« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

23 Kas

2020

İYİ PARTİ’DE NE OLUYOR?

23 Kasım 2020

İYİ Parti İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ’ın onbeş gün önce bir televizyon programında İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu ve dolaylı olarak Genel Başkan Meral Akşener hakkında yaptığı açıklamalardan buyana siyasetin gündemini şu sual meşgul ediyor: İYİ Parti’de ne oluyor?

Herkes, bilhassa televizyon yorumcuları ile gazete ve dergilerde yazı yazanlar hep bu sualin cevabını arıyorlar… Doğru-yanlış bir sürü yorumlar hatta uçuk-kaçık bir dolu komplo teorileri havada uçuşuyor, sualin cevabını gerçekten merak eden insanların kafaları da iyice karışıyor … Ne ise, anlaşıldığı gibi izninizle bu konuda bir analiz yapmak, daha doğrusu bu konudaki görüş ve düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Ümit Özdağ, o televizyon programında yaptığı açıklamalardan dolayı, İYİ Parti’den ihraç edildi (16 Kasım)… İYİ Parti Adana Milletvekili İsmail Koncuk da Genel Başkan Meral Akşener’in Parti’yi idâre tarzı hakkında zehir zemberek açıklamalar yaparak, -aynı gün- İYİ Parti’den istifa etti… Ve hayli soğumuş olan ‘sual’ tekrar siyasetin ana gündemi olarak arz-ı endam etti: İYİ Parti’de ne oluyor?

İsterseniz en sonunda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim; İYİ Parti, hem “yeni bir parti”, hem de “merkez partisi” olmaya çalışıyor!

“Bu da ne demek?” Müsâde edin, arz edeyim.

İYİ Parti; -isimlendirmek lüzumsuz- “MHP’den ihraç edilenler”, “MHP’den istifa edenler” ve “bu siyasetçilere destek veren bâzı kişiler” tarafından kurulmuştu… Demek ki İYİ Parti’nin -kuruluş aşamasındaki- iskeletini Ülkücüler, Milliyetçiler ve Ülkücülük ile Milliyetçiliğe sempati besleyen kişiler teşkil ediyordu… Ancak Genel Seçimlere gidilirken, İYİ Parti’deki bu ‘yapı’da –mecbûren- bir değişiklik yapıldı.

İYİ Parti’de “siyâsî yapı” değişikliğine yol açan ‘mecbûriyet’in iki sebebi vardı:

Bir. Genel Seçimlere CHP ile ittifak yapılarak girildiği için adaylar; tam olarak İYİ Parti’nin iskeletinin beslendiği ‘havuz’dan değil, olabildiğince CHP seçmenine anti-patik gelmeyecek ve hatta sempatik gelebilecek kişiler arasından seçilmek zorunda kalındı.

İki. İYİ Parti dâhil, siyâsî partiler iktidar olmak amacıyla kurulurlar… İYİ Parti’nin iskeletinin omurgası eskiden MHP’de siyaset yapmış kişilerden oluşmuş olsa da Genel Seçimler’de adaylar, sırf eskiden MHP’de siyaset yapmış olan kişilerden seçilemezdi. Çünkü MHP’nin oyunun tamamı alınsa dahi -ki bu mümkün değildir- alınan bu oylar, İYİ Parti’yi iktidar yapmaya yetmezdi… Nitekim MHP hiçbir zaman tek başına iktidar olacak kadar rey alamamıştır… Bu yüzden, yâni İYİ Parti’yi iktidar alternatifi haline getirebilmek için Genel Seçimler’de “farklı siyâsî ekollerden yetişmiş kişiler” de aday gösterildi.

Bu iki sebep, İYİ Parti’nin “siyâsî yapısı” ve “siyâsî kadrosu” ile ‘ideolojisini’ değiştirdi! Ancak bu, İYİ Parti bünyesinde iki sıkıntıya yol açtı:

Bir. İYİ Parti’nin kuruluşunda etkin rol almış ve Parti’nin iskeletinin omurgasını teşkil etmiş olan Ülkücüler ile Milliyetçiler ‘kendileri’ ile ‘ideolojilerinin’ dışlanmış olduklarını hissettiler ve -haklı olarak- homurdanmaya başladılar… Ümit Özdağ’ın ihracına sebep olan açıklamaları yapmasının da İsmail Koncuk’un Parti’den istifasının da esâs sebebi ‘kendileri’ ile ‘ideolojilerinin’ İYİ Parti’den dışlanmış hissetmeleridir.

