« Ana Sayfa »      « İlkelerimiz »

BAŞBUĞ TÜRKEŞ

ELMALILI HAMDİ YAZIR MEÂLİ

İrfan YÜCEL

Alparslan TÜRKEŞ

Alparslan TÜRKEŞ

Seyid Ahmed ARVASÎ

Ayhan TUĞCUGİL

M. Metin KAPLAN

Namık Kemal ZEYBEK

Prof. Dr. İBRAHİM TELLİOĞLU

23 Eyl

2019

ZEKİ MÜREN 06.12.1931-24.09.1996

01 Ocak 1970

Zeki Müren, 6 Aralık 1931 yılında Bursa'da dünyaya geldi. İlk ve ortaöğrenimini Bursa’da okudu. Müzik yeteneği ve hevesini ilk fark eden İnşaat mühendisi olan babasıdır. Tamburi İzzet Gerçeker’in hocalığında solfej ve sanat müziği usul dersleri aldı ve 1946’da ilk bestelerini yaptı. İstanbul Boğaziçi Lisesi’ne yatılı öğrenci olarak devam etti. 1949 yılında, sinema yönetmeni ve senaryo yazarı Arşavir Alyanak’ın babası ve ünlü bir müzisyen olan Agopos Efendi ile udi Kirkor Efendi’den dersler almaya başladı. Sonraki senelerde, Refik Fersan ve Şerif İçli hocalardan fasıl musikisi, Klasik Türk Müziği makamları, usül ve kuramları üzerine öğretiler aldı; Şükrü Tunar’la beste çalışmaları yaptı. Aynı sene ilk şarkısı olan “Zehretme bana hayatı cananım” adlı parçayı besteledi. Bu şarkı İstanbul Radyosu’nda Suzan Güven tarafından, “Bursalı Zeki Müren’in acemkürdi şarkısı...” anonsuyla okunduğunda, Müren on yedi yaşında bir lise öğrencisiydi.

Müren, 1950 yılında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi (Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi)’nin Yüksek Süsleme Bölümü Sabiha Gözen Atölyesi’nde yüksek öğrenime başladı. Aynı sene, açılan bir sınavı kazanarak İstanbul Radyosu ses sanatçıları arasına katıldı. 1 Ocak 1951 tarihinde, İstanbul Radyosu sanatçılarından Perihan Altındağ Sözeri’nin aniden rahatsızlanması üzerine, onun yerine konser vermek için radyodan çağrıldı. Programda, 45 dakikalık muhteşem bir canlı performans sergileyen Müren’in müzik kariyeri bu konserden sonra yükselişe geçti.

Zeki Müren, 1954'te müzikal başarılarının yanı sıra, o zamanların sinema tanrıçası sayılan Cahide Sonku ile başrolünü paylaştığı ilk beyaz perde çalışması olan “Beklenen Şarkı” filmini çevirdi. Artık sesi tanınıyordu, ama insanlar sanatçının yüzünü merak ediyorlardı. On güzel bestesinin de yer aldığı müzikal niteliğindeki bu film, Zeki Müren’i görmek isteyenlerin akınıyla gişe rekorları kırdı. Sonradan on yedi filmde daha başrol oynayan sanatçı, sinema oyuncusu olarak da büyük beğeni topladı ve o dönemlerdeki en yüksek rakamlı sözleşmelere imza attı. 1955 yılında, Arena Tiyatrosu’nun “Çay ve Sempati” adlı oyununda da başrol oynadı. Filmlere kendi bestelediği şarkıların adlarını verdi. Berduş, Hayat Bazen Tatlıdır, Altın Kafes, Bir Yaz Yağmuru bunlardan birkaç tanesidir. O dönemin en popüler ve aranılan sesi ve yüzü durumuna geldi. Vurgulu ve ince yorumuyla, ahenkli sesiyle kulağa, tasarımı kendine ait gösterişli ve ilgi uyandıran kostümleriyle de göze hitap eder duruma geldi. Türkiye’de ilk kez saz ekibini de standart kıyafetlerle bir örnek giydiren Zeki Müren, sahnede bütünlük oluşturarak, müziğine neredeyse görsel bir şölen tadı katıyordu. Bütün bunlardan dolayı, magazin basınının da katkıları ile “Sanat Güneşi” olarak anılır oldu.

