Oyun kurucu: RTE
Nazlı Ilıcak 01 Ocak 1970
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dokunulmazlıklar konusunda AK Parti'ye destek vereceklerini açıkladı. Sadece partisinin milletvekilleri değil, birçok kişi hayrete düştü. Zira bu mesele, grupta konuşulmamıştı. Evet, dokunulmazlıkların, “kürsü masuniyetiyle”sınırlı kalmasına dair bir ilke kararı mevcuttu. Ama AK Parti'nin teklifi, bununla hiç örtüşmüyordu.
Her şeyden önce, anayasa değişikliği, bir defaya mahsus olarak gerçekleştiriliyor:Sadece parlamentoya ya da Adalet Bakanlığı'na intikal etmiş fezlekeler ele alınacak ve hepsi birlikte oylanarak, iddialar yargıya intikal ettirilecek.
Şu anda savcılıkta tutulan, bakanlığa gönderilmeyen fezlekeler de olabilir. Onlar kapsam dışı. Ayrıca, fezlekelerin çoğu, ya Cumhurbaşkanı'na hakaretle ilgili ya da özellikle, HDP söz konusu olduğunda, milletvekilleri teröre destek vermekle suçlanıyor.
Bugün, hepimize uygulanan şekliyle, en ufak bir eleştiri dahi hakaret sayılıyor. Terör için de aynı şeyi söyleyebiliriz… Barış bildirisini okuyan 4 akademisyenin, teröre destekten dolayı cezaevinde olduğunu unutmayalım. Günümüz Türkiye'sinde, “Çocuklar ölmesin”şeklindeki bir söylem bile, hakkınızda soruşturma açmak için yeterli addediliyor. Silivri'ye gönderilmezseniz, canınıza minnet.
Ya yolsuzluklar… Onlar geçtiğimiz dönem, zaten aklandı!!!
100. MADDE
Bir başka konu daha var. Esasında, bakan ve Başbakan hakkındaki iddialar, milletvekili dokunulmazlığını düzenleyen 83'üncü maddeye değil, Meclis denetimiyle ilgili 100'üncü maddeye takılıyor. İktidar partisi, çoğunlukta olduğu için, onların oylarıyla Soruşturma Komisyonu kurulamıyor. Kurulsa dahi, Yüce Divan'a, yani Anayasa Mahkemesi'ne gönderilemiyor.
CHP, gözü kapalı bir şekilde destek vereceğine, AK Parti'nin teklifine karşı çıkıp, bu tavrını kamuoyuna izah etmeye çalışabilirdi. Ama, Kılıçdaroğlu'nun “CHP, HDP'nin yanında duruyor; PKK'yı destekliyor” gibi eleştirilerden çekindiği için, kolaycılığa kaçıp, teklife onay verdiğini tahmin ediyorum. Mamafih CHP, desteklemese dahi, MHP ve AK Parti oylarıyla 330'a ulaşılıyor. (AK Parti'nin 317 milletvekili, MHP'nin 40 milletvekili var.) Bu da, referanduma gitme kaydıyla anayasa değişikliği için yeterli.
HAYIR=TERÖR
Referandum sırasında, geniş medya imkânları ile “Hayır=Terör” şeklinde yoğun bir propaganda yapılacağı, bir anlamda, halk çoğunluğunun HDP'ye karşı pozisyon almasının sağlanacağı tahmin ediliyor. Belki CHP, bu yüzden HDP'ye mesafeli durmayı daha doğru bulmuş olabilir. Referanduma gitmeden, Meclis çoğunluğuyla dokunulmazlıkların kaldırılması, konunun, sandık yerine, Meclis'te halledilmesi, iki muhtemel “olumsuz” gelişme arasında, daha olumsuzunun tercih edilmesi şeklinde yorumlanabilir.
Ama, bu tercih de büyük riskler barındırıyor. Yargıya güvenmek mümkün değil. Ya HDP'nin önde gelen birkaç ismi Sulh Ceza Hâkimlikleri tarafından tutuklanırsa? “Siyaset yolları tıkandı” diye düşünenlerin, terör eylemlerini arttırma ihtimali de gündemde.
Maalesef, her adım, Türkiye menfaatine göre değil, AK Parti'nin çıkarlarına göre atılıyor. Oyun kurucu: Recep Tayyip Erdoğan.
*****
TARİH TEKERRÜR EDİYOR
Kemal Kılıçdaroğlu'nun “Dokunulmazlıkların kaldırılmasına CHP destek verecek”açıklamasından sonra, partinin önde gelen milletvekillerinden tepki yağdı. Her biri, çok önemli noktalara temas ediyor.
Meselâ İlhan Cihaner diyor ki: “Politikalarımızı, tersinden bir başka siyasi güç belirlememeli. Yarın bir gün de AKP bizi, milliyetçi olmamakla suçlayacak deyip, bir başka alana sıkışabiliriz. Bugün ‘Bana HDP'li diyecekler', ertesi gün ‘Bana vatan haini diyecekler', bir başka gün ‘Cemaatçi' yaftasını takacaklar… Bu tarz mayınlı arazileri kaale almamalıyız.”
