« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

22 Mar

2011

KÜÇÜK(!) ŞEYLER

22 Mart 2011

Yazılarımı okuyan bazı dostlarım ‘Bu kadar uzun yazma, okunmuyor’ diye ikaz etme lüzumu duyduklarına göre, uzun yazıları demek kimse okumuyormuş… Ben de zaten uzun yazmaktan sıkılmıştım… O sebeple bu yazımda küçük(!) şeylerden bahsederek, küçücük bir yazı yazmak istiyorum, belki bu yazım çok okunur. Ne dersiniz?

Önce en küçük(!) olanı... Bir TV Kanalında bir dizi yayınlanıyor, mutlaka haberiniz olmuştur: ‘Muhteşem Yüzyıl’. Kimbilir belki seyretmişsinizdir, bile. İlk bölümüne, inşallah güzel bir şey yapmışlardır diye, ben de bakmıştım. Çünkü millî şuurun uyanması ve güçlenmesinde popüler tarihin de enaz gerçek tarih kadar faydalı olduğuna inanıyorum.

Kendimden biliyorum. Ben, Bekir Büyükarkın’ın Son Akın başlıklı kitabını okuyarak tarihi sevmeye başladım… Sonra Feridun Fazıl Tülbentçi’nin; Barbaros Hayrettin Geliyor, Büyük Türk Zaferleri, Cem Sultan, Hürrem Sultan, Osmanoğulları, Sultanların Aşkı, Tarihe Şan Veren Türk, Turgut Reis, Yavuz Sultan Selim Ağlıyor, Şanlı Kadırgalar başlıklı kitaplarını okudum… Sonra Atsız’ın; Bozkurtların Ölümü, Bozkurtlar Diriliyor, Deli Kurt, Ruh Adam başlıklı kitaplarını… Ve Mustafa Necati Sepetçioğlu’nun Kilit, Anahtar, Kapı, Konak, Çatı, Üçler-Yediler-Kırklar, Bu Atlı Geçide Gider, Karanlıkta Mum Işığı, Darağacı, Sabır, Cevahir ile Sadık Çavuş'un Buğday Kamyonu, Geçitteki Ülke başlıklı kitaplarını… Hepsinden Allah razı olsun. Hepsine rahmet eylesin. Bu yazarları ve kitaplarını okumasaydım, tarihi eminim ki bu kadar sevmezdim.

Ne ise lâfı uzatmayayım, belki TRT’nin IV. Murat dizisi gibi güzel bir şey yapmışlardır diyerek ‘Muhteşem Yüzyıl’ın ilk bölümünü de seyrettim. Sonra bir daha bakmadım… Çünkü Kanuni, babası Yavuz’un kulağında küpe ile resmedilmesi gibi, sağ elinin başparmağına yüzük takan biri olarak gösterilmekteydi. Taksın, başparmağına yüzük takarsa ne olur?

Çok şey olur… Malum, Yahudiler başparmaklarına, Hrıstiyanlar işaret parmaklarına, Müslümanlar ise yüzüklerini orta parmaklarına, yüzük parmaklarına ve serçe parmaklarına takarlar… Ne yani Kanuni Yahudi miydi ki başparmağına yüzük taktırıyorlar? Bu tesadüf mü? Bence değil.

Niye değil? Çünkü bazı tarihçi geçinenler, Hürrem Sultan’ın Hrıstiyan olmayıp, Karaim (Musevi Türk) olduğunu ileri sürüyorlar… Yani Musevi olan Hürrem Sultan Kanuni’yi Musevileştirdi demeye getiriyorlar… Ayrıca dedesi II. Beyazıd 1492 yılında İspanya Yahudilerini zulümden kurtarıp, Osmanlı topraklarına taşımıştı ya… Yarın bunu da delil gibi ileri sürerek işi iyice geliştirecekler ve küpeli resminden hareketle Yavuz’a Alevilik izefe ettikleri gibi, Kanuni’ye de Museviy’di diyecekler… Vicdansızlara bakın siz, Türk olan ikinci İslâm Halifesi’ne Musevilik isnadında bulunacaklar, bunun alt yapısını oluşturuyorlar. Komplo teorisi diyeceksiniz, ama biliyor musunuz ‘Alevilik bozulmuş bir Museviliktir, II. Selim Musevidir’ diye kitap yazanlar ve bu suretle bayağı ses getirenler var. (Cahit Ülkü, "Suların Getirdiği Padişah- II. Selim") Öyle ise bu niye olmasın?

İkinci konu, İstiklâl Marşı ile ilgili… İşte bir gazete haberi, hangi gazete olduğu önemli değil, önemli olan haberin muhtevası… “Tekfen Vakfı, araştırmacı-yazar Mehmet Altun ile birlikte İstiklal Marşı için 1921 yılında düzenlenen beste yarışmasına katılan 12 besteyi, düzenlenen konserde yıllar sonra ilk kez sanatseverlerle buluşturdu.”

