« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

04 Şub

2009

DAVOS

04 Şubat 2009

Davos nedir?

Delikanlı jönüyle, yükselen gerilimi ve ağlaşan mazlum aile efradı ile, işbilir danışmanlar elinden çıkmış kısa metrajlı basit bir yerli senaryo olabilir.

Daha karışık bir Hollyvood senaryosuyla, dinlerarası ittifakların değiştiği, milletlerarası dengelerin yeniden tanzim edildiği, Yahudiliği himayeden vazgeçen batının Siyonist tasalluttan ve finans kuşatmasından kurtulmak için ezeli Hıristiyan Yahudi çatışmasını göze alarak, kendisine tam bağlı ılımlı müttefikine mayınlı tarlaya attırdığı ilk test adımı olabilir.

Yarım yüzyıldır Yahudi sempatizanlığıyla bizar edilen, Nazi aleyhtarlığı bahanesiyle köşeye sıkıştırılıp sürekli baskı altında tutulan Almanya'nın destekleyici bir takım yan unsurlarla birlikte eski müttefiki eliyle dünyada Yahudi aleyhtarlığı dalgasını başlatmayı hedefleyen ustaca bir karşı hamlesi olduğu akla gelse de, uzak ihtimal. Filistin'deki mezalime hiç ses çıkarmadıklarına bakılırsa bunlar kendilerinin suçlu olduklarına iyice inandırılmış olmalılar. Müslüman kıyımının umurlarında olmaması normaldir. Buna rağmen Türk dünyasında menfaat elde etme faaliyetleri büyük devlet iddiasını sürdürdüklerini gösteriyor.

Ya da, Davos her şeyiyle kendiliğinden gelişen, bazı hayırlara ve şerlere vesile olacak muhteşem bir mucizevî tesadüftür. Siyasi ümmetçiliğe lütfedilmiş müthiş bir gol pozisyonudur. Hazırlıksız çıkıldığını gösteren van munit nidaları bu ihtimali güçlendiriyor.


Ne olursa olsun, başbakanın resmi basılı hediyelik bardaklar ve adına bestelenen şarkı dışında henüz ciddi dış tesirleri görülmedi. İlk mükâfat Suudi Arabistan'dan, bize karayoluyla Hac için vize vereceği rivayet olunuyor.

İçeride meseleye Türklük açısından bakan yok. Mırın kırın ederek eleştiren Yahudi sempatizanları ile kendilerinden menkul kerametleri sarsılan baronlar ve monşerler dışında herkes Başbakanı takdir etti. Henüz tam manasıyla milli devlet vasıflarını kazanamadan parçalanmaya çalışılan Türkiye, yandaşlara göre, Davos'ta bir gecede imparatorluk haline geliverdi! Sınır kapılarında yarım saat bekletilen başbakan bir anda dünya liderliğine terfi etti. Dünyayı parmağında oynatan Yahudi balonu -şayet balonsa- söndü gitti. Bu arada Gazze'de İsrail saldırıları halen devam ediyor.

Altı senedir finans efsanesi halinde ara sıra gündeme gelen, danışman etiketli iş takipçilerinin kuvvetli referanslarla musallat oldukları bazı bankacılara tatlı rüyalar gördüren hayali yüzmilyarlarca dolarlık körfez sermayesi yine iştahları kabarttı. Paralar kamyonlara yükleniyor olmalı, peşin parayı görenlerin gözleri ışıldıyor. İç ve dış borcumuz da bir anda hallolacak. Şimdiye kadar gelmesine bürokratlar engel olmuş!

Verdiği oyların isabetinden şüpheye düşmüş olan muhafazakâr seçmenin güveni yeniden tazelendi. İktidar her halükarda oylarına üç beş puan ekledi. Yaşar Kemal ve Nazım Hikmet'ten sonra arada sessizce Çetin Altan'a da iltifat edilerek aşırı solun yanında liberal solun da sempatisi kazanıldı. Ulusalcı sol cezaevinde gün saysın. Bundan böyle Ergenekon'un tükendiği yerde Davos imdada yetişip, iktidara yöneltilecek her eleştiririn ve ülkede yaşanabilecek her olumsuzluğun Yahudi kaynaklı izah edilebilmesine bahane teşkil edecek. Bu, körfez sermayesinden daha gerçek, çok daha cazip, tükenmez bir siyasi sermayedir.

Maalesef siyaset sahnesinde herkesi bilgeliği ve karizmasıyla Türk milli menfaatlerini dikkate alarak hareket etmeye sevk eden ve gerektiğinde cebreden Alparslan Türkeş gibi Türk Milliyetçisi büyük liderler yok. Baykal ve Bahçeli dahi gönülsüz de olsa politik mülahazalarla günlerce düşünüp eninde sonunda destek vermek zorunda kaldılar. Hadise soğudukça daha sağlıklı varacakları doğru değerlendirmeler iktidar yandaşlarının sürekli tepkisine maruz kalacaktır.

Milli meselelerde hassasiyet derecesi pek anlaşılamayan Genelkurmay pek anlaşılmaz olsa da en doğru yorumu ortaya koydu: Türkiye'nin tüm ülkelerle yürüttüğü ikili askeri ilişkilerde milli menfaatler doğrultusunda hareket etmek esastır. Bu kadarı bile yandaşların eleştirilerine hedef oldu.

Milli meselelerde daha net tavır ortaya konulmalıdır. Türk Milletinin güvenliği ve mevcudiyeti silahlı kuvvetlerin teminatı altındadır. Sudan bahanelerle, yerli yersiz çıkışlarla yıpratılma sürecine katkıda bulunulmamalı, fakat politik hesaplarla hayati meselelerde ülkenin yanlış istikametlere saptırılmasına sessiz kalınmamalıdır. Batı o kadar önemli değildir ve batının kuyruğu olmakta ısrar yanlıştır, fakat Türkiye'nin yönü Ortadoğu'dan önce Türk dünyası olmalıdır.