Fikri Sağlar ise, 1994'te yaşananları hatırlatıyor.
YIL 1994…
1994'te, dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'in “Meclis'te teröristler var”demesi üzerine, DEP milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılmış, Orhan Doğan, Leyla Zana, Hatip Dicle, Mahmut Alınak ve Selim Sadak parlamentoda gözaltına alınarak cezaevine gönderilmişti. O travma, unutulmadı. Yıllarca, her fırsatta, Kürtlere siyaset yolunu tıkamanın örneği olarak gösterildi. Zaten, o tarihten sonra, şiddet olayları müthiş tırmandı.
“Tarih tekerrürden ibarettir derler… İbret alınsaydı tarih hiç tekerrür eder miydi…”
Belki bu defa, Meclis'te gözaltına alınmayacaklar. Ama, HDP'nin bütün önde gelenleri,“terör” suçlamasıyla karşı karşıya kalacak. Hatta, kısa süren yargılamalar sonucunda, muhtemelen hüküm giyecekler. Sözde “Cemaatçi” denilerek, gazeteciler, polisler, yargı mensupları cezaevinde değil mi? Mahkemelerin, “Kürt siyasetinin yolunu tıkamayalım”diye, bir hassasiyet gösterip, onları adil bir biçimde yargılayacaklarını düşünmem mümkün mü?
DEP'liler, Ankara 1 No'lu DGM tarafından mahkûm edildi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdular. Mahkeme, DGM'lerin tarafsız ve bağımsız olmadığını beyanla ve başka usul hataları da öne sürerek, adil yargılamanın gerçekleşmediği kararını verdi. Ama yeniden yargılama safhasında, Ankara 1 No'lu DGM eski kararında direndi. Konu Yargıtay'a intikal etti. Yargıtay, “İnfaz durdurulsun, bu kişiler salıverilsin”dedi.
O arada, DGM'ler kalktı; yeni Türk Ceza Kanunu kabul edildi. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 7'şer yıl ceza indirimine hükmetti. Fakat, Zana'nın, Dicle'nin, Doğan'ın 2007 Temmuz genel seçimlerine girmesine, Yüksek Seçim Kurulu izin vermedi. Orhan Doğan aynı yıl öldü. Leyla Zana ile Hatip Dicle ise, 1994'te ayrıldıkları parlamentoya, ancak 2011 seçimlerinden sonra girebildi.
GÜL VE DEP'LİLER
O tarihte AK Parti, yurt dışından gelen uyarılara kulak kabartıyor, ayrıca Oslo'da başlayan müzakereleri destekliyordu. Bu yüzden, DEP'liler cezaevinden çıkıp, tekrar Meclis'e dönmeleri için AK Partili politikacılar büyük gayret sarf etti. Hatta, Yargıtay kararıyla (Mart 2004'te), salıverilin bu eski milletvekillerini, hemen ertesi gün, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, makamında kabul etti. Bu, bir nevi özür mahiyetindeydi.
Nereden nereye… Gene aynı şeyler yaşanacak. Gene birileri bozacak, başkaları düzeltmeye çalışacak. Bu arada, askerlerimiz, polislerimiz, Güneydoğu'nun Kürt halkı ağır bedel ödeyecek.
****
BAŞKANLIK NEDEN ERTELENDİ?
HDP'nin başarılı şirketlere yaptırdığı kamuoyu araştırmaları, bu partinin hâlâ barajın üstünde olduğunu gösteriyor. Beyaz Türklerden aldığı oy düşse de, Kürtlerin bir bölümü“barış bozuldu” diye bu partiye küsse de gene HDP, Türkiye'nin her yerinde, Kürt seçmen nezdinde cazibe merkezi olmayı sürdürüyor. Öte yandan, aynı kamuoyu araştırmaları, referanduma gidildiğinde, halkın yüzde 55 ya da 60'ının “Başkanlık sistemine hayır”diyeceğini ortaya koyuyor.
Ahmet Davutoğlu, anayasa değişikliği için acele ediyordu. Ama AKSaray frene bastı. Halk desteğini bugün için yeterli görmüyorlar. Onun yerine, CHP'yi ve HDP'yi zor durumda bırakacak bir anayasa değişikliğini gündeme getirdiler. Geçici bir madde ilâvesiyle, Parlamento'ya ve Adalet Bakanlığı'na intikal etmiş fezlekeler tek bir günde görüşülüp, hepsi birden yargıya gönderilecek. Eğer HDP önde gelenlerinin tutuklanması ya da mahkûmiyeti sağlanırsa, bu partinin çözülmesi üzerinden hesaplar yapılıyor.
“Neden Başkanlık sistemini getirecek anayasa değişikliğinden vazgeçtiler?” diye düşünüyorsanız, bunun sebebi açık: Kaybedecekleri bir işe girmek istemediler.