Yeni bir '1 Kasım' senaryosu mu?..
Ahmet Takan 01 Ocak 1970
Salih Neccar'dı Abdulbaki Sömer oldu...
Hayaldi gerçek oldu!..
"Ankara bombacısının ismi başka olabilir. Bu gerçeği değiştirmez" diye üstü kapatılamaz buskandalın. Davutoğlu, kahpe saldırının üstünden 24 saat geçmeden kasıla kasıla açıklamıştı bombacının adını. Öyle, tecrübesiz devlet adamlığı davranışı tartışmalarına da hiç girmeyeceğim. Zaten, Genelkurmay taziye ziyaretinden sonra o açıklamayı yaptığında her ne hikmetse yanında kendisine gece yarısı bilgi veren İçişleri Bakanı Efkan Ala da yoktu. Yalnız (tek başına) bırakılan "Başbakan"ın ardından Erdoğan'ın Genelkurmay'a yaptığı ziyaret sonrasında Efkan Ala ve İsmet Yılmaz'ın hemen yanı başında görüntü vermesi çok dikkatimi çekmişti. Erdoğan, Ahmet Hoca'nın aksine karargâh açıklamasında teröristin ismine hiç değinmedi. İçerideki malum yarışı çok iyi bildiğimden teröristin kimlik ve yedi şeceresini şip şak bulma ve onu açıklama zaferi (!) niye "Başbakan"a bırakılmıştı?..
AKP kulislerinde kafa karışıklığı en tepe noktada...
"Ahmet Davutoğlu tufaya mı getirildi" sorusu yüksek sesle soruluyor. Neccar'ın Sömer olmasının hemen ardından önceki gün sarayda gerçekleşen 5'inci Bakanlar Kurulu toplantısından önce Ahmet Hoca'nın kamuoyu önünde açıktan yaptığı geri vites çok önemli. Güya bürokrasiye kendi mührünü vurmak için düzenlediği genelgeyi kendi elleri ile iptal etti "Başbakan". Ankara kulisleri daha önce bürokrasideki atama kavgaları ve masaya fırlatılan Valiler ve Emniyet Müdürleri kararnameleri ile çalkalanıyordu. Özellikle terör bölgesinde yapılacak değişiklikler için yaşanan kıyasıya kavgalar. Bakalım Ahmet Hoca'nın süratli (!) geri vites hamlesi neyi değiştirecek?..
Son Ankara patlaması öncesinden ayrı ayrı gerçekleşen saray ve küskünler zirvesinden toparlayarak devam edelim;
Bülent Arınç cephesinde yapılan açıklamalar ve görüşmeler sonrasında "mesaj adrese ulaştı"değerlendirmesi yapıldı... Düşük yoğunluklu ancak zamana yayılacak şekilde mücadele kararı alındı... Bomba patladıktan sonra, baltalar gömülmedi sadece yerine geri konuldu şu an için. Saray kuşatması devam edecek. Peki, illa da başkan ve halife olmak isteyen saray ne mi yapacak?.. AKP ve saray kulislerinde konuşulan "kuşatmayı yarma" planı şöyle;
"Erdoğan, Davutoğlu'nun başında bulunduğu AKP ve şu anda Meclis aritmetiğinden başkanlığın çıkmayacağını düşünüyor. Vekil transferi yapsa bile AKP'deki 60, 70 vekilin Davutoğlu'nun yanında yer alacağını ve 330'u engelleyeceğini hesap ediyor. İkinci bir, 1 Mart tezkere krizine ya da Yüce Divan oylamasındaki gibi bir kayba tahammülü yok. Böyle bir kayıp yaşarsa sadece başkanlık değil partiyi de yitirir. Meclis üzerinden referandum yoluyla başkanlığı zorlamanın büyük risk taşıdığını düşünüyor. Davutoğlu'nun gizliden gizliye direnç göstereceğinden ve Gül ile öze dönüşçülerin devreye gireceğinden adı gibi emin. Bunun pazarlık edilemeyecek kadar riskli bir konu olduğunu da biliyor."
AKP'nin kozmik odalarında şu konuşulanlar daha da ilginç;
"Meclis'i erken seçime zorlayıp buradan başkanlığı getirecek 400'e yakın vekil için, öncelikle Davutoğlu'nu genel başkanlıktan etmek için onu kızdıracak hamleler yapacak. Öğretmenlerle buluşması, Kaymakamlar toplantısı, Salı gününe koyduğu programlar, açılışlar, bir Hükümet başı gibi davranması bu yüzden. Erdoğan'ın hamlelerine karşı zor durumda kalacak olan Davutoğlu'nu bu şekilde ya karşılık vermeye ya da istifa etmeye zorlayacak külliye... Karşılık vermesi halinde ihanetle suçlanıp partinin genel başkanlığından olağanüstü kongre ile alınacak. Ahmet Hoca'yla ilgili külliye teşhisi şöyle: 'Duygusal zekası iyi, ancak öfke kontrolü zayıf...' İstifası halinde ise hükümet düşecek ve yerine Erdoğan'ın uygun gördüğü seçim hükümeti sürecine geçilecek. Hükümet kurulacak... Erdoğan, 45 gün süresince istikşafi görüşmeler vesair türü çalışmalarla kamuoyunu oyalayıp bir bahane bulup hükümete onay vermeyecek. Burada bizzat önünü açtığı hükümetin düşmesi sağlanacak. Tıpkı Süleyman Demirel'in Yalım Erez'i öne sürmesi gibi... Hükümet düşüncede seçim hükümetinin kurulmasını isteyerek ülkeyi (MHP ve HDP'nin baraj altı kalacağı hesabıyla) seçime götürecek. Türkiye ikinci kez 7 Haziran-1 Kasım arasını yaşayacak. Sonrası malum!.. Bir seçim kararı aldırdın mı, gelsin milliyetçi oylar."
Yani; 1 taşla çok kuş vurma hesapları...
Ankara siyasetinde senaryolar bitmez!.. Bunları dinlediğimde ben, sizler gibi hayret etmedim. Çünkü; 7 Haziran seçimlerinden sonra 9 Haziran'dan itibaren seçim oyunları ile ilgili yazdıklarımı ve "imkânsız"sanılan olup bitenleri unutmadım.
Müsaadenizle şuracığa bir dip not ekleyeyim;
Saray ve AKP'deki bazı çevreler Ahmet Hoca'nın karakter analizini iyi veya tam yapamamışlar.
Niye mi?..
Salih Neccar, Abdulbaki Sömer oldu. Ahmet Hoca hiç istifini bozmadan kendi mühür genelgesini yırtıp"Bakanları" ile birlikte Beştepe'ye koştu!..
Mehmetçik terörist kovalarken, Ankara'nın tepelerinde tam bir sinir harbi yaşanıyor.