« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

14 Ağu

2008

EŞEK TÜRK !

14 Ağustos 2008

Bizim yörede çeşmelerin ortasında içinden suyun aktığı kalın demir boruya poyra denir. Bazı yakın yerlerde pöğre, böğre deniliyormuş. Genelde kullanılan musluk, filke veya kurna tabirleri poyranın tam karşılığını vermiyor. Türkler daima akan suyu severler.

Poyradan mütemadiyen akan berrak ve soğuk su çeşmenin önünde boylu boyunca yatan koca bir çam gövdesinden oyulmuş oluğa dökülür, sabahları pınar başında duraklayan irili ufaklı hayvanlar sıcak yaz akşamlarında aşağılardan toz içinde ağır, yorgun dönüşlerinde sürü halinde burayı tekrar ziyaret ederler, uysal başlarını eğip zıplayan kurbağaları iri gözleriyle seyrederek, burunlarını titreterek, kuyruklarını sallayarak, üstte tek tük yüzen saman çöplerini ağızlarıyla kibarca süzüp serinliğin keyfini çıkararak nazlı nazlı su içerler, bazen nal şakırtılarıyla beliren bir süvari ıslık çalarak atını sular, eskiden kenarda kavak gölgelerinin siperinde kadınlar çamaşır teperler, oluğun yosunlu dip ayağından dışarı giden su etrafında kazların dolaştığı çamurlu küçücük bir göl meydana getirdikten sonra incecik bir dere halinde sızarak yayılır, ötede fışkıran yüksek çimenlerin, gürbüz ısırganların, eskimiş tahta darabaların taşları arasından bahçelere doğru uzanarak kaybolur giderdi.

"Türk ordusunda en seçme ve kahraman unsur daima Kastamonu, Çankırı, Taşköprü, Tosya ve havalisinden yetişen neferlerdir. Niçin? Çünkü buradaki Türkler Orta Asyadan nasıl geldilerse öyle kalmışlar, hiç karışmamışlardır. Savaş meydanlarında yüzde hesabıyla en çok şehit düşenler de bunlardır. Halbuki Kastamonu ve civarı köylüsü ne gösterişsiz mahluktur." (Hüseyin Nihal Atsız, Makaleler III, Yirminci Asırda Türk Meselesi sf. 144 Baysan 1992)

Anadolu'nun her tarafı katıksız Türk'tür. Devletin ilgili kurumları, sivil kuruluşlar, siyasi partiler sessiz kaldıkça gemi azıya alan hain tabaka Türk Milleti'ne karışıklık isnat ederek en büyük iftirayı atıyorlar. Atsız'ın adını saydığı yörelerde saf Türklüğü insanların simaları kadar konuştukları lisandan da anlamak mümkündür. Türk Milletinin Lideri Bağbuğ Alparslan Türkeş'in de buralar hakkında iltifatkâr sözleri vardır.

Büyük ilim ve fikir adamı, katıksız Türkçü Atsız hocanın Türklüğüne tam not vererek kendi memleketine bile bahşetmediği en büyük iltifata mazhar olan yüzde yüz Türk beldeye mensubiyetin saadetini hissettiğim bir gün Türk Dil Kurumu yayını iki ciltlik Türkçe Sözlüğü karıştırırken poyra kelimesinin yanında Rumca ibaresinin yer aldığını gördüm. Hayretler içerisinde kaldım. Dilin muhtelif lisanlardan kelime alarak zenginleştiğini, aslanın vücudunun yediği hayvanlardan oluştuğunu bilmeme rağmen gözlerime inanamadım. Atsız'ın ruhunun muazzeb olmasından, hakkımızdaki itimadının ve teveccühünün sarsılmasından korktum. Orta Asya'dan nasıl geldiysek öyle kaldığımıza dair kesin inancım bir an teşevvüşe uğradı. Bembeyaz süt havuzuna düşmüş karasinek gibi tek bir tane de olsa Rumca kökenli bir kelime zihnimi epeyce meşgul etti. Hatta moralimi bozdu.