İki. İYİ Parti içinde; Parti’ye hâkim olma mücâdelesi başladı… Nasıl ve niçin? Kendilerini Ülkücü ve Milliyetçi hissedenler bir grup, diğerleri, yâni İYİ Parti’ye Genel Seçimler sırasında gelenler ya da getirilenler bir grup olmak üzere en az iki grup; hem Parti kadrosuna hâkim olmak hem de siyaset anlayışları ile siyâsî çizgilerini Parti’de hâkim ideoloji haline getirmek için faâliyete başladılar. Bu, aralarında önce rekabete sonra da mücadeleye sebep oldu… Genel Başkan Meral Akşener Ülkücü ve Milliyetçi gurubu değil de, diğer grubu tercih edip, destekleyince Ümit Özdağ başta olmak üzere Ülkücü ve Milliyetçi grup, bir çeşit siyâsî isyan başlattı… Bu da, kendisinin Parti’den ihracına, İsmail Koncuk’un ise istifasına sebep oldu.

Meral Akşener, öğrenciyken Ülkücü ve siyâsi hayatı boyunca hep Milliyetçi bir siyasî çizgide olduğu halde, Ülkücü ve Milliyetçi grubu değil de, diğer grubu neden tercih etti ve destekledi, destekliyor?

Bu sualin cevabını, elbette sâdece Meral Akşener verebilir, fakat ben de yaptığım analize dayanarak, bir tahminde bulunabilirim. Bunu yapmama herhalde hiçbir engel yoktur, değil mi?

Siyâsî yelpazeyi; -sâdece Türk siyâsî hayatında yer etmiş ve kabul görmüş siyâsî partiler bakımından- şöyle bir tasavvur edin. Bu partilerin siyâsî yelpazedeki yerlerini gözünüzde canlandırın, o zaman şöyle bir sıralama göreceksiniz:

En solda HDP, sağında yâni -rahmetli Ecevit’in tâbiriyle- ortanın solunda CHP, ortanın sağında MHP (Başbuğ Türkeş’in MHP’si, Milliyetçi-Ülkücü bir parti olarak, ne sağda ne de solda değil, ‘merkez’deydi!), sağında SP ve en sağda da AKP var.

Peki, bu siyâsî yelpazede İYİ Parti’nin yeri neresi? El cevap: Belirsiz, siyâsî yeri hiç belli değil! Bir bakıyorsunuz, merkezde bir yerlerde, bir bakıyorsunuz solda bir yerlerde, bir de bakıyorsunuz sağ tarafta bir yerlerde duruyor… (Bu, Akşener’in beyanatlarına bakıldığında açık olarak görülüyor.) Sanki nerede duracağına karar vermemiş yâhut karar verememiş gibi.

İkinci sual, siyâsî yelpazede boş yer var mı, var ise neresi? Siyâsî yelpazeye dikkatle bakıldığında görülüp anlaşılacağı gibi sâdece bir tek boş yer var, o da ‘merkez’dir.

O halde İYİ Parti iktidar yapılmak isteniyorsa siyâsî yelpazedeki bu boşluk değerlendirmeli ve Parti “merkezde konumlandırılmalıdır.” Akıl-mantık ve mevcut tablo bunu gösteriyor, hatta İYİ Parti’yi buna mecbur ediyor… Ancak bu, bir anda ve kolayca yapılabilecek bir ‘işlem’ değildir. Parti’nin ‘kadro’su, ‘yapı’sı ve ‘ideolojisinin’ “tepeden tırnağa” kadar değiştirilmesini ve bu “yeni‘hedefe” uygun hale getirilmesini gerektirir. Ki bu dahi çok sancılı ve sıkıntılı bir süreçtir. Çünkü bu, (1)“yeni hedefe” uygun olmayan kişilerin Parti’den “tasfiye edilmesini”, (2) yeni hedefe uygun “yeni kişilerin” Parti’ye kazandırılmasını ve (3) Parti’nin mevcût siyâsî kadrosunu meydana getiren kişiler ile yeni kazanılmış kişilerin uyumlu hale getirilmesini gerektirir ki, bu üç ‘şey’i birlikte ve eş zamanlı olarak yapmak çok zordur.

