« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

28 Oca

2009

MÜTAREKE KALEMLERİ

28 Ocak 2009

Devlet Övünç Madalyası sahibi emekli Albay Abdülkerim Kırca'ya Allah'tan rahmet dileriz. Vatan uğruna verdiği mücadeleler, hain kurşunların mahkûm ettiği tekerlekli sandalyede on yıldır çektiği sıkıntılar, şerefsiz itirafçıların ve iftiracıların tezviratları, gazilikten daha yüksek manevi makamlara yükselmesine vesile olmuştur inşallah.

Albayın ardından silah arkadaşları, silahlı kuvvetler camiası ve canını ortaya koyarak hizmet ettiği Türk Milleti hüzünlenirken, yıllarca mücadele ettiği kan içici hain teröristlerin sevinmesi tabiiydi. Yandaş medyada tüneyen Türk düşmanlığının eli kalemli destekçileri de gayet memnun. Vahşette Vahşi'yi utandırırcasına, şairin vasfettiği, yırtıcı, his yoksulu sırtlan kümesini andırırcasına, ölüme saygı duymadan ölüye hakaret ediyorlar.


"…Ayılanlar bayılanlar, merdivenden kayanlar, yurt içinde ya da yurt dışında kalbi sıkışanlar, mermiye kafa atanlar… Efendiler hesabı ödemeden nereye?..." "Bir PKK itirafçısı 'şaibeli' bir emekli albayı suçladı, adam da intihar etti…." (E. Ardıç 21-23 Ocak 2009 Sabah)

Hainlerle girdiği çatışmalarda yaralanarak tekerlekli sandalyeye mahkûm olan ve tezviratlar yüzünden intihar eden şerefli bir Türk subayına, mermiye kafa attı diyerek alay ediyor. Bardak şaklatıp oynayan limonatacı zevzekliğiyle ayılanlar bayılanlar diye takibata uğrayanların ölümleriyle, hastalıklarıyla, sağlık problemleriyle zevkleniyor, utanmaz. Şaibeli ibaresini tırnak içinde ekleyerek şerefli Türk subayı hakkında şaibe uyandırıyor. Bunlara göre teröristler temiz, terörle mücadele eden şerefli Türk askerleri ve emniyet mensupları şaibeli. Aklınca Refik Halid'in harbi kaybeden İttihatçılara sorduğu soruyu soruyor, efendiler hesabı ödemeden nereye? İttihatçı liderler hesabı Ermeni ve Rus kurşunlarıyla ödediler. Sen kimsin, neyin hesabını, ne hakla, kimden soruyorsun? Onlar İttihatçı, sen de katledecek Ermeni terörist misin? Türkçenin büyük üstadı Refik Halid ittihatçılardan sonra milli mücadeleye de muhalifti, kirpi müstear ismiyle siyasi mizah yazar, kalemiyle iğnelerdi. Sivri dilinin belasını zaferden sonra sürgün edilerek çekti, dönüşte nadim oldu. Atatürk'ün sanatkâr kalemine duyduğu hürmet sayesinde sürgünle yetinilerek yakayı sıyırdı denilebilir. Hüseyin adlı biri başkan seçilirse eşek gibi anıracağını vaad eden siyasi taklitçilerinde hürmet uyandıracak belagatli kalem de yok. Kirpi az çok sevimlidir, sırtlanın nesini sevmeli. Sürü halinde saldırıp dişi aslanların avını çalarlar, bir pençede bellerini kıracak erkek aslan kabarmış yeleleriyle kükredi mi kaçacak delik ararlar. Sonra hiç ders almamış gibi boş meydanda yine bildiklerini okurlar. Encamları malum oluyor besbelli, bu kadar vahşi ve iğrenç çığlık başka nasıl izah edilebilir.


"İntihar mı cinayet mi, her şeyiyle muamma! …1998 Nisan ayında Antalya'da PKK'lılarla girdiği çatışmada yaralanıyor ve omuriliği zedelendiği için, o tarihten sonra sürekli felçli. 1998'de yarbay rütbesinde olan Kırca, tedavi görürken albaylığa terfi ediyor. Hem de Aytaç Yalman'ın elinden! Garip!... Bu bilgilerle birlikte, hepsini değerlendiğinizde, Kırca'nın ölümünün hiç de basit bir intihar olmadığı ortaya çıkıyor. Kimbilir arkasında neler vardır?.." (A.Karahasanoğlu 21 Ocak 2009 Vakit)

Hainlik virüsü bir kere bulaşmaya görsün, her şeye haince baktırır, her vakayı haince gördürür. İntihar mı cinayet mi her şeyiyle muammaymış, kimbilir arkasında neler varmış. Cinayet olduğuna dair elinde delil var mı, sen adli tıp mısın? Arkasında neler olduğunu biliyorsan söyle, bilmiyorsan niye ilk günden ortaya laf atıp saçma sapan iddialarla kafa bulandırıyorsun. Çatışmada yaralanan bir subayın tedavisi esnasında süresi dolmuşsa, bir üst rütbeye terfi etmesinin ve terfisini zamanın Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman'ın elinden almasının neresi garip olabilir. Ulus çarşısından yahut Mercan yokuşundan apolet satın alınıp yoldan rastgele çevrilen bir adama verilmiş sahte bir rütbe değil. Bizzat kuvvet komutanı eliyle takılması garip olmadığı gibi, silahlı kuvvetlerin fedakâr mensuplarına verdiği değeri gösterir. Terörle mücadelede üstün başarı gösterenlere erken terfi de verilmelidir.


"Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı 'Yargısız İnfaz'. Jitemci albay intihar etti diye çok sert çıkmış, cenazede filan gövde gösterisini ihmal etmeyen Genelkurmayımız. Aa meğer yargısız infaza kurban gitmiş albay! Medyanın yargısız infazına. Yaa! … Bu halk bunların yanında mı peki? Sessiz sürü kıvamlarını ne zaman bozmuşlardı ki?" (P. Mağden 22 Ocak 2009 Radikal)


"… Şimdi yediği haltlar ayyuka çıkmış bir Jitemci'nin ölümünü kullanarak yine Ergenekoncular'ı halkın öfkesinden korumaya çalışıyorlar… Bazı ölümler yası hak etmez…" (G. Göktürk 23 Ocak 2009 Bugün)

"… Onsekizbine yakın faili meçhul var…" (A. Altan 27 Ocak 2009 Star)


Biri Türk Genelkurmay Başkanına Ak Tolgalı Beylerbeyi nitelemesiyle dalga geçiyor, Türk Milletine sessiz sürü diyerek hakaret ediyor. Diğeri otuzbin vatandaşımızı şehid eden PKK terör örgütünü yok sayıp yerine Jitem'i ikame ediyor. Genelkurmay Başkanı sesini yükseltince, bir şey olmaz, az biraz sert çıkmış diye dalgaya devam ediyorlar. Bunları emekli subaylar kesmiyordu, önlerine yem atılan muvazzaf subay tadı iyi geldi, daha daha istiyorlar, hepsini yeseler doymayacaklar.


Yandaş medya, mütareke basınının ta kendisi. Türk düşmanlığı, terbiyesizlik, edepsizlik, utanmazlık, yalan, iftira diz boyu. Her biri başka gazetede, sağcısı, solcusu, liberali, demokratı, sözde dincisi hep aynı, iki düzine daha ilave edildiğinde topu topu hepsi bu kadar. Yetmiş milyonluk Türk Milletinin gözünün içine baka baka ihanet tohumlarını saçıyorlar. Yediği haltlar ayyuka çıkmış Jitemci kullanılarak Ergenekoncular halkın öfkesinden korunmaya çalışılıyormuş. Halkın kime öfkelendiğini elbette göreceğiz.


Yirmisekiz şubatın mimarlarından eski genelkurmay başkanı, dünya alemin tanıdığı emrinde çalışan tuğgenerali tanımazdan gelirse, korkarsa demiş olmayalım, yirmisekiz şubatın bin yıl süreceğini söyleyip gerilimi arttıran halefi diğer eski genelkurmay başkanı Encümen-i Dâniş adı verilen mahiyeti belirsiz toplantıdan çıkışta gazetecilerin sorusu üzerine 'suçumuz varsa bizi de alırlar' mealindeki sözlerle zımnen hem alanları haklı bulan, hem alınanları suçlayıcı, hem de teslimiyetçi davranış sergilerse, onun da halefi piknik tipler genelkurmay başkanlığı makamına getirilirse, olacağı budur. Sırtların çenelerin güçlüdür; elini paltosuna sokan masonlar, kapalı kapılar ardındaki ihtiyar heyeti, jakoben seçkinciler diye taşa tutarlar adamı. Oniki eylül milliyetçileri ezmişti. Yirmisekiz şubat bu iktidarı doğurdu, ebeliğini de şimdiki muhalefet partileri yaptı. Şimdi elleri çenelerine dayamış hep birlikte devletin yıkılışını seyrediyorlar. Daha ne suçu olacaktı ki?

Oniki eylül sayesinde müsteşarlığı havada kapan, o vakit demokratlık hiç aklına gelmeyen kahraman abimiz Tank Hasanlardan, demokrasi abidesi Nazlı hanım teyzelerden daha fazla askeri vesayete karşıyız. Zaten bu belaları başımıza saran muhalefet partilerinin beceriksizliği ve askerin yarı vesayetidir, postmodern müdahaleler ile anlaşmalı emuhtıra akılsızlığıdır. Ancak hainliğe karşı daima Türk askerinin ve emniyet güçlerinin yanındayız, hem de dâniş azalarından çok daha ileri seviyede.

Devleti korumak ve kollamakla görevli güçler, milliyetçi parti ve teşekküller tesanüt içerisinde ihanetin önüne geçmelidir. Muktedir olamıyorlarsa bu ihaneti durduracak Milliyetçi-Ülkücü kadroların önü açılmalıdır. Brifinglerle vakit kaybederek devletin yıkılışına seyirci kalan asker, ihanetin ekmeğine yağ süren yarım tavırlar yerine daha net ve kararlı tavır koymalı, yapamıyorsa tez elden yeni Türk Devletini kuruluşunda görev verilecek milliyetçi kurmay subayları yetiştirmelidir.

Milliyetçiler, kimi zaman sağa kimi zaman sola dönüp, kimi zaman sütre gerisine sinmekten vazgeçmeli, dillerine sahte demokrasiyi pelesenk edip, MHP gelirse MHP'ye, gelmezse verilen siyasi desteğin bedelini tahsil için AKP'ye, o da olmazsa laiklik kontenjanından CHP'ye göz kırpan ve bütün varlığını siyasete borçlu olan orta düzey bürokrat ve her tarafa dönen kasaba müteahhidi kurnazlığından kurtulmalı, ebcede benzeyen acaip iktidar hesaplarıyla gülünç olmak ve büyük çatı hayaliyle hâlâ ecnebi vatandaşı reklâmcıya yalvarmak yerine davasına sarılarak büyük ve Milliyetçi Türkiye'yi kuracak ehil Ülkücüleri baş tacı etmelidir.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,15 M - Bugn : 2091

ulkucudunya@ulkucudunya.com