« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

20 Oca

2019

Bir kadını linç eden dindarlık!

Servet Avcı 01 Ocak 1970

Oyuncu Deniz Çakır'la, içkili mekânda bulunmayı artık dert etmeyen başörtülü bacılarımızın adliyeye ve siyaset kürsülerine taşınan tartışmasına geçmeden şu hatırayı aktarmak istiyorum:

Arkadaşlarla 30 Mart 2014 yerel seçimleri öncesi tartışıyoruz, "Ne tür provokasyonlarla karşılaşılabilir?" diye... Siyaset bilimcisi bir arkadaşımız şu öngörüde bulunmuştu: "Ayın 28'inde Ankara Tandoğan Meydanı'nda CHP mitingi var... Seçimler çok kritik olduğu için burada provokasyon denenebilir... Organize biçimde başörtülülere saldırılabilir..."

Seçimlere iki gün kala gerçek bir 'şeytan' bile bunu yapmazdı, çünkü bilirdi 'siyasî mâliyeti'ni... Ama o gün orada gerçek şeytanı cebinden çıkaracak siyasî şeytan ve paralı askerleri vardı... Öngörülen senaryoyu harekete geçirdiler... İblisçe son hamleyi, yayınlayabilecekleri son gece yandaş televizyonlarda döndürmeye başladılar... Sözde CHP mitinginden dağılan bir grup, oradan geçmekte olan bir otobüsün içindeki başörtülü vatandaşları taciz ediyordu!..

Olayın öncülüğünü yapan yüzleri kapalı tipler, bulanık görüntüler, Erdoğan'a hakaret sesleri, otobüsün camına vurulan yumruklar... Ve kimsenin kimliğinin tespit edilemeyeceği şekilde ayarlanmış görüntülerin televizyonlara servis edilmesi... Televizyonların da özellikle Ankara seçimi için 'altın vuruş'u...

Sonra... Ne bir tespit çalışması olmuştu, ne de savcılığın başlattığı soruşturma... Anlaşılmıştı ki başörtüsü bir kere daha istismar edilmişti...

***

Kabataş, en kara yalanlarından birisi olarak geçmiştir siyaset ve medya tarihimize... Bir de 'câmide içki' meselesi... Siyaset kürsüsünde karşılık bulan bu aşağılık organize yalanları, gören vardı, kamera kayıtlarını izlediğini söyleyen vardı, "Önümüzdeki Cuma yayınlıyoruz" diyen vardı, köşesinde yazan vardı ama gerçek asla yoktu... İhtiras uğruna gözler ve vicdanlar kararmış, kalpler taş kesilmişti...

Burada da maalesef özne, 'başörtüsü'ydü, 'başörtülü bacımız'dı...

***

Ankara'daki provokasyon sonrası şu sonu düşmüştüm: "Başörtülü birini taciz alçaklıktır, fakat başörtüsünü beşerî amaca ulaşma uğruna işportaya düşürmek ve inancının gereğini yerine getiren başörtülü insanları istismar etmek daha büyük alçaklıktır... Rakibe son bir çalım için, Kabataş benzeri yöntemlerden medet umanların o gün yaptıkları maalesef budur..."

Çünkü hep şu gerçeği savunmuştum: "İnancı, milliyeti ve ideolojisi ne olursa olsun, 'düşman'ın bile bir hukuku, savaşın bir ahlâkı olmalı... Cenevre Konvansiyonu'ndan değil, en basit delikanlılık kuralından söz ediyoruz... Kişi veya kurum, yenmek için her türlü yolu mübah görme âdiliğinden sıyrılmalı, mertçe kapışmalı... En azından Müslüman'sa, yalan ve iftirayı kendine yakıştıramamalı..."

***

Bugüne kadar ağzıma içki koymamış, sigaranın bile yanından geçmemiş birisi olarak soruyorum: Oyuncu Deniz Çakır olayındaki başörtülü bacılarımızın artık içkili mekânı tercih edebiliyor olmaları neyin nesiydi? Bu hangi çürümenin eseri, hangi dönemin özetiydi?

Bugün kalabalıklarına güvenip aslan kesilen kimilerinin, fişlenmekten kurtulmak için mescitleri boşalttığı, kiminin birbirini ihbar ettiği, kiminin yurdunu kapattığı, kimisi iş adamı derneğinden kaçtığı o karanlık 28 Şubat günlerinde, başörtüsü özgürlüğünü savunan yazılarımızdan dolayı başını mahkemelerden kurtaramayanlar bizlerdik... Şimdi ise başörtüsünün hak etmediği şekilde siyasî kavgaların objesi haline getirilmesi karşısında nasıl değer kaybettiğini görüp üzülen de...

Dinin bir hükmü, her seçimde 'meze' muamelesi görüyor ve bloklaştırmanın aracı olarak kullanılıyor... Bu gerçeğin giderek örtüyü başkalarının gözünde 'nefret objesi'ne dönüştürmesinin inançlara ne gibi katkısı olacak?

***
Ortada izlenmiş bir görüntü yokken, adlî süreç devam ederken -siyasî düşüncesi ne olursa olsun- oyuncu Deniz Çakır'a yapılan açıkça linçtir... 28 Şubat sürecinde gümüş yüzüklerini nereye saklayacaklarını bilemeyenlerin hukukunu nasıl savunduysak, şimdi de adaletsizce infaz edilen bir kadının hukukunu savunmak durumundayız...

Çifte standart bizden ırak, her değeri kendisine seçim aracı yapanlara yakın dursun... Asparagas haber, asparagas dindarlık ve asparagas insanlıkla birlikte...

Ziyaret -> Toplam : 125,32 M - Bugn : 77523

ulkucudunya@ulkucudunya.com