Müren, birçok sanatsal yeteneğe sahip olduğunu, başarılı yapıtlar vererek kanıtladı. 1965'te farklı zamanlarda yazdığı şiirlerini bir araya getirerek “Bıldırcın Yağmuru” adıyla kitap ve kaset olarak yayımladı. Televizyonun gündelik hayattaki payını arttırmasıyla birlikte, sahnelerden ekranlara doğru geçmeye başladı. Amatör olarak resimle ve desen tasarımıyla da ilgilendi, birkaç sergi açarak bu alandaki yeteneğini gözler önüne serdi.

1970’li yılların sonuna doğru, kalp yetmezliği, yüksek tansiyon ve şeker hastalığı sebebiyle, sanatsal çalışmalarında perde arkasında kalmayı seçti. Sahnelerden uzaklaşarak, varlığını, dönemin müzikal modası olan video kliplerde hissettirdi. Kuşadası’nda (1980), ardından Paris’te (1983) kalp krizi geçirdikten sonra, daha çok Muğla/Bodrum’daki evinde yaşamaya başladı. 1984 yılında, geliri antik tiyatronun restorasyonuna harcanmak üzere, Bodrum Kalesi’nde son konserini verdi. Parıltılı kostümler içindeki görkemli görünümüyle hafızalarda kalmak isteyen Müren, bundan sonra evine kapanarak insanlardan uzaklaştı. Üç yıl aradan sonra; çıkarmayı planladığı Ajda Pekkan, Muazzez Abacı ve Muazzez Ersoy’la düetlerin yer alacağı yedi şarkıdan oluşan yeni kasetini tamamlayamadan, TRT’nin İzmir Radyosu Stüdyolarındaki canlı yayında kendisini yakalayan bir kalp yetmezliği sonucu hayatını kaybetti. Ölümünden sonra evi müzeye dönüştürülen Zeki Müren’in sahne kostümlerinden resim çalışmalarına kadar birçok yapıtı burada sergilenmektedir. Müren’in cenazesi binlerce kişinin katıldığı bir törenle kaldırılarak Bursa Emir Sultan Mezarlığı’nda toprağa verildi.

Hemen hemen her albümüyle büyük başarılara imza atan Müren, Türk toplum yapısıyla ters düşen görüntüsüne karşın, farklı kesimlerden insanların sevgisini kazanabilmiş nadir sanatçılardandı. 45 yıllık sanat hayatında, yüzün üzerinde besteye imza atmış, iki yüzün üzerinde plak ve albüm çalışması yayınlamıştır. Almanya, Amerika, Yunanistan gibi ülkelerde de kasetleri satıldı. İngiltere'nin dünyaca ünlü şarkıcılarından Morrissey ve Marc Almond, Zeki Müren’i en çok sevdiği ses sanatçıları arasında baş sırada göstermektedirler. 1955 yılında “Manolyam” adlı şarkısıyla Türkiye’de ilk kez verilen Altın Plak Ödülü’nü almıştı

ALBÜMLERİ: Senede Bir Gün (1970), Pırlanta 1 (1973), Pırlanta 2 (1973), Pırlanta 3 (1973), Pırlanta 4 (1973), Hatıra (1973), Anılarım (1974), Mücevher (1975), Güneşin Oğlu (1976), Nazar Boncuğu (1977), Zirvedeki (1977), Sükse (1978), Kahır Mektubu (1981), Eskimeyen Dost (1982), Hayat Öpücüğü (1984), Masal (1985), Helal Olsun (1986), Aşk Kurbanı (1987), Gözlerin Doğuyor Gecelerime (1988), Ayrılık İşte (1989), Karanlıklar Güneşi (1989), Şarkılar (1989), Dilek Çeşmesi (1989), Bir Tatlı Tebessüm (1990), Doruktaki Nağmeler (1991), Sorma (1992).

KİTAP: Bıldırcın Yağmuru (şiirler, 1965).

Ziyaret -> Toplam : 125,29 M - Bugn : 45161

ulkucudunya@ulkucudunya.com