OHAL Geldi Hukuk Gitti mi?
Kasım Cindemir 01 Ocak 1970
15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilan edilen ve daha sonra uzatılan OHAL, Türkiye’de binlerce ailenin ruhsal ve fiziksel yaşamını olumsuz etkiliyor.
Konuyla yakından ilgili uzmanlara göre, işinden atılanlar ve/veya açığa alınanlar ile bu kişilerin aileleri de hem psikolojik bir travma ile yüz yüze geliyor hem de bir dizi ekonomik sıkıntıyı göğüslemek zorunda kalıyor.
Bir sosyal çalışma/sosyal hizmet uzmanı ve aile danışmanı olan Feyza İmren, Amerika’nın Sesi’ne yaptığı açıklamada, “Sağlam istatistikler henüz mevcut değil. Ayrıca, farklı kişilerin, yaşadıkları olaylara tepkileri de daha farklı olabiliyor. Ancak, bu yaşanan olayların travmatik olduğunu kesinlikle söyleyebilirim” dedi. İmren, OHAL ile birlikte işinden atılanların veya açığa alınanların yanı sıra bu kişilerin çocukları ile ailelerinin de bir travma deneyimi yaşadığını belirtti. İmren, “Ve, toplum bundan etkileniyor tabi” dedi.
Bir başka uzman psikolog olan Nevres Kaya, “Her aile bir travma yaşıyor. Aile toplumun en küçük birimi. Ailede travma, toplumda tsunami demektir” diye konuştu.
Deutsche Welle’nin 19 Ekim günü yayınladığı bir habere göre, Türkiye’de 20 Temmuz’dan bu yana, 40 bin kişi gözaltına alındı, 32 bin kişi tutuklandı, 93 bin kişi açığa alındı. Aynı haberde, 59 bin 841 kişinin kamu görevine son verildiği ifade edildi. Türk hükümeti, alınan kararların 15 Temmuz darbecilerine, FETÖ örgütüne, bunlarla bağlantılı olanlara ve teröristlere karşı alındığını belirtiyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) birkaç gün önce yayınladığı raporda, yine aynı dönemde işkence ve kötü muamelenin arttığı görüşünü dile getirdi.
15 Temmuz’dan sonra en az iki kamu görevlisi intihar etti. Ahmetli Kaymakamı Necmi Akman ve Bursa’da öğretmenlik yapan Mustafa Güneyler, açığa alındıktan sonra yaşamlarına son vermeyi tercih ettiler. Açığa alınan kişiler hakkında bir ya da iki ayrı soruşturma açılabiliyor. Üç ay geçtikten sonra bu kişiler ya geri çağrılıyor ya da kamu görevinden ihraç ediliyor.
Batman’da Türk Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın hizmet kadrolu görevlisi olan Salih Bayat üç ay kadar önce işinden açığa alındı. Salih Bayat, Amerika’nın Sesi’ne yaptığı açıklamada, “Sakıncalı olduğum söylendi. Neden sakıncalı olduğum ise hiç söylenmedi” dedi. Bayat, Sağlık Emekçileri Sendikası (SES) üyesi olmasının açığa alınmasının gerekçesi olduğuna inandığını kaydetti. Bayat, “SES legal ve ülke çapında örgütlü bir sendika. Ankara’daki mevcut hükümeti desteklemiyor. Neden bu olsa gerek” dedi.
Salih Bayat’ın öğretmen olan eşi Kibar Bayat da açığa alındı. Bayat, eşinin Eğitim Sendikası (Eğitim Sen) üyesi olduğunu ve Sendika Genel Merkezi’nin aldığı karara uyarak bir günlük greve katıldığını ifade etti. Bayat çiftinin bir çocuğu var ve Kibar Bayat ikinci çocuğuna hamile. Salih Bayat, “Açıkta olduğumuz süre boyunca maaşımızın üçte ikisini alıyoruz. İşe geri de çağrılabiliriz. OHAL nedeniyle hukuki süreçler işlemiyor. Ama, görevden atılırsak, OHAL kalktıktan sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gidebiliriz. Biz hiç bir yasayı ihlal etmedik” dedi.
Sendikal verilere göre, sadece Diyarbakır’da açığa alınan öğretmen sayısı 4 bin 300 kadar.
‘Çocuklar ölmesin’ dedik
Diyarbakır’da öğretmenlik yapan Mehmet Şahin, bölücü terör örgütü ile ilişkili olmaktan açığa alındığını söyledi. Şahin, “OHAL güya darbecilere karşı atılan bir adımdı. Ama öyle görünüyor ki, kim bu hükümetin politikalarına karşıysa OHAL’in kurbanı haline geliyor. Türkiye’de hukuk diye bir şey kalmadı” şeklinde konuştu. Mehmet Şahin, aynen Kibar Bayat gibi bir günlük öğretmen grevine katıldığı için açığa alındığını söyledi. Şahin, “Grevde ‘katliam olmasın, çocuklar ölmesin’ dedik. İşte bu noktaya geldik. Türkiye ileride AİHM kararlarıyla çok miktarda tazminat ödemek zorunda kalacak” dedi.
OHAL’in ilk sekiz haftasında, Türk hükümeti 150 medya kuruluşunu kapattı ve 2 bin 300 basın çalışanını işsiz bıraktı. Haberlere göre, tutuklanan veya gözaltına alınan gazeteci sayısı ise en az 130’a ulaştı.
“Demokratik Modernite” dergisinin yayıncısı ve editörü Haydar Ergül, bir arkadaşını ziyaret ettiği sırada eve baskın yapan polis ekiplerince gözaltına alındığını söyledi. Ergül, “Bir ziyarete gittim diye iki hafta gözaltında tutuldum. Tek kişilik bir hücrede altı kişi birden kaldık. Hiçbir suçlama yok. Keyifleri nasıl isterse öyle davranıyorlar” dedi.
Ankara’da avukatlık yapan Mustafa Çiçek ise, OHAL nedeniyle yaşananların toplumda hem maddi hem manevi hasara yol açtığını söyledi. Çiçek, “OHAL biterse mahkemeler davalarla dolup taşacak. Türkiye çok tazminat öder” dedi.
Açığa alınan kamu görevlisi bir tıp doktoru ise kimliğinin yayınlanmasını istemedi. Bu doktor, “Sosyal medyada Başbakan’ın sarf ettiği bir cümleyi paylaştım ve buna göre ben bir siyasi muhalif oldum ve açığa alındım. Çok insan mağdur oluyor” diye konuştu.