AKP’nin en büyük başarısı nedir
Nuh Gönültaş 01 Ocak 1970
Bu sorunun cevabını çok düşündüm ve şu sonuca vardım:
AKP’nin başarısından değil başarılarından söz etmek daha doğru olur. Şöyle ki:
1- Beraber yola çıktığı kişi ve grupları satmada AKP kadar başarılı bir siyasi parti daha görülmemiştir.
2- Sattığı kişi ve grupları yalan dolan ve iftiralarla kriminalize etmedeAKP’nin eline kimse su dökemez.
3- Kendilerine “Hırsız, yolsuz, rantçı, karun, gerici, yobaz” gibi sıfatlarla saldıran muhaliflerini AKP’li yapıp partiyi onlara teslim etme konusunda kimse AKP ile yarışamaz.
4- Ergenekon ve Balyoz gibi savcısı olduklarını söyledikleri davalarda kimse AKP kadar yüzde 1500 derece dönüş yapamaz.
5- “Doğal lider” kavramını ortaya atıp, kimse ve hiçbir siyasi parti “Liderini adeta yarı tanrı” gibi güçlü ve kudretli gösterme konusunda AKP kadar propaganda yapamaz.
6- Hiçbir siyasi parti AKP kadar dışarıdan vesayetle yönetilme konusunda başarılı olamaz.
7- Hiçbir siyasi iktidar AKP kadar ülkeyi içine soktuğu kaostan ve kan deryasından başkalarını suçlayarak çıkma konusundaki başarıyı gösteremez.
8- Hiçbir siyasi parti AKP kadar devlete ve devletçiliğe sahip çıkamaz.
9- Hiçbir siyasi parti AKP kadar kendi yandaşlarına devlet imkanlarını sonuna kadar teslim ve servis etme başarısını gösteremez.
10- Hiçbir siyasi iktidar AKP kadar her türlü olay, felaket, kaza, doğal afet, terör, şehadet, ölüm, acı, ıstırap vb. gibi konularda seçim ve oy hesabı yapamaz.
Ağalar beyler, bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan!
İktidarın medyaya baskıyı artırmasını, sermayeye terör baskınları yapmasını, bu konudaki yelpazeyi her geçen gün daha da genişletmesini nasıl yorumlayabiliriz?
Şöyle:
- “Giderayak kimi yanımızda götürürsek kârdır” düşüncesiyle hareket ediyorlar diye düşünebiliriz.
- Hanımlar beyler, “bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan” diyebiliriz.
- “Bu ülkede hiç kimsenin emniyeti kalmamıştır” dememek için kendimizi zorlasak da bu gerçeği artık görebiliriz.
- Belki ortalarda yer alarak durumu kurtarabiliriz düşüncesinde olanlar için realiteyi anlamak için zamanın geçiyor olduğunu görmeleri gerektiğini söyleyebiliriz.
- “Neden Fuat Avni’nin her dediği çıkıyor” demek yerine “Neden Fuat Avni’nin dediklerinin olmaması için çalışmıyorsunuz” sorusunu sorabiliriz.
- Küçük balıklar tükenince sıranın büyük balıklara geleceği gerçeğinin evrensel bir gerçek olduğunu tescil edebiliriz.
- Bugünlerin daha iyi günler olduğunu, AKP yönetimi gibi düşünmeyen herkesin bir gün terörist damgası ile damgalanacağının dikkate alınmasını önerebiliriz.
Şehit yakınlarına seçim vaatleri
Ne kadar acı bir durum değil mi?
Türkiye’nin teröre kurban verdiği şehit sayısı o kadar arttı ki, artık şehit yakınlarının oylarını alabilmek için doğrudan şehit yakınlarına seçim vaatleri yapılmaya başlandı.
Şöyle kaba bir hesapla şehit olan asker-polis sayısını onların birinci derecede yakın akrabaları ile çarptığınızda ortaya çok büyük bir yekûn çıkıyor. Bu acılı kitle bulunduğu bölgede bir siyasi partiye yönelse orada seçim sonuçlarına çok ciddi etki eder.
Seçim hesabı yapan siyasiler elbette bunu görüyor ve bunun için de “şehit yakınlarına seçim vaatleri”nde bulunuyorlar.
Elbette bu iş bizatihi kötü bir iş değil. Sonuçta onlar da seçmen. Onlara da bir kısım vaatlerde bulunup oylarına talip olunmasında bir beis yok. Ancak bu sonucu ortaya çıkaran sebep çok acı. Yoksa…
İşte çözümün formülü: PKK ile savaş, Kürt halkı ile barış!
Ahmet Turan Alkan Aksiyon Dergisi’nde yazdığı yazıda Kürt sorununun çözümüne ilişkin çok ciddi ve efradını cami, ağyarını fani bir formül önermiş: PKK ile savaş, Kürt halkı ile barış.
Evet budur!
- Terör örgütüne karşı her türlü imkan kullanılarak savaşılmalıdır. Fakat “Ülkenin vatandaşı durumundaki insanlara karşı kazanılacak bir zafer de yoktur” bilinmelidir.
- PKK’nın Kürtler adına muhatap olarak kabul edilmesinden vazgeçilmeli…
- Kürtler’i PKK’nın tebaası gibi görme ve gösterme çabasından vazgeçilmeli.
- PKK’yı uluslararası politik bir aktör haline getirebilecek adımlardan kaçınılmalı.
- PKK ile ilgili her türlü konu siyaset üstü ve oy hesabı yapılmadan ele alınmalı.
- PKK ile değil Kürtler’in tabii sözcüleriyle haklar ve hürriyetler konusunda görüşülmeli, müzakere edilmelidir.
- Silahlı mücadele ile bir sonuç alınamayacağı onlara anlatılmalıdır, gösterilmelidir, bu durum somut olaylarla delillendirilmelidir.
- PKK’nın inlerine girilmeli, dağda tek eli silahlı adam kalmayıncaya kadar güvenlikçi yaklaşım yürütülmelidir.
- Barış masasına, MHP de ikna edilerek, Kürtler’in tabii önderleri davet edilmeli, kültürel ve insani haklar kesinlikle pazarlık konusu yapılmadan müzakereye başlanmalıdır.
- Barış sürecinin “PKK’nın siyasi çözüm istemediğini” gösterdiği Kürt halkına çok iyi anlatılmalıdır.
- Devlet kararlılığını savaşsa savaş, barışsa barış noktasında açıkça ortaya koymalıdır.
- Silah kullanan caydırılmalı, barış dileyenlere ise yol açılmalıdır.