« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

31 Ara

2018

'Trump'ın çekilme hamlesi bir çılgınlık sonucu değil, ABD'nin yeni jeopolitik, ekonomi-politiğine dayanıyor'

Ceyda Karan 01 Ocak 1970

Fatih Yaşlı’ya göre, Trump’ın, Ankara yine Suriye’ye müdahaleye hazırlanırken gelen ‘çekilme’ hamlesi bir ‘çılgınlık’ değil, ABD’nin jeopolitik ve ekonomi-politik okumasının sonucu. Bu hamlenin Ankara’nın Rusya ve İran ile ilişkilerinin ‘zorlaşacağını’ belirten Yaşlı, TSK’nın ABD askerlerinin boşulttığı yerleri doldurma ihtimaline dikkat çekti.

ABD Başkanı Donald Trump'ın Suriye'den çekilme kararı sonrası gelişmelerin ne yönde evrileceği beklenirken, YPG Cuma sabahı sürpriz bir hamle ile Suriye ordusundan Türkiye'nin oluşturduğu tehdide karşı ülke sınırlarının korunması çağrısı yaptı. Suriye Silahlı Kuvvetleri'nin Menbiç'in batı mahallelerine girdiği Suriyeli ve Rus kaynaklarca doğrulansa da Menbiç'teki gelişmeler, henüz ABD'nin çekilmediği ve belirsizliğin sürdüğüne işaret ediyor. Hem ABD hem de Türk hükümeti çekilmeyi ‘koordine etmekten' söz ederken, gelişmelere paralel olarak Türkiye'den üst düzey bir heyet temaslarda bulunmak üzere Moskova'ya gitmesi dikkat çekti.

Trump'ın çekilme kararı ve perde arkasındaki nedenler, Suriye sahasındaki aktörlerin durumlarını Birgün Gazetesi yazarı olan ve Abant İzzet Baysal Üniversitesi'nden Dr. Fatih Yaşlı ile konuştuk.

‘TRUMP'IN KARARI BİR ÇILGINLIK ESERİ DEĞİL ABD'NİN YENİ JEOPOLİTİK VE EKONOMİ POLİTİĞİNE DAYANIYOR'

Dr. Fatih Yaşlı, ABD Başkanı'nın çekilme hamlesini, Türkiye'de son iki senede olduğu gibi iç politikaya tahvil edecek şekilde Suriye'ye yönelik bir askeri harekatın gündeme geldiği bir sırada yapmasına dikkat çekti. Trump'ın çekilme kararının arkasında ‘çılgın bir politika' veyahut ‘delilik' değil, ABD'deki bir sermaye fraksiyonunun temsil etmesi edilmesinin yattığını belirten Yaşlı, "Suriye'den asker çekme kararını ABD'nin yeni jeopolitik ve ekonomi politiğine dayalı olarak değerlendirmek zorundayız, yoksa tek bir kişinin durup dururken aldığı bir karar olarak değil" vurgusu eşliğinde şu değerlendirmeyi yaptı:

"Geçtiğimiz yıl bu zamanlarda da yine Türkiye'de uluslararası ilişkilerle, dış politikayla ya da genel olarak siyasetle ilgilenen insanlar olarak bir operasyon vardı gündemimizde. Türkiye, Afrin'e girecek mi diye konuşuluyordu ve Ocak ayı içerisinde bir operasyon gerçekleşmişti. Yine Türkiye bir seçim konjonktüründeydi. Yine dış politikadaki hamleler iç politikaya tahvil edilmek isteniyordu. Bu sene yeni yıla girerken tekrar benzer bir şekilde adeta bir kısır döngüye dönüştü. Yine acaba bir operasyon olacak mı ve Türk ordusu Menbiç'e, Fırat'ın doğusuna girecek mi, bunu seçime tahvil etmeye çalışacaklar mı derken, bir de baktık ki ABD'nin çekilme açıklamasıyla birlikte işler karışmış durumda. Trump'ın çekilme kararı bir yandan sürpriz öte yandan sürpriz değil. Çünkü Trump'ın seçim vaatlerinden biri aslında ABD askerlerini Suriye'de azaltmaktı. Nasıl ki Trump, Meksika sınırına bir duvar vadettiyse ve bu nedenle Amerikan hükümeti bir süreliğine kapanmak zorunda kalmışsa yani bu sözünü de tutuyorsa, şimdi benzer bir şey yapıyor. Suriye'ye dair vaadini de gerçekleştiriyor. Bu çılgın politikanın, deliliğin bir ifadesi değil aslında. Trump, Amerika Birleşik Devletleri içerisindeki belli bir sermaye fraksiyonunun temsilcisi olarak hareket ediyor. Esas rakip olarak Çin'i görüyor. Esas meselenin Asya Pasifik ekseni olduğunu, Amerika'nın esas olarak oraya yoğunlaşması gerektiğini, serbest ticaret ilkesi doğrultusunda rekabet edemeyeceklerini ve dolayısıyla gümrük duvarlarının yükseltilmesi gerektiğini düşünüyor. Öte yandan Meksika'ya çekilen duvarla birlikte Meksika'ya göçmenlerin girişini azaltmaya çalışıyor. Dolayısıyla Suriye'den asker çekme kararını ABD'nin yeni jeopolitik ve ekonomi politiğine dayalı olarak değerlendirmek zorundayız, yoksa tek bir kişinin durup dururken aldığı bir karar olarak değil."

