« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

22 Şub

2011

MARUZAT

22 Şubat 2011

Yüzde kırk oranına tekabül eden ondokuz milyon oyla tek başına iktidar hedefine ulaşmak için her ülkücüden yirmidört oy isteniyor. Takib edilecek kolay metodun ipucu verilmiş; beş ilkokul, beş ortaokul, beş lise, beş üniversite, dört de sokaktaki arkadaşlardan olmak üzere yirmidört oy temin edildiğinde mesele kalmıyor. Kalemler arası münakele serbest. Üniversite okumayanlar sosyal hayattan, mahalle değiştirenler askerlikten takviye ederek noksan kısmı telafi yoluna gidebilir.

Tarihin hiçbir hezimetinde bu kadar çok sayıda Türk subayının esir edilemediği, düşmanın Türk Milletinin bağrına hançerini dayadığı bir dönemde Türk Milliyetçiliğinin iktidar olması şarttır. Fakat bu işin kestirme yolu, anlaşılmaz sözler söylemek, içinden çıkılmaz hesaplara girmek değil, şöyle silkinerek gerçekten inanmış yirmidört dava adamını öne çıkarıp milliyetçilik rüzgârı estirmektir. Bizde asri mücadele vasıtalarıyla mücehhez olmadan, ihtiyar köylünün oğullarına güvenerek sefere çıkmak alışkanlık haline gelmiş.

Her ülkücü tarifi ister istemez bütün ülkücüleri ihtiva ediyor. Talimat dairesi dışında kalmak için vazifeden muafiyet yolları aramak vicdani mesuliyet getiriyor. Sen üstüne alınmasan zaten eloğlu rahat bırakmıyor. Musallat olan birileri her fırsatta durum ne vaziyette diye sorup yoklama çekiyor. Ağır imtihandan kurtuluş yok, gövdelere binmiş kurşundan yükle yokuş çıkmaya devam.

Hâlihazırdaki mevcut oy oranı üçe dörde katlansa yüzde kırkı geçiyor. Yirmidört rakamı, fireler ve çakışmalar nazarı dikkate alınarak hata payı ilavesiyle söylenmiş ya da toplam nüfusu da aşan fazla oy göz çıkarmaz düşüncesiyle öne sürülmüş olmalı. Belki de yirmidört Oğuz boyundan akla geldi.

Nümerik analiz, ileri istatistik, yüksek matematik, lineer cebir, ihtimal, limit, türev, kombinasyon, permütasyon, ne yaparsan yap, boşa koysan dolmuyor, doluya koysan almıyor. Buna rağmen, fert başına dönemler itibariyle düşen reel hedef payının hesaplanmasına dair bir model denemesi kurmadan geçmemekte fayda var.

Mikro analize göre, beş kişi ve yüzde kırk hedefini tutturmak için, diğer şartlar aynı kalmak kaydıyla, her bir sınıfta exante % 8 ülkücü olmalı ki expostta % 40 olsun (40/5=8). Mikro elemanter parametrelerin artı eksi standart sapmaları birbirini kompanse ederek dinamik makro hedefi realize edecektir. Yani aynı devrenin A şubesindeki oran %12, B şubesindeki de % 4 ise bunlar birbirini dengeleyecektir. Ve n sayıdaki bu yüzde kırkların genel toplamı yine yüzde kırka ulaşacaktır. Standart sapmanın a priori büyüklüğünü, toplanıp dağılan yüzlerce milliyetçi akademisyenden elbet biri hesab eder.

Yüzde sekiz oranı galiba yanlış oldu, kişinin bir de kendisi var. Onu da hesaba katarak denklem kurmalı. Ü+Ü*5=6Ü. Eşitliğin iki tarafı Ü parantezine alınırsa, Ü(1+5)=6Ü. Yani, 6Ü=6Ü. Sadeleştirilince, Ü=Ü kalır. Bu olmadı, el elde baş başta çıktı. 1Ü=6Ü olacaktı. Denklem şöyle olmalıydı, Ü=1+5. Herneyse, boşa zaman harcamadan 1Ü’nün 6Ü ettiği postüla olarak kabul edilmeli.

Sınıf mevcudunun yüzde kırkı hedeflenen oy sayısıdır.

