« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

18 Nis

2016

54 hâkim “casus” ve “terörist” oldu

Nazlı Ilıcak 01 Ocak 1970

54 hâkim ve savcı hakkındaki iddianamenin Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmesi (1 Nisan 2016), medyada fazla yer bulmadı. Oysa, Selam Tevhid dosyasında, adli dinlemelere izin veren bu yargı mensupları, çok ağır isnatlarla karşı karşıya: “Silahlı terör örgütü kurma ve üye olmak”, “Siyasi ve askeri casusluk”, “Suç uydurmak”, “Özel hayatın gizliliğini ihlal etmek”, “Hukuka aykırı olarak elde edilen verileri kaydetmek”, “Suç delillerini yok etme, gizleme ve değiştirme”, “Resmi belgede sahtecilik” ve “Görevi kötüye kullanma”

Bu hâkimler, İran Devrim Muhafızları Ordusu/Kudüs Gücü kapsamında faaliyet gösteren İran casuslarının peşine düşmüştü. Polisin çektiği müthiş görüntüler ve izleme notları mevcut. Meselâ, Hüseyin Yazıcıoğlu'nun, içinde önemli bilgiler bulunan bir mavi dosyayı, İranlı ajan Naser Ghafari'ye Okmeydanı'nda bindiği bir metrobüste teslim etmesi, oraya varırken, takip ihtimaline karşı 8 farklı durakta inip tekrar metrobüse binmesi, Hakan Fidan'ın adının, “casus” diye izlenen kişilerin konuşmasında “Emin” koduyla geçmesi vs… Koskoca bir dosyayı, burada özetlemek mümkün değil. Ayrıca bütün bu iddialar hiçbir şey ifade etmeyebilir de. Ama, her halükârda, gerçek, ancak, adil bir yargılamasonucunda ortaya çıkar.

7 BİN KİŞİ DİNLENDİ

Halbuki ilk günden itibaren, bu dosyayı karalamaya çabaladılar. “Selam Tevhid'den 7 bin kişiyi dinlediler” manşetini Star gazetesi bu yüzden attı; yasadışı bir dinleme algısı yarattı. Sonunda, soruşturmanın sürdüğü 3 yıl boyunca, 50'den fazla hâkim kararıyla 234 kişinin dinlendiği ortaya çıktı. Bu arada, dosya, deşifre edilmiş oldu ve İran uyruklu casuslar da yurtdışına kaçtı. Bu bile, Türk Emniyet ve yargısının doğru bir iz peşinde olduğunu gösteriyordu. Şimdi, Emniyet mensuplarından sonra, teknik takip kararı veren bütün hâkimler de, FETÖ örgütü üyesi ve casus ilân edildi. Örgüt çerçevesinde değerlendirmeleri için, Cemaat'le aralarında bir bağ kurmak gerekiyor. Bu maksatla, birçok delil üretilmiş. Meselâ, çocuğunun servis ücretini düzenli ödeyen bir hâkim için, bu para, örgüt üyesi olmasının kanıtı sayılıyor. Ya da hâkimin, adliyede kâtibiyle yaptığı düzenli görüşmeler, “örgüt faaliyeti” diye adlandırılıyor.

Selam Tevhid dosyasında teknik takip kararlarında imzası bulunan hâkimlerden 49'u, daha önce, tedbiren, HSYK 2. Dairesi tarafından görevden uzaklaştırılmışlardı (14 Temmuz 2015). “49'lar” adı altında bir platform kurdular. Uğradıkları haksızlıkları Twitter'dan paylaşıyorlar. Maalesef, hiçbir medyada ya da televizyon kanalında yer bulamıyorlar. Karşı karşıya kaldıkları suçlamalara, ancak, ya kendi şahsi Twitter hesaplarından, ya adalet.org sitesinden veya 49'lar Platformu'ndan cevap veriyorlar.

HAKİMİN AÇIKLAMALARI

Meselâ Hâkim Bülent Kınay… İddianamede, onun, Taner Aydın isimli bir şahısla ilişkisinden söz ediliyor. Taner Aydın hakkında ise, -suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek, resmi belgede sahtecilik gibi iddialarla-, İzmir'de bir soruşturma açıldığı hatırlatılıyor. Kınay, Taner Aydın'ı 12 defa aramış. İşte delil!!! Oysa irtibat kurulduğu belirtilen Taner Aydın, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hakkında soruşturma yürütülüp gözaltına alınan kişi değil, hâkim Bülent Kınay'ın açıklamasına göre, kendisi Van'da görev yaparken, aynı şehirde Kaçakçılık ve Organizeyle Mücadele Şube Müdürü olan, halen de Karabük Emniyet Müdürlüğü'nde Silâh ve Patlayıcı Maddeler Şube Müdürü olarak görevini sürdüren Taner Aydın. Kısacası başka bir Taner Aydın… HSYK müfettişi, bunu araştırmadan, yaftayı yapıştırıvermiş.

