Parti içi demokrasi
Serdar TURGUT 01 Ocak 1970
İyi eğitilmiş bir kişi düşünün; fikirleri sola yakın olsun mesleği bulunmasına rağmen ülkeye siyasetçi olarak hizmet etmek istesin. Ne CHP'de ne de DSP'de alt düzeyde başlayarak başarılı olabilmesi mümkün mü?.. Görünen o ki; katiyen değil...
MHP'de başkana alternatif ismin kongreye gelmesine bile müsaade edilmemesinden yola çıkarak yazdığım dünkü 'Gündem' yazısında, bu durumun sadece MHP'ye özgü olmadığını, bütün siyasi partilerimizde aynı hastalığın var olduğunu belirtmiştim.
Siyasi partilerimiz, iç demokrasi yoksunluğu ve ayak oyunlarının bolluğu nedeniyle bu ülkede genç ve eğitimli insanların siyasetten soğumalarının en büyük nedeni olmuşlardır. Son haber de CHP cephesinden geldi. Arkadaşımız Dilek Gedik'in haberine göre CHP Parti Meclisi toplantısına sunulan MKYK raporunda, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın CHP'den, başka partilere üye olan 45 bin 541 kişinin üyelikten düşürülmesini istediği ve bu kişilerin ağırlıklı olarak DSP'den istifa eden kişiler olduğu ifade edilmiş.
Bu, partilerimizin ve Ankara merkezli siyasetin düştüğü acıklı durumu göstermektedir. Bu olayda da büyük boyutta ayak oyunu var. Üstelik kendilerine sol diyen partiler arasında yapılıyor bu iş. Ve yapılanlar, halkı sol kavramından uzaklaştıracak kadar ilkesiz.
Bu olayın baş sorumlusu DSP, solda birlik konusunu hiç ağzından düşürmüyor ama birlik konusunda doğal müttefiği olması gereken bir partiye yapılanlardan sonra dediklerine ne kadar güvenilebilir ki...
İyi eğitilmiş bir kişi düşünün; fikirleri sola yakın olsun ve mesleği bulunmasına rağmen ülkeye siyasetçi olarak hizmet etmek istesin. Bu insanın ne CHP'de ne de DSP'de alt düzeyde başlayarak başarılı olabilmesi mümkün mü?.. Görünen o ki; katiyen değil... Partilerden bir tanesine üye olsa, daha ilk günde ayak oyununa başlamak zorunda kalacak. Var olan kliklerden bir tanesine bağımlılık ilan edecek.
Haydi her türlü ayak oyununu öğrendi, klikleşmede başarılı oldu diyelim... Siyasette daha fazla yükselme şansı var mı? İdealist genç, başkanlığa adaylığını koydu, ülke için büyük projeleri var, bunları uygulamak ateşi ile yanıyor diyelim... Adaylığını koyduğu anda sokakta dayak yemek korkusuyla dolaşmaya başlar dahası öldürülmekten bile korkabilir.
Sol partilerden örnek veriyorum ama diğer partilerde durum daha farklı değil.
O genç, başka partilerde üye olmadan önce bile baskılarla karşı karşıya kalabilirdi.
Türkiye'deki çok partili demokrasinin genel görünümü böyledir maalesef. Bu sadece lafta demokrasidir. Bir yanda lider diktatörler diğer yanda ise bürokrat diktatörler arasında kalan ve sıkıştırılan halk, nefes alamaz duruma gelmiş ve siyasetten umudunu tamamen kesmiştir.
Medyadan duyulan umut ise büyük darbe yemiştir. Çünkü bazı medya grupları çeşitli iktidarlar ile ahlaksız ilişkiler kurmuş ve iktidarın sorgulanması görevinden fiilen caymışlardır. Böylece halk sadece siyasetten değil sistemden de soğumaya başlamıştır.
Bu durum Türkiye'nin geleceğini tehlikeye atan en önemli sorun haline gelmiştir. Veri durumda koltuğunu bir türlü bırakamayan liderler altında ezilen partiler ve devlet sistemiyle istediği gibi oynayan bürokratik keyfilik, ülkede yeni umudun doğmasına, ülkeye umut aşılayacak yeni insanların ortaya çıkmasına izin vermiyor.
İnsanlar siyasi partiler için 'biz neyle uğraşıyoruz onlar nelerle uğraşıyor' diye düşünüyor artık. Arada bir patlayıveren tartışma konuları, (örneğin; türban meselesi gibi), halkı 'ama bunlar bizim sorunumuz değil' dedirterek isyan ettiriyor. Kimsenin bu sistemin acımasız çarkına tahammülü kalmadı. Ancak insanlar henüz çözümü hala daha sistem içinde arıyor. Bu da Türkiye'nin şansıdır. İnsanlar radikal çözümlere yönelmeyi reddediyor. Bu nedenle sorun, sistemde reform yapılarak çözülecek, ama bugün ama yarın illa da çözülecek. Bu hayati soruna çözüm getirilmeden Türkiye'de siyaset, toplumun hep gerisinde kalacak ve modern Türkiye'ye bir türlü layık olamayacak. Bu sorunu çözmeye girişen parti ve lider de Türkiye'nin tarihine geçecek.