“İstanbul- Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen konserde, İstiklal Marşı için 1921 yılında düzenlenen beste yarışmasına katılan 12 beste, ”1 Güfte 12 Beste Projesi” adı altında Tekfen Filarmoni Orkestrası tarafından seslendirildi.”

“Şef Saim Akçıl yönetimindeki Tekfen Filarmoni Orkestrası ile birlikte, Şef Gökçen Koray yönetiminde TRT İstanbul Gençlik Korosu, Sumru Ağıryürüyen (soprano), Şenol Talınlı (tenor), Hüseyin Sermet (piyano), Ercan Irmak (ney), Göksel Baktagir (kanun) ve Yurdal Tokçan (ut) gibi usta isimler konserde sahne aldı.”

“Cumhuriyet’in kuruluşunun 85. yıl dönümünü özel bir projeyle kutlayan Tekfen Vakfı ile Mehmet Altun’un çalışması sonucu, beste yarışmasına katıldığı tespit edilen bestelerden 11'inin orijinal notalarına ulaşıldı… Kazım Karabekir Paşa’nın yine aynı dönemde, yarışma dışı bestelediği, güftesi de kendisine ait ”Türk Yılmaz” adlı eseri de 12'inci marş olarak diğer eserlerin yanında yerini aldı.”

“Besteler, projenin sanat danışmanı Mimar Sinan Üniversitesi Konservatuvarı Kompozisyon ve Orkestra Şefliği Anasanat Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Uçarsu önderliğinde, çağdaş Türk müziğini başarıyla temsil eden günümüz sanatçıları, Nevit Kodallı, Çetin Işıközlü, Emre Aracı, Hüseyin Sermet, Betin Güneş, Turgay Erdener, Özkan Manav, Ayşe Önder, Ertuğ Korkmaz tarafından özüne sadık kalınarak hazırlandı.” Bu haber; Cumartesi, Ekim 25, 2008 tarihli… Bu konseri 12 Mart 2011 gecesi TRT yeniden yayınladı, ben o zaman seyrettim, gördüm. Nedir bu, diye araştırınca da bu haberi buldum!

E ne olacak yani, ne güzel bir sanatsal faaliyet diyebilirsiniz. Ama öyle değil… Çünkü Anayasa; “I. Devletin şekli MADDE 1. – Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. II. Cumhuriyetin nitelikleri MADDE 2. – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir. III. Devletin bütünlüğü, resmî dili, bayrağı, millî marşı ve başkenti MADDE 3. – Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı “İstiklal Marşı”dır. Başkenti Ankara’dır. IV. Değiştirilemeyecek hükümler MADDE 4. – Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” diyor!

Peki, bu konser yapılarak (2008) ve daha çok bir hafta evvel tekrar yayınlanarak ne denmek isteniyor? Bu suretle, İstiklâl Marşı tartışmaya açılmış olmuyor mu? Bunu yapmaya kimin hakkı var? Bu anayasal suç değil mi? Konu tam da bu günlerde tekrar gündeme neden getiriliyor? Bundan kuşkulanmak, hakkımız değil mi?

Üçüncü konu BDP’li Milletvekilleri ile ilgili… Nevruz Bayramı ile ilgili televizyon haberlerini seyrettiniz mi? Seyretmişseniz, BDP’li Milletvekillerinin yaptıkları rezaleti siz de görmüşsünüzdür. Seyretmediyseniz, ben göstermiş olayım:

Varan 1. BDP Batman Milletvekili Bengi Yıldız önceki gün Batman'daki Nevruz gösterileri sırasında yol kesip araçları durdurdu, polise taş attı. Batman'da şehirlerarası otogar yanında düzenlenen Nevruz kutlamaları sonrasında Diyarbakır Caddesi üzerinde kurulan Demokratik Barış Çadırı'na yürüyüş düzenlendi. Kalabalık, Turgut Özal Bulvarı'nı da trafiğe kapattı. Bu sırada polise taş ve molotof atılması üzerine polis göstericilere müdahale etti. Yöresel kıyafet giyen ve boynuna yeşil, kırmızı, sarı renkte atkı takan BDP Batman Milletvekili Bengi Yıldız da göstericilerle birlikte polis ve yoldan geçen araçları taşladı.

Bengi Yıldız, “Taş attı deniliyor. Elimizde taş vardı, ama taş atmadık. Çünkü üzerimize gelmediler. Üzerimize gelseydiler taş da atacaktık. O saatten itibaren bir vekil olarak değil, Batman’da herhangi birisi olarak, herhangi bir Kürt olarak tepkimi dile getirdim” dedi. Yıldız, kutlamalar sırasında yaptığı konuşmada da şunları söyledi: “Selâm zindandaki yoldaşlara, selâm dağlardaki özgür arkadaşlara, selâm Kürdistan halkına. Bu topraklarda ne kadar yiğit gelip geçti, ne sultanlar gelip geçti. Ne Mustafalar, ne İsmetler, ne Erdoğanlar gelip geçti. Ama sen dimdik ayaktasın ve direniyorsun.”