Başbuğdan sonra muvaffak olunmasını temenni etmekle birlikte nedense içimden hiçbir zaman bütün birikimi sadece dört kelimeye irca ederek 'devletin başına devlet gelecek' diye bağırmak hevesi doğamadı. O yüzden bir münzevi gibi boş işlerle uğraşacak epeyce zaman kaldı. Mukayese için, unutmamak için, lazım olduğu gün geldiğinde zorluk çekmemek için, karışmaması, bulanmamsı, değişmemesi maziyi, öğrendiklerimi, inandıklarımı, fikirlerimi, ideallerimi, bildiklerimi, yaşadıklarımı, gördüklerimi, duyduklarımı geliştirerek hafızamda ve gönlümde net bir şekilde canlı tutmaya çalıştım sadece.

Türk Dil Kurumu Sözlüğünde poyra'nın açıklamasında; tekerleğin ortasında parmakların ve dingilin geçirildiği yuvarlak kısım, göbek, yazıyor, çeşmeden bahsedilmiyor. Sözlükte poyra karşılığında tarif edilen tekerlek göbeğine biz apsut deriz. Çok sert bir ağaç olan karaağaçtan yapıldığı aklımda kalmış. Bir hastalık karaağaç kökünü kurutmuş. Apsut, sersem, avanak, budala manasında da kullanılır. Türk Dil Kurumu sözlüğünde apsut yerine ispit var. İspit'in de Rumcadan geçtiği belirtilmiş, açıklamasında sadece, jant, yazılı. Komik

Arabamın ispiti, dolaşalım Kepsut'u diye bir Balıkesir türküsü vardır. Türk'e ait en saf bir manevi kültür unsuru kalmışsa, o da adı üstünde, türkülerdir. Anonim türkülerde geçen kelimelerin tamamı Türkçedir. İsteyen bildiği türküleri kendi kendine bu gözle bir kere daha mırıldanıp tarayabilir. Rumca bir kenarda dursun, Farsça ve Arapça kökenli ağdalı bir kelime bile yoktur türkülerde. Mesela, tren kelimesi tiren şeklinde Türkçeleşerek bir iki türküye girebilmek muvaffakiyetini göstermiştir, onların da bir kısmı hakiki türkü olmayıp türkü formunda bestedir. Koskoca bir maddi kültür unsuru halinde yüzeli senedir hayatımızda bulunan kara trenin manevi halk kültürüne kenarından köşesinden nüfuz etmesi anlaşılabilir. Fakat ispit arabada basit bir teferruattır. Teferruata müteallik Rumca bir kelimenin türküde yer alması ihtimal dışıdır. Dolayısıyla ispit Türkçe'dir. Türkçe bir kelimenin karşısına Rumca yazmak işgüzarlığını gösteren sözlük hazırlayıcıları poyra kelimesinde de böyle üstünkörü davranıp Rumca yazmış olmalılar. Daha sonra hazırlanan diğer sözlükler birbirinin kopyası olduğu için aynı hata tekrarlanarak gelmiştir. Rumların mütehassıs olduğu bir sahada, mesela balık isimlerinde Rumca bir kelimeye tesadüf etmek mümkündür. Lüfer gibi. Ancak lüfere türkülerde asla rastlanılmaz. Araba ve çeşme her yönüyle Türk'e ait unsurlardır. Hun Türklerinin çadırlarını savaş arabalarıyla naklettiği, bu sayede uzak mesafelere çok süratle intikal ederek düşmanlarına üstünlük sağladıkları bilinmektedir. Türklerin icad ederek binlerce yıldır kullanıldığı maddi kültür unsuru arabaya ait diğer bütün aksamın isimleri Türkçe olduğu ortadayken ispit'in veya poyra'nın Rumca olması için hiçbir geçerli sebep gösterilemez.

Türk Dil Kurumu'nun hazine değerindeki oniki ciltlik Derleme Sözlüğü'nü sırf bu kelime için tedarik ettim. Önsözünde; bu sözlükte 1932 yılına kadar yazı dilimize girmemiş ve 1932-1960 yılları arasında yurdumuzun türlü bölgelerinde halk ağzından derlenmiş olan Türkçe veya Türkçeleşmiş sözler vardır, deniliyor. Poyra kelimesinin oradaki manaları şöyle: 1-Su değirmeninin çarkı (Ayancık) 2-Su değirmeninde çarka su çıkması için değirmen oluğunun ucuna takılan yuvarlak parça (Çal, Bergama, Edremit, Susurluk, Ayvacık, Mudurnu, Şarkışla, Pozantı, Akseki, Milas) 3-Çeşme, çeşme yalağı (Cide, Merzifon) 4-Toprak damlı evlerin tavanına konulan hasır (Bolvadin) 5-Yer altındaki suyolu (Yalova, Koyulhisar) 6-Ağaç ya da topraktan yapılmış su borusu, künk (Taşova, Yusufeli, Gürün, Koyulhisar, Ürgüp, Pozantı)

