« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

M. Metin KAPLAN

16 Kas

2011

MHP NE YAPMALI? (12)

16 Kasım 2011

Ülkücü Hareket’in Kurucu Lideri Alparslan Türkeş, dört buçuk (4,5) yıl tutuklu kaldıktan sonra, Mevki Askerî Hastanesi’nde görevli Tabip Yarbay Mehmet Ünlü ve Tabip Binbaşı Selim Kaptanoğlu’nun çıkarılmasını sağladıkları; ‘cezaevinde yatamaz ve askerî hastahanede tedavisi yapılamaz’ diyen, Heyet Raporu sayesinde 9 Nisan 1985 tarihinde tahliye edildi… Başbuğ, ABD’nin talimatı ve 12 Eylül’ü yapan MGK’nın eliyle Ülkücü Hareket’e karşı bir ‘operasyon’ yapıldığınından bizzat yaşadıklarından dolayı haberdârdı, fakat yapılan ‘operasyon’un Ülkücü Hareket üzerinde nasıl bir tahribat yaptığını tam olarak bilemiyordu.
Durum vaziyetini iskandil etti… Ve ülkücü camianın; kendisi’nin yerine geçmek isteyenler, MGK’den aldıkları emirlerin gereğini yerine getirmek isteyenler, ülkücü kadrolardan partilerinde faydalanmak isteyenler ve ‘milliyetçilik davası’ güden ülkücüleri Türkiye’de bir daha görmek istemeyenler tarafından sarılmış olduğunu gördü… En kötüsü de bunlar, daha evvel Ülkücü Hareket saflarında yer almış/bulmuş bazı kimselerden de destek alıyorlardı.
Bizzat şahsına, Ülkücü Hareket’e ve Ülkücü Dünya Görüşü’ne yapılmakta olan bu topyekûn ve alçakça saldırıyı bertaraf ederek, ülkücü camiayı tekrar toparlamak durumundaydı… Ülkücü Hareket’in Kurucu Lideri, Milliyetçi Hareket Partisi’nin Genel Başkanı ve Ülkücülerin Başbuğu olarak, bunu yapmaya mecburdu... Nitekim ‘Toparlanma Toplantıları’ yapılmasına karar vererek, harekete geçti... Peşpeşe iki toplantı yaptırdı: İlkine ülkücü kuruluşların eski genel başkanları ve bazı eski idarecileri katıldı. İkincisini ise MHP’nin son Genel İdare Kurulu üyeleri ile yaptı.
İlk ‘toplantı’ 1985’in Temmuz ayında seksen (80) kişinin iştirakiyle Dedeman Oteli’nde yapıldı… ‘Toplantı’ya katılanların bir kısmı ANAP’ı desteklemek gerektiğini savundularsa da çoğunluk MP’yi ve dolayısıyla Alparslan Türkeş’i desteklemekten yana görüş belirttiler… MHP’nin son Genel İdare Kurulu üyeleri ile bir gün sonra yapılan ‘toplantı’da ise Başbuğun yanında yeralanlar, Mehmet Irmak, Faruk Demirtola, Turhan Koçal, S. Ahmed Arvasi, Ahmet Er, Tahsin Ünal ve Necdet Şarman'dan ibaret kaldı… Geri kalan üyelerin hepsi genel olarak partileşmeye özel olarak da MP’ye dolayısıyla da Alparslan Türkeş’e karşı çıktılar… Durum açık ve net olarak ortaya çıkmıştı. ‘Operasyon’ Ülkücü Hareket’te çok büyük bir tahribat yapmıştı!
