« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

14 Oca

2009

TAKKE DÜŞERKEN

14 Ocak 2009

Tepetaklak edilen ehram sayesinde kavuştukları nimetlere rüyalarında görseler inanmayacak olanlar saltanatlarını sürdürmek için geçmişteki irticaya karşılık bir darbe, bir terör örgütü tutturdu gidiyor. Kamuoyu aylardır tek taraflı kirli bilgi bombardımanına maruz kalıyor. Böylesine yoğun medya terörü altında zihinlerin hür düşünebilmesi imkânsız hale geliyor. Sağduyulu vatandaş inanmayıp sorguladıkça, kurgulanan dehşet senaryosunun etkisi azaldıkça her geçen gün yeni sahneler açılıyor. İmtiyazlılar haricinde perde arkasına bakmak yasak, sadece üfürükten tayyare şamiller izin verilen kadarını görebiliyorlar. Kalan kısmını üçüncü ağızdan duydukları dedikoduları kafalarına göre yorumlayarak hitab tarzlarından, ses tonlarından bir numara arama maskaralığına devam ediyorlar. Yoğun tazyik altında bu saçmalıklara inanıp inanmamak herkesin zekâsına, aklına, fikrine, ferasetine, ilmine, irfanına kalıyor.

Devletin üst makamlarında bulunmuş şahsiyetler halkın sevmediği bazı karanlık isimlerle harmanlanarak zihinler bulandırılıyor. Televizyon kameraları eşliğinde Ümraniye'ye Gölbaşı eklenerek, Ergenekon denilen oluşuma Susurluk monte edilerek aşure gibi bir karışım pişiriliyor. Yalçın Küçük'ün bölücübaşıyla konuşmalarını televizyonda yayınlamak nedense bugün akıllarına geldi. Otuzyedi soruya vereceği cevaplarla olaylara ışık tutmasına bel bağlanan Kanada'daki karanlık yüzlü şarlatanın kim olduğu, tiyatrodaki rolü bilinmiyor. Bunlar darbe mi yapacak, darbeye zemin mi hazırlayacak, toplumda korku ve infial mi uyandıracak, önemli şahıslara suikast mı planlayacak, anayasal düzeni silah zoruyla mı değiştirecek, belli değil. Pozisyonlarının, güçlerinin ve silahlarının darbeye yetmeyeceği anlaşılınca darbeye zemin hazırladıkları söyleniyor. Darbe gücünü elinde tutanlarla aralarında, siz şu eylemleri yaparsanız darbe bizden hediye diye noter tasdikli mukavele mi imzalanmış? Her gün ağız değiştirilmekten vazgeçilip net bir şey söylense de halk neye inanması gerektiğini bilse. Bunların istikbaldeki mutasavver suçlarına önleyici tedbir mi alınıyor, yoksa mazide işlenen bir takım seçilmiş suçlara fail mi aranıyor? Yoksa devlet yıkılırken darbecilik ithamına uğramak korkusuyla hiç kimsenin devlete sahip çıkamaması, işgal karşısında sivil savunmanın kırılması mı hedefleniyor?

Zekâ önemli bir haslet. Kırklı yılların istibdadını müteakip oluşturulan demokrasiyi tekrar yarı istibdata dönüştürmekte tecrübeli bir ekolden gelen ve liderinin dikkat ettiği dostluk çizgisine ters düşerek bir defasında Türkeş'le cedelleştiği için hayli itibar kaybeden tecrübeli politikacı Cindoruk, demokrasi müstebiti kesilenlere en doğru sözü söyledi: "İhtilal olsa haberiniz olmaz."

