AYTUNÇ ALTINDAL, PAPAZLAR İTTİFAKIYLA PLANLANAN OYUNLARI DEŞİFRE EDİYOR
Yüksel Mutlu'nun röportajı / YENİÇAĞ GAZETESİ 01 Ocak 1970
Kardeşlik masallarıyla kıskaca alınıyoruz!
Avrupalıların 1965'te hazırlanan bir plan gereği "Türkiye'deki Hıristiyanlar baskı görüyor" iddiasıyla Ankara'yı köşeye sıkıştırmaya çalıştığını belirten Altındal, konunun Papa'nın ziyaretinde gündeme geleceğini söyledi
"Türkiye'ye 28-30 Kasım tarihleri arasında Papa gelecektir.
Papa biliyorsunuz bir kaç gün önce Fener Patrikhanesi'ni "Kardeş Kilise" olarak ilan etti. Bu kardeş kilise masalı çok önemli. Dini açıdan hiçbir ortak tarafları yok. Ama hükümetin Türkiye'yi getirdiği şu noktada, adamlar saldırının tam zamanı olduğunu düşünüyorlar"
Dünya Ermenileri Genel Patriği Karekin II. ve Yunanistan Kilisesi Başpiskoposu Hiristodulos'un Türkiye ziyaretlerini Yeniçağ'a değerlendiren Araştırmacı-Yazar Aytunç Altındal , Türkiye'nin "diyalog" ve 'kardeşlik' masallarıyla kıskaca alındığını söyledi. Altındal, Karekin II ve Hiristodulos'un Türkiye ziyaretlerinin Kasım ayında Türkiye'ye gelmesi beklenen Papa 16. Benedikt için bir nevi yoklama niteliğinde olduğunu açıkladı. İşte Aytunç Altındal'ın çarpıcı açıklamaları:
* Dünya Ermenileri Genel Patriği Karekin II ve Yunanistan Kilisesi Başpiskoposu Antoniadis Türkiye'yi ziyaret ettiler. Ardından da Papa , Fener Rum Patrikhanesi'ni "Kardeş Kilise" ilan etti. Bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yaşanan olaylara şu üç noktadan bakmakta fayda var; birincisi; Türkiye-AB ilişkileri, ikincisi, Türkiye-Yunanistan ilişkileri ve üçüncüsü, Büyük Ortadoğu Projesi ilişkileri. Türkiye-AB ilişkilerinde özellikle 1998 yılından itibaren başlayan ve sistematik olarak geliştirilen bir dönem var. Özellikle Türkiye'deki "Hıristiyanlara baskı yapılıyor" programı ön plana çıktı. Bunu 1995 yılında İngiltere'deki TIMES gazetesi başlattı.
1965'te planlanan proje
Ondan sonra hazırlıkların tamamlanmasıyla AB ilerleme raporlarında 'Türkiye'deki Hıristiyanların gasp edilmiş hakları iade edilmeli, Hıristiyanlara baskı yapılıyor, Türkiye'deki din ve vicdan özgürlüğü tam değildir' şeklinde bir kampanya başlatıldı. 1965'ten itibaren Vatikan'ın başlattığı Ekümenizm ve Ekümenikalizm kilise stratejileri bugün Türkiye üzerinde açıkça görülmektedirler. Kiliselerin kendi mezhepleri için siyasi olarak birleşmeleri ve Ekümenizm, kilisenin değil Hıristiyanlığın evrenselleştirilmesi meselesidir.
Dolayısıyla dediler ki "hepimiz Hıristiyan'ız, aramızdaki farkları bağımsız tutalım; fakat müşterek yanlarımızı öne çıkaralım. Dünyada Hıristiyanlığı tanıtalım" Bu Ekümenikalizm'dir. Ekümenizm ise özellikle Ortodoks kilisesinin, Rusya'ya karşı kullanılması için hazırlanmış olan bir projedir.
Patrikhaneyi kullanıyorlar
AB ve ABD Fener Rum Patrikhanesini, Ortadoksların en büyük merkezi Rusya'ya karşı kullanmak istiyorlar. Rus Ortodoks kilisesi ise "1453 yılında Türkler İstanbul'u fethedince Ortodoksluk bitmiştir. Ve bu tarihten itibaren Ortodoksluğun yeni merkezi Rusya'dır." diyerek karşı proje geliştirmeye çalışıyor. Ekümenizm hareketi içinde Fener Rum Patriği'nin böyle bir iddiada bulunabilmesi için bir şartı olması gerekir.
Hükümetten yüz buluyorlar
Diğer mezheplerde olduğu gibi kiliselerin başındaki kişilerin bu patriğin davetiyle bir araya gelerek dini konuları görüşüyor olmaları lazım. Bu toplantılar son bir senedir Türkiye'de gerçekleştiriliyor. Burada hükümetin büyük bir hatası var. Adam diyor ki: "Bakın artık ben Ekümenik bir Patriğim. Ben evrensel olarak diğer kiliseleri de kendi bünyeme alarak dini toplantılar düzenliyorum." Bu tarz toplantılar yapmaya Cumhuriyet tarihinde cesaret edememişti. Ancak bugün bunları yapabiliyorsa onu da Hükümetin sayesinde yapabilmektedir. Bunun Türkiye'ye zararı var mıdır? Evet.