Ne yapıp yapmalı ve ‘operasyon’un etkileri ortadan kaldırılmalı, tahribat tamir olunmalıydı. Ancak bu nasıl yapılacaktı? Buna, istişareler sonunda karar verecekti! Alparslan Türkeş istişarelere çeşitli il ve ilçelerden gelen heyetlerle başladı… İstişareler sonunda ortaya iki sonuç çıktı. Bir. MÇP, mevcut Muharrem Şemşek ekibi ve Ali Koç’un Genel Başkanlığında büyüyebileceği kadar büyümüştü, bundan fazla büyümesi mümkün değildi… O halde MÇP’nin Genel Başkanı değişmeli, Muharem Şemşek’in ekibi tasfiye edilmese bile yeni isimlerle güçlendirilmeliydi. İki. ‘Tahribat’ taşra teşkilâtlarında değil, neredeyse tamamen teşkilâtların genel merkezlerinde etkili olmuştu… Öyle ise ‘destek’ başkentte değil, başkentin dışında taşrada aranmalıydı… Üstelik milletvekillikleri boşalan on (10) ilde 28 Eylül 1986'da yapılan ara seçimlerde, MÇP'nin aldığı başarısız sonuçlar Parti’nin içinde bulunduğu tıkanıklığı ve bunalımı derinleştirmişti… MÇP seçim yapılan on (10) ilde yalnızca yüzde 2.2 oranında oy almıştı… Ancak bu seçimler sayesinde MÇP, “Türkeş MÇP’yi desteklemiyor” şaibesinden kurtulmuştu. Çünkü Alparslan Türkeş, bazı MÇP mitinglerinde konuşarak, MÇP’ye rey vereceğini açıklamıştı.
Alparslan Türkeş, yaptığı istişarelere ve MÇP’nin ara seçimlerde aldığı sonuçlara bakarak yaptığı tespitler doğrultusunda hem "Başbuğ”luğunu gösterip pekiştirmek/tahkim etmek, hem MÇP’nin içinde bulunduğu tıkanıklığı aşmak hem de Ülkücü Hareket’i toparlamak kaygısıyla, ilk kez 1987 yılı başında doğrudan doğruya devreye girdi… MÇP'ye müdahale süreci, Ali Koç'un, "yeni arkadaşlara fırsat vermek amacıyla" Genel Başkanlıktan istifa ettirilmesi ve olağanüstü kongre kararı alınmasıyla başladı... Muharrem Şemsek ve ekibi, Parti’deki hâkimiyetlerinin artık MÇP’nin büyümesine/gelişmesine engel teşkil etmeye başladığına ikna edildiler… Ve Alparslan Türkeş yurt gezilerine de başladı.
Başbuğ ilk yurt gezisi için Bursa’ya geldi… Daha doğrusu Necati Ağabey (Dalgıç) vasıtasıyla kendisine (Alparslan Türkeş) yaptığım (M. Metin Kaplan) dâveti lütfedip kabul etti, dükkânımız Burçak Kitap-Kırtasiye Ltd. Şti’nin açılış kurdelesini kesmek üzere 14 Ocak 1987 günü Bursa’yı teşrif etti… MÇP il başkanı Abdülkadir Yücel bir taraftan, biz diğer taraftan ülküdaşlarımıza Başbuğumuzun Bursa’ya geleceğini duyurduk… Bursa, İnegöl Çarşısı İşhanı’nda coşkulu bin (1000) kadar ülkücü toplandı… Alparslan Türkeş çok kısa bir konuşma yaptıktan sonra, ‘Besmele’ çekerek dükkânımızın açılışını yaptı… Kendisini, Çelik Palas Oteli’nde iki gece misafir ettik… Burada, gruplar halinde yüzlerce ülkücü ile görüştü… Sohbet etti... İstişarelerde bulundu… Yıllar sonra Bozkurtları/ülküdaşlarıyla buluşmaktan çok memnun oldu… Ki Mart ve Nisan aylarında İstanbul ve Erzurum'da da yerel eski MHP ve Ülkü Ocakları yöneticileri ile mevcut MÇP idarecilerinin katılımıyla MÇP'nin durumunun görüşüldüğü toplantılar yaptı… Bu toplantılarda yaptığı konuşmalarda Agâh Oktay Güner ile Taha Akyol'un “çağdaş sağ” söylemini ve ANAP'taki MHP'lileri şiddetle tenkit ederek, "ülkücüyüm diyenlerin lider nerede ise orada olması gerektiğini" söyledi.