İhtilal zemini oluşması için diğer şartların yanında terör olaylarının tırmanmasının beklenmiş olması bütün ihtilallerin oniki eylülü örnek almasını gerektirmez. Darbe için terör mutlak şart değildir. Her ihtilalin kendine mahsus şartları, sebep sonuç ilişkileri vardır. İhtilalci adam başaracağını hesap etmiş, sonuçlarını göze almışsa teröre ihtiyaç duymadan da ihtilalini yapar. Kaldı ki ülkemizde savaş ve isyan boyutuna varan PKK terörü yaşanmaktadır, darbe için böylesine bulunmaz fırsat varken niye başka maceralar aransın. Bugüne kadar darbeyle iktidara el konulmasına şartlanıldığı için darbe korkusuyla ve darbecilerin cesaretle üzerine gidildiği havası verilerek küresel icazetli iktidara kök salınması anlaşılamıyor.

Evrak çantasının astarında kroki! Kozmik uymadı, klasik verelim. Eski Özel Harekât Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin'in evindeki aramalarda evrak çantasının astarında kroki ele geçirilmiş. Yandaş medyadan okumuyoruz, TRT radyo ana haber bülteninde gün boyu ilk sıralarda verilen flaş haber aynen böyle. Tarihinde ilk defa tamamen siyasi borazan haline gelen TRT yetmiş milyonla düpedüz dalga geçiyor olmalı. Ezberbozan isimli facia program TRT'nin ne hale getirildiğini göstermeye yeter.

Yandaş gazetelere göre; kriminal polisi Gölbaşı'ndaki mühimmatın beş altı ay önce gömüldüğünü değerlendiriyormuş, emniyetin verdiği tarih Eruygur ve Tolon'un gözaltına alındığı tarihten hemen sonra gömülmüş olma ihtimalini güçlendiriyormuş, Şahin istihbaratçı ve tetikçilerden oluşan yirmi kişilik suikast timi ile mahalli seçimler öncesinde üç aşamalı şok suikast hazırlığında olduğu yönündeki tespitler üzerine tutuklanmış. Yine yandaş televizyonlar seyirciyi etkilemek için uzatabildikleri kadar uzattıkları son dakika gelişmelerini kirleterek sunmaya azami gayret ediyor. Yoruma dayalı cümleler iddia ediliyor, ifade ediliyor, değerlendiriliyor, söyleniyor, kaydediliyor, öğrenildi gibi faili ve kaynağı meçhul fiilimsilerle tamamlanıyor. Zanlılar tutuklandıkça sevinçten gözleri ışıldıyor, serbest bırakılanları söylerken yeisten sesleri titriyor. Sade vatandaş tabiatıyla korku filmi gibi dehşet ve şaşkınlıkla seyrederken, aslında ne olup bittiğini pekâlâ bilen devlet düşmanları ile devletten canı yanan bir kısım mağdur vatandaşlar ve burnu kanamadığı halde mağduriyet edebiyatından geçinen küçük hesap ve süfli duygu sahipleri sevince eşlik ediyor. Asıl mağdurlar her zaman olduğu gibi devletin bekasını düşünüyor.

Ortada bir örgüt varsa, evi aranan şahıs arkadaşları için eylem planlayacak kadar aktif örgüt üyesiyse, bu örgütün mensubu oldukları iddia edilen kişiler herkesin gözü önünde dalgalar halinde aylar önce tutuklanarak cezaevine doldurulmuşsa, ilgili ilgisiz onlarca insanın evlerinin geceyarıları basılıp saatlerce didik didik arandığı herkes tarafından biliniyor ise... Devlette özel harekât daire başkanlığına kadar yükselmiş, geçmişte benzer konularda soruşturma geçirmiş, tutuklanmış, yargılanmış, hapis yatmış profesyonel ve tecrübeli bir şahsın yanında yöresinde suç delili olabilecek bir toz zerresini dahi tedbiren yok etmesi gerekirken silahların bulunduğu yeri gösteren gizli krokiyi evindeki evrak çantasında saklaması kendisinde akıl noksanlığı olduğunu mu gösterir, yoksa olayı bu şekliyle kamuoyuna sunanlarda hiç zekâ olmadığını mı? Üçüncü şık, kamoyunda zekâ olmadığının sanılmasıdır ki, bunu böyle kabul ederek senaryo üretenler yanıldıklarını sonradan anlıyorlar. Daha sonra krokinin şifreli CD'ye kayıtlı olduğu yazılıp söylendi. Zahmete girmeselerdi, girişteki portmanto aynasına iliştirilmişti denilseydi de bunca toz duman arasında yenilir yutulurdu.