Türkiye’de buna benzer bir ‘şey’i, bu güne kadar bir tek Turgut Özal başarabilmiş (ANAP); kendi tâbiriyle “dört eğilimi” (AP, CHP, MSP, MHP) birleştirmiş ve ANAP tek başına iktidar olmuştu. Ancak (1) 12 Eylül Askerî Cuntası bütün siyasî partileri kapatmış olmasaydı ve (2) bu ‘operasyon’a “küresel sermaye” yardım ve destek vermeseydi ve de (3) Özal ‘bunu’ daha Parti’yi kurarken kararlaştırıp yapmasaydı, bunu, Özal dahi başaramazdı.

Hulâsâtü’l-hulâsa: Görünen o ki Genel Başkan Meral Akşener, İYİ Parti’yi yeni bir “siyâsî kadro kurarak” ve “yeniden yapılandırarak” “yeni bir partiye dönüştürmeye” ve de “merkezde konumlandırmaya çalışıyor.” Bu, yanlış mı? İktidar olmak istiyorlarsa değil! Bilakis doğru bir ‘hamle’dir!

Ancak bunu sâdece “kifâyetli ve dirâyetli bir lider” başarabilir! Meral Akşener’de bu vasıflar var mıdır? Hiç bilmiyorum, olup olmadığını netice gösterecek! Demem o ki bu süreçte -aynı zamanda- Meral Akşener’in liderliği de sınanmaktadır. Dilerim, sınavda başarılı olur. Lâkin Ümit Özdağ ve İsmail Koncuk gibi iki milletvekilini ‘kaybetmek’ İYİ Parti için hiç de iyi olmamış. Üstelik tam da İYİ Parti yükselişe geçmişken, bu durumun zuhur etmesi AKP ve MHP için âdeta “can simidi” olmuştur… Bunlar da, İYİ Parti’deki bu “değişim ve dönüşüm” sürecinin iyi yönetilmediğinin ve de Akşener’in liderlikte eksiklerinin olduğunun işâretleridir. Teşkilâtının birlik-beraberlik ve bütünlüğünü muhafaza etmek bir liderin en mühim vazifelerindendir, çünkü.

“Peki, M. Metin Kaplan, Ümit Özdağ’ın TV’de yaptığı açıklamalar için ne diyeceksin?”

Ümit Özdağ’ın yaptığı o açıklamalar ile ithamların -iddiaların doğru veya yanlış olduğunu söylemiyorum-, İYİ Parti’ye ciddi zararlar verdiği ve dahi AKP ve MHP’lileri memnun ettiği ortadadır. Bu açıklamaları keşke kamuoyu önünde yapmasaydı… Ancak kurucusu olduğu teşkilâttan hem kendisinin hem de ideolojisinin dışlandığını hisseden bir insandan bundan başka bir tepki beklenebilir mi? Üstelik liderlik, böyle bir tepkiyle karşılaşılacağını tahmin edip, tedbir almayı gerektirmez miydi? Doğru bir ‘hamle’ kabul ettiğim, İYİ Parti’deki “değişim ve dönüşüm” sürecinin iyi idâre edilmediğini söylerken kasdettiğim budur.

“Yahu M: Metin Kaplan, Nasreddin Hoca’yı geçtin. Meral Akşener de Ümit Özdağ da haklı diyorsun, bu nasıl iş? İkisi de nasıl haklı olabilir?”

Siz de haklısınız! Ancak durum-vaziyeti budur. Ne yapayım, yâni? Yalan mı söyleyeyim?

Meral Akşener, yukarıda açıkladığım sebepler ile mecbûriyetlerden dolayı İYİ Parti’yi “değiştirmek ve dönüştürmek” zorunda kaldığı için Genel Başkan olarak “haklıdır ve doğru yoldadır”, ama süreci iyi idâre edememiştir! Ümit Özdağ ise Parti’nin kurucusu ve milletvekili olarak kendisi ile ideolojisinin “dışlanmış olduğunu hissettiği için” tepki göstermekte “insan olarak” haklıdır, ama tepkisini TV’de açıklamakla yanlış yapmıştır!

M. Metin KAPLAN

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,25 M - Bugn : 3679

ulkucudunya@ulkucudunya.com