« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

HARBİDEN

      Efendi BARUTCU

21 Eyl

2016

ANADOLU SERMAYESİ TÜKENİYOR

21 Eylül 2016

Efendi BARUTÇU
15 Temmuz darbe teşebbüsünün acıları dinmeden, yaraları sarılmadan millet hayatında yeni ve derin kırılmalara, ileride telafisi mümkün olmayacak maddi-manevi kayıplara yol açacak gelişmelere şahit olmaktayız. İleride tedavisi mümkün olmayacak sosyal yaralarla karşı karşıya kalmaktayız.
Kurban bayramı vesilesi ile memleketim Afşin’e gelirken yol güzergahı üzerinde bulunan Kırıkkale, Kırşehir, Kayseri , Göksun ve bilahare ziyaretler için gittiğim Elbistan, Malatya ve Kahramanmaraş’taki dost ve akrabalarımızla görüşmelerimiz esnasında şahit olduğumuz hususlar ülkemizin geleceği açısından -üzülerek ifade etmek gerekirse- hiçte iç açıcı görülmemektedir .
Sanki darbe teşebbüsünü savuşturmamışız da Anadolu’nun ortasına adeta bir atom bombası düşmüş gibi…
Binlerce insanın gözlerinden okunan derin hayal kırıklıkları, korkular ve darbe teşebbüsü sonrası gördükleri muamelelerden dolayı oluşan öfke bulutları, her bir insanın adeta patlamaya hazır bomba gibi derin bir suskunluğu ileri tarihler için hiçte hayra alamet görülmemektedir.
Bir yandan devletin en yetkili ağızlarından; “At izi it izine karışmış”, “Kimse kamudan memur atma yarışına girmesin, mağduriyet yaratılmasın” sözleri duyulurken, öte yandan da sayıları yüz binlere ulaşan açığa almalar, ihraçlar, mal ve mülklere el konulmalar ve tutuklamalara şahit oluyoruz.
Özellikle Anadolu sermayesinin, yani yakın tarihlere kadar “Anadolu Kaplanları” diye tarif ve taltif edilenlerin , sayıları yüzleri, binleri bulan iş adamlarının, küçük ve orta ölçekli sanayicilerin, paralel yapıya mali destek verdikleri iddiasıyla tutuklandıkları, iş yerlerinin kapatıldığı, fabrikalarının kapılarına kilit vurulduğu, sayıları binleri, on binleri bulan çalışanların işten çıkarılarak sokağa terk edildiği haberleri gelmektedir.
Bu konuda görüştüğümüz resmi ve özel bankacılar miktarı milyarları bulan kredilerin geri çağırılmaya başlandığını, şirketlerin hesaplarındaki paralara tedbir konulduğu için kredi taksitlerini tahsil edemediklerini, kısa bir süre sonra banka alacaklarını tahsil için haciz işlemleri başlatacaklarını; bununda milyarlarca batık krediye ve iflaslara yol açacağını ifade etmektedirler.
Hemen belirtelim ki 15 Temmuzda milletin silahı ile milletin üzerine ateş yağdıran gözü dönmüş zalimlerin kanunun emrettiği en ağır cezalarla cezalandırılmasını beklemekteyiz. Lakin, ‘kurunun yanında yaş da yanar’ misali, yaşın miktarı, kurunun miktarını kat be kat aşmışsa, korkarım ki yine bu işin sonunda - Balyoz ve Ergenekon davalarında olduğu gibi- yaratılan geniş mağduriyetler sebebi ile gerçek suçlularda yakalarını kanunun pençesinden kolayca kurtaracaktır.
Yine korkarız ki üç-beş sene sonra yetkili ağızlardan “yanılmışız”, “aldatılmışız”, “ Cenab-ı Allah ve milletimizden af diliyoruz” itiraflarına bir kere daha şahit olacağız.
Hemen herkes çok iyi bilir ki bu paralel yapı diye ifade edilen yapıya mali yardımda bulunan insanların bir kısmı bu yapının gizli niyetlerini bilmediği için tamamen dini, milli duygularla yardımda bulunmuştur. Yine önemli bir kısmı söz konusu yapının uzun yıllar hükümete yakın , hatta hükümetle iç içe olması sebebi ile “işlerimizi daha kolay hallederiz, ihaleleri, banka kredilerini daha kolay alırız, rakiplerimizi daha kolay alt ederiz” gibi faydacı yaklaşımlarla yardım etmişlerdir.
Bir diğer kısmı da bu yapının Türkiye dışındaki -yine siyaset ve devlet adamlarının övgülerine ve desteklerine mahzar olan- çok geniş örgüt ağından istifade ile birçok ülkede -dış işleri teşkilatımızın hantallığı veya vurdumduymazlığı sebebiyle- ihracat ve diğer ticari ilişkilerini bu yapının mensupları üzerinden gerçekleştirmiş olmalarından dolayı yardım etmişlerdir.