PAPANIN ZİYARETİ SKANDALLARA GEBE
* Bebek katili Öcalan'ın Papa 16. Benedikt'e yazdığı mektuplar var. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz? Ziyarette gündeme gelebilir mi bu konu?
Sale'nin raporunda Vatikan'ın kayıtlarına göre Türkiye'de 40 bin Katolik yaşamaktadır. Bunların 5 bin 550'sinin Diyarbakır'da, 15 bininin İstanbul'da yaşadığı belirtiliyor. Dışişleri Bakanlığı, yayınladığı genelgede "Papa istediği şehire gidip dilediği kişilerle görüşerek temaslarda bulunabilir" demişti. Önümüzdeki günlerde başımıza büyük bir tehlike gelebilir. Papa dese ki; "Ben Diyarbakır'a gidip oradaki Katolikleri ziyaret etmek istiyorum" Buna kim mani olacak? Papa Diyarbakır'a gittiği zaman, ki daha önce bölücübaşı Apo tarafından bundan önceki papa için yazılmış iki mektup var, orada "Bizi koruyun. Biz Vatikan'a çok yakınız. Ben kendimi Hıristiyanlığa yakın birisi olarak görüyorum" deniliyordu. Şimdi bunlara dayanarak Diyarbakır'a gitmek istediğinde aynı gün terör örgütü PKK havalimanına 10-15 bin kişiyi getirerek veya aynı çizgideki siyasi bir parti Papanın gelişiyle ilgili büyük bir gövde gösterisi yaparsa neler olabilir? Her şeyden önce dünya basını orada olacak. Ve orada bulunan dünya basını 'Papayı Türkiye'de 300 bin kişi karşıladı' diyecek. Türk Hükümeti de buna müdahale ettiği takdirde "Papanın konuşması engellendi" denilecek "Papanın gezisinde barbar Türkler papayı sabote etti' diye haberler yayınlanacak. Bu bir nevi provokasyon. Dolayısıyla Türkiye'yi bekleyen en büyük provokasyonlardan biri de Papa'nın Türkiye ziyareti.
TÜRKİYE AĞLAMA DUVARINA DÖNDÜ
* Kilise temsilcilerinin bu tür faliyetleri ile Türkiye'deki azınlıklarla ilgili gelişmelerin ne gibi zararları olabilir?
Birincisi, yeni çıkan Vakıflar Yasası ciddi skıntılar yaratacak.Yasayla elde edilecek olan taşınmazlar, büyük bir probleme sebebiyet verecek. İkincisi Ermeniler ile olan konu. Ermeni Genel Patriği Karakin II. gelip resmen "Ermeni soykırımı var. Bunu Türkiye tanımalıdır." diyebiliyor.
* Buradaki amac 'tazminatların' bir an önce alınmasıdır. Bu işin Avrupa'nın da desteklediği yönü...
Diğer yönü nedir?
Türk -Yunan ilişkileri....Yunanistan'ın Türkiye'yi desteklemesi aslında samimi değil. Yunanistan AB'ye karşı Kıbrıs'ı kullanıyor. Sözde destekliyor gibi görünüyor ama; Kıbrıs sayesinde bizi arkadan vuruyor. Ruhban Okulu ve Ekümeniklik meselelerini gündemde tutuyor. Son üç yıl içinde AB'de Ayasofya konusunu gündeme getirmeye başladı. Son olarak Büyük Ortadoğu Projesi'nde Fener Patrikhanesi Ekümenik hale getirilerek Asya'daki Türk Cumhuriyetleri, bilhassa Azerbaycan, meselesinde rol verilmek isteniyor. Bu beceriksiz hükümet sayesinde bunlar gerçekleşiyor. Sıkıştığında ağlayan bir başbakan var. Türkiye ağlama duvarına döndü. Şimdi Başbakan Erdoğan ağladı diye başkaları da ağlamaya başlayacak. Hükümete "sonun başlangıcına elindiği" söylenmeli.
Bartholomeos'a ısrarla "ekümenik" dedi
Tüm Ermeniler Katolikası Karekin II, Fener-Rum Patriği Bartholomeos'un daveti üzerine geldiği İstanbul'da ziyaretlerine devam ediyor. Son olarak Süryani Kadim Kilisesi'ni ziyaret eden Karekin II buradaki ayine katıldı. Tarlabaşı'nda bulunan kiliseye öğle saatlerinde gelen Karekin II, burada güvercinler uçurularak karşılandı. Süryani Metropoliti Yusuf Çetin ile birlikte ayine katılan Karekin II, ayin sonrası yapmış olduğu konuşmada "Fener-Rum Ekümenik Patriği Sayın Bartholomeos'un davetlisi olarak Türkiye'ye geldik. 7 günlük ziyaretimizin ilk iki gününü İstanbul Ekümenik Patriği Bartholomeos'un mi-safiri olduk. Kalan 5 gününde ise imanlı cemaatimizi ziyaret ettik ve misafiri olduk" ifadelerini kullandı. Karekin'in konuşmasının tamamında Bartholomeos'tan "Ekümenik Patrik" diye bahsetmesi dikkat çekti.