Bülent Kınay'ın, TUSKON'a bağlı Sanayici ve İşadamları Derneği Yönetim Kurulu üyesi F.S. tarafından kullanılan bir telefon numarasıyla da irtibatlı olduğu, iddianamede ileri sürülüyor. Bülent Kınay, buna da açıklık getirmiş. F.S., o tarihte, Başakşehir'deki Ortaköy lojmanlarının da içinde bulunduğu 5. Etap site yöneticisiymiş. Adına, site yönetimi tarafından 4 telefon hattı alınmış. Bunlardan bir tanesi, uydu işlerine bakan Hayati Zeylek adında bir teknik personelce kullanılıyormuş. Hâkim Bülent Kınay, o sitede oturduğu için, uydu yayınındaki bir sorun dolayısıyla, Hayati Zeylek ile defalarca konuştuğunu belirtiyor. Lâkin, bu irtibat, karşısına, “TUSKON'la, dolayısıyla Cemaat'le ilişki olarak” çıkarılıyor ve terör örgüt kapsamında yargılanıyor.

EZBERE SUÇLAMALAR

8 yıllık HTS kayıtları, hiçbir bilimsel analize tabi tutulmadan, suç belgesi olarak kayıtlara geçiyor. Hâkimlerin anne, baba ve kardeş gibi aile bireylerine yaptıkları para havaleleri bile şüpheli ilişkilerin kanıtı sayılıyor. Hakkında hiçbir inceleme ve soruşturma olmayan kendi halindeki esnaf, pide siparişi verilen lokantacı “kurye” kabul ediliyor. Adliyede, hemen hemen her hâkim ve savcıyla irtibatlı idari işler görevlisi, zabıt kâtibi için “ara eleman” deniliyor. Hiçbir soruşturma ve inceleme geçirmeyen belediye sosyal tesis çalışanı A.T, “darbe planlamacısı” isnadıyla karşılaşıyor. 2 hâkimin çocuğunu tedavi ettirdiği diş hekimi, Çapa Tıp Fakültesi'nin bir hocası ve fakülte yöneticisi, “kurye” diye suçlanıyor.

Liste böylece uzayıp gidiyor. HSYK müfettişi yazmış, savcı incelememiş bile… Herkesin boynuna yaftayı asmış.

Sadece hâkim ve savcıların haksız yere suçlanmasına ya da tutuklanmasına yanmıyorum. Aynı zamanda, adaletin böyle pervasızca katledilmesine üzülüyorum.

****

TELEFONLA ÖRGÜT ÜYELİĞİ

Tahliye kararı verdiği için tutuklanan hâkim Metin Özçelik'in örgüt ilişkisi bakın nasıl kuruluyor:

Özçelik'in doktor olan eşinin bir mesai arkadaşı ve hocası, Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne dekan olarak atanır. Hâkim bey, ya da eşi hanımefendi, bu mesai arkadaşlarını tebrik etmek için ararlar. Bu durum, “örgütsel bağ” olarak iddianameye geçer. Çünkü dekan olarak atanan hocanın, aynı zamanda Üniversite'nin rektörüyle telefon irtibatı vardır. Rektör M.Ş.T, örgüt üyesi sayılmaktadır. Şaka gibi!!!

İşin en ilginç yanı, hâkim Metin Özçelik ve Mustafa Başer hakkında iddianame yazan savcı İdris Kurt'un 2 kızının Fatih Üniversitesi'nde okumuş ve Kurt da burada ders vermiş olmasıdır. Ders verdiği için de, bugün tehlikeli bir terörist olarak tanıtılan Rektör M.Ş.T ile birlikte, protokolde yan yana oturmuştur.

Eğer M.Ş.T ile görüşmek örgüt üyeliği ise, savcı İdris Kurt'un önce kendisi hakkında iddianame düzenlemesi gerekmez mi?

Bu soruları soran ben değilim… Konuyu ilgiyle takip eden 49'lar Platformu'nun hâkimleri. Yani, İdris Kurt'un meslektaşlarına bir cevap borcu var.

*****

49'lar Platformu diyor ki:

“Açığa aldırdığı hâkim sayısının çokluğuyla övünen HSYK Başkan vekili Mehmet Yılmaz bilmelidir ki, adalet, Ankakuşu da olsa onu bulup getirmeye ahdettik.”

Ziyaret -> Toplam : 125,34 M - Bugn : 103517

ulkucudunya@ulkucudunya.com