PATRONA HALİL İSYANI 28.09.1730
01 Ocak 1970
Osmanlı tarihi pek çok isyan veya ihtilal olarak nitelendirilebilecek olaylarla doludur. Bu ayaklanmalardan biri de 28 Eylül 1730’daki Patrona Halil İsyanı’dır. Bu isyan, Patrona’nın isim ve mesleği sebebiyle bir halk hareketi olarak anılır. Patrona Halil, bu halk isyanının ele başısı olup, Harpeşteli bir Arnavut’tur. Leventlik ve Rumeli’de Yeniçerilik yapmıştır. Nice ve Vidin’de çıkan Yeniçeri ayaklanmalarına katılarak idam cezası alan ancak idamdan kurtulan biridir. Daha sonra İstanbul’a gelmiş ve gönüllü olarak Yeniçeri Ocağı’nda görev almıştır. 17. Ağa Bölüğü’ne mensuptur. Diğer Yeniçeriler gibi ikinci iş olarak zanaat ile uğraşmış ve Bayezid Camii Hamamı’nda tellaklık yapmıştır. Bazı görüşlere göre Kaptan-ı Derya’nın yardımcılarından olan Patrona Gemisi’nde levent olarak görev yaptığından Patrona lakabını almıştır. İstanbul meyhaneleri ile arasının iyi olduğu, devamlı alkol aldığı ve isyancıları da bu meyhanelerden topladığı söylenir.
1718-1731 yılları arası, savaştan uzak, zevk ve eğlencenin hakim olduğu, dünya görüşünün hızla değiştiği, her yerin saray, köşk, sadabat adı verilen gezinti ve mesire yerleriyle donatıldığı, yüzlerce altın eden lale soğanlarının her yere dikilmesinden dolayı Lale Devri olarak anılır. Dönemin Padişahı III. Ahmet, Sadrazamı ise Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’dır. III. Ahmet döneminde, Damat İbrahim Paşa’dan önce, 1703-1718 yılları arasında 15 senede 13 Sadrazam değişmiştir. Bu da sistemin iyi işlemediğini gösterir.
Savaştan hoşlanmayan Damat İbrahim Paşa’nın 12 yıldan fazla bu görevde kalması, zevk ve eğlencelere yapılan harcamaları büyük ekonomik sıkıntı çeken halkın israf olarak görmesi, İran seferlerinin geciktirilmesi, Rusya’nın bizden önce İran’a girmesi, bazı yerlerin özellikle de Tebriz’in savaşılmadan kaybedilmesi, Padişah’ın bir türlü sefere çıkmaması, İbrahim Paşa’nın Alman savaşlarındaki başarısızlıkları, Yeniçerilerin uzun zamandır maaş alamaması, Kapıkulu ve Yeniçerilerle ilgili yapılmak istenen düzenlemeler, devlet adamlarına duyulan hoşnutsuzluklar, Kaymak Mustafa Paşa ve ulemanın isyancı davranışları, ulemadan bazılarının Damat İbrahim Paşa’ya düşman olması ve asker kökenli bazı kimselerin ayak takımını kışkırtması Patrona Halil İsyanı’nı körüklemiştir. 12 yıl sürmüştür. (Aslında yöneticilerin tüketimi, gündelik yaşam harcamaları öncekilerden farklı değildi. Ölen yöneticilerin bıraktığı mal varlıkları söylentilerin tutarsız olduğunu gösterir. Ama III.Ahmet’ten önceki Padişahlar, genelde Edirne’de kaldıkları için İstanbul bakımsız kalmıştır. III. Ahmet’in İstanbul’a yerleşmesiyle yapılan gerekli ve belki biraz gösterişli yapılar, harcamaları dışarıda aşırı olarak göstermiştir.)