AİHM'deki dava Vatikan'ın sonu olabilir
* Vatikan'a Hz.İsa ile ilgili açılan bir dava var. Bu dava Vatikan'ı nasıl etkileyecektir?
AİHM'de Eylül'de görülmeye başlanılacak olan ve bence dünya tarihinin en önemli davasına 'müdahil' olarak katılacağım. Konu İncil'de anlatılan İsa'nın gerçekte yaşayıp yaşamadığıdır. Ben de bunu Muharref İncil'de anlatılan İsa'nın hiçbir zaman var olmadığını, Apollonius adlı ermişin hayatı ele alınarak, ona adapte edilerek, M.S. 325 yılında imparator Konstantin'in emriyle hiçbir şekilde tanrı iddiası olmayan hazreti İsa'nın Tanrı yapıldığını anlatmıştım. Bu dava da Vatikan'ın sonunu getirecektir. Çünkü Vatikan yüzyıllardır, yaşamamış bir kişiyi yaşamış gibi gösterip kiliseye para toplamıştır, vergi toplamıştır. Bununla ilgili olarak bugünlerde başka bir konu gündeme gelecektir. İsa'nın 34 yılında yani idamından az önce SANHEDRİN-Yahudi Yargıçlar, Rahipler Kurulu'na yazdığı iki tane mektup var. Burada 'Ben tanrı değilim. Böyle de bir iddiam yok.' demiştir. Kendisini idama mahküm edenlere bunu söylüyor. 'Ben tanrı sevgisiyle dolu bir insanım. Ben Yahudiliğin devamını söyledim. Başka da bir iş yapmadım. Ben ne tanrının oğlu, ne de tanrıyım' diyerek bağışlanmasını istemişti. Şimdi bu da gündeme gelecek ve mektuplar açıklanacak. Ancak şu anda İsrail'in siyaseti gereği açıklanmamaktadır. İşte asıl Vatikan'ın maskesi o zaman düşecek.
Ermeniler sırtımızdan beslenecek
* Papa, Fener Rum Patrikhanesi'ni "Kardeş Kilise" ilan etti. Durup dururken böyle bir kardeşlik nereden çıktı?
Benim esas anlatmak istediğim husus şu: "Türkiye'ye 28-30 Kasım tarihleri arasında Papa gelecektir. Bundan önce de Vatikan, Ermeni Kilisesini de "Kardeş kilise" ilan etmişti. Bu kardeş kilise masalı çok önemli. Dini açıdan hiçbir ortak tarafları yok. Ama Türkiye'nin içinde bulunduğu çöküntü süreci ve hükümetin Türkiye'yi getirdiği şu noktada adamlar Türkiye'ye saldırının tam zamanı olduğunu düşünüyorlar.
* Dünyada buna benzer örnekler var mı?
Bizim tazminatlar meselesine gelince dünyada bariz bir örneği var bunun. İsrail 60 senedir Almanya'dan tazminat alıyor. 6 milyon Yahudi öldürüldü diye Almanya 60 yıldır İsrail'e tazminat ödemekte. Bu Siyonist planı şimdi de Türkiye'ye uygulamak istiyorlar. Siyonistler dediler ki : "Biz 60 senedir Almanya'nın sırtından geçindik. Şimdi 3 milyonluk Ermenistan'a da Türkiye baksın. " Şantaj bu. 2005 yılı Ocak ayında Katolik kilisesinin Pontifical Missio-Vatikan Hukuk Dairesi tarafından hazırlanan "insan hakları " raporunda bütün bunlar yer alıyor. Ve aynı şu cümleye de yer verilmiş. 'Türk yetkililer er veya geç gasp yoluyla elde edilen taşınmazların hesabını vereceklerdir" Papa da Türkiye'ye gelirken elinde böyle bir dosyayla gelecektir.
Sorunlar milli mutabakatla çözüme kavuşur
* Çizdiğiniz tablo insanın içini karartıyor ama gerçek. Sizce önlem olarak neler yapılması gerekiyor?
ABD'de Türkiye için kullanılan bir kavram var. Gadfly Government-Tacizci,yapışkan hükümet " (Gadfly: At sineği demek) Yani AKP hükümeti ABD'nin gözünde bir " Friend Government-Dost Hükümeti " değil de bir " Gadfly Government-Yapışkan hükümet. " Hatırlarsanız , Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül'ün Bush ile Oval Ofis'te yaptıkları görüşmede " Gadfly " lafı geçmişti. İşte bunun anlamı buradan gelmekter. Yani kendileriyle dalga geçilmişti. Dolayısıyla Türkiye'nin bu şartlar altında hiçbir yere gitmesi mümkün değildir. Ve bir an önce bir Milli Mutabakat Hükümeti içinde bu sorunların çözülmesi gerekir.