Eylem yapacak adam silahları niye gömsün, bilakis gömüldüğü yerden çıkartır, geçen her anın aleyhte işlediği bunca zamandır boş duracağına bir iki eylem patlatır. Nasıl terör örgütüdür, hakkında gürültü çok, ortada eylem yok. Sonra, ilgi şahıs gömdüğü yeri aklında tutamıyor mu, bir iki hatırlama notu almak yerine detaylı kroki çiziyor. Kroki yer hakkında bilgisi olmayan üçüncü şahıslara tarif için çizilir. Hadi çizdiğini kabul edelim, çizen şahıs yakalanmışsa, kroki de ele geçmişse bulunacağı kesinlik kazandığı için inkâr edemez, götürülür yerini gösterir. Göstermezse yine onun nezaretinde kazılır, çıkarılınca gözüne sokulur. Hem delil daha kesin ve inandırıcı bir usulle elde edilmiş olur, hem iş makinesiyle bomba aramak rezaletine mahal kalmazdı. Böyle olursa silah filan ortaya çıkmayabilir, takke düşer kel görünür, bir çuval incir berbat olur, perde yıkılır arkasında saklananlar ortaya dökülür, dehşet senaryosu balon gibi sönerdi denilirse, o başka.

Dün mazlum rolündeyken bugün zalimleşenleri, dün mağrur iken bugün mağdur edilenleri ibretle seyrediyoruz. Muktedir kişileri, resmi görevlileri, bunlarla ilişkili irili ufaklı parti başkanlarını, Susurluk ile meşhur olan isimleri, yine bunlarla irtibatlı siyasileri hiçbir zaman kahraman görmediğimizi belirtelim. Kahramana ihtiyaç yok. Bizim için kahraman Başbuğ Alparslan Türkeş'in çizgisinde son nefesine kadar sapmadan yürüyen Türk İslam Ülkücüleridir. Bununla birlikte Susurluk sonrasında ışık söndürüp yakılarak vatanseverliğin ezilmek istendiğinin farkındaydık. Huylu huyundan vazgeçmez, son dalgada iflah olmaz bazı solcular Susurluk'u öne sürüp uçuruma iterek kendilerine batan iğneyi çıkarmaya çalışıyorlar. Geçmişte de askere, polise kurşun sıkıp, sıkıştıklarında utanmadan onlara sığınır, bizleri faşist diyerek şikâyet ederlerdi.

