« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Nurullah KAPLAN

06 May

2008

HEYECAN-HAMASET-ŞUUR

06 Mayıs 2008


"Bir bayrak dalgalansa yüceden,
Hadi dese biri…
Peşindeyim, vallahi peşindeyim!"

!978 Sonları ya da 79 başları olmalı… Setbaşı Köprüsü'nün kuzeydoğu kısmında, bugün yerinde Belediye Kütüphanesi'nin bulunduğu pasajın üst katındaki salonda, Ülkü-Bir'in tertiplediği şölen için bastırılmış üçüncü hamur kâğıttan saman sarısı davetiyenin üzerine tabedilmişti yukarıdaki mısralar.

Dilaver Cebeci'nin bu şiiri kaleme aldığı yıllarda Bozkurtlu, Üç Hilâlli bayraklar yeni yeni dalgalanmaya başlamıştı muhtemelen… Sonra, Başbuğ haydi demiş bayraklar rüzgârını bulmuştu. 70'li yıllarda Anadolu'nun dört bir yanında bu bayraklar deli deli dalgalanıyordu. Azgınlaşan Sol terörün bütün saldırılarına inat korku ve yılgınlığın yerine müthiş bir coşku ve heyecan dalga dalga yayılmıştı.

12 Eylül sonrasında, bazen yaşanan işkencelerin, darağaçlarının estirdiği hayal kırıklığı ile, umumen de başka iklimlerin havasını teneffüs etmek üzere camiadan ayrılanların "abi nasihatleri" ile bolca katkıda bulundukları hamleler sayesinde soğutulan heyecanımız, o günlerde ülküye imanın, geleceğe güvenin coşkun tezahürleri olarak "Hareketi" sarıp sarmalamıştı.

Gençlere nasihatlerde bulunmak(!), yaşadıkları tecrübelerle onları tehlikelerden uzak tutmak(!), oyunlara alet olmalarını(!) engellemek gibi ulvi gayelerle(!) yol göstericiliğe soyunan muhteremler "heyecan milliyetçiliği ile millete hizmet edilmez; hamasetle milliyetçilik olmaz, akla-ilme yönelmeli; meydanlardan uzak durmalı, balkondan seyretmeli " fetvalarını üzerimize boca ettiler.

Soğuyan heyecanın, sönen coşkunun yegâne müsebbibi bu zevat değil tabiî ki. Ancak, aklı-ilmi-sağduyuyu heyecanın-coşkunun-hamasetin mütekabili olarak takdim eden bu taifenin payı ihmal edilecek gibi de değil. İlme intisap etmeleri için heyecandan uzak durmaya çağırdıkları gençliğin afyon yutmuş müptelalar gibi ruhsuz ve hareketsiz kaldığını; balkonda seyirci olmaya çağırdıklarının ise "biz bu filmi daha önce de görmüştük" hipnozuna abone olduklarını görünce bir pişmanlık husule gelmiş midir acaba? Bir an olsun bir nedamet duygusu kaplamış mıdır yüreklerini?

Bir futbol maçının gölgesinde, sessiz sedasız geçiveren 3 Mayıs... Memati kadar heyecan, Polat kadar cazibe uyandırmayan Türkçüler Günü… Heyecan ve coşkunun yerini alan şuurun eseri mi bu? Yoksa, şuuru da körelten bir nakısanın..heyecan ve hamasetten mahrumiyetin tabii sonucu mu?

Evet, üst perdeden nasihat vermeyi karizmalarının tefrik-i gayri kabil bir unsuru olarak gören realist(!) ağabeylerimiz haklı: "Heyecanla her şey olmuyor." Ama unuttukları, ihmal ettikleri bir başka hakikat daha var: "Heyecansız, HİÇ BİR ŞEY olmuyor."

Sosyal gruplar için, hele de ideolojik hüviyeti olan gruplar için bayramlar, özel anma ve kutlama günleri ferdi heyecanın grup ile birlikte katlanarak yaşanmasına vesile olur, kitle üzerinde adeta şahlanarak mensuplarına sebat ve kararlılık, inanç ve azim kaynağı olurken, ağyarın da nazarı dikkatini celbederek, cazibe oluşturur.

"Kalabalık" halindeki topluluklardan "grup" vücuda getirmenin, "halkı" bir "millet" seviyesine yükseltmenin, bir inancı kitleselleştirmenin ilk başvurulacak vasıtalarından birisidir bu özel anma ve kutlama günleri. Semboller ve ritüellerle süslenerek, disipline edilmiş bu anma ve kutlamalar hem bir heyecan kaynağı olurlar, hem de oluşan heyecan muvacehesinde kökleşir ve yaygınlık kazanırlar.

Hareket olarak, Malazgirt Zaferi, İstanbul'un Fethi, Esir Türkler Haftası, Türkçüler Günü gibi anma ve kutlamalarımız bize hastı ve bizi "biz" yapan farklılıklarımızdandı. Bu günleri başkalarından çok daha farklı bir heyecanla kutlamamız sadece gençlik, delikanlılık ya da hamasetin sonucu değil, sahibi olduğumuz bir inanç ve imanın dışa vurumuydu.

Artık Alparslan veya Fatih, Malazgirt veya İstanbul'un Fethi bizlere ayrı bir heyecan vermiyorsa… Türkçüler Günü geçmiş yılların hatıralarını yad edeceğimiz nostalji ihtiyacımızdan ötesine uzanmıyorsa… Sadece heyecanımızı değil, bu heyecanı doğuran inancımızı da kaybetmişiz demektir.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,94 M - Bugn : 29584

ulkucudunya@ulkucudunya.com