Başbuğ’un, Agâh Oktay Güner ile Taha Akyol’a bu tepkisi hangi sebep/sebeplerden kaynaklanıyordu? MHP’nin 1980 öncesi son Genel İdare Kurulu üyeleri Agâh Oktay Güner ile Taha Akyol cezaevinden tahliye edilir edilmez köşe yazarı olarak Tercüman Gazetesi’nde istihdam edilmişlerdi… A. Oktay Güner bir taraftan medyaya verdiği mülakatlarla Alparslan Türkeş’in MÇP’yi desteklemediğini yaymaya gayret ederken (Nokta Dergisi, 12 Ocak 1986), diğer taraftan da yazdığı yazılarda sık sık “çağdaş sağ”ı anlatıyor gibi yaparak, özgün bir milliyetçilik (İslâmî ve Dokuz Işıkçı Türk Milliyetçiliği) olan Ülkücü Dünya Görüşü’nün muhtevasını sulandırmaya, eksenini/mihverini kaydırmaya ve istikametini/çizgisini saptırmaya çalışıyordu… Taha Akyol ise hem ‘Dedeman Toplantıları’na iştirak etmemişti hem de Türk Milliyetçiliğini ‘ırkçı bölücülük’le itham eden (Irkçı Bölücülüğe Karşı İslâm'da Birlik- Cihan Yayınları, İstanbul) Mehmed Kırkıncı’ya, kendisini ziyaret ettiğinde: “Hocam, ben Yozgat’ta iken hızlı bir ülkücü idim. Sizin tanıdığınız Şevki Doğan Bey de samimi bir Nur talebesi idi. Ben onu ülkücü yapmak istiyordum, o da beni Nur talebesi yapmaya çalışıyordu. Bu hal uzun süre devam etti. O bu memleketin kurtuluşu Bediüzzaman Hazretlerinin yazdığı eserlerle, metotlarla olacak, diyordu. Ben ise; bu insanların düzelmesinin ve problemlerin çözülmesinin siyaset yoluyla olacağını savunuyordum… Şimdi ise ben, o anki Şevki Bey’in yerindeyim. Yani ilim ve fikrî gayretlerin siyasetten daha müessir olduğuna kanaat getirdim” demişti… Başbuğ, İstanbul ve Erzurum’da yapılan bu toplantılarda ayrıca MÇP'ye desteğini açıkça ilân etti: "Yasaklar kalktığı an, yanınızda (MÇP’de) yer alacağımı biliyorsunuz” dedi. “Yasaklar kalktığı gün, bana tevcih edilecek görevlere hazırım."
Alparslan Türkeş bir taraftan yurt gezilerine devam ederken, diğer taraftan da Muharrem Şemsek ekibinin alternatifi ve rakibi pozisyonunda olan Devlet Bahçeli ekibinin MÇP’ye katılması için gayret sarfediyordu… Ali Güngör kendisine yapılan ‘MÇP’ye gelin’ teklifini hemen kabul etti, fakat MP’nin kuruluşu sırasında ve sonrasında (özellikle kendisine saldırılmasından sonra) Muharrem Şemsek ile araları bozulan Devlet Bahçeli, MÇP’ye sıcak bakmaz gibi duruyordu… Çünkü aslında MÇP’ye Genel Başkan olmayı arzuluyor, "partileşme imkânı bulmuş siyasetlerin güdümlü olduğunu ve sisteme hizmet ettiğini... (kendi) idealini parti dışı bir hareket olarak düşündüğünü" (Zaman Gazetesi 1987) açıklayan, Muhsin Yazıcıoğlu gibi gençlik liderlerinin bazıları da -nedense- kendisini destekliyorlardı… Başbuğ ise, Abdulkerim Doğru’nun genel başkan, Devlet Bahçeli’nin ise genel sekreter yapılmasını istiyordu. Nitekim bunu, A. Doğru’ya bizzat söylemiş ve teklifine olumlu cevap almıştı.
