« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

HARBİDEN

      Efendi BARUTCU

24 Şub

2016

KIYMET BİLMEK…

24 Şubat 2016

“Bizler genellikle dostlarımızla ilgili en samimi duygularımızı tabutunun başında dile getiririz.”
Her ne kadar şanı yüce Peygamberimizin “Birbirinize sevdiğinizi söyleyiniz.” hadisi dillerden düşmese de, çoğu zaman dostlarımıza, arkadaşlarımıza sevgimizi, saygımızı, onların başarıları karşısındaki takdirlerimizi, teşvik edici ifadelerimizi, büyüklerimizin üstün hizmetlerinden dolayı minnet ve şükranlarımızı ifade noktasında nedense biraz hasis davranırız.
Hâlbuki marifet iltifata tâbidir, “Vefa imandandır.”, “Vefası olmayanın imanı olmaz.” denilse de gerçek hayatta çoğu zaman bunların aksi tutum ve davranışlara şahit oluyoruz.
Tabii bunun istisnaları da yok değildir. Nitekim 23 Ocak 2016 tarihinde Konya’da bir vefa örneği toplantıya katıldık. Konya Ülkü Ocakları’nın 1980 öncesi başkanlarından değerli Harun Maral Bey ve arkadaşlarının kurduğu “Ahde Vefa Turan Birliği Eğitim Derneği”nin (www.ahdevefaturan.com) ev sahipliğinde “Prof. Dr. Mustafa Kafalı’ ya Vefa Gecesi” düzenlenmişti.
Dondurucu bir kış akşamı, Mevlana Kültür Merkezi’ndeki Konya’nın en büyük toplantı salonu adeta dolup taşmıştı.
Başta büyük tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı Hoca olmak üzere, Türkiye’nin dört bir yanından koşup gelen dostları, öğrencileri -ki bunların büyük çoğunluğu muhtelif üniversitelerde profesör mevkiindedir- Türkiye’nin muhtelif illerinden gelen Ülkücü-Milliyetçi mücadelenin 1970’li yıllarda öncülüğünü yapmış birçok değerli şahsiyet, siyasetçi, devlet adamı, yüksek memur ve gözlerindeki ışık ve heyecanla milletimizin büyük geleceğine dair ümitlerimizi tazeleyen yüzlerce Ülkücü Genç…
Kafalı Hoca’ya Saygı Gecesi toplantısına katılanlara mevcut salon kâfi gelmediği için yüzlerce insan da geri dönmek zorunda kalmıştı.
Gecenin en muhtevalı konuşmalarından birisini Mustafa Kafalı Hoca’mın “yeğenim” dediği İlber Ortaylı Hoca yaptı: Öncelikle bu “yeğenim” latifesine açıklık getirerek “efendim benim rahmetli annem Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde Kafalı Hoca’nın hocasıydı. O da anneme abla derdi. Dolayısıyla ben de ablasının oğlu olarak otomatikman yeğeni oluyorum.” diye başladığı konuşmasında tarih, siyaset ve devlet idaresi ile ilgili çok dikkate değer şeyler söyledi.
Daha sonra söz alan Selçuk Üniversitesinin çiçeği burnunda rektörü Sayın Prof. Dr. Mustafa Şahin: “Bendeniz Selçuk Üniversitesinin Rektörü olarak ilk konuşmamı burada, saygıdeğer hocama vefa gecesinde yapıyorum.” diye başladığı konuşmasında Kayseri Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesinde ihtisas yaparken Kafalı Hoca’nın oğlu Ertuğrul Bey ile ev arkadaşı olduğunu, Tıp Fakültesi Hastanesinde, Hastane Müdürü’nün bir hemşire hanıma çok kaba bir davranışı sebebiyle müdüre haddini bildirdiğini, bunun üzerine üniversiteden atılma talebiyle üniversite disiplin kuruluna sevk edildiğini, Mustafa Kafalı Hoca’nın Kayseri’ye kadar gelerek kendisini alıp Erciyes Üniversitesinin o tarihteki Rektörü Merhum Naci Kınacıoğlu Hoca’ya götürdüğünü, rektör hocaya hitaben: “Naci bak, bu delikanlıya yapılan herhangi bir cezaî uygulamayı oğlum Ertuğrul’a yapılmış sayarım.” deyip kendisine de “Hadi sen git.” dediğini ve disiplin soruşturmasının bir anda kaldırıldığını sitayişle anlattı.
İşte vefa denen insanlık meziyeti bu olsa gerek… Hem hocanın genç bir öğrenciye gösterdiği hem de yıllar sonra rektör olan Mustafa Şahin Bey’in hocaya gösterdiği kadirbilirliğe bakın.
Mustafa Kafalı Hocam ile ilgili hatıralarımı, tanışıklığımızı ve acizane duygularımı, yine aynı derneğin Buğra Yayınevi (bugrayayinevi@gmail.com , 0332 351 05 15) ile müştereken hazırladığı “İnsan Ona Derler ki Yaşar Hatıralarla Mustafa Kafalı’ya Vefa” başlıklı kitapta “Prof. Dr. Mustafa Kafalı Ağabeyimiz, Hocamız, Aile Büyüğümüz” başlıklı yazımda ifade etmeye çalıştım. Burada onları tekrarlayacak değilim. Ancak kısaca yazmak icap ederse: Mustafa Kafalı Hocam 20 Ocak 1934’te Konya’ da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini doğduğu şehir Konya’ da tamamladı. 1953 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tarih Kürsüsü’ne girdi ve buradan 1959 yılında mezun oldu. Üniversiteye başladığı ilk yıllardan itibaren aynı zamanda Ulus’taki tarihî Türk Ocağı Binasının, Türk Ocakları Genel Merkezi’nin müdavimlerindendi. Türk Ocaklarının Gençlik Kolları Başkanlığından sonra da kendisinden sonraki gençlere ağabeylik yapan bir insandı.
