« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

29 Eki

2008

CUMHURİYET

29 Ekim 2008

Cumhuriyetin sekbeşinci yılı kutlanıyor.

Büyük Atatürk'ün vücudunun ve ruhunun bütün zerreleriyle Türk Milletini yücelterek haykırdığı, en az Orhun Abideleri kadar milli şuur yüklü ve milli önemi haiz Onuncu Yıl Nutku'nda temenni ettiği gibi ebediyete akıp giden her on yılda bu büyük millet bayramı daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlanıyor mu? Atatürk'ün asla şüphesinin olmadığını vurguladığı Türklüğün unutulmuş medeni vasfı, büyük medeni kabiliyeti inkışaf ederek yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğuyor mu?

Şüphesiz hayır. Çünkü Atatürk'ün vefatının ardından Türk Devletinin kurucu felsefesi Türk Milliyetçiliği geri plana itilmiştir. Türk Devletin başına Türklük şuuru taşımayan, Türk Milliyetçiliği fikrine uzak, hatta damarlarındaki asil Türk kanından ilham almak yerine kanlarında soysuzluk ve bozukluk arayan yöneticiler geçmiştir. 1944'lerde tek partili İnönü döneminde Türkçülüğe karşı başlatılan ihanet hareketi demokratik DP devrinde Milliyetçiler Derneği'nin kapatılması ile devam etmiş, sol partiler eliyle büyütülmüş ve onikieylül darbesi ile zirveye ulaşarak günümüze kadar gelmiştir. Kültür ihaneti öteden beri o derece kök salmıştır ki, büyük Türk Milliyetçisi Atatürk döneminde bile bunların tesiriyle Türk müziği yasaklanmış, Türk dili uyduruk tezlerin tahribatına uğramış, dinde reform gibi saçmalıklara tevessül edilmiştir. Bu uygulamaların mahzurları görülerek rücu edilmişse de zararları halen sürmektedir.

Geldiğimiz noktada maalesef cumhuriyeti sözde çağdaş, nursuz yüzleri mumyaya dönüşmüş üç beş yaşlı kadın savunur görünmekte, cahil öğretmenler çocuklarımıza hâlâ cumhuriyet öncesini karanlık ve sonrasını aydınlık göstermek için uydurulan gülünç hikâyeleri anlatmakta, cumhuriyet düşmanları ise müstehzi edalarla rejimin aksaklıklarını ve kişilerin kusurlarını bahane ederek devleti zaafa uğratmaktadır.

Bilhassa onikieylül darbesi ile had safhaya ulaşan seviyesizlik gittikçe kök salmakta ve idareciler küresel etkiler karşısında acz içerisinde kalmaktadır. Son çeyrek yüzyılımız nü ressamları, sahte Atatürkçüler, sahte dindarlar, sahte demokratlar, sahte milliyetçiler, sahte zinde güçler elinde heba olup gitmiştir.

Önce sahte Atatürkçülerden başlanarak bütün sahtelikler ve sahtekârlıklar teşhir edilmelidir. Bizzat kendisinin nutuk adı verdiği konuşmaya söylev, beyanatlarına demeç denilmesi, geniş ve köklü manalar ihtiva eden millet kelimesi yerine dar kapsamlı ulus kelimesinin ikâme edilmesi ihanetin ilk başlangıcıdır. Türklüğün unutulmuş medeni vasfının inkışafı öncelikle ve muhakkak Türk kültürüne, Türk diline, Türk müziğine sahip çıkmakla mümkün olur. Bu ülkede Atatürk istismarına ve ticaretine artık bir son verilmelidir. Türk Milliyetçileri herkesten fazla müşterekleri bulunan Atatürk ile aralarındaki mesafeyi, oniki eylül dönemindeki ihtirazi kayıtları kaldırmalı, sahte Atatürkçülere de benzeşmek seviyesizliğine düşmeden ve onlarla aynileşmeden Atatürk'ün yüksek ve nitelikli Türk Milliyetçisi vasfını ortaya koyarak istismarcıların inhisarından kurtarmalıdır.

Sahte Atatürkçülerin meydana getirdiği uygun vasatta türeyen ve gelişen sahte dincilerin de maskesi düşürülmelidir. Bindörtyüz yıllık İslam kültürünü görmezden gelen, hatta neredeyse Şanlı Peygamberimiz Hz. Muhammed'i (SAV) ve mukaddes kitabımız Kur'an-ı Kerim'i ikinci dereceye iterek birbirinin tekrarı üç beş risaleyi ve kerameti meçhul bir iki zat-ı muhteremi öne çıkaran zararlı anlayışlarla ilim dairesinde mücadele edilmelidir. Bu konuda Ülkücü teşkilâtlardan yetişen Türk Milliyetçisi ilâhiyatçılarımıza büyük görev düşmektedir. İhtilâl zamanlarında teşkilâtın düzenlediği mevlid-i şeriflerde mevlid sahibinin, isimlerinin en yüksek sesle söylenmesi mükerrer defalar tembih edilmesine rağmen Ülkücü şehidleri es geçip, sahte Atatürkçülerin korkusuyla, oluşan sevabın tamamını Atatürk'ün ruhuna hediye eylemek marifet değildi. Atatürk'ün ruhunun aslında bu dalkavukluklara pek ihtiyacı da bulunmuyordur. Asıl şimdi iktidarın korkusundan adının zikredilmesinden kaçılan Atatürk'e sahip çıkmak zamanıdır.

Türk Ordusu da üçbin mi, beşbin mi artık kaç taneyse eli silahlı hainlerin artık kökünü kurutmalı ve asli vazifesini ifa etmelidir. Pasif İnönücü, halktan kopuk aristokrat ve millete yabancı batıcı ekiplerden ve akımlardan arınarak kuruluşunda ve kurucularında mevcut olan Türk Milliyetçiliği ideolojisini resmen benimsemeli, bağrından çıkan Mete Han, Alparslan, Yavuz, Enver Paşa, Atatürk ve Başbuğ Alparslan Türkeş gibi kahramanları örnek alarak Türk Milletinin bugününü ve yarınını teminat altına almalıdır. Bugün yürüse güneyde Yemen'e, doğuda Pekin'e, batıda Viyana'ya kadar önünde duracak güç bulunmayan Türk Ordusu teknik noksanlıklarını ikmal ederek Türk Milletine hizmet yolunda yürümelidir.

Bütün bu işleri halletmekle mükellef Ülkücüler ise silkinip kendilerine gelirlerse ve başlarında uyuyanları uyandırırarak harekete geçirirlerse veya uyumayanları başa getirirlerse bundan sonra cumhuriyet bayramlarını elbette daha büyük saadetlerle, sevinçlerle, huzur ve refah içerisinde kutlayabiliriz.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,14 M - Bugn : 31444

ulkucudunya@ulkucudunya.com