« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

27 Eyl

2008

PALAMUT ZAMANI

27 Eylül 2008

Ekseriyeti alt tabakadan çıktığı halde mümtaz zümre ananesi ihdasına çalışan bazı kılkuyruk üstadlara müteşekkiriz; keramet buyurarak vazettikleri çoğu faydasız can sıkıcı telkinatın arasında, yol parasını hesaba katmaz havasıyla birlikte kendilerine süratle mevki atlatan hasisliklerini örtmeye de yarayan, müfettiş, prodüktör vs. servise binmez, tavsiyesi bizim meşrebimize uyduğu için işimize gelmiş, maksadının aksine iş çıkışlarında sokağın tam kalbine nüfuz etme alışkanlığını sürdürebilmemizi sağlamıştı. Taksim'de buluşup İstiklâl Caddesini boydan geçerek Tünel Galata tarikiyle Karaköy'e, veya Gümüşsuyu'ndan Kabataş'a indiğimiz, yaz kış vapurun açık güvertesinde oturup günlük hadiseleri konuştuğumuz, Üsküdar'da, Kadıköy'de kitapçı vitrinlerinin yanı sıra çarşı pazarı denetlediğimiz günlerde Servet, Don Kazakları kitabını yazarken kırk sene evvel Amerika'ya göçen bir Kazak'la telefonla görüşmüştü. Adamcağız memleket hasretiyle iç çekerek, 'Ah, şimdi İstanbul'da palamut zamanıdır' demişti.

Bu iç çekiş Beş Şehir'de Ahmet Hamdi Tanpınar'ın bahsettiği yaşlı kadını hatırlatır. Yazarın çocukluğunda bir Arabistan şehrinde tanıdığı sık sık hastalanan yaşlı kadın humma başlar başlamaz tılsımlı bir ilaç, büyülü bir iksir adı zikredercesine İstanbul'un meşhur sularını sayıklarmış. Çırçır, Karakulak, Şifa suyu, Hünkâr suyu, Taşdelen, Sırmakeş…

O gün bugün balık sezonu başladığında daha bir dikkat ederim, palamut vaziyetleri nasıl. Elin Don Kazakları Rusyalardan gelip bu sularda balıkçılık etmişler, aradan bunca zaman geçip de Türkiye'den konuştukları tanımadıkları birine palamut hasretini dile getiriyorlar. Onların bu hassasiyetleri yanında bizim burnumuzun dibinde cereyan eden hadiseye alâkasız kalmamız ayıp sayılır. İşe de yaradı, tatsız tuzsuz orkinos yavrusunu torik diye yutturan açıkgöz satıcılara birkaç kez aldandıktan sonra uskumru yerine kolyoza kanmayacak, ithal uskumruyu palamuttan ayırt edebilecek kadar tecrübe sahibi olduk.

Her balığın kendine mahsus değişik hususiyetleri yanında daha makbul sayılan yöreleri vardır. Hamsi Karadeniz olacak, biraz ufakça, gözler iri, eti sıkı, rengi çelik mavisi. Sardalyayı andıran gevşek Marmara hamsisi pek tutulmaz, aşina balıkçılar müdavimlerine diğer müşterilere belli etmedikleri bir göz işaretiyle tavsiye etmezler. Lüfer ise boğazdan tutulmalı. Bazı avare şehzadelerin ecdadın ormanlardaki av geleneğini tebdil ederek geceleri boğazda lüfer avını baş eğlence edinmeleri boşuna değil.

Palamut balığının da hası Şile'den çıkar. Çift hesabıyla muamele görür. İstanbul çığırtkanları kıpkırmızı solungaçları çıkarılarak tablalara dizilen balıkların önünde, Şile palamudu diye bağrışırlar. Şile'nin güngörmüş yerli reisleri balık bereketli olduğunda kıyıda bekleşen halka torik iriliğindeki birer çift balığı göz hakkı diye dağıtırlardı. Hediye balıkla birlikte ihtiyacı kadarını da ucuz yollu satın alanlar ellerinde kuyruklarından tutukları baş aşağı sallanan balıklarla neşe içerisinde yürüyüp geçerken denizin bereketini çarşıya neşrederlerdi.