Gazi Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi(eski Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi)’nde Öğretim Görevlisi olan Devlet Bahçeli’nin bir siyasî partide görev alabilmesi için vazifesinden istifa etmesi gerekiyordu… Ancak Devlet Bahçeli’nin MÇP’ye Genel Başkan olmasını isteyen gençlik grubu, Alparslan Türkeş’i buna mecbur etme taktiğine müracaat ettikleri için istifa etmemesi yönünde telkinlerinde bulunuyorlardı… Lâkin Devlet Bahçeli genel sekreterliğe razı oldu ve görevinden istifa etti.
Peki, şahitler huzurunda “Biz, bu işin Alparslan Türkeş’le, Muhafazakâr Parti ile olacağına inanmıyoruz… Bu iş Türkeşle, Muhafazakâr Parti ile olmaz!” diyen Devlet Bahçeli, MÇP’de görev almayı acaba niye kabul etmişti? Bu sualin iki cevabı olabilir: Bir. Kendisine hem de evinde fiilî saldırıda bulunulmasından ötürü korkmuştur ve görev teklifini sırf kendisini güvende hissedebilmek için kabul etmiştir. (Bir nevi Stokholm sendromu, yani). İki. Kendisine yapılan saldırının hesabını sormak istemektedir ve bunu, ancak MÇP’de yetkili bir makama gelmek suretiyle yapabileceğini bilmektedir ve görev teklifini bu sebeple kabul etmiştir… İki ihtimal de birbirinden berbat… İkisi de görevi kabul etmesinin hüsnüniyetle değil, suiniyetle ilgili olduğunu gösteriyor… Ve Genel Başkanlık makamındaki birtakım çarpık/çapraşık icraatlarının izahını yapmak/yapabilmek bakımından çok önemli ipuçları tazammun ediyor/içeriyor… ‘İyi de MİT elemanıdır dediği ve ‘kendisi’ ve ‘partisi’ hakkında hiç de iyi düşünmediğini bildiği bir adamı Alparslan Türkeş, MÇP’de niye Genel Sekreter yaptırıyor?’ denilebilir. Bu sualin cevabı o kadar basit ki aslında sormamak, sorulsa bile cevaplandırmamak lâzım. Ama cevaplandırayım: Alparslan Türkeş Ülkücü Hareket’in Kurucu lideridir… Ve iç ve dış düşmanların beraberce yaptıkları ‘operasyon’ ile dağıttıkları Ülkücü Hareket’in birliğini, beraberliğini ve bütünlüğünü sağlayabilmek için fedakârlık yapmaktadır! Ne ise… Başbuğ, 19 Nisan 1987 günü MÇP 2. Olağanüstü Kongresi için Selim Sırrı Tarcan Spor Salonu’na girerken sağında Abdülkerim Doğru, solunda ise Devlet Bahçeli vardı.
Ancak Abdülkerim Doğru'nun Genel Başkan adaylığı, MÇP'ye omuz veren ülkücüler arasında tedirginlik yaratmıştı. Ülkücü Hareket’ten gelmeyen, MHP’den olmayan birisinin MÇP’ye Genel Başkan yapılmasına karşı olan bu tepki ‘kongre’de 240 delegenin 140'ının A. Doğru'ya oy vermemesiyle ortaya çıktı… Abdülkerim Doğru her şeye rağmen Genel Başkan seçildi… Bu ‘kongre’de Devlet Bahçeli Genel Sekreter, Ali Güngör, Hüseyin Abbas, Abdulhadi Toplu, Muzaffer Eriş, Mehmet Refet Eke, Şevket Bülent Yahnici ve Tuğrul Türkeş de Genel Başkan Yardımcısı seçildiler… Muharrem Şemsek ve arkadaşlarının MÇP’deki etkinliği azalmıştı, fakat parti yönetimindeki görevleri devam etmekteydi.
