Son kaleyi de yıkacaklar
Orhan Kemal Cengiz 01 Ocak 1970
Diken haber portalında okudum. AKP’nin seçim beyannamesinde “Bireysel başvurunun Anayasa Mahkemesi’ne getirdiği aşırı iş yükünün, mahkemenin işlevselliğine zarar vermesi ihtimali karşısında bu uygulamayı gözden geçireceğiz” diye yazıyormuş.
Yani, üstü kapalı bir şekilde Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının ortadan kaldırılacağından bahsediliyor.
AKP, böylece hak ve özgürlüklerin teminat altına alınması konusunda attığı en önemli adımlardan birisini geri almaktan bahsediyor.
Bu bazılarına, basit bir ayrıntı gibi görünebilir ama aslında çok temel bir tercihten söz ediliyor.
Demek ki, Erdoğan’ın yapacağı yeni atamalarla, raportörleri değiştirerek falan Anayasa Mahkemesi’ni işlevsiz kılmakla bile yetinilemiyor.
Yargı üzerinde kurulan muazzam kontrole rağmen, valilere iç güvenlik paketiyle savcı yetkisi verip, işi hiçbir şekilde şansa bırakmak istemedikleri gibi, Anayasa Mahkemesi’nin de yetkilerini tırpanlamak istiyorlar...
Yani, mutlak iktidara giden yolun üzerindeki son engel de ortadan kaldırılacak.
Vatandaş, devlet karşısında çırılçıplak bırakılacak.
AKP’nin kontrolündeki polis, devlet, yargı haklarını çiğnediğinde vatandaş son bir çare olarak Anayasa Mahkemesi’ne sığınamayacak.
İktidar, interneti kapattığında, YouTube’u kapattığında onun açılması talimatını verecek veya şunu haksız gözaltında tutmuşsunuz, bunun tutuklanması hukuki değil diyerek işine karışacak bir Anayasa Mahkemesi görmek istemiyor.
Bu ülkede hak ve özgürlükler için güvence oluşturan son kaleyi de yıkmak istiyor...
Şimdilik “gözden geçireceğiz” diyerek bahsedilen bu konu, uzun süredir tanık olduğumuz, demokrasiden uzaklaşma konusundaki “iradenin” ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.
MİT yasası, Sulh Ceza Hakimlikleri, İç Güvenlik Yasası, polisin yeniden yapılandırılması, toplumsal gösterileri bastırmak için alınan silahlar, hep aynı yönü işaret ediyordu.
Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerinin tırpanlanacağını gösteren bu seçim “beyannamesi”, dönüşü olmayan o yolda yürüme konusundaki kararlılığı gösteriyor...
Sınırsız bir iktidar, itirazsız bir toplum ve dikensiz gül bahçesi isteniyor.
Ve o yolda yürürken, tam da beklendiği gibi, son engel olarak görülen Anayasa Mahkemesi’nin yetkilerine göz dikiliyor...
Hiç de şaşırtıcı olmayan bir şekilde...