Bombacı, bombadan bile daha önemliydi!
Servet AVCI 01 Ocak 1970
Önceki gün Reyhanlı'da araç içine yerleştirilmiş bomba patlıyor… Terör örgütleri adına para karşılığı bomba taşıdığı anlaşılan ve patlamada ölen 3 kişi kim? Türkiye'den sığınmacı statüsü almış Suriyeliler…
Bu bomba patlamasaydı ve o 3 kişiyle İstanbul'da bir parkta veya çorbacıda karşılaşsaydık, onların sıfatları ne olacaktı? Muhacir!.. Suriyeli kardeşimiz!.. Dedeleri Anadolu için mücadele vermiş, hatta şehit düşmüş insanlar!..
Ülkeleri için savaşabilecekleri yaş ve güçteyken, Türkiye'de bulunmalarını eleştirenlerin statüsü ne olacaktı? Irkçı!.. Kendileri de Balkanlardan Kafkaslardan gelmiş!.. Din kardeşliğine düşman!..
Allah'tan bomba erken patladı da, 'taşıyıcı katiller' masum kanı dökemeden gerçek kimlikleriyle gittiler bu dünyadan!..
Bu ve benzeri olaylardan bir genelleme çıkarılabilir mi? Yani artık tam sayılarını devletin bile bilmediği, 4-5 milyon arasında olduğu tahmin edilen Suriyeli sığınmacıların 'terörist' veya 'potansiyel suçlu' görülmesi doğru mu?
Kesinlikle hayır… Yaşlı, kadın, çoluk, çocuk, hasta, yaşadığı yer savaş bölgesine dönmüş, çaresiz yığınlar elbette masum ve mazlum… Problem, bir savaş bölgesi boşaltılırken, Türkiye'nin bu savaşın hem kısa hem de orta vadede ağır mağduru durumuna sürüklenmesi…
Bir devlet, bu oranda büyük göçün doğuracağı sosyal sonuçları nasıl hesaplamaz ve 'ensar-muhacir' edebiyatıyla konunun hallolabileceğini düşünür, üzerine hiçbir proje geliştiremez?
Sığınmacıların sayısını bile bilmeyen bir devlet, tehlikeyi nasıl tanımlayabilir ve tedbir üretebilir? Dünyanın neresinde ve hangi tarih kesitinde, bu denli büyük bir göç, iç savaşlara ve büyük etnik gerginliklere yol açmamış?
Uzaklara gitmeye gerek yok… İşte Lübnan… İsrail baskısının doğurduğu Filistin meselesinden sonra yaşananlar ortada…
Bizde iktidar açısından seçim kaybetmek, savaş kaybetmekten daha kötü!.. İstanbul'da yaşanan seçim travması, içeride düşük profilli de olsa tartışma başlatmış görünüyor… 'Seçim kaybında Suriyeli göçmenlere olan tepkinin rolü' dillendiriliyor artık!..
Seçim kaybında bu tepkinin rolü vardır ve artacak görünmektedir… Konu artık iktidar yanlılarının "Suriyeliler kardeşimizdir", muhaliflerin "Suriyeliler gitsin" tavrının ötesine geçmiştir… Doğuracağı sosyal maliyet, ekonomik maliyetle kıyaslanamayacak hızda ilerlemektedir…
Sığınmacıları kamplarda tutamayan, uyguladığı 'pozitif ayrımcılık'la onların şehirlere dağılmasını cazip hale getiren ve Batı'yla her problem yaşadığında "Açarım kapıları, görürsünüz" yollu tehditle stratejik yarar uman yönetim anlayışı ülkeyi bu eşiğe getirdi…
Hakkıyla denetlenemeyen dev bir alan doğdu… Reyhanlı örneğinde olduğu gibi terörizme taşeronluk edecek veya büyük şehirlerde çaresizlikleri her türlü suç örgütleri tarafından istismar edilebilecek, uyuşturucu, gasp, hırsızlık, çocuk kaçırma, insan kaçakçılığı alanlarda değerlendirilebilecek 'insan havuzu' meydana geldi…
Tehlike, bu gidişata her karşı çıkanı 'faşist, ırkçı, düşman' gibi sıfatlarla bastıramayacak boyuta sürüklendi… Suriyelilerin karıştığı herhangi bir olay derhal bütün Suriyeli göçmenlere mâl edilebiliyorsa, bu elbette doğru değildir ama bu sosyal cinneti anlamak ve tedbir üretmek de devletin kaçamayacağı bir görevdir…
Kimse 'Suriyelileri vagonlara doldurup sınır dışı edelim' filan demiyor… Çünkü bu insanlığımıza da millî karakterimize de aykırı… Fakat artık herkes, bu meseleyi yok saymanın veya hafife almanın doğru olmadığını, Türkiye'nin geleceğini, nesillerin sağlığını çok yakından ilgilendirdiğini biliyor…
Bu yol yol değil… Sürdürülemez… Taşınamaz… Göz yumulamaz… Meseleyi sloganlarla geçiştiren siyasetçi ve Suriyelilere 'ucuz iş gücü, kiraları yükselten müşteri' gözüyle bakan ahmaklık, ülkeyi sosyal maliyeti çok büyük krize sürüklüyor…