‘TRUMP'IN ‘BİRAZ DA SİZ SAVAŞIN' DEDİ, HAMLESİ TÜRKİYE'NİN RUSYA VE İRAN İLE İTTİFAK İLİŞKİSİNİ SARSABİLİR'

Trump'ın kararının Türkiye'ye yansımaları olacağını kaydeden Yaşlı, bugün Ankara'nın geçen sene Rusya ile flörtü ve ABD ile arasının açılmasının tam aksi bir durumun söz konusu olduğunu vurguladı. Yaşlı'ya göre Trump bu hamlesiyle Türkiye'nin sahada Amerikan askerleriyle karşı karşıya gelme ihtimalini zayıflattığını belirtirken, Ankara'yba ‘Biraz da siz savaşın' mesajı verdiğini kaydetti:

"Bunun Türkiye'ye elbette yansımaları olacak. Türkiye geçtiğimiz sene Afrin operasyonunu konuşurken esas olarak şunu konuşuyorduk. Türkiye'nin Rusya ile ettiği flörtü ve ABD arasının açılmasını… Şimdi ise bu sene yine operasyon konuşuyoruz, fakat bu sefer tam tersi bir durum söz konusu. Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri'ne hızlı bir şekilde yaklaşırken, Rusya ve İran ile bir süredir yürüttüğü ittifak ilişkisinin sarsılabileceğine dair birtakım işaretler var elimizde. Çünkü eğer TSK, ÖSO ile birlikte Amerika askerleri Menbiç'teyken ve Fırat'ın doğusundayken böyle bir operasyon düzenleseydi, sahada Amerikan askerleri ile karşı karşıya gelme ihtimali hayli fazla olacaktı. Fakat Trump bir hamle ile bunu boşa düşürdü. Türkiye'ye aslında biraz da siz savaşın demiş oldu."

‘ABD'NİN ÇIKTIĞI YERLERİ TÜRK ASKERLERİNİN DOLDURMA İHTİMALİ FAZLA'

Yaşlı'ya göre ABD'nin AK Parti hükümetine Suriye'de yeni bir vekalet vermiş olma ihtimali oldukça fazla. Yaşlı, YPG ile Şam yönetiminin uzlaşmasının da, Türkiye'nin ABD'nin boşalttığı yerlere girme ihtimali kadar yüksek olduğunu dile getirse de Rusya'nın bu saatten sonra Ankara'nın Menbiç'e girmesine izin vermek yerine ‘orta yol' bulmaya çalışacağını belirtti:

"Zaten rahip Brunson'ın bırakılmasından beri ABD ile Türkiye arasındaki yakınlaşma sürecini biz gözlemleyebiliyorduk. Meselelere jeopolitik eksenden ziyade ekonomi politik eksenden bakmak her zaman daha doğrudur ve Türkiye kapitalizminin, sermaye sınıfının ABD ile köprüleri atmaya hiçbir zaman gücü yetmez, eninde sonunca mutlaka barışacaklardır demiştim. Zaten gidişatın ona doğru olduğu görülüyordu. ABD'nin AKP'ye Suriye'de yeni bir vekalet vermiş olma ihtimali hayli fazla. ABD askerlerinin çıktığı yeri Türk askerlerinin doldurma ihtimali hayli fazla. Zaten bunun koordineli şekilde gerçekleşeceğini hem Tayyip Erdoğan hem Trump deklare ettiler. Öte yandan bu işin o kadar kolay olmayacağı belliydi. Çünkü TSK ve ÖSO'nun ABD'nin boşalttığı yerlere girme ihtimali kadar başka bir ihtimal daha vardı. YPG ile Şam yönetiminin anlaşması. Ortaya çıkan boşluğun bu iki güç tarafından doldurulması. Bu sabaha kadar bunları bir ihtimal olarak konuşuyorduk. Aynı zamanda da şehrin çevresindeki farklı yerlere iki taraf da yığınaklar yapıyordu. Önce YPG bugün Suriye ordusunu kente davet etti. Suriye ordusu bu daveti kabul ettiğini açıkladı. Kentin merkezine girilmedi henüz. Çünkü ABD askerleri çıkmış değil. Ama kentin özellikle batısına ciddi bir yığınak yaptı Suriye ordusu. Zaten esas olarak ÖSO oradan saldıracaktı. Bu yüzden ilk hedef olarak ÖSO'nun kente batıdan saldırmasını engelleyecek bir pozisyon içerisine girmiş gibi görünüyor Suriye ordusu. Bunun yanı sıra Türkiye'nin Astana ortaklarından hem Rusya hem İran yaptıkları açıklamalarla bunu olumlu gördüklerini söylediler. Putin de yılın son güvenlik konseyi toplantısından sonra bundan memnuniyet duyduğunu ifade eden bir açıklama yaptı. İşin ilginç tarafı şu. Türkiye yarın Rus heyetle bir görüşme yapacaktı. O görüşmenin ana eksenini Münbiç operasyonu ve Suriye hava sahasının açılıp açılmayacağı. Eğer Amerika Birleşik Devletleri'ne rağmen bu operasyon yapılmış olsaydı, büyük ihtimal Rusya ‘evet' derdi. Çünkü o zaman iki NATO gücünün sahada karşı karşıya kalmasıyla sonuçlanacak birtakım gelişmeler olabilirdi. Ama şimdi bu iş o kadar kolay değil. Münbiç'e Suriye ordusu girdikten sonra Rusya'nın Suriye hava sahasını Türk uçaklarına açması ve Türk uçaklarının Suriye ordusunu bombalamasına izin vermesi çok da mümkün görünmüyor. Bu yüzden yarın için nasıl bir sonuç çıkacak, kestirmek zor. Ama bu saatten sonra Rusya'nın Münbiç'e özellikle bir operasyona izin vermeyeceğini, onun yerine başka bir orta yol bulunmaya çalışılabileceğini düşünüyorum. Amerika Birleşik Devletleri'nin AKP'ye ne vadettiğini de izleyip görmek lazım."

‘SURİYE'DEN EL ÇEKMEK, ORTADOĞU'DAN BÜTÜNÜYLE ÇEKİLMEK AMLAMINA GELMİYOR'

ABD'nin Suriye'den çekilmesini Ortadoğu'dan tamamıyla el çekmek olarak değerlendirmemek gerektiğini söyleyen Yaşlı, ABD'nin hala Türkiye'de ve bölgede bulunan diğer üslerini anımsattı. Yaşlı, Erdoğan yönetiminin Suriye ordusu güçleri ile karşı karşıya gelmeyi tercih etmeyeceği olasılığına değinerek Tel Abyad'a yönelebileceğini belirtti:

"Suriye'den el çekmek demek Ortadoğu'dan bütünüyle çekilmek, buradaki hegemonya ve nüfuz mücadelesinden vazgeçmek anlamına gelmiyor. Bizde İncirlik üssü var. Dolayısıyla Amerika Birleşik Devletleri'nin bölgede kullanabileceği sayısız üs var. Buraya istedikleri zaman hava güçlerini kullanarak bölgenin her tarafına kolaylıkla müdahale edebilirler. Fakat öte yandan şöyle bir soru oluştu. Amerika Birleşik Devletleri, Trump yönetimi kendi çekildiği yerlere Türkiye'nin çok kolay konuşlanacağını düşündü belki. Belki karşı tarafın Rusya, İran ve Suriye'nin hamlelerini hesaplayamadı. Ya da tam tersi Trump aslında bilinçli bir hamle ile buranın yönetimini Rusya üzerinden tekrar Suriye'ye bırakmayı düşünmüş olabilir. Çünkü Amerika Birleşik Devletleri de çok uzunca bir süredir Esad'ı devirme hedefinden vazgeçmiş durumda. Belki de şöyle bir ihtimal söz konusu. Amerikan devletinin Suriye'de kalma yanlısı olanları Trump'ı tekrar sıkıştırmak için ‘Bakın bizim çıktığımız yerlerde Rusya, İran ve Suriye nüfusu artıyor. Buradan çıkış o kadar olmamalı'ya ikna edebilirler. Öte yandan, Türkiye hızlı bir operasyonla en azından Menbiç'in kuzeyinden bir acil operasyon başlatmayı hedefleyebilir. Şehrin tamamına Suriye güçleri girmeden en azından sınırda bir cep bölge isteyebilirler. Ya da daha optimum bir seçenekle ki Tayyip Erdoğan bunun sinyalini bugün konuşurken verdi, ‘Bizim için önemli olan YPG'nin oradan çıkmasıdır. YPG oradan çıktıktan sonra çok da önemli değil' gibi bir şey söyledi. Orada Suriye ordusu ile çatışmayı göze almayıp başka yerlerden örneğin Tel Abyad'dan Arapların daha yoğun olduğu bir yerden yeni bir operasyon denemesi yapılabilir."

‘AKP, ABD'DEN BU KADAR HIZLI BİR ÇEKİLME BEKLEMİYORDU'

Erdoğan yönetiminin ABD'ye sürekli Suriye'den çekilme çağrıları yaptığını hatırlatan Yaşlı, ancak Türk hükümetinin Trump'ın bu kadar çabuk çekilme kararı almasına şaşırdığı görüşünde. Şam ile Suriye Kürtlerinin uzlaşması, akabinde Astana ortakları Rusya ve İran'ın da destek vermesinin de Erdoğan hükümetini ‘boşa düşürdüğünü' belirten Yaşlı, sadece Moskova değil, Bolton'ın Türkiye ziyaretinin de izlenmesi gerektiğinin altını çizdi:

"Biraz komik. Birincisi Cumhurbaşkanı'nın psikolojik eylem diye söylediği şey. Suriye ordusunun Menbiç civarındaki batıdaki binalara bayrak asması, ordunun bayrak çekmesi. Bu elbette psikolojik üstünlüğü ele geçirmek anlamında yapılmış bir hamle ve zaten savaşlarda bu tür hamleler yapılır. Suriye ordusu burası bizim toprağımızdır diyerek bayrak çekti ve sonrasında yaptığı açıklama da bu minvaldeydi. Bütün işgalcilere karşı birlikte savaşacağız. Suriye ordusu Suriye halkınındır diye. İkincisi Milli Savunma Bakanlığı'nın yaptığı açıklama da herhangi bir anlam ifade etmiyor. YPG'nin neye hakkı olup olmayacağını belirleyecek olan Suriye'deki gelişmeler ve YPG, Şam ile anlaşmalı şekilde Suriye ordusunu buraya davet etti. Bu tür açıklamalar şaşkınlıkla ilgili olabilir ya da tüm bu gelişmelerin hızlanmasıyla ilgili olabilir. AKP sürekli ABD'ye Suriye'den çekilin diye çağrıda bulunuyordu. Ama onlar da bu kadar hızlı bir çekiliş beklemiyordu herhalde. Onların da biraz daha zamana ihtiyaçları vardı. Süreç hızlanınca ve Suriye ordusu ile Suriye Kürtleri arasında böyle hızlı bir anlaşma ortaya çıkınca, bir de Rusya ve İran bunu arkadan destekleyince biraz bir boşa düşme durumu var zannedersem. Yarın Rusya ile yapacakları görüşmelerde ve yılbaşından sonra Bolton gelecek Türkiye'ye hem Amerika'yı hem Rusya'yı bir şeye ikna etmeye çalışacaklar. Ama süreç hızlanmış görünüyor. Yarından itibaren Suriye ordusu kentin bütününe girerse, o saatten sonra Menbiç için ABD veya Rusya ile herhangi bir pazarlık yapmanın anlamı kalmayacak. Eğer iki ulusal ordunun çarpışmasını göze alabiliyorsa AKP tarafı, bu başka bir şeydir. Böyle iki ulusal orduyu karşı karşıya getirecek gerçek anlamda bir savaşı göze alacaklarsa bunun gelişmelerini daha sonra konuşuruz."

