Mustafa Suphi ve Kurtuluş Savaşı
Gökhan ÖZBEK 01 Ocak 1970
"Kimsenin bilmediği mezarında rahat uyu, devrimin erken yiten savaşçısı!
Sağ kalanlar tamamlayacaktır başlatmış olduğun yapıtı"
Sultan Galiyef
85 yıl önce Türk Solu'nun yetiştirdiği öncü milli komünistlerden Mustafa Suphi ve arkadaşları Karadeniz'de katledildi. Aradan 85 yıl geçmesine rağmen Mustafa Suphi ve arkadaşlarının Kurtuluş Savaşı'na düşman Rus ajanları olarak suçlanmaları, çarpıtılan ve değiştirilen tarihin acı bir yüzü olarak karşımızda duruyor.
Mustafa Suphi'yi anlamak için anti-emperyalist bakış açısına sahip olmak gerek. Çünkü onun gibi inanmış komünistleri, dar çerçeveli sosyalist bakış açılarıyla, ırkçı-Turancı görüşlerle eleştirip, anlamaya çalışmak onun mirasına en büyük ihanettir.
Anadolu'da emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin bütün şiddetiyle saldırdığı anda, Mustafa Kemal ile başlayan Kurtuluş Savaşı, sadece Türkler için değil bütün mazlum uluslar için kurtuluş ümidi olmaya yetmiştir. Bununla paralel Rusya'da gerçekleşen devrim başta İngiliz emperyalizmi olmak üzere bütün emperyalistleri büyük bir kaygıya sürüklemiştir. Gelişen bu iki hareketin birbirinden kopartılıp yok edilmesinden başka çaresi olmayan emperyalizm bütün kartlarını Türkiye'ye oynamaya başlamıştır. Savaştan çıkmış, ordusu dağıtılmış mazlum Türk Ulusu'nu yok etmek, aslında gelişen Sovyet Devrimi'ni kendi coğrafyasında hapsetmek için yeterliydi. Aynı şekilde Sovyetlerin dağılması, daha başlangıç aşamasındaki Kurtuluş Savaşı'nın belki de başarısız bir isyan hareketi olarak tarihin sayfalarında yerini almasına neden olacaktı. Bu iki hareketi birbirinden ayırmak, ikisini de yok etmek anlamına geliyordu.
Anadolu'daki Kurtuluş Savaşı bütün şiddetiyle devam ederken, Sovyet Rusya emperyalist odaklı iç isyanlarla uğraşıyordu. Birbirlerini tanımaktan öteye gitmeyen bu ilişkinin hiçbirisine faydası yoktu. Azerbaycan'da Resulzade'nin devrilip Sovyetlerin ilanı ve bunu Türkiye'nin tanıması her ikisi için de büyük bir gelişmeydi. Sovyetlerden bağımsız Azerbaycan hızla emperyalist unsurlara yaklaşırken gerek Rusya, gerekse Türkiye için tehdit oluşturuyordu. Nerimanov'un liderliğindeki Sovyet Azerbaycan, Türkiye'nin Kafkas Cephesi'ni kapatmasına, buradaki birikiminin batıya yönlendirilmesine neden oldu. Ayrıca Sovyet Azerbaycan üzerinden gelen yardımlar, yalnızlığına terk edilmiş bir savaşın kaderini değiştirecek nitelikteydi.
Mustafa Suphi, ezenler lehine gelişen tarihe daha Rusya'da tanınmamış bir gençken müdahale etmeye başladı. Gelecek vaat eden bu genç, Ekim Devrimi'nin en ön saflarında bir devrimci gibi bulundu. Kızıl Ordu'nun önemli bir kısmını oluşturan Galiyef liderliğindeki Müslüman Kızıl Alaylar içinde Türk birliklerinin başında, Çek lejyonerlerin ayaklanmasının bastırılmasından, Kolçak İsyanı'nın yok edilişine kadar savaştı. Bir yandan da, Bakü'de kurduğu Türkiye Komünist Partisi'yle Anadolu'daki sosyalistlere Kurtuluş Savaşı'na katılma çağrısını yapıyordu. Mücadele alanı olarak bütün mazlum coğrafyasını kendine seçmişti. Bakü'de Sovyetler kurulurken de, Taşkent'te devrimin temelleri atılırken de, Çek işgalinden kurtulmasını sağladığı Kazan yeniden inşa edilirken de o hep ordaydı. Ayrıca Müslüman Sosyalistlerin birliği olan MÜSKOM'da (Sosyalist Müslümanlar Komitesi) aktif ve tanınmış bir yöneticisiydi. Bakü'de düzenlenen Doğu Halkları Kurultayı'nın mimarlarından birisiydi o artık. Anti-emperyalist bayrak neredeyse, sınırlı gücüyle oraya koşturan inanmış bir devrimciydi Mustafa Suphi.
