« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

HARBİDEN

      Efendi BARUTCU

07 Nis

2016

8 NİSAN MHP İÇİN YİNE TARİHİ BİR GÜN OLACAK MI?

07 Nisan 2016

Efendi Barutcu

Türk siyasi hayatının çok partili döneme geçtikten sonraki en köklü siyasi partilerinden birisi olan MHP için son çeyrek asırdaki BİRİNCİ TARİHİ GÜN 8 NİSAN 1997’dir.
4 Nisan 1997’de her fani gibi ecel vakti geldiğinde ruhunu teslim eden MHP’nin efsanevi genel başkanı ve Türk milliyetçiliği hareketinin lideri Merhum Alparslan Türkeş’in naaşı 8 Nisan 1997 tarihinde Ankara’da çok soğuk ve karlı bir günde milyonların katılımıyla toprağa verilmiş ve bu tarih hem Ankara için hem MHP’liler için unutulmaz bir gün olmuştur.
Evet, MHP’liler efsanevi liderlerini ebedi âleme yolcu etmişlerdi. Bu telafisi kolay kolay mümkün olmayan bir kayıptı. Ama aynı zamanda bu cenaze merasimi vesilesiyle Türkiye’deki gerçek güçlerinin farkına varmışlardı.
Türkeş Bey’in vefatını müteakiben oldukça sıkıntılı geçen bir kurultay sürecinin arkasından 24 Kasım 1997 tarihindeki kurultayda Dr. Devlet Bahçeli kendi genel idare kurulu listesiyle birlikte genel başkanlığa seçilerek MHP’de yeni bir dönemi başlatmış oldu.
MHP’liler, 18 Nisan 1999 Genel Seçimlerinde yediden yetmişe seferber olarak %18 oy oranıyla TBMM’ye 129 milletvekili gönderip tarihi bir başarıya imza attılar.
Bu netice, MHP tarihinin bu güne kadar yapılan genel seçimlerde ulaştığı en yüksek oy oranıydı. Bu başarı, bütün Ülkücü milliyetçilerin MHP etrafında yekvücut olmalarının bir neticesi olduğu gibi aynı zamanda Türk milletinin Milliyetçi Hareket Partisi siyasi kadrolarına açmış olduğu bir kredinin de göstergesiydi. Ama maalesef MHP Genel Başkanı ve kadrosu üç buçuk yıllık iktidar ortaklığı döneminde bu krediyi iyi kullanamadı.
Türk milleti 3 Kasım 2002’de Sayın Dr. Devlet Bahçeli’nin de sebebini hala hiç kimsenin bilmediği bir erken seçim çağrısıyla ve desteğiyle iktidarı Adalet ve Kalkınma Partisi kadrolarına teslim etmiştir.
Ve MHP 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan milletvekili genel seçimlerinde ancak %8 oy oranına ulaşarak büyük bir seçim yenilgisi yaşamıştır. Bu seçim mağlubiyetinin üzerine Sayın Genel Başkan mesuliyeti üstlenerek MHP Genel Başkanlığından istifa ettiğini açıklamış ama daha sonra sözünde durmamıştır.
Bir başka yazı konusu olan siyasi süreçlerden sonra geldik bu günlere…
Gerçek olan şudur ki; Ak Parti birazda muhalefet partilerinin gerçek iktidar talebinden ziyade yalancı pehlivan misali peşrev yapma siyasetinden dolayı iktidarını sürdürmektedir.
Ama artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Özellikle Türk Devletinin beka -ki bu konu bizzat Sayın Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından da defalarca ifade edilmiştir- sı tehdit altındadır.
Özellikle “açılım ve çözüm süreçleri”ndeki basiretsiz, gaflet, dalalet politikalarıyla iyice cesaretlendirilen, kitleselleşen ve maalesef bir kısım dindar vatandaşlarımızın da desteğini kazanan ihanet çeteleri aziz vatanımızı kan deryasına döndürmüştür.
Ülkemizin iktisadi hayatı dar boğazlara sürüklenmektedir. Kalkınma hızı süratle düşmektedir. Artık yabancılara veya yandaşlara peşkeş çekilecek milli varlıklarımızın neredeyse sonuna gelinmiştir.