Bir başka hususta, daha yakın tarihlere kadar, devletin her kademesinden yüksek övgüler alan ve devlet bürokrasisinin her kademesinin alabildiğine paylaşıldığı, teslim edildiği bu yapıya karşı işinde gücünde, karının kazancının peşinde olan insanların hüsn-ü alaka göstermesinden daha tabii bir şey olamazdı.
Tabi bu iş adamlarının birçoğunun manevra kabiliyeti -kıvırma kabiliyeti desem kabalık etmiş olur muyum?- siyasetçiler kadar yüksek olmadığı için ve yine bu yapının gizli emellerini bilememeleri sebebiyle burayla münasebetlerini 15 Temmuza kadar devam ettirmişlerdir.
Hemen belirtelim ki bu yapının illerde ve ilçelerdeki kasalarını, yapı adına yapının sermayesini çalıştıranları, bilerek ve isteyerek bir meczubun peşinden koşanları hariç tutuyoruz.
İlk gençlik yıllarındaki yokluklar ve imkansızlıklar sebebiyle üniversite tahsili yapamamış ve bir ömür harcayarak Anadolu’nun herhangi bir şehrinde bir ticari işletme veya orta ölçekli bir sanayi kuruluşu meydana getirmiş insanların, “sırf memlekete, millete hizmet edecek gençler yetiştiriyorlar, Cumhurbaşkanımızdan Başbakanımıza kadar herkes bunları takdir ediyor” düşüncesiyle bu ve benzeri yapılara mali yardımda bulunmalarında çok art niyet aramak, adalet duygusunu biraz zorlamak anlamına gelmez mi?
Şimdi, bu insanların iş yerlerine, ticarethanelerine, fabrikalarına el konuluyor, kapılarına kilit vuruluyor ama son 15 Temmuz ihanet teşebbüsüne kadar bunlara seyirci kalan, hatta teşvik eden ve sonunda “ahmaklığını” nihayet itiraf etmek zorunda kalan bir eski başbakan yardımcısının ifadesiyle “Ankara’yı parsel parsel bunlara peşkeş çeken”ler siyasi mesullerden hiç hesap sorulmaması, en azından istifa denen müessesenin hatırlatılmamış olması millet vicdanında adalet duygusunun rencide olmasına ve şüphelerin kökleşmesine sebep olmaz mı?
Hele de bu paralel örgütün sözde baş imamının Afrika’daki rafineri ihalelerini takip ettiği ve şakirtlerine “Ananas gönderin.” talimatı verdiği, “boğazdaki aşiret’e, Fehmi Çok’un mahdumlarına bir soruşturma bile açılmaması manidar değil midir?
Bütün bu konularda cesur cumhuriyet savcılarımızın harekete geçeceğine dair ümidimizi hala muhafaza etmekteyiz.
Bu iş adamlarının üye oldukları TÜSİAD, MÜSİAD, HÜRSİAD, TOBB, Esnaf ve Sanatkarlar Odaları, Türkiye Ziraat Odaları v.b. sivil toplum kuruluşları ne iş yapar? Gören bilen var mıdır? Üzerlerine ölü toprağı mı serilmiştir? Yoksa korku dağları sarmışta bizim mi haberimiz yok?
Sahi! Bir de muhalefet partileri vardı, ”Majestelerinin muhalefeti” sade suya tirit işlerden ne zaman vakit bulup milletin sesi olacaklar onu da merakla beklemekteyiz.
Bu böyle giderse kapanan işyerleri sebebiyle iflaslar, kitle halinde işten çıkarmalar, intiharlar, boşanmalar ve benzeri aile facialarının sonunda –Allah göstermesin- yaşanacak sosyal patlamaların yanı sıra ihracat ve vergi gelirlerinde de ciddi düşüşlerin olacağı bunu iktisadi krizlerin takip edeceği , kötü günlerin kapıda olduğu aşikardır.
Özellikle iktidara geldiği günden bugüne “Çevrenin merkeze karşı sesiyiz” diyen ve “çevreyi merkeze taşımakla” övünen siyaset ve devlet adamlarının kendilerini iktidara taşıyan yerli ve milli sermaye sahiplerini, Anadolu Kaplanları’nı, mütedeyyin insanları bu tür operasyonlara tabi tutarak, bilmeyerek de olsa mahvına sebep olmaları affedilmeyecek bir siyasi hata olacaktır.
İktidar sahipleri kendi ayaklarına kurşun sıktıklarını anlamalı ve vakit çok geçmeden bu vahim gelişmeleri önleme çabasına girmelidirler.
Bizden söylemesi…

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

15 Nis 2024

14 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Halim Kaya

11 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,79 M - Bugn : 32422

ulkucudunya@ulkucudunya.com