Mustafa Suphi'nin çalışmaları bununla sınırlı değildi. Türkiye'de verilen Kurtuluş Savaşı'nın sadece manevi destekle bir yere varamayacağını biliyordu. Gerek MÜSKOM'da, gerekse Moskova'da askeri ve mali anlamda yardım topluyor, bunları Ankara'ya ulaştırıyordu. " … Elimizde kalan bir parça toprakla bir dilim ekmeği, bu zalim yağmacı Avrupa ve Amerika emperyalistlerine kaptırmamak, bu gözü doymaz, emperyalist ve arlanmaz Yunan istilacılarına karşı mübazerede sonuna kadar sebat etmek, mukaddes vazifemizdir. İstilacılara kuyruk olup memleket ve halkımızı kulluğa düşürmeye çalışan İstanbul hükümetine karşı başkaldıran Rusya Amele ve Rençberler Şuralar Cumhuriyeti ile kol kola giden Anadolu Kıyam (Kemalist) hükümetine yardımı yapmak, birinci işimizdir"2 diyerek aslında işin özünü ortaya koyuyordu. Hiç kuşkusuz Mustafa Suphi'nin bu kanıya varmasını sağlayan, Galiyef ve onun "Mazlumlar Enternasyonali" fikridir. Mustafa Suphi ve Galiyef gerek MÜSKOM'da gerekse NARKOM'da (Sovyet Halklar Komiserliği) beraber çalışmışlardır. Yine Galiyef'in Genelkurmay Başkanı olduğu Müslüman Kızıl Ordu'da, Suphi aktif roller almıştır. Ama asıl fikirsel birliktelik Galiyef'in en büyük projesi olan "Mazlumlar Enternasyonali" fikrinde yapılan çalışmalardır. Bakü'de düzenlenen Doğu Halkları Kurultayı'nda en aktif delegelerden biri olan Mustafa Suphi, gerek söylemleri ile gerekse eylemleri ile Galiyef'i orada temsil etmiştir. Yine Mustafa Suphi "Yoldaşlar çok açıktır ki Fransız-İngiliz kapitalizminin başı Avrupa'da olsa da, gövdesi Asya'nın verimli topraklarındadır. Biz Türk sosyalistleri için önemli ve birinci görev Doğu'daki kapitalizmin kökünü kazımaktır. Ancak bu yolla Fransız-İngiliz üretimini hammaddeden yoksun bırakırız"3 diyerek Doğuda devrim için Türkiye'ye olan gereksinimi ortaya koyuyordu. Bu tezler zamanla Türkiye'de Galiyef'in öğrencileri olan Kadro dergisinde de savunulacaktır.
Mustafa Suphi Kurtuluş Savaşı'na katkıları bunlarla sınırlı değildi. Özellikle Moskova'da faaliyet gösteren, daha sonra Türkistan'da Sovyetlere isyan bayrağı açan İttihatçılar ve onun lideri Enver Paşa ile de mücadele içindeydi. O gerçekten anti-emperyalist Sovyetleri kurtuluş olarak görüyordu, İslam'ı ve Türkçülüğü değil. Bu anlamda Kemalistlerin mücadele ettiği İttihatçı anlayışa, İttihatçılığın yeni merkezi Moskova'da savaş açıyordu. Enver Paşa, Kemalistlerin yenilgisini bekleyerek Anadolu'ya kurtarıcı edasıyla gireceği günü hayal ederken, Mustafa Suphi emperyalist olguların nasıl kırılacağını çözmeye çalışıyordu. Ayrıca Kürtleri ve Ermenileri emperyalist uşaklık noktasına getiren Taşnak ve Kürt aşiret örgütlerine karşı Ankara'yı destekliyordu. Bu düşüncesiyle Moskova'yı Türkiye'ye yardımın gerekliliğine inandırarak, Türkiye'yi kaderine terk edilmekten kurtarıyordu.