Varan 2. Şırnak’ın Silopi ilçesinde Habur Yolu kenarındaki alanda dün yapılan Nevruz kutlamalarına yaklaşık 20 bin kişi katıldı. Kutlamalar sonrasında yaklaşık 2 bin kişi ilçe merkezinde bulunan Sanat Sokağı’ndaki ’barış çadırı’na yürümek istedi. Ancak güvenlik güçleri, yürüyüşe izin vermedi. Devreye BDP İstanbul Milletvekili Sabahat Tuncel girdi. Tuncel’le polis yetkilileri arasındaki görüşmeler de sonuçsuz kalınca, grup yürüyüşe geçti. Bunun üzerine güvenlik güçleri de gruba gaz bombası ve basınçlı su ile müdahale etti.

BDP’li Sabahat Tuncel ile destek kuvvet olarak Şırnak’tan gelen Başkomiser Murat Çetiner arasında tartışma çıktı. Sinirlenen Tuncel “Alçaklar. Ne yapıyorsunuz çocuklara” diye bağırdıktan sonra, Başkomiser’e tokat attı. BDP’liler araya girmeye çalışırken Tuncel, polise yönelik hakaretini sürdürdü. Başkomiser Çetiner ise “Sizi uyardık. Ama uymadınız. Bize taş attınız. Biz de müdahale etmek zorunda kaldık” dedi. Tepkisini sürdüren Sabahat Tuncel ile Başkomiser Murat Çetiner arasında şu diyalog geçti:

- Tuncel: Defolun gidin buradan. Bunun hesabını vereceksiniz. - Başkomiser: Bir milletvekili olarak bana tokat attınız. Siz mi anlamıyorsunuz biz mi anlamıyoruz? Sizi ikaz ettik ama dinlemediniz. - Tuncel: Nerede ikaz ettiniz? Böyle arkamızı dönerken su sıkmak kalleşliktir. Sizin gibi adi… Bu halka düşmanlık yapmayın. - Başkomiser: Terbiyesizlik yapmayın. - Tuncel: Bir sürü yaralı var orada. - Başkomiser: Siz taş attınız. - Tuncel: Kim taş attı? Bunun hesabını vereceksiniz. Bu halka yaptıklarınızın hesabını vereceksiniz. Vurun beni öldürün. Ben buradayım. Beni öldürün.

Bu konuşmalardan da çözüm çıkmaması üzerine polisin göstericilere müdahalesi devam etti. Polisin basınçlı su ve gaz bombaları kullanması ile göstericiler dağıltıldı.

Varan 3. Mersin'de BDP’nin düzenlediği Nevruz Mitingi’ne sağınak yağışa rağmen yaklaşık 20 bin kişi katıldı. Metropol Miting Alanı'nda yapılan Nevruz kutlamalarına katılanlar Kürtçe ve Türkçe şarkılar ile türküler eşliğinde halaylar çekti. Kutlama her yıl olduğu gibi bu yıl da yasadışı gösterilere sahne oldu. Teröristbaşı Abdullah Öcalan ve terör örgütünü simgeleyen bez parçalarının açıldığı mitinge katılan BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık, katılımcıların Nevruz bayramını Kürtçe cümlerle kutladı, konuşmasını ise Türkçe sürdürdü.

Konuşmasında Çanakkale'de Türk-Kürt beraber kurtuluş savaşı verildiğini söyleyen Sakık, "Ancak sonra İttihat ve Terraki geleneği bu ruha ihanet etti" dedi. Sakık başta Cumhuriyet'in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü olmak üzere, geçmiş birçok Cumhurbaşkanı ve Başbakanın ismini tek tek sayarak inkârcılıkla suçladı. Kalabalık bu esnada Atatürk de dâhil olmak üzere ismi sayılan bütün liderleri yuhaladı.

Bunlardan ne sonuç çıkar? ABD ve küresel sermaye’nin Türkiye’deki işbirlikçileri, herhalde bir talimat ve güvence aldılar ki Türkiye’ye birden daha çok ve açıkça saldırmaya başladılar. Kürtçüler galiba, biz de Libya’daki emperyalizm işbirlikçileri gibi ayaklanırsak, nasılsa ABD ve küresel sermaye bize de sahip çıkar ve Libya’ya olduğu gibi Türkiye’ye de müdahale ederler diye düşünüyorlar ki bunları yapabiliyorlar. Yoksa bu kadar şirretleşebilirler miydi?

Ancak yanılıyorlar; Türkiye Libya olmadığı gibi Türk Milleti de Araplar gibi değildir! Bunu, en iyi ABD ve küresel sermaye bilir! Kurtuluş Savaşı’nda yedikleri tokadın acısını herhalde hâlâ hatırlıyorlardır. Unutmuşlarsa mutlaka bir hatırlatan çıkar!

İşte böyle… Size bahsetmek istediğim küçük(!) şeyler bunlar.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,59 M - Bugn : 27213

ulkucudunya@ulkucudunya.com