« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

20 May

2019

Bir yüzüncü yıldan diğer 100. yıla…

Sadi SOMUNCUOĞLU 01 Ocak 1970

Millî Mücadele'nin başlangıcı olan 1919'un üzerinden 100 yıl, 1923 Lozan Barış Antlaşması'nın üzerinden 96 yıl geçti. Her iki olay da tarihin dönüm noktasıdır. Milli Mücadele, 19 Mayıs 1919 - 11 Ekim 1922'de Mudanya Mütarekesi ile tamamlandı. 24 Temmuz 1923 Lozan Barış Antlaşması ile bağımsız devletimiz bütün dünyaya kabul ettirildi.

Mustafa Kemal Atatürk Nutuk'ta diyor ki: "Osmanlı memleketleri tamamen parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk'ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı.

Son mesele bunun da taksimini sağlamaya çalışmaktan ibaretti. Osmanlı Devleti, onun istiklâli, padişah, halife, hükûmet, bunların hepsi anlamı kalmamış birtakım boş sözlerden ibaretti.

Neyin ve kimin dokunulmazlığı için kimden ne gibi yardım sağlanmak isteniyordu?

O halde ciddî ve gerçek karar ne olabilirdi?

Efendiler, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da millî hakimiyete dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak!"

Batılıların himayesi altında Gayri Müslimler ile Müslüman Araplar ve Arnavutlar, bir anlamda bağımsızlıklarını kazanmış, Selçuklu gibi Osmanlı'nın da kurucusu ve sahibi Türkler yapayalnız ve ümitsiz bir vaziyette ortada kalmıştı. Bu şartlarda mücadele için seçilen teşhisin de, hedefin de, dayanılacak gücün de kesin ve doğru tespit edilmesi önemlidir. Başarıya açınılmaz kılan da budur.

Milli Mücadele, Amasya tamimindeki gibi "Milletin istiklalini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır" ve "hakimiyet-i milliye" ifadeleri çerçevesinde yürütüldü. Başarıya ulaşınca Türkiye Cumhuriyeti bu esaslara göre; "millî hakimiyete dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak!" şeklinde inşa edildi. 1924 Anayasası "Hakimiyet kayıtsız şartsız Türk Milletinindir." Büyük Atatürk'ün "Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir" ve "Ne Mutlu Türk'üm diyene" bunlardan bazılarıdır.

Lozan düşmanlığının anlamı nedir?

Türkiye Cumhuriyeti'nin tapu senedi Lozan Antlaşmasını gözden düşürmek için çeşitli dedikodular yayılıyor. Lozan hezimettir diyenler piyasada. Cumhurbaşkanı Yunanistan'da kameraların önünde "Lozan'ı güncelleyelim" dedi. Mümkün olmayan bu komik öneri, Lozan'ın ciddiyetini örseledi, itibarsızlaştırdı. Bu durumda, Lozan'a zaten uymayan Yunanistan daha da fütursuzca davranmaya başladı, adaların işgali hızlandı. Selanik'te Cuma camii ve mezarlık kalmadı. Lozan iptal edilse, yerine Sevr gelmeyecek mi? "Lozan'ın süresi 2023'de dolacak, ek protokollerde bu yönde gizli belgeler var." diyenler çoğalıyor. Basın bilgilerine göre Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Enver Duran, bir toplantıda bu iddiayı aynen tekrarladı.

Hasılı, devletimizin tapusu Lozan düşmanlığı sürüyor.

Bu 100 yıl sözü biraz tılsımlı. Lord Curzon, Lozan Antlaşmasını imzalarken İsmet Paşa'ya hitaben,"ne istediysek hepsine reddettiniz. 100 yıl sonra bize gelip para istediğinizde, bunların hepsini bir bir geri alacağız" şeklinde tehdit ediyor. Lozan'la doğrudan ilgili olmayan bu tehdit maalesef 1938'den günümüze kadar hep masaya gelmiş, çoğu kere de sonuç alınmıştır.

2023'de Yeni bir Türkiye

100 yıl denince akla 2023 geliyor. Bizim için önemli olan bu. Son zamanlarda, daha ziyade Ermeni sözcülerinin tekrarladığı"100 yıllık parantez kapandı" iddiaları anlamlı. Bir milletvekilinin kin ve nefretle "Allah razı olsun, AKP bizi Türk olmaktan kurtardı" saldırganlığı da 100 yılın başka bir versiyonu olsa gerek.Bir de iktidardaki siyasi zihniyetin ortaya koyduğu "2023'de başka bir Türkiye" müjdesi(!) var.

Lord Curzon, Lozan Antlaşmasını imzalarken İsmet Paşa'ya "ne istediysek hepsine reddettiniz. 100 yıl sonra bize gelip para istediğinizde, bunların hepsini geri alacağız" şeklinde konuşuyor.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan CNN TV'de, "Dünyada gelişmiş güçlü ülkelere bakarsanız, bunların hiçbirinde eyalet korkusu diye, eyalet endişesi diye bir şey yoktur. Bu, güçlenme alametidir... Türkiye asla eyalet sisteminden korkmamalıdır. 'Üniter yapı noktasındaki yaklaşım tarzı aslında bununla alakalı bir şey değil. Federal yapı' diyoruz. Federal yapı nedir- Orada geliyor toplanıyor zaten... "Seçilmiş vali" düşünüp düşünmeyeceği sorusuna ise Erdoğan, "Bunlar Federasyon 20023'ün konusu" dedikten sonra; "Türkiye'nin 2023 hedefleri, sadece bizim değil, tüm coğrafyamızın kurtuluş anahtarıdır" açıklamasını yapıyor.

Dünyada gelişmiş ülkelerden kastın, Federal Almanya ve Amerika Birleşik devletleridir. Oralarda eyalet devletinin vatandaşları da aynı millettendirler. Amerikan veya Almandırlar. Ayrı etnik veya dini grupların temsili söz konusu değildir. Bizde ise kendini Türk saymayan terör örgütleri güdümündeki aldatılmışların kuracağı eyalet veya federe devlettir.

Türkiye'nin 2023 hedefleri, sadece bizim değil, tüm coğrafyamızın kurtuluş anahtarıdır. Türkiye'nin 2053 ve 2071 vizyonları, bizimle birlikte tüm kardeşlerimizin aydınlık geleceğinin müjdecisidir(!)" Bu kapalı ifadelerden Büyük Ortadoğu (BOP) Projesi kapsamındaki coğrafyayı ve alacağı şekli; çok etnikli devlet yapısını anlıyoruz. Aynen Irak'ta olduğu, Suriye'de inşası devam eden rejim gibi. Bu BOP'tur, buna 2053 ve 2071'i de katarsanız, "Babil Kulesi" gibi, her dilden bir curcuna çıkar. 1923'de kanla irfanla kurduğumuz Türk devletinden eser kalmaz.

Ziyaret -> Toplam : 125,35 M - Bugn : 106759

ulkucudunya@ulkucudunya.com