Başarılı ve inanmış bir milli komünistin faaliyetleri elbette başta İngilizler olmak üzere bütün emperyalistlerin dikkatini çekiyordu. Daha Kırım'da karşı devrimcilere karşı mücadele verirken öldü haberlerini yayarak Türk birlikleri arasında moral bozukluğuna yol açmaya çalışıyordu. Fakat 1921 yılındaki SSCB-İngiltere antlaşması, bütün milli komünistler gibi Mustafa Suphi'nin de sonunu hazırlayan etkenlerden biri oldu. Ona göre emperyalizmle anlaşmak devrime ihanetti. Antlaşmayı ilk duyduğunda Taşkent'te verdiği cevap, "bu, bütün mazlum ulusların kurtuluş ümidini yok eder" idi. Daha da önemlisi, antlaşma maddelerindeki bir madde Sovyetleri sosyalizmden uzaklaştırıyordu: "Sovyetler İngiliz sömürgelerindeki ulusal hareketlere destek vermeyecek." Bu, Doğuda devrimin sonuydu. Çünkü bütün mazlum coğrafya İngiliz sömürgesi altındaydı. Bunu anlayan Mustafa Suphi Ankara'ya geçmeye karar verdi. Elbette Ankara'ya geçmesinin diğer nedenleri de vardı. Stalin'in yavaş yavaş Sovyetler'de kendi ağırlığını hissettirmesi, Rus şovenist politikaların uygulanmaya başlaması, Rusya'da verilecek mücadeleyi kısıtlıyordu. Ankara'da dağınık haldeki sosyalistleri birleştirerek bunları Kurtuluş Savaşı'na katmayı düşünüyordu. Fakat 28 Ocak 1921 tarihinde Karadeniz'de öldürüldü. Kimilerine göre Mustafa Kemal, Kimilerine göre Stalin… Ama bir gerçek asla değişmiyordu: Mustafa Suphi Kurtuluş Savaşı'na katılmaya gelirken öldürülmüştü. Fakat burada gözden kaçırılmaması gereken önemli hususlar var. Sovyetlerle Türkiye arasındaki ilişkiyi MÜSKOM düzenliyordu. MÜSKOM, Galiyef liderliğinde Doğuda devrim için çalışan bir örgüttü. Stalin'in fikirlerine göre ise Batıda yaşanacak devrim Doğuyu kapsayacaktı. Fikirsel ayrılığın ötesinde Müslümanlar, Sovyet Devrimi'ne Lenin'in "Halklar hapishanesine özgürlük" sloganına inanarak katılmıştı. Sovyetler ise kuruluş felsefesini unutup, sosyalist bir emperyalist odak noktası halini alıyordu. MÜSKOM Kurtuluş Savaşı'nı açıkça destekliyor, bu ise Stalin'in fikirleri ile çelişiyordu. İplerin Moskova'nın elinde toplanması için MÜSKOM'un devre dışı bırakılması gerekiyordu. Vahidov'un ölümünden sonra Mustafa Suphi de ortadan kaldırılarak büyük bir gözdağı verilmiş oluyor, milli komünistlerin Ankara bağlantısı kesilmiş oluyordu. Arkasından ulusal temelli örgütlerin kapatılması (MÜSKOM da dahil), Nerimanov'un şüpheli ölümü, Galiyef'in ortadan kaldırılışı, Rıskulov'un idamı bu tezi destekler niteliktedir.
Bugün Mustafa Suphi ve arkadaşlarının açtığı yoldan Türk Solu uzun bir yol almıştır. Mustafa Kemal bütün zorluklara rağmen emperyalistleri yenmiş, 3. Dünya'ya örnek nitelikte bir devrim armağan etmiştir. Mustafa Suphi ise yıllarca, komünist olduğu için kimi zaman hor görülmüş, kimi zaman bayraklaşmış biri olarak yerini almıştır. Elbette tarih, Mustafa Suphi gibi inanmış komünistlerin bağımsızlık davasını güdecek insanları yaratacaktır. Bu bir lüks değil zorunluluktur. Çünkü emperyalizm kaybetmeye mahkumdur. Emperyalizme karşı çıkacak her unsurun içinde Mustafa Suphiler bulunur…