Ne kadar yenilse tokluk hissi vermeyen beyaz etli kibar balıklar gibi nazenin değildir palamut. Siyah etlidir, doyurur. Kanı da çoktur mübareğin. Derya kuzusu tabir edilmesi belki o yüzdendir. Her şeyi olur, kızartması, ızgarası, fırını, buğulaması. Fazlasını lakerda yapıp saklarlar, balıkçı aileleri kışı bununla çıkarır. Asıl pilakisini methederler. Buğulama ile arasındaki farkı bilmek biraz uzmanlık ister. İmambayıldıyla karnıyarık arasındaki fark gibidir herhalde.


Balıkta Ramazan Bereketi başlıklı bir haber. Avlanma yasağının ardından palamut Yalova'lı balıkçıların yüzünü güldürmüş. Yasağın kalkmasıyla palamut bolluğu yaşandığı ifade eden balıkçılar palamudun iftar sofralarının vazgeçilmez yiyeceklerinden biri haline geldiğini söylemiş. Av sezonunun çok iyi geçtiğini anlatan bir balıkçı satışlardan memnun olduğunu bildirmiş. (Zaman 14 Eylül 2008)

Bu işi çözemedim. Bir gün evvel Üsküdar çarşısında palamut yoktu. Yalova'da bol olduğuna göre şayet kanatlanıp havadan uçmadılarsa Karadeniz'den Marmara'ya göç yolunun geçtiği İstanbul'da daha bol olması lâzım. Hele Şile'de denizden dönen motorlar yarı beline kadar suya gömülü olmalı. Epeydir gidemiyordum, sordum, henüz balık bolluğu yok dediler. Çaresiz Üsküdar'a inip üç tanesi bir kişiyi doyurmaz çingene palamutlarıyla mevsimi açtık.

Fırsat bu fırsat. Ön sayfalar iktidar yalakalığı icabı Ergenekon tefrikalarıyla doluyordu, arka sayfayı da palamut palavrasıyla dolduruveririz olur biter. Her şey güllük gülistanlık, halkımızın karnı tok, sırtı pek. Memlekette bunca saf varken yedir gitsin.



ÖZÜR BORCU

Başbuğ Alparslan Türkeş cezaevinde iken yakasına yapışıp bizi bu hallere sen düşürdün diye ağlayıp sızlayan ikbal budalası tabansızları duyar idik. Türkeş'e herkesin kolaylıkla ulaşıp hesap sorabilme alışkanlığı o günlerden miras kalmıştı.

Şimdi Tuğrul Türkeş'in yaptığı bir özel görüşmenin uygunsuzluğu konuşuluyor, Ülkücülerden özür dilemesi isteniyor ve hatta MHP'den istifa etmesi bekleniyor. Türkeş ismini yıpratmak ne kadar kolay, ne kadar ucuz. Türkeş'ten kurtulmak ne kadar elzem ve acil!

Tuğrul Türkeş'in ne çeteyle, ne darbeyle ilgisi olmayan özel konuşması niçin dinlenilmiş ve kamuoyuna sunulmuştur. Asıl rezillik ve pespayelik budur.

Ülkücülerden özür dilemesi gereken birisi varsa Tuğrul Türkeş en sona kalır. En başta özür dilemesi gerekenler Ülkücülüğü MHP'den dışlayarak iktidarı AKP'ye teslim edenler, Ülkücülüğe ayak oyunlarını, kalleşliği, namertliği, ikiyüzlülüğü, entrikaları bulaştıranlar, Türk Milliyetçiliğine ihanet edenler ve bütün bunları alkışlayanlardır.

Tuğrul Türkeş'in partide olmasının partiye katkısı partinin Tuğrul Türkeş'e sağladığı faydadan çok daha fazladır.

Türk Milleti hovardalığa pek hoş bakmaz fakat her nevi acizlikten ve iktidarsızlıktan hiç ama hiç haz etmez.

İzan sahiplerine de bu kadar söz yeter.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,14 M - Bugn : 31538

ulkucudunya@ulkucudunya.com