Yine Derleme Sözlüğü'nde apsut kelimesine bakalım. Apsut; 1-Kağnı tekerleğinin ağaç parçaları, ispit. (Aşağıkayı Tosya, Karabüzey Araç, Daday, Safranbolu Şabanözü, Kavak, Artova) 2-Sersem, avanak, budala

Derleme Sözlüğü saha çalışmalarıyla ortaya çıkarıldığı için halk ağzına en yakın kaynak niteliğini taşıyor. Poyra ve apsut kelimeleri yörelerinde kullanıldığı manası verilerek derlenmiş. Derlenen bütün kelimeler Türkçe kabul edilerek kökenleri belirtilmemiş.

Ahmet Caferoğlu'nun Anadolu Ağızlarından Toplamalar eserinde, boyra (Amasya) araba tekerleğinin parmaklarının merbut bulunduğu topun aşınmaması için içine geçirilen delik demir deniliyor.

Ata Erdoğdu'nun Kastamonu Folkloru kitabında poyra karşılığında boru yazılarak en doğru açıklama verilmiş.

Şemseddin Sami'nin binbeşyüzotuziki sayfalık Kâmûs-i Türkî'sinde; poyra için tekerleğin ortasında parmakların sokulduğu etrafı delik ağırşak göbek açıklaması yapılmış. İpsit için de tekerlek çemberinin parçaları, denilmiş. Bu sözlükte yabancı kökenli kelimelerin geldiği dil belirtiliyor, Türkçe kelimelerin yanında açıklama bulunmuyor. Poyra ve ipsit'in yanında köken belirtilmemesi bu kelimelerin Türkçe olduğunun işareti. Şemseddin Sami'nin eseri Türk Dil Kurumu Sözlüğünden daha eski olduğu için ister çeşme borusu, isterse tekerlek göbeği manasında kullanılsın poyra'nın Türkçe bir kelime olduğuna, sonradan yanına Rumca ilavesiyle Türk Dil Kurumu'nun hatasına kurban edildiğine rahatlıkla hükmedilebilir. Aynı şekilde ipsit yahut ispit de Türkçedir.

Bu durumda Türk Dil Kurumu'na düşen iş yeni derlemelerle birlikte mevcut Derleme Sözlüğü'nü esas alarak yeni ve çok geniş bir Türkçe Sözlük hazırlamaktır. Kullanılmış ve kullanılan bütün Türkçe kelimelerin tesbit edilerek manalarının tam karşılıklarının yazılması ve kökenlerinin doğru açıklanması gerekmektedir.

Bu tür vahim hatalara sıkça düşülmüştür. Yakın geçmişte köy isimleri hiçbir ilmi kıstasa riayet edilmeden keyfi kararlarla değiştirilmiştir. Nice özbe öz Türkçe köy isimleri insafsız kara cahillerin marifetiyle başka dillerden geçtiği gerekçesiyle katledilmiştir. Adeta düşman istilasına uğramışçasına yüzyılların asaletli Türk isimleri atılarak yerlerine basit, köksüz, gülünç isimler konulmuştur. Maalesef bu kıyım sineye çekilmiş, bugüne kadar ilim âleminden ve halktan doğru dürüst bir tepki gelmemiştir. Bu cümleden olarak, en az altıyüz yıllık yazılı tarihi bulunan köyümüzün Süzey olan öz Türkçe ismi, hiçbir hususiyet taşımayan, rastgele uydurulan Tatlıca kelimesiyle değiştirilmiştir. Bu feci kültür cinayeti elli senedir yürek sızlatan bir husustur.

