Irak'ta `36. Paralel`, Suriye'de `Güvenli Bölge`
Sadi Somuncuoğlu 01 Ocak 1970
Oyun tıpa tıp aynı. Irak nasıl bölündüyse, ders alınmazsa Suriye de öyle bölünecek demektir. Irak'ın acı hikâyesini daha önce de çok yazdık. Ama bu tespiti yine de biraz açalım. Amerikan ve İngiliz işgalciler, kendilerinin yazdığı anayasa ile ilk önce devletin adını değiştirdi. "Irak Arap Cumhuriyeti" (millî ve üniter), "Irak Federal Cumhuriyeti" (Ortaklı devlet) yapıldı. Kısaca, devletin sahibini gösteren "Arap" milleti adı yok edilerek, Şii ve Kürt etnisitelerine göre bölündü. Böylece bir milletin ve devletin egemenliğine son verilerek kaderiyle oynandı. 1,5 milyon insan canından oldu, ülke harabeye döndü, en eski medeniyet yağmalandı. Devamında neler yaşanacak belli değil.
Ülkemizde de aynı tartışmalar gündemde değil miydi? "Türk adının anayasadan çıkarılması" "2023'te bambaşka bir Türkiye", "2053'te bambaşka bir İstanbul", "Türkiye'nin dönüştürülmesi", "Federasyon", "yerinden yönetim", "eyaletleşme" gibi varlığımızın tartışılması neyin nesiydi? Göz göre göre kapana mı düşeceğiz?
***
Irak'a devam edelim. 1'inci Körfez Savaşı'nı hatırlayalım. Irak'ı parçalamak üzere "36. Paralel" tuzağı hazırlanmıştı. ABD, karadan Silopi ve havadan İncirlik Üssü'nden 36. Paralelin kuzeyini koruyacak, Saddam güçleri buraya girmeyecekti. Müjdeyi(!) de Cumhurbaşkanı Özal vermişti. Kuzeyden Irak'a girersek, "bir koyup, 3 alacaktık". Kerkük bile kurtulacaktı(!). Heyecan doruktaydı. O zaman da yazdık, "36. Paralel, coğrafyadaki düz çizgi değil, Barzani ve Talabani aşiretlerini içine alan bir grafik eğrisidir." diye. Dikkat edenler görmüştür; Musul 36. Paralelin içinde kaldığı halde dışına çıkarılmış, Süleymaniye dışında kaldığı halde içine alınmıştı. Bu maddi delil bile, ABD'nin niyetini göstermeye yetmiyor muydu? Eğer bu gerçek görülseydi, tuzak anlaşılacak, belki de ABD'nin oyununa gelmeyecek, yaşanan ağır bedelleri ödemeyecektik. Ama bunu yakınlarımıza bile anlatamadık.
2003'ten sonrası malum, Barzanistan kuruldu. ABD ile birlikte inşa ettiğimiz bölgeye girmemiz yasaklandı, burada PKK yuvalandı, terör hortladı, can almaya, kan dökmeye devam ediyor.
Suriye'de yaşananlar farklı mı?
2010'da Tunus'ta başlayan, Libya ve Mısır'la devam eden "Arap Baharı" her tarafı yakıp yıktıktan sonra 2011'de Suriye'ye geldi. Bu süreçte ve sonrasında Türkiye hep ABD ile birlikte hareket etti. Esad rejimini devirirsek önümüz açılır zannettik. Ama hesaplar şaştı. Ne kadar Müslüman ülke varsa hepsiyle kötü olduk. 2014'te Ayn el-Arap'ta sıkışan PKK uzantısı PYD'yi "Kobani kahramanlarının gözlerinden öpüyoruz" diyerek manen de destekledik. Türkiye'de PKK ile mücadele ederken Suriye'de PKK/PYD/YPG elebaşısı Salih Müslim'i Ankara'ya defalarca çağırıp muhatap aldık, "Esad'ın karşısındaki güçlerin yanında yer almasını" istedik, ama her defasında reddedildik. PKK/PYD/YPG, Esad'la anlaşmıştı, halen de tercihinin değişmediği anlaşılıyor. Sonra, stratejik ortağımız ABD'nin PKK/PYD/YPG terör kantonunu Akdeniz'e bağlayacak koridorun önünü kesmek için Cerablus, El Bab ve Afrin'e girmek zorunda kaldık. Suriye'de Fırat'ın doğusunda ABD, aynen Irak'ın kuzeyinde olduğu gibi etnik bir devletçik kurma çalışmalarını tamamlamak üzere. Mümbiç'e gireceğiz beyanlarının yoğunlaştığı sırada ABD, dişini gösterdi. Türkiye'ye sınır güvenliği için 20 mil genişliğinde bir şeridin dışını yasaklamış görünüyor. Yetkililer, "daha işin başında bu güvenlik şeridini istemiştik" dediler.
Bu durumda şerit ne işe yarayacaktır? Güvenlik şeridi Suriye'de, Fırat'ın doğusu boyunca Irak'a kadar uzanacak, güneyinde ise PKK/PYD/YPG devletçiği olacak, şeridin güneyine inemeyeceğimize göre (aynen Barzanistana 2003'ten beri giremediğimiz, ama PKK'nın yuvalandığı bölge gibi), orada rahatça teşkilatlanacaktır. Bu durumda sınır güvenliği garanti altına alınan PKK terör devleti olmayacak mı?
Diyelim ki Suriye'de, Irak gibi bir anlaşma sağlandı, Türkiye bu şeritten çekilmeyecek mi? Çekilince PKK/PYD/YPG terör devletçiği ile komşu mu olacağız? Böyle bir durumda kuşatılmış duruma düşmeyecek miyiz?
Şimdi Esad karşıtlığımızda değişiklik yok, ama ABD'nin ağır tehdidi altında ve böyle bir açmaza düşmüş görünüyoruz. Çözümümüz ne olabilir? Herkesin söylediği gibi, usulü dahilinde Esad'la anlaşmak zorundayız. Bunu yapabilirsek, Suriye, İran, Irak, Rusya el ele verip, gayrimeşru konumdaki ABD'yi geriletmek ve Suriye'yi savaştan önceki konumuna getirmek mümkündür.
Böylece güneyden de, Irak'tan da bölücü terör belasından kurtulacağımızı düşünebiliriz.
Türkiyem TV yayına başladı
Sıkıntılı bu analizlerden sonra iç açıcı bir haber de vermiş olalım. Türkiyem TV, Türk Milletinin yapısına ve Türk Dünyasına hizmette uygun yayınlar yapabilecek kapasite ve inanca sahiptir. Dolayısıyla kadrosu takviye edilerek, profesyonel bir zihniyetle değerli meslek ustaları devreye sokulursa, tahminlerin üstünde sonuçlara ulaşılacaktır. Aynen İYİ Parti gibi, her yöne doğru gelişme şansına sahiptir. Her iki kurumun da, diğer kanal ve partilerden önemli farkı, donmuş, gelişme imkânları sınırlı, hatta düşüşe geçmiş bir durumu yoktur.
Görevlilere başarı diliyorum. Allah yollarını açık eylesin.