Tanımayız, bilmeyiz, hatta sırıttıkları düğün fotoğrafındaki neşeli hallerini hatırladıkça akılsızlıklarına öfkeleniriz ama vicdanımız adliyeye götürülürken başını eğmek isteyen, uzanmaya yeltenen, bastırmaya çekinen, tekrar hamleden geri durmayan, ensesinde, boynunda, sırtında tedirgin dolaşan ellerin cüce namertliğe hizmet ettiğini söyler. Hiç sevmediğimiz Kemal Gürüz'lerin adi suçlu muamelesine tabi tutulması, paşaların üç dört gün sonra üzerindeki aynı kıyafetlerle salıverilmesi en hafif ifadesiyle basitliktir. Başa gelene vakarla tahammül etmeyip nezarethane soğuktu diyerek sızlanmak da ayrı bir basitliktir. Burada birileri geçmişi, karakolları, cezaevlerini, işkenceleri hatırlatabilir. Onunla bunun ilgisi yok. Onların failleri serbestçe dolaşıyor. Ülkücü sızlanmaya, emsal göstermeye, ihbar etmeye, şikâyet etmeye tenezzül etmediği gibi başkasına suçunu başkasının eliyle başkasından çıkarıp avunmayı, hasımlarının dahi zelil durumuna sevinmeyi, oh olsun deyip el çırpmayı küçüklük saymalıdır. Hak aramak, dava gütmek ayrı bir bahis. Oniki eylül mağduriyetlerinden bahsedenlerin temsilcileri mecliste milletvekili idi, bir kısmı MHP'den ayrılıp oniki eylülün en büyük mağduru Başbuğ'u zor durumda bırakmaktan başka işe yaramadılar. Zulüm üzerinden sevinç çığlığı atmak, haddini bizim bildirmemiz gereken Saddam'ı yok eden Amerika'nın zulmünü alkışlamaya, bize ihanet edilen Filistin'de katliam uygulayan İsrail'i desteklemeye benzer. Hukuka saygılıyız, tamam, ancak nereden gelirse gelsin, kimi hedef alırsa alsın hukuk dışılığın, basitliğin, küçüklüğün, seviyesizliğin her türüne her zaman karşıyız.


Ulusalcıların ve sol çevrelerin eleştirmek için papağan gibi tekrarladığı, iktidarın rejimi değiştirmeye çalıştığı, laikliği zedelediği, Atatürk ilke ve inkılâplarına karşıdevrim yürüttüğü, cumhuriyetin kazanımlarını kaybettirdiği tamamen vehim ve ters etki meydana getiriyor. Şu uzaktayken bir şey sanılan yaşlı sosyologun dönünce ortaya attığı mahalle baskısı hikâye. Muhafazakârların çektiklerinin intikamının alındığını zannedip mutlu olması da boş kuruntu. Ne karşıdevrimden, ne intikamdan, ne de olmayan mahallenin olmayan baskısından bahsedilebilir. Çile çekmeye halen devam eden başörtülülerin mirası üzerinde sonradan görme bir avuç türbanlı tepiniyor. İktidarın irtica bahsinde başardığı tek şey yeni madeni bir liralıkların yazı yüzünü mecidiyeye benzetmiş olması. Fena görünmüyor, ruhlarında büyük devlet hasreti taşıyan çocukların hoşuna gidiyor. Hilafetin Filistin meselesinde olduğu gibi uydu devletlerle göstermelik mekik diplomasisiyle değil ancak büyük devlet olmakla işlerlik kazanacağını akıl edemeyen üç beş romantik Osmanlıcının dışında kimsenin irtica filan getirmeye niyeti yok.

İktidara, darbecilere ve bütün iktidarlara mecbur edilen tek şey var. Türk Milletini mutsuz kılmak, fakir ve borçlu hale getirmek, Türk devletini yıpratmak, zaafa uğratmak ve küçültmek, Türk vatanının bölünmesine zemin hazırlamak. Bu dönemde çok hızlandı ve belirginleşti. Korku imparatorluğunda gerisi kendiliğinden gelişiyor. En Atatürkçü geçinen muhitlerde Atatürk isminin ağza alınamaması korkunun, samimiyetsizliğin ve Türk Milleti aleyhine ortaya konan bölücü icraatların içten içe desteklendiğinin göstergesi. İktidarda CHP olsaydı da fark eden bir şey olmayacaktı, Ermenicilik, Kürtçülük, bölücülük, mezhep çatışması yürüyüp gidecekti. MHP ise karşı çıktığı değişimleri kendi eliyle hayata geçirmek zorunda kalmadığı için iktidarda olmadığına şükrediyor ve iktidara gelmemeye gayret ediyor. Bu ahval ve şerait içinde yeni bir milli kurtuluş hareketi özlenmesinden daha tabii ne olabilir.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,14 M - Bugn : 481

ulkucudunya@ulkucudunya.com