Yavuz Sultan Selimin Tahta Çıkışı
01 Ocak 1970
Yavuz Sultan Selim'in Tahta Çıkışı, Babası 8.Osmanlı Padişahı olan 2. Bayezid'tir. Annesi Dulkadiroğulları Beyliği'nden Gülbahar Hatun olarak bilinir. Babası Amasya'da şehzade iken dünyaya gelen Selim 10 Ekim 1470 de dünyaya gelmiştir. Tahta çıkıp 9. Osmanlı Padişahı olduğunda devletin toprakları 2.375.000 km2 olarak kayıtlarda görünüyordu. Selim'in amacı çıktığı tahta en iyi şekilde hükmedip bu toprakları dahada büyütmekti. Selim bu amacına sekiz yıl gibi kısa bir süre oturduğu tahtta ulaşmıştı. Kılıcı keskin ama ömrü kısa olan Selim tahta çıktığı andan öldüğü ana kadar devlet topraklarını 2.5 kat büyütmüştü. Ölümünden sonra toprakların Avrupa da olan kısmı 1.702.000 km2, Asya da bulunan topraklar 1.905.000km2, Afrika da bulunan topraklar ise 2.905.000 km2 olarak tarihe geçmiştir. Tahta çıkıp padişahlık yaptığı dönemlerde Anadolu'da birliği sağlamış ve halifeliği Abbasilerden alarak Osmanlı Hanedanlığına geçirmiştir. Selim döneminde dönemin en önemli ticaret yollarından olan İpek ve Baharat Yolu'nu ele geçirerek Osmanlı Devleti doğu ticaretinde tek hakim ve kontrol eden olmuştu.
Selim tahta çıkmak için babası Bayezid'e darbe yapmıştı. Tahta çıkmadan önce şehzadelik yıllarında Trabzon'da vali olarak görev yapmaktaydı. O zamanlarda Kırım Hanı Mengli Gİray'ın kızı ile evli olduğu için kayınbabasından büyük bir askeri destek alarak tahta çıkmıştır. 1512 yılında babasını tahttan indirerek tahta çıkan Selim bundan tam sekiz yıl sonra aslan pençesi adı verilen bir çıban yüzünden vefat etmiştir. Vefatı sırasında 50 yaşında olan Selim'in tahta çıkarken babası tarafından söylenen bir sözün onun ölümünde etkili olduğu söylenir. Babasını tahttan indirip kendisi tahta çıktığında babası ona '' Kılıcın keskin, ömrün kısa olsun oğul '' dediği bazı rivayetlerle kulaktan kulağa yayılmıştır. Bu esnada taht için baba ile oğul arasında mücadele başlamıştır.
Tahta çıkışında baba oğul mücadelesi
Merkezden gelen emirlerde sancağa gitmesi emredilen Selim sancağa dönmek yerine yolda oyalanıp Şahkulu meselesinin sonucunu beklediğini geri bildiriyordu. Şahkulu ile olan savaşta Veziriazam Hadım Ali Paşa kaybetmişti. Bu vefat olduğu sıralarda diğer bir şehzade olan Ahmed asileri takip etmeyip Amasya'ya geri dönmüştü. Bu geri dönüş askerler üzerinde ters etki yaratıp Ahmed'e olan saygıyı ve askeri desteği bitirmişti. Hadım Ali Paşa'nın vefat ettiğini öğrenen Padişah Bayezid bu kara haberin üzerine birde Karaman Valisi olan oğlu Şehzade Şehenşah'ın ölüm haberini de alınca tamamen yıkılmış ve saltanattan kesin bir karar ile çekilme kararı almıştı. Bu konuyu devletin ileri gelenleri ile görüşüp şehzadelerden kimin padişah olmasına karar verecekti. Devlet büyüklerinin büyük çoğunluğu da oyunu Şehzade Ahmed'den yana kullanmıştı. Vefat eden Hadım Ali Paşanın yerine kurulan bu konseye katılan Hersekzade Ahmed Paşa bu karara ve oylara karşı çıkmıştı. Ahmed Paşa padişahın tahtına bırakmaması, Şehzade Selim'in Semendire'de kalması, Şehzade Ahmed'in ise Karaman'a vali olarak tayin edilmesinin en mantıklı seçim olduğunu savunmuştu. Bu savunmaya padişah ve Şehzade Ahmed taraftarı olan devlet büyükleri karşı çıkmış, bu olaylar neticesinde de Şehzade Ahmed'e haber gönderilmişti. Haber gönderildikten sonra padişah Rumeli Beylerini çağırmış ve onlardan Şehzade Ahmed için söz almıştı. Rumeli Beyleri gibi Selim'i destekleyen yeniçeri ocağı ise Ahmed'in tahta çıkışını engellemek için padişaha senin sağlığında başka padişah istemeyiz diye teminatlarda bulunmuşlardı. Bu olaylar sırasında Filibe'de bulunan Selim ise tüm olanı biteni adamları aracılığıyla duyup öğreniyordu.
