KABAKÇI İSYANI
Kemal Beydilli 01 Ocak 1970
1792 Yaş Antlaşması ile neticelenen Rus savaşının hemen ardından ordunun disiplin altına alınması, Avrupa’da cârî usuller dahilinde yenilenmesi yanında devletin diğer kurumlarının da yeniden yapılandırılması anlamında başlatılan Nizâm-ı Cedîd hareketi, bu alanlarda önemli reformlar gerçekleştirmiş olmakla beraber 1805’ten itibaren gelişen tepki ve eylemlerle sarsılmaya başlamıştır. Yapılan uygulamalardan memnun olmayan yeniçeri ve ulemâ kesimi, ortak bir tavır içinde yenilikler karşısında menfaatleri zedelenen muhalefet cephesini genişletme imkânı bulmuştur. Nizâm-ı Cedîd’in Rumeli’de de uygulanması teşebbüsü, âyan ve mütegallibenin genel direnişi ve silâhlı çatışmaları neticesinde başarısızlıkla sonuçlanmış (II. Edirne Vak‘ası, 1806), bundan vazgeçilmesi Nizâm-ı Cedîd faaliyetlerini tamamen zaafa uğratmıştı. Vehhâbî isyanları sebebiyle hac yollarının kapanması ve İngiliz filosunun İstanbul önlerine gelmesi (Zilhicce 1221 / Şubat 1807) gibi gelişmeler III. Selim’in otoritesine ağır bir darbe vurmuş, nihayet reformlarla beraber bunları yürüten kadroların öldürülmesine ve bizzat padişahın tasfiye edilmesine varacak olan bir ayaklanmanın hazırlanmasına yol açmıştır. Hayatı hakkında bilgi bulunmayan, ancak Kastamonulu olup Yeniçeri Ocağı’na girdiği bilinen Kabakçı Mustafa, bu gelişmenin başında görünen kişi olmakla beraber ayaklanmanın arka plandaki gerçek mimarlarının sadâret kaymakamı Köse Mûsâ Paşa ile Şeyhülislâm Topal Atâullah Mehmed Efendi olduğu bilinmektedir.
Rus savaşı sebebiyle ordunun İstanbul’dan hareketinden (12 Nisan 1807) sonra, Karadeniz Boğazı’ndaki kalelerin muhtemel bir Rus tehdidine karşı takviyesi kaçınılmaz olduğundan bu hususta birtakım tedbirler alınmasına teşebbüs edildi. Bu kalelerde bulunan yamakların Nizâm-ı Cedîd sistemi içine sokulmak istenmesi bunların Köse Mûsâ Paşa tarafından el altından tahrik edilmesine fırsat verdi. Yamaklara da Nizâm-ı Cedîd el-bisesi giydirilmesinin düşünülmekte olduğu ve bu iş için Boğaz Nâzırı Mahmud Râif Efendi ile Macar tabyası kumandanı Halil Haseki’nin görevlendirildiğine dair yapılan kışkırtmalar bunların isyanı ve bu iki kişinin öldürülmeleriyle sonuçlandı ve olay isyanın çıkış noktasını teşkil etti (25 Mayıs 1807).
Ayaklanma İstanbul’da duyulunca Köse Mûsâ Paşa tarafından basit bir infial olarak takdim edildi, Nizâm-ı Cedîd ricâlince de önemsenmedi. Kabakçı Mustafa önderliğindeki isyancıların, sayıları giderek artan bir şekilde İstanbul’a doğru vâki olan yürüyüşleri sırasında özellikle Levent Çiftliği’ndeki tâlimli askerlerin müdahale etme ihtimalleri Köse Mûsâ Paşa’nın tertipleriyle ortadan kaldırıldı. III. Selim ise isyanın gelişmesiyle ilgili olarak kendisine verilen yanıltıcı bilgilerle aldatılmaktaydı. Tophane’ye kadar gelen âsileri dağıtmak için topçubaşının müdahaleye kalkışması da yine Köse Mûsâ Paşa tarafından önlendi. Âsilerin sayıları İstanbul’da kalan yeniçerilerin ve ayak takımının da iştirakiyle arttı. Ocak ihtiyarları ve başta şeyhülislâm olmak üzere önde gelen ulemâdan açık destek ve teşvik gören âsiler birtakım isteklerde bulundular. Mûsâ Paşa tarafından hazırlanan, içinde Nizâm-ı Cedîd ricâlinden önde gelen kişilerin adlarının bulunduğu bir liste idamları istenmek üzere Kabakçı’ya iletildi. Âsiler bu taleple Atmeydanı’na doğru ilerlediler. İstanbul’da bulunan ve sayıları 10.000’i aşan Nizâm-ı Cedîd askerini kullanma basiretini gösteremeyen III. Selim istenilen ricâli feda etti ve Nizâm-ı Cedîd’in bütün kurum ve uygulamalarıyla ilgası isteklerine de olumlu cevap verdi. Fakat bu durum isyanı sona erdirmedi. Padişahın bu kritik anda ortaya koyduğu zafiyet ve yıllardır sürdürülen zorlu bir uğraşın neticesi olarak büyük maddî fedakârlıklarla kurmuş olduğu sistemi sahiplenmemesi nihayet kendisinin de tahttan uzaklaştırılması sonucunu doğurdu. Adamları vasıtasıyla baştan itibaren isyanı destekleyen, III. Selim’e ve Nizâm-ı Cedîd’e karşı girişilen tertiplerin içinde etkin rol oynamış olan IV. Mustafa tahta geçirildi (21 Rebîülevvel 1222/29 Mayıs 1807). İsyan bu şekilde başarı ile sonuçlandıktan sonra sadâret kaymakamı, şeyhülislâm, kazaskerler ve önde gelen ulemâdan Muhib Efendi ile Kabakçı Mustafa dahil olmak üzere bütün ocak yöneticilerinin iştirakiyle yapılan bir toplantıda, bundan sonra askerlerin devlet işlerine karışmamaları ve emirlere riayet etmeleri taahhüdü karşılığında kendilerinden bu isyan sebebiyle hesap sorulmayacağına dair bir “hüccet-i şer‘iyye” tanzim edildi (31 Mayıs 1807).
Kabakçı İsyanı ile başlayan yeni devir, bu hüccete rağmen yeniçerilerin devlet işlerine karışmaları ve her türlü aşırılıkları içinde geçen genel bir kargaşa dönemi olmuş, III. Selim’i tekrar tahta geçirip Nizâm-ı Cedîd’i ihya etmek üzere bir karşı darbe teşebbüsünde bulunan Alemdar Mustafa Paşa’nın müdahalesi ve II. Mahmud’un tahta çıkarılmasıyla sona ermiştir (28 Temmuz 1808). İsyanın ardından Boğaz nâzırlığını elde etmiş olan Kabakçı Mustafa da II. Mahmud’un tahta çıkarılmasından on beş gün önce Alemdar Mustafa Paşa’nın yolladığı Pınarhisar âyanı Ali Ağa tarafından öldürülmüştür. Kabakçı İsyanı ile yenilenme ve yeniden yapılanma devrinin II. Mahmud’un Yeniçeri Ocağı’nı kaldırdığı tarihe kadar (1826) geçen uzun bir zaman için tamamen kapanması, ileriki dönemlerde devletin içte ve dışta karşılaştığı olumsuzlukların başlıca sebeplerinden birini teşkil etmiştir. Bu isyanın, devletin çağın gelişmelerine ayak uyduracak bir şekilde kendini ıslah etme gibi bir büyük fırsatı önlediği de söylenebilir