MÂİ VE SİYAH - Halit Ziya Uşaklıgil Özeti
01 Ocak 1970
Romanın baş kahramanı Ahmet Cemil, Mülkiye Mektebi`nin son sınıfına geçtiği yıl babası ölür. Bunun üzerine annesinin ve kız kardeşi İkbal`in geçimini sağlamak onun üzerine düşer.
Okul sıralarından beri edebiyata aşırı tutkusu vardır. Askerî Rüştiye`den bu yana en yakın arkadaşı olan Hüseyin Nazmi`nin de teşvik, yardım ve tavsiyeleriyle; kendi gayretiyle öğrenmiş olduğu iyi Fransızcasıyla çevirilere başlar. Bu işi yeterli görmemesi üzerine ek işler arar ve "Mir`-at-ı Şuûn" adlı bir gazetede iş bulur. Bu gazeteye girebilmek kendisini çok mutlu etmiştir.
Daha sonra bir ek iş daha bulur ve akşamları zengin bir ailenin çocuğuna ders vermeye başlar. Artık evlerinin geçimi düzene girer, hatta ona göre zengin olmaya başlarlar.
Ahmet Cemil`in en büyük hayellerinden biri, edebiyat dünyasında çok iyi tanınan, ünlü bir yazar olmaktır. Bu konuda bir sürü hayal kurar. Bu hayellerine bağlı olarak kafasında, kendisini ünlü yapabilecek bir eser şekillendirmeye başlar.
Bu arada, gazetede saydığı, sevdiği kişilerden biri olan Ahmet Şevki Efendi, yine çalıştığı gazetenin sahibi olan Tevfik Efendi`nin, oğlu Vehbi`ye bir eş aradığını söyler. Ahmet Cemil kız kardeşini vereceği bu adamın durumunu yeterince araştırmadığı halde, yapılan görüşmeler sonucunda anlaşmaya varılır ve İkbal, Vehbi ile evlendirilir. Ahmet Cemil, kardeşinin evlenmesinden dolayı bir sıkıntı duyar ve eniştesine bir türlü ısınamaz.
Ahmet Cemil bir gün en yakın arkadaşı Hüseyin Nazmi`nin uzun süredir görmediği kız kardeşi Lâmiâ ile karşılaşır ve ona âşık olduğunu anlar. Bu olay onu eserine yoğunlaştırır ve bir an önce bitirme isteği doğurur.
Bu sırada, gazete sahibi Tevfik Efendi felç olur. Bunun üzerine oğlu, aynı zamanda Ahmet Cemil`in eniştesi, Vehbi gazeteye gelir ve yönetimi ele alır.
Ahmet Cemil ve arkadaşları önceleri korkmalarına rağmen, bir müddet sonra Ahmet Cemil bundan memnun olmaya, hatta eniştesine sevgi duymaya başlar. Artık Ahmet Cemil baş yazar ve bir miktar para vererek gazeteye yeni makineler alınmasını sağlamış küçük bir ortak olmuştur.
Birgün Ahmet Cemil eserini bitirmeyi başarır. Arkadaşı Hüseyin Nazmi`nin evinde yapılacak ve devrin önemli ediplerinin de hazır bulunacağı bir partide eserin okunmasına karar verilir. Nihayet o gün Ahmet Cemil eserini okur ve herkes tarafından beğenilir. Orada bulunanların hepsi kendisini tebrik eder. Hatta Lâmiâ bile bir fırsatını bulup, gizlice, eserin sonuna "Tebrik ederim ....." yazar ve Ahmet Cemil de bunun farkına vararak mutlu olur.
Bu mutluluk içinde yaşarken, bir gün annesi ona eniştesi hakkında hoş olmayan şeyler anlatır. Artık eniştesinin kötü bir insan olduğunun iyice farkındadır. Birgün bir gazetede, onu kıskanan ve kendisine hep düşman olan kötü arkadaşı Râci tarafından yazılmış, kendisini ve eserini yerden yere vuran bir yazı çıkar. Bunun gazetesini kötü yönde etkileyeceğini düşünen eniştesi, baş yazarlığı başka birisine verir ve Ahmet Cemil ile araları iyice açılır. Bir akşam evde bu konuda çıkan bir tartışmada eniştesi, hamile karısı İkbal`in karnına tekme atar. Bunun üzerine bebek düşer ve İkbal de ölür.
Bir süre sonra Hüseyin Nazmi`den, Lâmiâ`yı bir subaya verdiklerini ve Lâmiâ`nın da bunu istediğini öğrenir.
Artık Ahmet Cemil`in hayatta sarılabileceği hiçbir umudu kalmamış, annesi hariç herşeyini kaybetmiştir. Her zaman hayallerinin esiri olduğu için kendisine kızar, edebiyatla ilgi herşeyden tiksinir hale gelir ve eserini yakar.
O andan itibaren, kendisine bütün bu acıları yaşatan bu şehirde yaşayamayacağını anlar ve Osmanlı`nın uzak bir vilayetine gitmek üzere annesiyle birlikte İstanbul`u terkederler...