Şam’da Cuma Namazı kılma hayalleriyle yola çıkıp, Diyarbakır’da Silopi’de koruma orduları ve zırhlı arabaların himayesinde Cuma Namazı kılma manzaraları yaşanmıştır.
Türk Milletinin alicenaplık hasleti hükümetçe istismar edilerek, devlet bütçesine ağır yükler getiren 3 milyondan fazla Suriyeliye bakmak mecburiyetinde kalınmıştır.
Dış politikada düştüğümüz yalnızlık, verilen bütün tavizlere rağmen Avrupa Birliği’ne girmemiz hayal olduğu gibi en son Avrupa Birliği ile imzalanan utanç verici geri kabul anlaşmaları bunun tuzu biberi olmuştur. Bu anlaşma karşısında alınacak birkaç milyar Euro bütçedeki açıkları bir miktar kapatsa bile işin daha sonra nereye varacağını kimse kestirememektedir.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi iktidar partisinin kendi içindeki gittikçe artan güç mücadelesi, iki başlılık ve iktidar paylaşımı kavgası Türkiye’de Ak Parti iktidarının artık değişmesi gerektiğinin zaruretini ortaya koymaktadır.
Türk milletinin, sol partilere daha uzunca bir süre iktidar imkânı tanımayacağı anlaşılmıştır. Bölücü partinin bir siyasi parti olduğunu söylemek bile diğer siyasi partilere haksızlık olur.
Önümüzdeki dönemde devlet millet kaynaşmasını, ordu millet barışını, milletimizin birliğini sağlayacak bir iktidar alternatifine ihtiyaç vardır.
İşte 8 Nisan 2016 tarihinde Ankara Sulh Hukuk Mahkemesinin Milliyetçi Hareket Partisi büyük kurultay delegelerinin olağanüstü kurultay talebiyle ilgili vereceği karar, sadece Milliyetçi Hareket Partisinin geleceği açısından değil, Türk siyasi hayatı ve Türkiye’nin geleceği açısından da büyük önem arz etmektedir.
Daha önceki yıllarda yapılan bir MHP kurultayında birkaç işgüzarın gayretiyle gerçekleştirilen bir tüzük değişikliyle MHP’nin Sayın Genel Başkanına -ebedi şefliği çağrıştıran- ebedi genel başkanlık yolunu açan bu hastalıklı tüzük maddesinin değişmesi MHP gibi köklü bir geleneği olan ve Türk siyasi hayatının ana damarlarından birini teşkil eden bir parti için dönüm noktası olacaktır.
Ya arka arkaya gelen seçim yenilgileriyle; iyice şaşkına dönen yorulmuş, yıpranmış, takatten düşmüş bir genel başkan ve bu sonuçların aynı derecede mesulü bir siyasi kadronun aynı statükocu anlayışı devam edecektir. Muhtemel bir erken seçimde -hiç temenni etmiyoruz ama- MHP barajın altında kalarak TBMM’de temsil imkânını da kaybedecektir.
Ya da sadece 547 kurultay delegesinin değil MHP tabanının, Ülkücü-Milliyetçi camianın ve hatta milletimizin önemli bir kesiminin özlemle beklediği; MHP’de yenileşmeye, büyümeye ve iktidar yolunun açılmasına yönelik bir hamleye başlangıç olacaktır.
Dileriz ki, Ankara Sulh Hukuk Mahkemesinin vereceği karar bu sosyal vicdanında beklentisi doğrultusunda olur.
Netice böyle olmazsa ne olur? Bu yine ayrı bir yazı konusu olmakla beraber sadece şu kadarını söyleyelim:
“Dağ ne kadar yüksek olsa da yol üstünden aşar.”
Efendi Barutcu

Not:Bütün dostlarımızın Regayip Kandilini tebrik ediyoruz. Mübarek üç ayların milletimize, İslam alemine, bütün insanlığa huzur, barış ve bereket vesilesi olmasını niyaz ediyoruz.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,02 M - Bugn : 10409

ulkucudunya@ulkucudunya.com