Dilde Türkçe kelimelerin bir kısmına haksız yere Rumca yakıştırmasının yanı sıra bir de entelektüel kesimde hangi konudan bahsedilse Ermeni ve Rum ustalardan söz açmak hastalığı mevcuttur. Onlar gittiği için üretimimiz zayıfladı deniliyor, şöyle ustalardı böyle insanlardı diye ağıtlar yakılıyor. Türk insanı onlardan zarardan başka şey görmediği gibi bilakis onlar bütün medeni vasıflarla birlikte mesleklerini de dünyanın en sanatkâr milleti Türklerden öğrenmişlerdir. Son ikiyüzyılda Türk unsuru savaşlarda eriyerek azalırken azınlıklar Türklerden öğrendikleri işlerde temayüz ederek zengin oldular. Herhalde Orta Asya'da Türk bölgesinde bulunan Altın Elbiseli Adamın üzerindeki kumaş inceliğiyle örülmüş altın dokumayı binlerce yıl evvel Ermeni ve Rum ustalar imal etmedi.

Buraya kadar yürütülen muhakeme, tetkik ve açıklamalar poyra'nın Türkçe bir kelime olduğunu isbata kâfi gelecektir. Tam sonuna gelmişken Türkoloji tahsili görmüş birileri kalkıp Türkçe'de p harfi ile kelime başlamaz demesin. Pars, doğrusu bars, pınar, eski dilde buğar örnekleri bu itirazı derhal ortadan kaldıracaktır.

Yüzde yüz Türklüğüne kimsenin itiraz etmeyeceği yöremizle ilgili izaha muhtaç ikinci ve ibretlik vahim bir konu daha vardır. Yine bizim oralarda eskiden maalesef eşek Türk tabiri kullanılırdı. Bu söz hakaret kastı taşımazdı, çocuklara tatlı çıkışmalarda söylenirdi. Şirek filmi çıkınca oradaki sevimli eşekten mülhem biz de evde oğlumuza eşek Tuğrul diyorduk. Benzetme onun da hoşuna gidiyor, sırıtıyordu.

Kastamonu havalisinin Osmanlı ile teşrik-i mesaisi çok eskiye dayanır. Osmanlı padişahları iddiaların aksine Türk unsuruna güvendikleri için sarayın aşçıları, şekercileri, çalışanları umumiyetle Kastamonuludur. O yüzden sarayla haşır neşir olunmuştur. Köylerde bazı evlerde saraydan hediye edildiği söylenen çok kıymetli siniler, mangallar, kamalar, antika eşyalar yakın zamanlara kadar nesilden nesile saklanırdı. Kapalıçarşının azınlık esnafı buralardan yok bahasına topladığı eserlerden epeyce ekmek yemiştir.

Abdülhamid Han'ın, bahçıvanlardan birine eşek Türk diye kızan devşirme saray memurunu, unutma ki ben de Türk'üm, diyerek şiddetle azarladığı bilinen meseldir.

İşte eskiden kullanılan ve şu sıra gazetelere çıkan sözün aslı budur. Türklük şuurunun unutulduğu, Türk'ün horlandığı, hakir görüldüğü bir vasatta yetişen gösterişsiz mahlûk Türkoğlu, memleketine dönünce saraydan alabildiği terbiye ve görgünün yanına bu garip tabiri de ekleyivermiş.

Şimdi Türk'ü yok etmek isteyenler Türk düşmanlarının gadrine uğrayan Türkoğlunu arkadaşıyla telefon sohbetinde bu tabiri kullandığı için ispiyon ediyorlar. Türk Milleti ise bunlara gülüp geçiyor.

Türk Milletinin karakteri yüksektir… Türk Milleti çalışkandır… Türk Milleti zekidir… diye sonsuz bir imanla haykıran, kurduğu devlete Türkiye Cumhuriyeti isimi veren Büyük Türk'ün sayesindedir ki Türklük şuurumuzu yeniden kazandık. Göğsümüzü gererek Türk olduğumuzu söyleyebildik. Türk kavramı bugün her zamankinden çok daha şiddetli saldırılara maruz kalıyor. Şiirde söylendiği gibi gafiller hainlerin peşine takılmış, Türk Devletini yıkmak için elbirliğiyle uğraşıyorlar. Türk Milletini var etme savaşını kazanmak zorundayız. Başbuğ Alparslan Türkeş'in bayraklaştırdığı, her şey Türk için, Türk'e göre, Türk tarafından düsturunu daha fazla geç kalmadan ve iş işten geçmeden hayata geçirmekle mükellefiz.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,15 M - Bugn : 4586

ulkucudunya@ulkucudunya.com