Daha sonra üniversite hocalığına geçti ve 1960 yılında Prof. Dr. Zeki Velidi Togan’ın asistanı olarak İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Umumi Türk Tarihi Kürsüsü’ne intisap etti. 1962 yılında kendisi gibi tarihçi olan Sevgi Kafalı (Ülkücülerin Ablası) ile evlendi. 1975 yılında Bağdat Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin davetini kabul ederek iki yıl müddetle burada misafir öğretim üyesi olarak bulundu. Irak Türklerinin millî ve kültürel meseleleri ile yakından ilgilenerek bunları kaleme aldı. 1977 yılında yurda dönen Mustafa Kafalı Hoca’mız, 1979 yılında “Çağatay Hanlığı (1227-1345)” adlı profesörlük takdim tezini sunup Rusçadan liyakat imtihanını vererek profesörlük payesini aldı. Ama kadrosuzluk sebebiyle ancak 1982 yılında profesörlük kadrosuna geçebildi. Aynı yıl Konya Selçuk Üniversitesinin Kurucu Rektörlüğüne atanan rahmetli Prof. Dr. Erol Güngör Hoca’nın da davetini kırmayarak Selçuk Üniversitesi’nin kurucu öğretim üyeleri arasında yer aldı ve doğup büyüdüğü şehre hizmet etme imkânını buldu.
Arkasından 1984 yılında, hocanın Türk Milliyetçiliği fikrine hizmet ve gayretlerinden rahatsız olan 2. Ordu Sıkıyönetim Komutanlığı kararıyla Konya’dan ayrılmak zorunda bırakıldı. 1984 yılı Ocak ayında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Genel Türk Tarihi Anabilim Dalı öğretim üyeliğine getirildi. 1985 yılında Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü’ne tayin edildi ve burada da yüzlerce insana da yüksek lisans ve doktora yapma imkânı sağlamış oldu. Bu dönemde akademik eğitim alan pek çok öğretim üyesi, yardımcı doçent, doçent ve profesör olarak çeşitli üniversitelerde hizmet vermektedir.
Kafalı Hoca, Ankara’da yaşadığı uzun yıllar ilk gençlik yıllarında olduğu gibi Türk Ocaklarının da faal bir üyesi olmuş ve defalarca Türk Ocakları Genel Merkezi Merkez Heyet Üyeliği yapmıştır. Uzun yıllar Türkiye’yi tabiri caizse adım adım gezerek Türk tarihi ve Türk Milliyetçiliği üzerine yüzlerce hitabette bulunmuştur.
Türk Tarih Kurumu asli üyesi, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Danışma kurulu üyesidir.1 Ağustos 2001 tarihinden itibaren kendi isteğiyle emekli olmuştur.
İlk gençlik yıllarından itibaren kırk yılı aşan akademik hayatında ve hâlen Türk Milliyetçiliği davasının yılmaz bir müdafiî olan Kafalı Hoca, siyasete hiç hevesi olmadığı hâlde 1979 senato ara seçimlerinde Rahmetli Türkeş Bey’in davet ve ısrarını kıramayarak Milliyetçi Hareket Partisinden senatör adayı olmuştur. Aday olurken de şimdikilerin aksine “Aman ha beni seçilecek sıraya koymayın üniversiteden ayrılmak istemiyorum.” diyecek kadar da feragat timsali bir insandır.
Hocayı anlatmaya sahifelerin yetmeyeceği muhakkak. Sadece söz konusu kitabın arka kapağında değerli ağabeyimiz Kayseri’nin ak saçlı Ülkücüsü Mustafa Öztürk Bey’in hoca ile ilgili şu cümleleri hepimizin duygularına tercüman olacak niteliktedir:
“Kafalı Hoca, Mete devrinde yaşasaydı bir ordunun komutanı olurdu; Fatih devrinde yaşasaydı serdar yapılır ülkeler fethedilirdi. Yaşadığı çağda kıymeti bilinmedi, bir üniversiteden ötekine dolaştırıldı, mağdur edildi. Ancak o, hiç eğilmedi, iktidarlara dalkavukluk yapmadı, sözünü dosdoğru söylemeye devam etti.
Kafalı Hoca, Çin Seddi’ni defalarca aşan, Anadolu’yu fetheden, Mohaç’ta savaşan Türk Alp tipinin yani Türk yiğitliğinin 20. ve 21. yy.da yaşayan temsilcilerinden biridir. Bu yüzden onu çok seviyor, onun izinde yürüyor olmaktan mutluluk duyuyoruz.”
Kafalı Hoca’ya Saygı Gecesinde gözlerim MHP, Türk Ocakları ve Ülkü Ocakları Genel Merkezinden birilerini aradı. Ama heyhat… Vefa birileri için hâlâ İstanbul’da bir semtin ve bir bozacının adı olmaya devam ediyor. Ne diyelim… Baht utansın…
“Kıymet bilmeyenler, kıymet yetiştiremezler. Kıymet yetiştiremeyenlerin de kıymeti yoktur.” Vesselam…

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

15 Nis 2024

14 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Halim Kaya

11 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,80 M - Bugn : 7776

ulkucudunya@ulkucudunya.com