« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Nurullah KAPLAN

09 Nis

2008

ŞAHSİYET ZAAFİYETİ

09 Nisan 2008

"Alparslan Türkeş vefatının 11.yıldönümünde anıldı."
Bir-iki gazetenin siyasi haberler kategorisinde bu başlıkla başlayan birkaç satırlık haberden ve bazı TV kanallarının haber programlarında 5-10 saniyelik görüntüler eşliğinde, benzer minvalde seslendirilen haberlerden fazlasına rastlamadık. Bütün ömürleri Türkeş'e düşmanlıkla geçmiş olanlar yapmaları gerekeni yapmaktalar… Ya sevenleri? Sevenlerinin de yapabildikleri herhalde, Beştepe'deki mezarını ziyaret, slayt gösterileri, hatm-i şerifler v.b…

Alparslan Türkeş sadece kendisine bağlılık göstermiş delikanlılarca değil, Türk Dünyasının aksaçlılarınca dahi "Başbuğ" olarak kabul gördüğüne göre liderliği, dava adamlığı, teşkilatçılığı, inanç ve kararlılığı, karizması, basiret ve feraseti, ehliyet ve liyakati gibi hususiyetleri hakkında çok şey söylenebilir. Türkeşsiz geçen yıllara bakarak Türkeş'i başbuğ yapan en önemli özellik nedir diye sorsak, yukarıdaki özelliklerinden neş'et eden ve aynı zamanda onların önüne geçen "sosyal şahsiyet kazandırma" hususiyetine işaret etmek vacip olur zannımca.

İnsanlar fert olarak içine doğdukları toplumun değer ve normları ile bezenerek bir grup içinde birlikte yaşama becerisini kazanırlar ki, ferdin sosyalleşmesi ve şahsiyet kazanması bu şekilde cereyan eder. Yaklaşık 150 yıldır yeni bir istikamet arayışında olan, son seksen yılını da bütün tarihi mirasına reddiyeler dizerek, mazisine zıt bir istikamet üzere hayat sürmeye icbar edilen toplumun, yozlaşması kaçınılmaz yeni değerleri ile ve, aile içinde kazanılmış olanların hilafına bir sosyalleşme sürecine maruz kalan yeni nesillerin marazi şahsiyet / marazi toplum kıskacına düşmesi normal gelişmelerdi.

Türk Milletinin hakikatlerine aykırı bir mecrada akan bu toplum yapısını değiştirecek yeni bir fert-cemiyet sosyalleşmesi Alparslan Türkeş'in tesis ettiği Ülkücü Hareket ile mümkün olabilmiştir. Bu hareket bir yandan toplumun genel yapısından farklılaşan bir sosyal grup teşekkülünü sağlamış, öte yandan bu sosyal grup içinde sosyalleşerek şahsiyet kazanan fertlere yeni bir istikamet açmıştır. Bu yeni sosyal grup Türk Milliyetçiliği fikir ve değerleri etrafında vücut bulurken, Alparslan Türkeş'in Ülkücülük ile yeniden temellendirdiği Türk Milliyetçiliği de nev'i şahsına münhasır bir milliyetçilik anlayışı olarak "şahsiyet" kazanmıştır. Türkiye'deki fikir akımlarının hepsi, İslâmcılık da dahil olmak üzere Batı'nın derin izlerini taşır… Milliyetçilik de öyledir. Ancak milliyetçiliğin üzerindeki Batı orijinli seküler, burjuva, ulus devlet tesirini; Cumhuriyet bürokrasisinin Batıcı, seçkinci, devletçi tesirini silip atan, Türk tarih ve medeniyetinin Müslüman Türk değerleri üzerine bina edilmiş "Türk Milliyetçiliği"ni ağyarını mani olarak bütün milliyetçilik anlayışlarından farklılaştıran ve hem milliyetçiliğe hem de bu fikir etrafında vücut bulan milliyetçilere sosyal şahsiyet kazandıran Alparslan Türkeş marazi sosyalleşmeye alternatif sıhhatli bir alan açmış oluyordu.