Sınıf Mevcudu*40/100=Hedeflenen Oy Sayısı

Sınıf Mevcudu otuz kişi kabul edilirse,

30*0.40=12 hedeflenen oy sayısı

Hedeflenen oy/6=Başlangıçta asgari kaç ülkücü olması gerektiği

12/6=2

Ülkücü Sayısı/Sınıf Mevcudu=Başlangıçta sınıfta olması gereken asgari ülkücü oranı

2/30= 0.0667=% 6,7

Başlangıçta her sınıfta asgari en az iki kişi, yani her sınıfın % 6,7’si ülkücü ise, bir ülkücü beş yeni taraftar kazandırdığında oniki toplam oyla % 40 hedefine ulaşılır. 6,7 gösterge oranının altına düşen sınıflardaki ülkücüler, bu oranın üstündeki sınıflardakilere göre daha fazla gayret göstermek durumundadır. Garibanlar, vaktiyle yedikleri dayakların üstüne şimdi aynı adamlardan rey istemek zorundalar.

Bizim sınıflarda, ilkokulda hiç ülkücü yoktu, sonradan fakir oldu. Zamanla mahalleden sıkı çocuklar yetişti. Ortaokulda yirmibeş kişi ülkücüydü, aynı kadro lise birde dört beş kişiye düştü, sonra tekrar arttı. Lisenin ortalaması yirmi kabul edilebilir. Ünivesitede ise 5 kişi ülkücü idi. Aynı kişilerden teşekkül ettiği halde ortaokul ile lise arasında merak uyandırabilecek fark kitleler psikolojisiyle açıklanabilir. Kitleler psikolijisini talimat ve vazife yağdıran siyasiler iyi öğrenmelidir.

Oran itibariyle ilkokulda % 3, ortaokulda % 83, lisede % 70, üniversitede % 16’ya takebül ediyor. Üniversitede bir kişi de cemaattendi ama bizimle birlikte hareket ederdi, onu da dahil edersek oran % 20’ye çıkar. Bizimkilerden biri de büyük birliğe kaydı, bunu tenzil etmeli. Birinin daha aynı yönde ciddi manada şüpheli davranışları vardı, son durumu tahkik edilmeli.

Tablo fena değil. Ortaokul ve lisede asgari oran zaten aşılmış, hedeflenen oran neredeyse ikiye katlanmış durumda. Üniversite biraz çalışma istiyor, siyasi tansiyonu daha yüksek iki arkadaş kendi hedeflerini tamamladığında genel hedef de yakalanmış demektir. Takıldıkları yerde yardımcı oluruz. Hatta yardıma hacet de yok, analar neler doğuruyor, ismi bilinmedik, sureti görülmedik niceleri çıkıp aday oluyor, yüksek bürokrat oluyor, danışman oluyor, başkan oluyor. Muhakkak ki bu yeni kabiliyetler hem kendi hedeflerini, hem de çapraz hedefleri fazlasıyla tutturarak makûs talihi yeneceklerdir.

İlkokulu ne yapmalı, mesele burada.

Talihsizlik, arkadaşların üçte biri hava üssündeki askeri personelin çocuklarıydı, tayinlerle herbiri bir tarafa savruldu gitti. Okumuş yerlilerden ikisi başka partilerden adaylık koyuyorlar, onlara ilişmek ahlaki olmaz. Etraflarına iyi kötü birer ikişer kişi çekmişlerdir. Bir başkası bir ara milliyetçilikten dem vuruyordu, epeyce zaman geçti, sözüne ne derece itibar edilir. Kızlar evlenip uzak diyarlara gitmiştir.

İzleri bulunabilse, babaları binbaşı olan İlhan’la SeyidAli ricayı geri çevirmezler. Kaç seneden sonra çocukluklarının geçtikleri mahalleleri, misket oynadıkları boş arsayı görmek için birer defa gelmişlerdi. Mesut’la Ertuğrul onlarla birlikte hareket eder. Emel naif insandır, hatır kırmaz. Nilgün de iyidir. Aydan ve Miray katı mizaçlıdır, muhtemelen ulusalcı olmuşlardır. Doksandokuzda belki kendiliklerinden oy vermişlerdir, sütten ağızları yanmışsa gözlerine görünmemek daha salim bir hareket olur. Hele de tutuklu subay ailelerine itidal çağrısını işittilerse oylarını almak tamamen imkânsız hale gelmiştir. İşin ucunda, artık çoluk çocuğa karışmış bu insanların kocalarına zuhuratın sebebini izah edip meram anlatana kadar sopa yemek de var.

Balıkçılıkla iştigal eden üç beş eski dostu limandaki barakada veya çarşıdaki kahvehanelerde bir fasıl ziyaret edip hem memleketi kurtarmalı, hem istimdatla şu oy vebalinden kurtulmalı. Tabii onlar da, memleketteki oyunları bozamayınca bizim oyunumuzu mu bozmaya geldin deyip bozulmazlarsa…

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

15 Nis 2024

14 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Halim Kaya

11 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 102,80 M - Bugn : 5273

ulkucudunya@ulkucudunya.com