‘AKP İÇERİDE CHP DIŞARIDA SURİYE DÜŞMANLIĞINDAN KOLAY KOLAY VAZGEÇEMEZ ÇÜNKÜ…'

Yaşlı'ya göre Suriye'ye yönelik saldırganlığın arkasında yer almış, bugün ise Ankara ile sorunlar yaşayan Arap Birliği üyesi ülkelerin de Şam'a el uzatmış olması, Esad yönetiminin Türkiye'ye karşı elini biraz daha güçlendirdi. Erdoğan hükümetinin içeride CHP, dışarıda da Suriye düşmanlığından kolay vazgeçmeyeceğini belirten Yaşlı, bunun arkasında hükümetin varoluşunu ‘düşmanlar yaratmaya', ‘korku' ve ‘tabanını teyakkuzda tutma' siyasetine dayandırmasının yattığı görüşünü dile getirdi. Yaşlı'ya göre Erdoğan hükümetinin Şam'la ilişkiye girmesi, iç politikaya tahvil ettiği emperyal vizyondan ve fetihçilikten vazgeçmesi anlamına geleceğinden uzlaşma kolay görünmüyor. Savaş ihtimali ise daha fazla:

"Suriye'ye yönelik saldırının bir tarafında eğer İhvan-Türkiye-Katar çizgisi varsa, öbür tarafında Vahabi-Selefilik yani Suudi Arabistan-Bahreyn-Birleşik Arap Emirlikleri vardı. Birleşik Arap Emirlikleri'nin ve ardından Bahreyn'in yeniden büyükelçiliklerini açma kararı vermesi, öte yandan Tunus'tan doğrudan uçuşların tekrar başlaması, el Beşir'in geçen haftaki ziyareti, tüm bunlar aslında bir Arap ülkesi ve bir Arap lideri olarak meşruiyetini tesis ettiği, Suriye'de rejimin artık kolay kolay değiştirilemeyeceği, dışarıdan müdahalenin bir anlam taşımadığı görülmüş olmalı. Esad'ın eli AKP'ye karşı biraz daha güçlenmiş durumda. Çünkü biz Vahabi-Selefi eksenle AKP arasındaki çelişkilerin de son zamanlarda Kaşıkçı cinayetinden dolayı derinleştiğini zaten biliyoruz. Bu açıdan Türkiye'nin Suriye'ye yönelik müdahalesini zorlaştıracak faktörlerden biri de son bir haftadır Arap dünyasının tekrar Şam'a el uzatması oldu. AKP'nin içeride CHP düşmanlığından dışarıda ise Suriye düşmanlığından kolay kolay vazgeçmeyeceğini düşünüyorum. Çünkü AKP hükümeti sürekli düşmanlar yaratmak ve o düşmanlar üzerinden hem kendi tabanını teyakkuz halinde tutmak hem de karşı tarafa yönelik bir korku siyaseti siyaseti izlemekle ilgili. Eğer AKP, Suriye'de böyle bir ilişki içerisine girerse, son sekiz yıllık bütün iddialarından vazgeçmiş olacak hem de iç politikaya tahvil ettiği emperyal vizyondan, fetihçilikten, Suriye'ye birtakım adalet götürmekten bunların hepsinden bir şekilde vazgeçmiş olacak. Ben kısa vadede kolay kolay bir anlaşma, uzlaşma beklemiyorum. Belki birkaç yıla yayılmış bir şekilde adım adım bir ihtimal realist politikaya dönülebilir. Şu an için kısa vadede böyle bir şey beklemiyorum. Hatta şu an itibariyle bir savaş durumunun daha ihtimal dahilinde olduğunu düşünüyorum."

Ziyaret -> Toplam : 125,38 M - Bugn : 142152

ulkucudunya@ulkucudunya.com