Yakın tarihimizde Alparslan Türkeş ve Dündar Taşer gibi çok büyük çaplı fikir adamları, çok büyük Türk Milliyetçileri, üstün kabiliyetli askerler ve büyük liderler yetiştiren bu kutsal ocak nasıl olur da ulusalcı adı altında İstiklal Marşı ruhundan dahi uzak, milli ve manevi değerlerden rahatsızlık duyan bazı generaller yetiştirir? Sivil kanatla kafa kafaya verip oluşturdukları gerilim siyasi ümmetçiliğin yol almasına sebep olmuştur. Korkulur ki iş terse dönüp üç beş sene sonra Türklükten tamamen uzak ve rahatsız siyasi ümmetçi generaller çıkmasın. Bunun için bilhassa Dündar Taşer'in Büyük Türkiyesi isimli muazzam eserin askeri okullarda ve harp akademilerinde ders kitabı olarak okutulmasında fayda vardır. Bugüne kadar yapılan hatalardan dönülmelidir. Türk Milliyetçiliği kusur olarak görülmemeli, kurmaylığın ve yükselmenin ilk şartı olarak fikri derinliğe sahip katıksız ve koyu Türk Milliyetçiliği aranmalıdır.

Türkiye'nin büyük devlet olduğunu, Türk Milletinin büyük millet olduğunu bazıları yeni kavrıyor olabilir. Milli olmak şartıyla Türk Devleti imparatorluk potansiyeline her zaman sahiptir. Önce yetmiş milyon Türk'ü Türklük şuuruyla bezemek lazımdır. Devleti yönetenlerden öncelikle beklenen, Adriyatik'ten Çin Seddi'ne Türklüğün öz coğrafyasında Türklük bayrağının daha güçlü ve birlik içerisinde dalgalandırılmasıdır. Türk Milliyetçileri Yahudi'den gelebilecek zarardan korkmaz, ancak tarihi tecrübeyle Ortadoğu'dan Türk'e gönüllü bir hayır gelmesini de ummaz. Mazluma kol kanat gerilmesi herkesi mutlu eder. Türk Devletinin gücü öncelikle içeride ve dışarıda mazlum ve mağdur Türk insanı için sarf edilmelidir. Pısırık, güdümlü ve onursuz batıcı politikalardan vazgeçilmesi iyi bir adımdır, devamında Türkiye yüzünü bütün büyük güçlerin sonsuz kaynaklarını talan için cirit attığı Türk coğrafyasına çevirmelidir. Milli Doktrin Dokuz Işık'taki, Her şey Türk için, Türk'e göre, Türk tarafından şiarının özü budur.

Halkımıza gerçekler doğru dürüst anlatılsa, kendi öz kardeşi perişan vaziyetteyken dönüp bakmadığı halde kadrini bilmeyen başkaları için kahramanlık taslayanlara iyi gözle bakmayacaktır. Herkes önce kendi kardeşi, hısım akrabası ve soydaşıyla ilgilenmek, sonra diğerlerine el uzatmak durumundadır.

Avrupa, Türk'ün yanında hiçbir etnik kimlik katmadan, Türkler geliyor, diyordu. Çünkü Türklerin yanında başka etnik kimlik yoktu.

Sayısız Haçlı seferlerini tek başına göğüsleyen İslam'ın kılıcı Türklerdi. Yanlarında başka etnik kimlik yoktu.


Türk'ün dışında dünya üzerinde belli başlı toplam on tane etnik kimlik mevcut değilken, Türkiye'de elliden fazla etnik kimlik sayacak ve Türk'ü bunlardan herhangi biri imiş gibi göstereceksiniz,

Türkleri kendi elinizle bölüp parçalayarak zalimin şuuraltındaki Türk endişesini azaltacaksınız,

Resmi televizyon kanalı kurup devlet eli ve desteğiyle yeni bir dil oluşturacaksınız,

Dilimizi tanıdılar, yakında topraklarımızı da tanıyacaklar diyen hainlere sesinizi çıkarmayacaksınız,

Türk askerinin kafasına çuval geçirilince nota ver diyenlere, müzik notası mı diyeceksiniz,

Irak Türklerini ağzınıza bile almayacaksınız,

Türkiye'ye kedi vermem diyen Talabani'ye, Barzani'ye haddini bildirmeyeceksiniz,

Suudi Arabistan'ı Türkiye ile emsal görüp bölgesel lider sayacaksınız, kukla kralına dünya hakimi muamelesi göstereceksiniz,

İsrail'le diplomatik teması kes denildiğinde, bakkal dükkânı mı işletiyoruz diyeceksiniz,

Kıbrıs'ta Türk menfaatlerinden taviz vereceksiniz,

Türkiye ile görüşmek soykırımın unutulması anlamına gelmez, diyen Sarkisyan'la dostluk kurup Azeri Türklerini ihmal edeceksiniz,

Ağzınızdan Türk kelimesi çıkmayacak,

Ondan sonra Davos Fatih'i olacaksınız…

Bu ülke devasa bir futbol sahası, bütün vatandaşlar golü alkışlayan maç seyircisi değildir.

Fetih ruhunu kavramış, Türklük şuuruna sahip, Türk milli menfaatlerinin nasıl elde edileceğini bilen insanlara slogandan ve senaryodan daha fazlasını açıklamak, bu işte Türk menfaati varsa, ne olduğunu izah etmek gerekir.




Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,15 M - Bugn : 3716

ulkucudunya@ulkucudunya.com