« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

Yusuf Yılmaz ARAÇ

06 Haz

2013

İKTİDAR SALLANMAKTADIR

06 Haziran 2013

Evvela, Gezi Parkı’nın girişinde polisin orada mevcut bir iki çay bahçesini kaldırtarak, ara sıra açılan sahaf ve el sanatları gibi sergileri engelleyerek işgal ettiği, disiplinsiz tavır, hareket ve bazen de sözleriyle gelen geçen vatandaşı taciz ettiği barakayı harabeye çevirip, duvarına ‘itlerin son kalesi’ yazanların zekâsını ve cesaretini tebrik ederim. Hoş olmasa da başka kurtuluş çaresi kalmamıştır. Aynı şekilde, gölgesinden korkan iktidar partisini korumak için yurt sathında ilçe teşkilatlarının yakınlarında zuhur eden polis noktalarının da benzer akıbete duçar kalmadan kendiliğinden lağvedilerek vatandaşın tehditten kurtulmasını temenni ederim. Halkı hedef alan böyle bir abluka diktatörlükle itham ettikleri tek parti ve diğer istibdat dönemlerinde bile söz konusu olmamıştır.

Taksim Meydanı’na üç gündür devlet gücü ya kasten girmiyor veya korkudan giremiyor. Bütün Beyoğlu adası Beşiktaş’tan Karaköy’e, Şişli’den Galatasaray’a kadar yoğun biber gazına maruz kalmış durumda. Burada yaşayan vatandaşlar günlerdir zehirli hava teneffüs etmek zorunda kalıyor. Dün öğlen saatlerinde belediye görevlileri biriken çöpleri almaya başladılar.

Pazartesi sabahı karşılaşılan ıssız manzara dehşet vericiydi. Detaylarını belirtmiştik, devam etmemesi sevindirici. Kargaşa aynı minval üzere devam etse idi çok daha vahim neticeler ortaya çıkardı. Şu an taraflar daha itidalli görünüyor. Yolları kesmek için tahrip edilen araçların çoğu tahrikçi yandaş medyaya ait canlı yayın araçları ile biber gazı sıkan polis arabaları.

Başbakanlık bürosunu teslim etmemek için Dolmabahçe’de üslenen polisin Beşiktaş’tan Gümüşsuyu’na akışı kesmesine ve Anadolu yakasından deniz yoluyla Kabataş’a inenlere yine yoğun biber gazı sıkmasına, üstelik Kabataş Taksim finüküler hattının devre dışı bırakılmasına rağmen dört bir taraftan akın eden insanlarla akşamları Taksim’de yüzbini aşkın kişi toplanıyor.

Tarafsız ve gün boyu yakın müşahit gözüyle bakıldığında toplananlar ne bir avuç çapulcu ne de marjinal gruplar. Büyük çoğunluğu genç, solcusu var, Atatürkçüsü var, çevrecisi var, bozkurt işaretleriyle Ülkücüsü bile var. Hadiseler hükümetin dikkate almadığı, küçümsediği boyutları çoktan aşmış durumda. Buna rağmen polis kan akıtıyor, Hatay’da bir gösterici hayatını kaybetmiş.

Mahşer gibi kaynayan kalabalıkta kimse kimseye ters davranmıyor, kimse kimseye şüpheyle bakmıyor, kimse kimseyi rahatsız etmiyor. Yüzler güleç, tavırlar gayet rahat. Dükkanlar geç saatlere kadar açık, hayat olağan akışında. Yüzbin kişi istese bütün Taksim bölgesinin altını üstüne getirip darmadağın eder. İlk anlardaki taşkınlığın dışında ortada görülen sadece demokratik bir tepki. Bir örgüte, bir lidere bağlı olmayan ve kendiliğinden gelişen bir kitle hareketi. Sloganların, duvar yazılarının, afişlerin tek ortak hedefi var, başbakanın şahsı.

Öyle iddia edildiği gibi bölücübaşı posteri filan yok. Bolca Atatürk resmi görülüyor. Bir panoda alkole de türbana da özgürlük yazısı dikkat çekiyor. Evet, AKM binasında dev bir Deniz Gezmiş posteri asılı. TKP, TİP, Dev-Lis ve diğer bazı sol örgütlerin faşizm, devrim vs yazılı pankartları da var. Buyursun Ülkücü Ocakları da gelsin, yerini alsın. Hiçbir tatsızlık çıkmayacağı besbelli. Ülkü Ocakları’nın katılımına izin vermeyen MHP üst yönetimi, devletin iktidar eliyle yıkılmış bulunduğunun, yıllardır seyirci kalmak suretiyle bu vebale ortak olduklarının, bu eylemlerin zaten yıkılmış bulunan bir devleti daha fazla tahrip edemeyeceğinin farkında bile değil.

