âbidesi olarak sevildi, saygı gördü, hep saygı ile karışık sevgi ile anıldı. Gençler arasında sevgi, gönül ve fikir bağlarını nakış nakış dokudu. Herkesle dosttu. Biri birlerine kırgın olanlar, Galip Ağabey ile dosttu. Bu dostluk, kırgın olanları da bir müddet sonra dostluk potasında kaynaştırıyordu. Kendisine ait bir hayatı, zamanı, parası, evi, elbisesi... hattâ denilebilir ki kendisine ait hiçbir şeyi yoktu. Nesi varsa hepsini Türk Milliyetçiliği Ülküsü'ne gönül vermiş insanlarla paylaştı. 12 Eylül 1980 harekâtından sonra hapishânelerde çile çeken ülkücü gençlere moral vermeyi, onların dışarıdaki yakınlarına maddî manevî destek olmayı gâye edinmişti. Onlara elinden gelen yardımı esirgeyeni adamdan saymadığını her ortamda açık ve net bir şekilde ifâde ederdi. Bu sebeple, en kadim dostlarını bir kalemde defterinden silmiştir. Gönül ve fikir mimarı olduğu her gencin evlenme töreninde, cenazesinde hep hazır bulundu. Yurdun neresinde olursa olsun... sevenlerinin acı ve tatlı günlerinde daima yanındaydı. Gönül zengini, cep fukarasıydı. Onca yokluk içerisinde yaşamasına rağmen, nasıl imkân bulurdu da oralara giderdi bilinmez. Ne yazıktır ki dostları onu yalnızca 'ağabeylik' makamına lâyık gördüler. O'na 'ağabey' diyen ve zaman zaman çok yetkili konumlarda bulunan (bir-iki kişi hâriç), O'na fazladan bir şeyler veremedi. Mesela milletvekilliği..... Halbuki nice dostunun milletvekili, genel başkan yardımcısı, genel müdür ve bakan olmasını sağlamıştı.
Sâkin tabiatlı, metin ve latifeyi seven, latif bir insandı. Sinirlendiği hissedilmiş olmasına rağmen dışa vurduğu görülmemiştir. Çok kızmasına rağmen hiddetini gözlerine, sesine ve davranışlarına yansıtmamayı, gizlemeyi bilirdi. En ümitsiz durumlarda moral deposu idi. Doğruları çok net ve en keskin cümlelerle ifade etmesine rağmen kırıcı değildi. O'na kızılmaz, ancak hak verilirdi. Zaten kimse, Galip Ağabey'e kızmazdı, kızamazdı, kırılmazdı.
Hayatının hiçbir anında Türk Milliyetçiliği Ülküsü'nden daha yüksek bir duygu, makam ve düşünceye, bu ülkünün önünde ve üzerinde yer ve değer vermedi.
Galip Erdem'den Özlü Sözler
Milliyetçiliği zararlı sayan ve millet birliklerinin ortadan kaldırılmasını isteyen ideolojiler bile; kitaptan hayata, nazariyeden uygulamaya geçilince, başarısız kalmış; millet sevgisinin büyük gücüne yenilmişlerdir.
* * *
Milliyetçilik; en geniş manâda bir dünya görüşü, daha dar bir mânâda ideolojidir. Bir insanın milliyetçi olması için başka bir dünya görüşüne ve ideolojiye bağlanmaması şarttır. «Hümanistim ama aynı zamanda milliyetçiyim!» «Marksist - Leninist'iz ve gerçek milliyetçi biziz!» Gibi sözler; bazı kere koyu bir cahillik belirtisi, çoğu zaman da milliyetçiliğe, cemiyet tarafından tanınan yüksek değeri, diğer bir ideoloji
hesabına sömürmek isteğidir. Milliyetçilik yardıma muhtaç değildir; beşer nizamı ve içtimaî birliklerle ilgili dünya görüşleri ve ideolojilerin, kuyruğu durumuna sokulamaz; hele hiçbirinin gerisine atılamaz!
*Yüce atalarımız, bizim için öldüler. Biz de çocuklarımız için ölmesini ve yalnız büyük Türkiye için yaşamasını öğreneceğiz.
*Türk milliyetçiliği, bir insanı mensup olduğu sınıfa göre değil, milletine yaptığı hizmete göre değerlendirir.
*Tek taraflı dostluk, baş ağrısı yapar.
*Yabancı doktrinlere ihanet etmemek inadının sonu, Türk milletine ihanetle biter.
*Milleti yıkmak, milleti meydana getiren müesseseleri yıkmakla mümkün olur.
*Ülkü adını verdiğimiz sevgili, dünya güzellerinin hiçbirine benzemez. Kavuşmayı hep özleyeceksin. Sen yaklaştıkça o uzaklaşacaktır. Yine de yalnız o'na doğru yürüyeceksin. Belki hiç varamayacaksın fakat kavuşmak için çalışacaksın, yorulacaksın, dövüşeceksin, hatta öleceksin.
Galip Erdem'in Rahle-i Tedrisinde Yetişenlerin Bir Kısmı...