Aile ve mahalli değerlerin hilafına okul ve çevre faktörleri ile karşı karşıya kalan fertlerin yozlaşmış ama hüküm ferma olan toplumsal hayata intibakı da marazi kişiliklerin tetikleyicisi olarak yozlaşmış toplum-marazi ferdiyetler yapısına harç taşımaktaydı. Ferdiyetten şahsiyete tahavvül eden yeni nesiller için aile ve sonrası sosyal hayat alanında çatışma ve yozlaşmadan uzak intisap edeceği bir sosyal grup ve bu sosyal grubun norm ve değerleri ile bütünleşerek kazanacağı sıhhatli bir şahsiyet Ülkücü Hareket ile mümkün olabilmiştir.

Sosyal psikoloji şahsiyeti, "bir kimseyi başkalarından ayıran ve onu kendisi yapan devamlı özelliklerin meydana getirdiği yapı" olarak tarif ediyor. Alparslan Türkeş kurduğu ülkücü yapı ile hem hem Türk Milliyetçiliğini hem de bu milliyetçiliğin mensuplarını başkalarından farklı kılan sosyal hususiyetlerle mücehhez kılarak "sosyal şahsiyet" sahibi olmalarını sağlamıştır.

Hem fert hem de grup olarak Türk Milliyetçileri eriştikleri bu sosyal şahsiyet ile kendilerine has inanç-değer-tutum-tavır gereğince yaşadıkları dünyayı, karşılaştıkları olayları kendi bakış açıları ile değerlendirir, kendi iddiaları doğrultusunda tavır geliştirirlerdi.

Ancak son yıllarda Türk Milliyetçiliğinin ve mensuplarının kendi iddialarını çok derinden etkileyen gelişmeler karşısında dahi tavır alamadığını, önemli olaylar hızla cereyan etmekteyken bile kendi bakış açılarını ortaya koyamadıklarını görmekteyiz. Teessüfle söylemek gerekir ki, Türkeşsiz yıllarda hem sosyal grup olarak Türk Milliyetçiliği, hem de fert bazında Türk Milliyetçilerinin daha önce kazanmış oldukları sosyal şahsiyet seviyesinden bir hayli irtifa kaybetmesi özgüven kaybını, davanın mukayyed ve muktedir olduğuna dair inançta zafiyeti, kendisini başkalarından ayıran farklılıkların yaşatılması hususuna sırt dönülmesini beraberinde getirmiştir.

Türk Milliyetçiliği ulusalcılığın gölgesinde kalmış, Türk Milliyetçileri kendi doğrularının yanlış ağızlardan seslendirilmesi karşısında bocalamış, bizzat içinde yaşadığı ve yüzyüze geldiği olaylarda nasıl tavır takınacağını, nerede yer alacağını mensubu olduğu sosyal grup adına söz söyleme ve karar verme yetkisini uhdesinde tutanlardan görememiştir.

"Her insan iki boyutludur; herkesin kendisini temsil eden bir 'ben'i, mensup olduğu grup ve topluluğu temsil eden bir 'biz'i vardır. İnsan 'biz' boyutunu kullanamadıkça, 'ben' boyutuna esas şahsiyeti kazandıramaz." Türk Milliyetçilerin de sosyal grup zafiyetinden dolayı "biz" boyutu irtifa kaybedince, "ben" boyutu da şahsiyet kaybına uğramıştır.

Kızıl Elma koalisyonu, AB politikaları, Ermeni soykırımı yalanı, özelleştirme, Ergenekon davası, AKP kapatma davası ve benzeri olaylarda sosyal grubun değer ve normları ile ahenkli tavır alamayan "temsil kabiliyeti", mensuplarının fert olarak karar üretmesine, bu meyanda grubun ve üyelerinin birbiri ile çatışan karar ve tavırlarının doğmasına sebep olmuştur.

Alparslan Türkeş'in bir "hareket" olarak teessüsüne nizamat verdiği Türk Milliyetçiliği grup ve fert olarak yaşadığı şahsiyet zafiyeti sebebiyle atalet içine düşmekte, ortak tavır belirleyemediği için mensupları giderek birbirlerine yabancılaşmaktadır.

Ne acıdır ki, kopan tespihin taneleri gibi dağılmaktayız!

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

15 Nis 2024

14 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Halim Kaya

11 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,78 M - Bugn : 25289

ulkucudunya@ulkucudunya.com