İsyancılar, padişah ve devlet adamlarının Üsküdar’da bulunduğu, İstanbul’un sakin olduğu 25 Eylül’de Mevlüt Alayı günü harekete geçtiler. 28 Eylül Perşembe günü şeriat için bayrak açtılar. 3 koldan yürüyüşe geçtiler. Kapalı Çarşı’yı, Et Meydanı’nı ve Üsküdar’ı isyana davet ettiler. İstanbul kaymakamı anında ve cesaretle tedbir almadığı için isyan büyümüştür. Hapishanedeki mahkumlar salıverilmiş, isyancılar saraya gelmiştir. İsyana karşı Padişah Topkapı Sarayı’na gelmiş, Sancak-ı Şerif çıkarılmış ancak bir netice alınamamıştır. Yeniçerilerin ve Acemi Oğlanların kazan kaldırıp, şeriat için yürümeleriyle 29 Eylül günü isyancılar İstanbul’un kontrolünü ele geçirdiler. Patrona Halil ve yandaşları yağmalar, baskınlar düzenleyip isyana katılmayanları ve isyancıların uygun görmedikleri kişileri öldürmeye başladılar. Et Meydanı’ndaki karargâha müderrisler getirip, isteklerini fetva haline dönüştürüp meşruiyet kazanmaya çalıştılar.
Padişah III.Ahmet, aracı göndererek isyancıların isteklerini sordurmuştur. İsyancılar Padişah’tan, Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, Kaptan-ı Derya Kaymak Mustafa Paşa ve Şeyhülislam Abdullah Efendi’nin de içinde bulunduğu 37 kişinin kendilerine verilmesini istediler. Bu gelişmeler üzerine Padişah III.Ahmet, katli istenen devlet adamlarını görevden aldı ve yerlerine yenilerini atadı. Zülali Hasan Efendi, Mustafa Mehmet Paşa ve Sadrazam İbrahim Paşa idam edildi. Cesetler öküz arabalarıyla At Meydanı’na gönderildi. İsyancılar cesetleri İstanbul sokaklarında sürükleyip herkese gözdağı verdiler. Şeyhülislamın katli ise ulemanın caiz olmadığı fetvası vermesi üzerine gerçekleşmedi.
İsyancılar, ilk günlerde Padişah’a bağlı olduklarını söylerken daha sonra III.Ahmet’in hal’ini istediler. III.Ahmet, isyanı sona erdirmek için tahttan çekildi. Kardeşi Mustafa’nın oğlu Şehzade Mahmut’a saltanatı bıraktı. Ondan merhametli, cömert, tasarruflu olmasını, hazine mallarını ziyan etmemesini ve vezirine teslim olmamasını istedi. Birini uzun süreli görevde bırakmamasını, kendi işini kendinin görmesini, kimsenin bedduasını almamasını, devlet işlerini başkalarına bırakmamasını ve bizzat idareyi ele almasını öğütledi.
İsyancılar, I.Mahmut’a istedikleri kişileri önemli mevkilere getirmesini istediler ve baskı yaptılar. 46 gün devlet çarkını istediği gibi dönderdiler. Padişah, önce kabul etti, ama diğer taraftan Yeniçerileri ve zarar gören devlet adamlarını yanına çekti. Patrona Halil, Sadaret Kaymakamı olmak istedi. Padişah bunun zararını bildiği için, Kaptan-ı Derya hocası Mehmet Paşa ile bir plan kurdu. Patrona Halil’i hilat giymesi için 25 Kasım 1730’da Topkapı Sarayı’na davet etti. Revan Köşkü’nde bekleyen Yeniçerilerin saldırısıyla, Patrona Halil ve Yandaşları önce birbirinden ayrıldı, sonra muhafızları teker teker içeri alınarak öldürüldü. Devlet otoritesi yeniden sağlandı, İstanbul sıkıyönetime alındı, hamamlardaki Arnavutlar dağıtıldı ve 2000 kişi ya idam edildi ya da Anadolu’ya sürgüne gönderildi. 25 Kasım’dan sonra I.Mahmut’un gerçek saltanatı başladı. 12 yıl devam eden bütün olumsuzluklara rağmen imar ve restorasyon dönemi olarak anılan Lale Devri bu isyanla sona erdi.