Abdülkerim Doğru, Genel Başkan seçilir seçilmez ‘MÇP ile Refah Partisi (RP) ve Islahatçı Demokrasi Partisi (IDP) gibi sağ partilerin birleşmesi’ fikrini gündeme getirdi… Çünkü MÇP’ye Genel Başkan olmasını teklif ederken, AlparlanTürkeş, yaptığı bu teklifin ana amacının ‘sağ partilerle birliği sağlamak’ olduğunu açıklamıştı… İki Parti’nin yöneticileri bu işe sıcak bakmaya başladılar... Bir taraftan Abdülkerim Doğru diğer taraftan Samsunlu Hacı Mustafa Bağışlayıcı bazı IDP ve RP ileri gelenleriyle birleşmeye dönük toplantılar yaptılar… Konu tabana intikal edince, ciddi bir hareketlenme söz konusu oldu, o kadar ki Kahramanmaraş’ta iki partinin il binası tabelâları indirildi... Ancak ‘birleşme’ fikri Necmettin Erbakan’a intikal ettirilince, işler değişti. Erbakan çok sert bir tavır koydu, “Birleşirseniz, ben de ayrı bir siyasî partiyi hemen kurdururum” dedi. Bunun üzerine RP Genel Başkanı Ahmet Tekdal basına bir açıklama yaparak, birleşme çalışmalarının olmadığını söyledi ve böylece bu konu kapanmış oldu.
Bu arada 1982 Anayasası’nın Geçici 4. maddesi ile getirilen siyasal yasakların kalkıp kalkmaması konusunda 6 Eylül 1987’de referandum yapıldı… Halk oylaması sonuçları 12 Eylül 1987 tarihinde açıklandı… Geçerli oyların % 50.16’sı evet, % 49.84’ü hayır çıkmıştı. Böylece, Geçici 4. madde yürürlükten kalktı… 12 Eylül 1980 öncesi Liderlerine konulan siyasî yasaklar kalkmış oldu. Artık Alparslan Türkeş’in önü açılmıştı. Başbuğ ilk demecini İzmir’de verdi. “Ben partimde çaycılık dâhil her görevi yapmaya hazırım.” Nitekim 20 Eylül 1987 Pazar günü, yanında Tahsin Ünal, Mehmet Irmak, Faruk Demirtola, İsmet Kapusuz, Faruk Keskinkılıç ve Cahit Babacan’la birlikte saat on bire (11) doğru Milliyetçi Çalışma Partisi Genel Merkezi’ne geldi, “Bismillahirrahmanirrahim” diyerek, üyelik formunu doldurdu, imzaladı ve MÇP’ye üye oldu… Kısa bir konuşma yaptı ve “Türk Milliyetçiliği misyonunun icra edileceği tek yer MÇP’dir” dedi.
Başbuğ’un MÇP’ye üye olmasından kısa bir süre sonra bazı MÇP genel merkez yöneticileri Abdülkerim Doğru'ya ‘emaneti sahibine devretmesi gerektiğini’ hatırlattılar. Bunu hazmedemeyen A. Doğru bazı arkadaşlarıyla birlikte MÇP’den istifa etti… Ancak MÇP MKYK'nda Abdülkerim Doğru'nun istifa etmesine karşı olanlar bulunduğu gibi genel başkanlığa ülkücü camiadan, ama Alparslan Türkeş dışında birisinin gelmesini savunanlar da vardı… Türkeş'in ‘eskidiği’ düşüncesi, hem genel MÇP kadroları içinde, hem de Devlet Bahçeli ekibinin içinde pek de az taraftarı olmayan bir kanaatti. Fakat gerek Ülkücü Hareket içinde Başbuğ’a sadakatin ve vefa duygusunun ağır basması, gerekse Alparslan Türkeş ismini ‘çiğnemenin’ imkânsızlığı bunların harekete geçmesine engel oldu… 4 Ekim 1987 tarihinde Kongre yapılmasına karar verildi.
