« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

HARBİDEN

      Efendi BARUTCU

21 Ağu

2017

BİR ŞEHİT ANASINI AHİRET YURDUNA UĞURLARKEN

21 Ağustos 2017

19.08.2017 / ANKARA

Çok karışık duygular içerisindeyim.

Bugün öğle namazını müteakip ANKARA'nın Çubuk ilçesinin Kuruçay
köyünde, Nuriye TÜRKÖNE Hanımefendi'yi toprağa verdik.

Cenaze namazında, cami imamı hoca efendi şöyle dedi:

''Köyümüzün bir bilenini, herkesin akıl danıştığı, herkese yol
gösteren, düşkünün elinden tutup yoksula yardım eden, iyilik timsali
bir annemizi, gerçek bir Osmanlı hanımefendisini ahirete
uğurluyoruz''.

Hoca efendinin, merhumeye helallik isterken yaptığı bu kısa konuşma
bile ahiret yurdunda inşallah cennette ve önemli bir makamda
olacağının işaretidir.

Nuriye TÜRKÖNE Hanımefendi, Ahmet TÜRKÖNE ağabeyimizin saygıdeğer eşi
ve Muhittin, Mümtaz'er, merhum Mustafa TÜRKÖNE'nin anneleri.

Bir süredir YALOVA'da yaşamalarına rağmen, vasiyeti üzerine oğlu Şehit
Mustafa TÜRKÖNE'nin yanı başına defnedildi.

Böylece 38 yıllık hasret de bitmiş oldu. Artık sonsuzluğa kadar yan
yana uyuyacaklar.

Pekiyi Mustafa TÜRKÖNE kimdi?

Ankara'nın Çubuk ilçesine bağlı Kuruçay köyündendi. Ankara Siteler,
Yıldıztepe mahallesinde oturuyor olup 21 yaşındaydı. Tabelacılık
yapıyordu. Ülkücülük suçundan (!) girdiği cezaevinden yeni çıkmıştı.
Olay günü, gece Ulubey mahallesinde komünist militanlar tarafından
kurşunlandığında kalbinden yediği tek kurşunla vurularak şehit oldu.
Ülkücü dergi ve gazetelerde şiir ve hikayeleri yayınlanmıştı.

Zaten Nuriye anne de bütün şehit anneleri gibi ömrünün kalan kısmını
büyük acılarla adeta ''bir yaşayan ölü'' olarak geçirmiştir
muhtemelen.

Üstelik son bir yıldır oğlu Prof. Dr. Mümtaz'er TÜRKÖNE de Silivri
cezaevinde tutuklu.

Hatırlar mısınız, şair Yavuz Bülent BAKİLER ağabey ANALAR şiirinin bir
bölümünde:

''Mahkumun anası susar konuşmaz
Suçu kendisinde sanır.
Kaçar insanlardan aydınlıklardan
Duvarlara bile baksa utanır'' diyordu.

Mümtaz'er TÜRKÖNE hepinizin bildiği gibi siyaset bilimi hocası. Şu
anda tutuklu. Hakkındaki iddiaları biz de bilmiyoruz, kendisi de
bilmiyor. Onun için bu konuda herhangi bir lehte veya aleyhte kanaat
belirtmenin doğru olmadığını düşünüyorum.
Dileriz ki masumiyeti anlaşılarak adaletin tecellisi ile tez zamanda
hürriyetine kavuşsun.

Mümtaz'er TÜRKÖNE aynı zamanda ünlü bir gazeteci, ayrıca siyaset
bilimi, demokrasi, sivilleşme konularında birçok kitapları ve
yayınlanmış yüzlerce makalesi var.

Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi Ülkü Ocağı Başkanı,
daha sonra Ülkü Ocakları Genel Merkezi eğitimden sorumlu genel
sekreteri idi.

12 Eylül1980 askeri darbesinde, C-5'lerde işkence gördü, aylarca
cezaevinde kaldı.

Mümtaz'er TÜRKÖNE ve Ahmet Turan ALKAN bizim için "Merdin dayanıp,
namerdin kaçtığı" 12 Eylül 1980 öncesi günlerde, aynı saflarda
beynelmilel emperyalizmin yerli uşaklarına karşı birlikte mücadele
ettiğimiz arkadaşlarımızdı.

Bugün eğer varsa suçları, bu dünyada da öbür dünyada da hesabını verirler.

Bunları yazmamın sebebi, ne Mümtaz'er Bey'i müdafaa etmek, ne de son
5-6 senedir durduğu yeri tasvip etmektir.

Cenaze merasiminde, Mümtaz'er TÜRKÖNE'nin üniversitedeki
arkadaşlarından, lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinden
hemen hiç kimsenin olmaması, ünlü bir gazeteci iken onunla tanışmak
için sıraya girenlerden hiç kimsenin bulunmaması, şu anda siyasette
mühim mevkiler işgal eden veya "paralel yapı" ile yolları ayrılmadan
önce Mümtaz'er TÜRKÖNE'yi el üstünde tutan siyaset ağalarının
hiçbirinin olmaması korku dağları sardığı için normal karşılanabilir.

Ama, bugün toprağa verdiğimiz hanımefendi, aynı zamanda ülkücü Şehit
Mustafa TÜRKÖNE'nin annesiydi.

Şehit Mustafa'nın ülküdaşları ve şehit Mustafaların kanları üzerinden
siyaset yapan siyaset baronlarından da kimse yoktu.

Cenazede görebildiklerim ise;

TÜRKÖNE ailesinin mensupları, Mümtaze'er ile kelepçelenmiş bir
jandarma eri, etrafında etten bir duvar ören jandarma erleri,

Kuruçay'ın vefakâr sakinleri,

Cenazeye beraber gittiğimiz aziz arkadaşım, Ülküdaşım, Kardaşım
Erzurum Ülkü Ocakları eski Başkanlarından Muammer CİNDİLLİ Bey,

Ankara'dan Ülkü Ocakları eski Genel Başkanlarından gazeteci, yazar Servet AVCI,

Ülkü Ocakları eski yöneticilerinden Mahir DAMATLAR, Erol DOK, Aziz
BAL, öğrencilik yıllarından beri arkadaşı olan üniversitede profesör
vefalı bir dostu ve şimdi isimlerini zikredersem muktedirlerin
tazyikinde kalacaklarını tahmin ettiğim birkaç vefalı dost, devlet
memuru ...

Cenazeden sonra Muammer CİNDİLLİ Bey'i trene yetiştirmek için hızla
Ankara'ya dönerken merhum Hüseyin Nihal ATSIZ'ın "Yolların Sonu"
şiirinden dörtlükler mırıldanıyordum:

Bugün yollanıyorken bir gurbete yeniden
Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize
Bir kemiğin ardında saatlerce yol giden
İtler bile gülecek kimsesizliğimize

Gidiyorum: Gönlümde acısı yanıkların ...
Ordularla yenilmez bir gayız var kanımda
Dün benimle birlikte gülen tanıdıkların
Yalnız bir hatırası kaldı artık yanımda ...

Bir kere daha anladım ki, hakikaten "vefa", İstanbul'da bir semtin adıymış ...

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,98 M - Bugn : 4233

ulkucudunya@ulkucudunya.com