Abdurrahman Çelik (Rahmetli), Prof. Dr. Abdurrahman Küçük, Av. Acar Okan, Ali Akbaş, Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Ayvaz Gökdemir, Dr. Cezmi Bayram, Prof. Dr. Dursun Yıldırım, Emine Işınsu Öksüz, Dr. Fahri Atasoy, Fikret Koçak, Galip Somuncuoğlu, Halil Özyıldız (Rahmetli), Prof. Dr. Haluk Dokuçoğlu, İbrahim Metin, Prof. Dr. İskender Öksüz, İsmet Binark, Dr. Lütfü Şehsuvaroğlu, Mehmet Ağar Ziraat Y. Mühendisi Dr. Mehmet Akdaş, Meriç Coşkun, Mimar Metin Erson, Metin Kumal (Rahmetli), Prof. Dr. Mustafa Kafalı, Mustafa Taşar, Prof. Dr. Naci Bostancı, Namık Kemal Zeybek, Necdet Sevinç, Prof. Dr. Nedim Ünal, Oğuz Çetinoğlu, Doç. Dr. Necdet Koçak, Nevzat Kösoğlu, Av. Nuri Gürgür, Prof. Dr. Orhan Kavuncu, Osman Çakır, Osman Oktay, Elektrik Y. Mühendisi Özer Ravanoğlu, Sâdi Somuncuoğlu, Dr. Sâkin Öner, Sevinç Çokum, Prof. Dr. Solmaz Ayarslan, Prof. Dr. Suphi Saatçi, Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay, Av.Şeref Yılmaz, Av. Şevket Bülent Yahnici, Av. Yaşar Topçu, Yavuz Bülent Bâkiler, Yücel Hacaloğlu.
Ülkücünün Çilesi
Gün olur, ülküsüz insanlara gıpta ile bakasınız gelir. Rahat yaşarlar. Tıpkı şairin söylediği gibi: Akl-ı şuurları vardır, güzel severler. Bade içerler ve nihayet göçüp giderler.
Ülkücülerin hayatı bambaşkadır.
Sözlüklerinde rahatlık kelimesinin yeri yoktur. Daimi bir mücâdele içinde ömür tüketirler. Hemen herkesle, her şeyle zaman zaman çatıştıkları görülür. Arkadaşları ile, aileleri ile, hattâ sevdikleri ile... Belli bir ülkünün esaslarından ziyade politikanın değişen icaplarına uymayı tercih eden kudret sahipleri ile de sık sık ihtilâfa düşerler. Çok defa, başları belaya girer; gene de sinmezler. Bu halleri kalabalıklara göre, uslanmamaktır; kendilerine göre de, yılmamak.
Ülkücü, dünya nimetlerinden yana nasipsizdir. Gözü yoktur ki, nasibi olsun. Bir lokma, bir hırka o'na yeter. Paraya karşı o kadar müstağnidir ki, halkın hayretine sebep olur. Herkesin istediğini istemez, ne istediğini de herkes anlayamaz. Kendi zevkleri dışında zevk tanımayanların gözünde zevksiz bir adamdır! Küçümserler onu, hayatı anlamamakla, üç günlük dünyanın hakkını vermemekle itham ederler. Böyle davranışlara hiç önem vermez. Elverir ki, inandığına dokunulmasın!
Kalabalığın nazarında o, zavallı bir hayalperesttir. Olmayacak fikirlerin rüyasına dalmış öylece uyumakta, başkalarını da uyumağa teşvik etmekte...
Bir gün fikirlerinin gerçekleştiği görülse bile, O'na hiç kimse aferin demez. Üstelik, Böyle olacağı zaten belli idi. Buyurulur. Ülkücünün, ülküsü ile münasebeti, hakiki bir aşkta sevenle sevgilinin münasebetine benzer. Hep verir, hiç almaz. Sevgili nazlıdır, sitemi eksik etmez, incinmeğe de hiç gelemez. Diğer sahalarda umumiyetle dikkatsiz hareket eden ülkücü, sevgili bahis konusu oldu mu baştanbaşa haysiyet kesilir. Şahsına fenalık yapanlara pek aldırmaz ama, ülküsüne yan gözle bakanlara tahammülü yoktur. Sadakati için karşılık beklemez, mükâfat istemez, bir garip kişidir...
Ülküsüne hizmet edenlere son derece hürmetkârdır. Gerçek âşıklar gibidir; kıskanmaz. Sevgilinin sevildikçe güzelleşeceğini bilir. Sevmenin gururu yegâne süsüdür.
Ülkücünün en çok dinlediği nasihattir. Yapma derler, hayatını heba etme derler, gününü gün et derler. O kadar çok şey söylerler ki, hiç bitmez. O hepsini dinler, ama hiçbirini tutmaz, gene bildiği gibi yaşar.
Ülkücülerin en amansız düşmanları eyyamperestlerdir. Menfaatlerine tapan bu adamlar, daha çok kazanmalarına, daha rahat yaşamalarına mâni olacak sanırlar da, ülkücüyü hep ezmeğe çalışırlar! Ne garip tecellidir ki, ülkücünün gayretlerinden en çok faydalananlar da eyyamperestlerdir.
Gün gelir, ecel hükmünü icra eder, ülkücü dünyasını değiştirir. Kalabalık o'na acır, daha iyi yaşamış olmasını temenni eder. Halbuki o, inançları uğrunda yaşamanın hazzını tadamadıkları için ömrü boyunca kalabalıklara acımıştır.
GALİP ERDEM:
Tercüman, 13 Ağustos 961

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,96 M - Bugn : 23871

ulkucudunya@ulkucudunya.com