Kongre’de Alparslan Türkeş MÇP Genel Başkanı seçildi… Ancak iki yüzü (200) aşkın MÇP Genel Merkez Delegesi, Başbuğ’un yönetim listesine rey vermedi! Ve tahmin edileceği üzere MÇP, Alparslan Türkeş’in başına geçmesinden sonra dahi ülkücü camianın çoğunluğunu ve Muhsin Yazıcıoğlu gibi cezaevi çıkışlı Ülkü Ocaklı kesimin sürüklediği dinamik ülkücü potansiyeli bünyesinde toplayarak; millî, dinî ve insanî hedefler doğrultusunda seferber etmek konusunda tam olarak başarı sağlayamadı... Çünkü ABD’nin talimatı ve 12 Eylül MGK’sinin eliyle yürütülen alçakça ‘operasyon’ bazı eskiden ülkücü kimselerin de destek vermesiyle –maalesef- Başbuğu yıpratmış, Ülkücü Hareket’i kısmen de olsa parçalamış ve Ülkücü Dünya Görüşü’nü şaibeli hale getirmeye muvaffak olmuştu!
6 Eylül 1987 tarihinde yapılan referandum sonuçları YSK tarafından açıklanır açıklanmaz ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Turgut Özal erken seçim yapılmasını istediğini açıklamış. TBMM’deki çoğunluğuna dayanarak, buna resmiyet kazandırmıştı: 29 Kasım 1987 Günü Türkiye’de genel seçimler yapılacaktı… Yapılacak olan genel seçimler, MÇP'nin ilk ciddi sınavı idi. MÇP yönetimi, Başbuğ’un Parti’nin başına geçmesinin "ülkücü camiada mevcut olan tereddütlerin silinmesini" sağlayacağı kanısındaydı ve Alparslan Türkeş etkenini çok önemsiyordu. Nitekim kampanyada ağırlıklı olarak, başka partilerdeki ülkücülere yönelik "kutsal baba ocağı, ana kucağı olan MÇP'ye" dönmeleri fikri işlendi. ANAP'a giden eski MHP oylarının önemli ölçüde geri döneceği; böylece yüzde 10 barajı aşılamasa bile, en kötü ihtimalle MHP'nin 1977'deki oy oranına (yüzde 6.4) yakın bir sonuç alınacağı umuluyordu.
Ne ise… MÇP seçimlere girdi… Başbuğ, Keçiören’den aday oldu. Karşısında ANAP’tan Mustafa Taşar vardı. İktidar olan ANAP seçim çalışmaları sırasında seçmene bir sürü hediyeler dağıtıyordu… MÇP’nin çok kısıtlı bir seçim bütçesi vardı. Üstelik Kütüphane Haftası’ydı. MÇP de kitap dağıtmayı uygun buldu. İlk hediye bir Kur’ân-ı Kerîm’di ve bunu hem MÇP Genel Başkanı hem de bölgenin Milletvekili adayı olarak Başbuğ verecekti. Alparslan Türkeş kutsal Kitabımızı eline aldı, öptü, başına koydu ve bir vatandaşımıza verdi. Arkasından herkes istediği kitabı aldı. MÇP bu kampanya ile halka şöyle iki mesaj vermek istiyordu: “Bir. Biz tencere, tava, altın vermiyoruz. Biz kitap veriyoruz. Biz buyuz. Biz fikir partisiyiz. Her şeyi ilimle, inançla, okuyarak, çalışarak yapacağız. İki. Biz milliyetçi bir parti olmakla birlikte bizim milliyetçiliğimiz İslâmî bir milliyetçiliktir!” Ancak ertesi gün gazete manşetlerinde “Türkeş Kur’ân dağıttı!” haberi yer alınca, Cumhuriyet Başsavcılığı 169. Maddeden dava açtı ve MÇP’nin kapatılmasını istedi.
Netice olarak MÇP'nin oy oranı, yüzde 2.92'de kaldı. Bu bir hezimet olmamakla birlikte, moral bozucu bir sonuçtu. Üstelik 1980'den önce MHP'nin güçlü olduğu coğrafyada tutturulan oy oranı da beklenenin çok altındaydı. MÇP, yüzde on barajına yalnızca Kahramanmaraş'ta ve Yozgat'ta erişti: Yozgat yüzde 10.8 ve Kahramanmaraş yüzde 10.0… Eskiden yüzde onun üzerinde oy aldığı dokuz (9) ilde, yüzde beşi aşabildi: Erzincan, Erzurum, Sivas, Çorum, Kayseri, Nevşehir, Kırşehir, Tokat, Çankırı... Eskiden yüzde onu aştığı ve çoğundan milletvekili çıkardığı altı (6) ilde, yüzde beşin de altına düştü: Adana, Elazığ, Gaziantep, Gümüşhane, Konya, Niğde… Eskiden yüzde beş ile yüzde on arasında oy aldığı onyedi (17) ilden yalnızca Ankara, Kastamonu, Amasya ve Trabzon'da yüzde beşe yaklaşabildi.
