KIBRIS’IN FETHİ 01.08.1571
01 Ocak 1970
Sultan II. Selim, Kanûnî Sultan Süleyman’ın Zigetvar Seferi sırasında vefat etmesi üzerine on birinci Osmanlı padişahı olarak tahta çıkmıştır. Saltanatının ilk yıllarında, Avusturya ve İran ile sulh içinde yürütülen ilişkiler dolayısıyla II. Selim, fetihleri için yönünü denizlere çevirmiştir. Denizlerdeki fetihler 1567 baharında Sakız Adası ile başlamış, ardından hedef olarak Kıbrıs belirlenmiştir. Kıbrıs’ın fethi, Doğu Akdeniz çevresindeki bütün ülkelerin ele geçirilmesinden sonra adanın kazandığı stratejik önem dolayısıyla neredeyse zorunlu hâle gelmiştir.
1489’dan beri adayı elinde bulunduran Venedik, korsanlığı destekleyen bir anlayış gütmektedir. 1540 yılında Osmanlı Devleti ile yapmış olduğu barışa rağmen adada faaliyet gösteren Venedikli ve Maltalı korsanlarının saldırılarına karşı kayıtsız kalmaya devam etmektedir. Kâtip Çelebi’nin anlattıklarına göre bu dönemde Venedikliler ile münasebetler olumlu yönde devam etmekle beraber, özellikle Mısır’a giden hacı ve tüccar gemilerinin korsanlardan zarar görmeleri üzerine durum Venedik’e bildirilmiş, Venedik ise saldırıların Malta gemileri tarafından yapıldığı cevabını vermiştir. Bu hadiselere Kıbrıs’ın eski bir İslâm memleketi olması da eklenince adanın fethi Osmanlı Devleti için öncelikli mesele olmuştur. Adanın fethi için düzenlenecek sefer kararı, Şeyhülislâm Ebussuûd Efendi’nin fetvası alınarak verilmiş gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra Osmanlı Donanması kadırga, mavna, barça ve karamürsel tipindeki gemilerden oluşan üç yüz altmış beş parça gemiyle Mayıs 1570’te Akdeniz’e açılmıştır.
Seferde serasker Lala Mustafa Paşa’dır, donanmanın başında ise kaptan-ı derya Müezzinzâde Ali Paşa bulunmaktadır. Adanın Osmanlı topraklarına katılması 9 Eylül 1570’te Lefkoşe’nin, 1 Ağustos 1571’de de Magosa’nın iltihakıyla tamamlanmıştır. Kıbrıs’ın fethi, Venedik ile yaşanan siyasî ve askerî mücadelelerin başlangıcı olmuştur. Bununla beraber, bu gelişmeler sırasında Venedik Cumhuriyeti başta olmak üzere, birçok devletle diplomatik ilişkilerin de kurulduğu görülmektedir.
Venedik’in devletlerarasındaki dengeler dolayısıyla bir Haçlı ittifakı oluşturamaması Kıbrıs’ı kaybetmesine sebep olmuştur. Zira Venedik’in İspanyol ve Papalık donanmalarını zamanında hazırlayamamış olması Osmanlı Devleti’nin lehine bir gelişme olmuş, Osmanlı Donanması herhangi bir müdahaleye uğramadan Kıbrıs’a ulaşmayı başarmıştır. Kıbrıs’ın fethi, Avrupa’da yankı uyandıran bir gelişme olmuş, Osmanlı Devleti için olduğu kadar Avrupa devletleri için de bir dönüm noktası teşkil etmiştir.
Osmanlı Devleti’nin Kıbrıs üzerine sefer hazırlıkları yaptığı sırada İstanbul’da bulunan Venedik elçisi Barbaro, seferin önüne geçmek için faaliyetlerde bulunmuşsa da başarılı olamamıştır. Kıbrıs’ın fethinden sonra adayı geri alma amacındaki Venedik, nihayet Papa liderliğindeki Haçlı donanmasını İspanya, Malta ve Floransa’nın katılımıyla oluşturmayı başarmıştır. Kıbrıs’ın fethinden sonraki Katolik Hıristiyan dünyasının son büyük Haçlı Seferi olan İnebahtı Deniz Savaşı, kalıcı sonuçları olmayan geçici bir zafer niteliği taşımaktadır. Çünkü Kutsal İttifak’ın asıl amacı olan Kıbrıs’ı Osmanlılardan geri alamadığı gibi Venedik çok geçmeden yeni bir ahidnâme ile (1573) dostluk kurmak, Kıbrıs için savaş tazminatı vermek zorunda kalmıştır.