Cin şişeden çıkmıştır. İktidar en güçlü olduğunu sandığı ve en müstebit davrandığı bir anda on yıldır ihmal edip dışladığı gençlikten üst üste ağır darbeler almaktadır. Medyada yandaş fareler gemiyi terk etmeye, hükümeti eleştiren demeçler vermeye başlamıştır. Hükümet üyeleri arasında da birbiriyle çelişkili görüşler ortaya konulmaktadır.

Alçak, yüzde elliden bahsederek tehdit etme alçaklığından vazgeçmezken, gençlik yılmadan demokratik tepkisini gösterirken en gülünç durumda olan maalesef yine biziz. Bahçeli’nin Arınç’tan aferin alan saçma sapan beyanları artık Ülkücüleri de bir yol ayrımına getirmiştir.

Bahçeli grup toplantısında, hafiften başbakana sataştı, ağırlıklı ve daha sert olarak eylemcilere yüklendi. Eylemlerin içerisinde değil bulunmak yan yana dahi bulunmayacaklarını, bu hareketin içinde yer alanların MHP içinde yer alamayacağını, dipsiz kuyudan su içmeyeceklerini belirterek istihbarat elemanlarından filan bahsetti.

Anlaşılan kuyu suyu içmekten tedirgin olan Bahçeli başbakandan bugüne kadar yediği hazmedilemez hakaretlerin tadına doyamamış.

MHP üst yönetimi Ülkücü bakış açısını, Ülkücü cevvaliyetini, Ülkücü hassasiyetini, Ülkücü zekâ, cesaret ve basiretini çoktan kaybetmiştir. Bu durum MHP içerisindeki sözde muhalefet temsilcileri için de söz konusudur. Çünkü onlar da Bahçeli’nin ekolünde yetişmişler, kapıkulu iken menfaatleri çakışınca muhalif çıkmışlardır.

Ülkücü basiret ve birikimiyle Türk Milletinin gizli açık düşmanlarını sezer, tespit eder ve mücadele eder. Bugün itibariyle siyasi ümmetçilik maskesi altına saklanan ve Türk Milletini elli etnik parçaya bölmek isteyen zihniyet en büyük düşmandır.

Ülkücü bu tür sosyal ve siyasî olaylara doğruysa yön verir, yanlışsa mani olur. Kenarda köşede durup, ahmakça ve korkakça alçaklığın payandası ve destekçisi olmaz. Megafon elinde bir Ülkücü lider çıksa burada bütün kalabalığa hâkim olur ve yirmidört saatte duruma vaziyet eder. Ama koyun gibi davranmak alışkanlık haline gelmiş durumda.

MHP mitingleri, ihanet karşısında kendiliğinden toplanan olağanüstü kalabalıkların tansiyonunu düşürerek ihanete geçit vermekten başka işe yaramamaktadır. Bahçeli kendi pasif eylemlerini vatan kurtarma sanarak, göstericilere o zaman neredeydiniz diye soruyor. Sana da on yıldır muhalefet olarak iktidara destek vermekten başka ne yaptığını sorarlar. Hala utanmadan demokrasiden, seçim yoluyla iktidara gelmekten bahsediyor. Omuzunda yüzde onsekizi taşıyamayan adama millet daha fazlasını niye versin? Sen seçimle iktidara gelene kadar devlet mi kalır, millet mi?

Gönlümüz göstericilerden yanadır. Aralarında ne kadar kötü niyet taşıyanlar olursa olsun, karşı durdukları organize ihanet şebekesi kadar tehlikeli olamazlar.

Hülasa, üç beş çapulcuya pabuç bırakmamakta kararlı bulunan iktidar ve destekçisi muhalefet pabucun pahalı olduğunu ve artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını görecektir.

Yazarın tüm yazılarını okumak için tıklayınız.

M. Metin KAPLAN

22 Nis 2024

15 Şubat 1977 M. Metin Kaplan’ın henüz yirmi üç yaşında Bursa’da üniversite öğrencisi iken, tutuklu bulunduğu sırada, arka sayfasını tamamen “Ülkü Ocakları Sayfası” adı altında ülkücü yazarlara tahsis eden milliyetçi bir gazetede, 6.

Halim Kaya

22 Nis 2024

Yusuf Yılmaz ARAÇ

15 Nis 2024

Efendi BARUTCU

01 Nis 2024

Muharrem GÜNAY (SIDDIKOĞLU)

15 Mar 2024

Nurullah KAPLAN

04 Mar 2024

Altan Çetin

28 Ara 2023

Hüdai KUŞ

19 Eki 2023

Ziyaret -> Toplam : 103,04 M - Bugn : 32960

ulkucudunya@ulkucudunya.com