KAĞIZMANLI HIFZI (1893 – 1918)
01 Ocak 1970
Kağızman’da doğan Kağızmanlı bir Halk Ozanıdır.
1893 yılında Kağızman’ın Toprakkale Mahallesinde doğmuş olan Kağızmanlı Hıfzı'nın asıl adı Recep'tir. 1893 yılının Rumi Recep ayında dünyaya geldiği için, adını ailesi onun adını Recep koymuştur. [1]Kaynaklara göre Babasını adı Ağadede, dedesini adı ise, Yakup Bey’dir. [2]
Annesi aynı mahallede oturan mütevazı bir ailenin kızı Suna hanımdır. Babası Ağadede’yi 1922 yılında, annesini ise, iki yıl sonra yanı 1924 yılında yitirmiştir..[3]
Z. Mahir Baranseli, M.Fahrettin Kirzioğlu’nun yazılarına ve Mustafa Turan’ın amcaoğlu Kerim Başar’a dayanarak verdiği bilgilere göre Recep (Hıfzı) daha dört yaşında iken medreseye gitmeye başlamış çok küçük yaşta iken hafız olmuştur. Dokuz yaşına gelince Kuranı hatmeden ve hafız olan Hıfzı Kuran öğrenimi görmüş ve dini alanda eğitim almış eğitimli bir halk ozanıdır. 15 yaşında kaval çalmayı öğrenen Kağızmanlı Hıfzı, adından çok hafız lakabı ile tanınır. Küçük yaşlardan itibaren Kuran dersleri vermeye başlamış, kendi akranlarına kuran öğretmeye başlamıştır. Hafız olarak seslenilmesinden dolayı da adını kimse kullanmaz olur. ŞİİR söylemeye başladığı zaman da Hıfzı takma adını kullanacaktır.
Hıfzı mahlası Hafız olmasından ileri gelmektedir. Kaynaklara göre daha dokuz yaşındayken hafız olmuş çevresinde Hafız olarak tanınmıştır.[4]15 yaşında iken şiir söylemeye başlamış olan şair kendisine Hafız diye hitap edilmesinden ve bu şekilde tanımış olmasından dolayı şiirlerinde Hıfzı mahlasını kullanmıştır. Küçük yaşlarda şiire ilgi duyan Hıfzi, kendi adından çok Hafız adıyla bilinmiş olmasından Hızı mahlasını tercih eder.
Dönemin bilinen âşıklarından Kağızmanlı Yusuf Sezai’den bağlama çalmayı öğrenen Hıfzi,[5]ayrıca alışılagelmiş bu Âşıklık Geleneğimizin dışında def ve kaval çalmasıyla da bilinir. Önceleri ezberleyip söylediği eski usta malı şiirlerin yanında kendi şiirlerini de yazmaya başladı Kışın camilerde Kuran okumuş, yazın bahçelerde, bağlarda çalışarak geçimini sağladığı bilinmektedir.[6]
Hayatına dair bilinen diğer bir ayrıntı ise Sona adlı bir kızla evlenmiş olmasıdır. 1911 yılında kendi mahallesinde oturan Celloların kızı Sona ile evlendirilir. “Hıfzı’nın âşık olup evlendiği Sona İran’dan gelip Ağrı’ya Ağrı’dan Kağızman Torakkale’sine yerleşmiş Cellolar (Celaliler)lakaplı, Kürt kökenli bir ailenin kızıdır”[7]
Şenlik, Nihani, Sümmani, Zülali ve Mudami gibi Hıfzı’nın da bade içtiğine “ Badeli Aşıklarddan biri “ olduğuna inanılır. Söylentilere göre “ Hıfzi, birgün bahçede beliren ışık içindeki bir kızı gördükten sonra bayılmış, ertesi sabah Hıfzi’yi orada bulanlar eve getirmişler. Bir süre sonra kendisini ziyarete gelenlerin arasında gördüğü bir kızı bahçede gördüğü ışık içindeki kıza benzetir. Bu olayı ve sonrasındaki gelişmeler Hıfzi’nin BADE İÇMesi olarak kabul edilmiştir. “ [8] Kaynaklara göre Hıfzı’nın başına gelen bu olay 1912 yılında olmuştur. [9] Rüyasında gördüğünü söylediği kız evlendiği kız olan Sona’nın küçük bacısı Ayşe’dir. Rüyasında gördüğü kızın Ayşe olduğunu söyleyen Hıfzı’yı ağabeylerinin dövdüğü bu olay üzerine Hızı’nın evini ve köyünü terk ettiği yörede söylenmektedir.
Kaynaklar Hızı’nın evden ayrıldıktan sonra saz çalmanın yasak olmadığı Kadiri tarikatına girdiği daha sonra da Mevleviliği seçtiğini yazmaktadır. Bu yıllarda köylerde imamlık da yapmaktadır. Söylentilere göre karısının küçük kardeşsi Ayşe, Hıfzı’ya kaçmış ailesi onu geri alarak, Karabağ’ da halasının oğluna kocaya verdiği söylenmektedir. [10]
1918 yılında yedi yıllık karısı Sona ölünce, geride Telli 4, Haşım 2, ve sekiz aylık Hüsniye adlı çocukları yetim kalır. Hıfzi 1. Dünya Savaşının sonuna doğru (1918) önce, geride 3 küçük çocuk bırakan karısını yitirmiştir.
Kağızman’da içinde Hıfzı’nın da bulunduğu 105 kişi hapsedilmiştir. Kazım Karabekir Komutasında ki ordu da bölgeyi ele geçirmek için harekete geçmiştir. Türk ordusunun gelişini haber alan çeteler ellerinde bulundurduğu 105 kişiyi bıçakla ve kamayla öldürürler. [11]Hıfzı da ağır yaralanır, şehre yaralı yaralı inen Hıfzı şehirde daha hasta haneye gitmeden ölür.