Yeniçerilerin ayaklanması ve Sultan Selim'in cülusu
Babasının verdiği ahidnameye uymadığını gören Selim, bütün askeri kuvvetlerini toplayarak 40.000 kişilik bir orduyla Çorlu'da bulunan babasına ait kuvvetlerin karşına dikildi. Ovada iki büyük ordu artık karşı karşıyaydı. 1511 yılının ağustos ayında meydana gelen bu olay sonucunda iki ordu savaşmış ve Selim mağlup olmuştu. Şehzade Selim'i yakalayıp babasına götürmek isteyenlerin elinden kurtulup Karadeniz sahiline geldi ve buradan İğne Ada'ya oradan da gemi ile Kefe'ye geçti. Selim'in bu hareketinden sonra Şehzade Ahmed hemen İstanbul'a çağrıldı. Ahmed'in İstanbul'a çağrıldığı sırada yeni Veziriazam Hersekzade verilen ahidnameye sadık kalınmasını, hiçbir şehzadenin diğerine tercih edilmemesini savunuyordu. Bu savunmasının devamında askerin Selim tarafında olduğunu ve Kapıkulu Ocaklarının Ahmed döneminde saltanatı terk edeceğini söylüyordu. Ahmed'i İstanbul'a varmadan yolda alıkoyup Karaman'a götürmeyi teklif etse de bu teklifi kabul görülmüyordu. İstanbul'a ayak basan Şehzade Ahmed ise vardığının ertesi günü padişah ilan ediliyordu.
Yeniçeriler Şehzade Ahmed'in hükümdarlığını tanımamış bununla da kalmayıp Ahmed'i destekleyen bir çok devlet büyüğünün de evini talan edip yağmalamıştı. İç karışıklığa sebep olan yeniçeriler tahtın Selim'in hakkı olduğunu savunmuş ve ona sadakat gösterip onun veliaht olması için Selim'i desteklemişlerdi. Yeniçeri olaylarını duyan Ahmed bu haber karşında sarayı terk edip Anadolu'ya geri dönmüştü. Selim'i padişah olarak istemeyen bazı devlet adamları bu olay üzerine hemen Şehzade Korkud'u hükümdarlığa geçirmek için onu İstanbul'a davet etmişlerdi. Davete icabet ederek İstanbul'a gelen Şehzade Korkud yeniçerilerden hürmet görse bile, yeniçerilerin tarafı değişmemiş ve hala Selim'i tutmakta ısrarcıydılar. Bu durumları gören ve zor duruma düşen Bayezid artık otoritesini sağlayamadığı devletin başkenti olan İstanbul'a Selim'i davet etmişti. Babası saltanattan çekilmeyip Selim'e Şah İsmail üzerine yapılacak seferlerde Serdarlık etmesini istese Selim bu görevi kabul etmemişti. Selim bir savaşa gidilecekse ordunun başında devletin padişahı olması gerektiğini savunup padişahlığı istediğini belli etmişti. Babası askerin ve bazı devlet adamlarının Selim tarafında olduğunu görünce tahtı zorlanarak oğlu Selim'e bırakmak zorunda kaldı.