MÇP’nin aldığı bu sonuçlar üzerine Ülkücü Hareket’in yayın organı durumundaki Yeni Düşünce'de, MÇP’nin parti politikalarını tartışma ve sorgulamanın gerekli olduğunu ifade eden çok sayıda yazı yayımlandı. Bunlar, üstü kapalı bir dille yazılıyor; rahatsızlık, ‘sonuçları iyi tahlil etmek gerekiyor’ şeklinde mücerret bir üslupla ifade ediliyordu. Doğrudan Genel Başkana yönelik eleştiriler elbette gündeme gelmedi… Ancak politikaların yetersizliğini ve ‘eskide kalmışlığını’ vurgulayan tenkidlerle, başta Alparslan Türkeş olmak üzere, MÇP yönetiminde yeralan herkes dolaylı olarak hedef alınıyordu… Bu arada, özellikle ANAP'ta yeralan veya ANAP'a yakın duran eskiden MHP'liler, ‘Türkeş bitti!’ mesajını seçimlerinden sonra daha açık olarak vermeye başladılar. MÇP'nin, Türkiye'nin ve ‘Türk milliyetçiliği’ fikrinin yaşadığı değişim sürecini kavrayamayarak, geçmişe gömüldüğünü dile getirdiler... Bunun üzerine, Ülkücü Hareket içinde MÇP ve Alparslan Türkeş maalesef ciddi olarak tartışılmaya başlandı.
Hâlbuki MÇP’nin aldığı seçim sonuçlarından ötürü Genel Başkan Alparslan Türkeş’i sorumlu tutmak büyük adaletsizlik ve hatta vicdansızlıktı!
Bunun birkaç sebebi var:
Birincisi, Alparslan Türkeş, MÇP’ye Genel Başkan seçileli henüz elli altı (56) gün olmuştu. Dolayısıyla seçimlere MÇP’nin ne programında ne de kadrolarında ciddi hiçbir değişiklik yapmaya zaman da imkân da bulamadan girmek zorunda kalmıştı!
İkincisi, MÇP 6 Kasım 1983 tarihinde yapılan Genel Seçimlere MGK vetoları sebebiyle katılamamıştı. Dolayısıyla MÇP’nin hiçbir seçim tecrübesi yoktu… Alparslan Türkeş seçimlere hiç seçim tecrübesi olmayan bir parti teşkilâtı ile girmek mecburiyetinde kalmıştı!
Üçüncüsü, Cumhuriyet Başsavcılığı tam seçim çalışmaları esnasında MÇP’nin kapatılmasını talep eden bir dava açmış ve medya kamuoyuna bunu, MÇP sanki kesin olarak kapatılacakmış gibi duyurmuştu!
Dördüncüsü, cezaevlerinden tahliye edilmiş olan ne MHP eski Milletvekilleri, ne MHP eski Genel İdare Kurulu üyeleri, ne ‘Eğitimciler Grubu’ ve ne de Muhsin Yazıcıoğlu, Sefa Şefkat Çetin, Hasan Çağlayan ve Yaşar Yıldırım gibi son dönem ülkücü gençlik liderlerinin hiçbiri Alparslan Türkeş’e destek vermiyor, destek vermedikleri gibi ince ince de köstek oluyorlardı!
Alparslan Türkeş’in elinde sihirbaz değneği mi vardı ki MÇP’yi böyle bir durumda ve tek başına seçimlerden zaferle çıkarabilsin? Bu durumda alınan seçim sonuçlarını başarısızlık değil, başarı saymak gerekir!

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,98 M - Bugn : 12795

ulkucudunya@ulkucudunya.com